demez kardeşim. şu merkezinden daha büyük olduğu için bağlı olduğu ili istemeyen ilçelerdendir tarsus. o yüzdendir ki "nerelisin?" sorusuna cevapları hep mersin değil de tarsus'tur. "hani şu mersin'e bağlı olan değil mi?" diye sorarsınız, cevap;
karşısındaki ufaklığın ukala olduğunu ve boşa konuştuğunu düşünen yetişkin repliğidir. güya çocuğa konuşması için söz verir ancak zaten yaşça küçük olduğu için konuşmaya çekinen ufaklık bu söz üzerine iyice eli ayağına karışır.
tesadüf eseri varlığından haberdar olduğum ancak araştırdığımda fazla tanınmadığını keşfettiğim akordeon sanatçısı. aynı zamanda ağız armonikası da çalıyormuş. hatırla sevgili sountrack albümüne katkaıda bulunduğu gibi kendine ait birçok albümü de mevcut. * albümleri:
istiklal caddesin'de yürürken beni gerisin geriye döndüren akordeon ezgilerini barındıran albümmüş. -müş diyorum çünkü üşenmeyip geri dönüp sorduğumda öğrendim edward aris'i de bu albümün ona ait olduğunu da.
bu teyzelerin düzenli olarak kullandıkları bir hat varsa, sabah durak yolunda sıra kapmak için yanınızdan koştura koştura geçişlerinden tanıyabilirsiniz onları. tabi başka başka özellikleri ve orjinallikleri de vardır bu teyzelerin.
her gün aynı otobüse binildiğinden artık birbirlerini tanımışlar hatta birbirleri için belli duygular bile beslemişlerdir, belli gruplara ayrılmış bile olabilirler. tabii bu grupların kıstasları belli bir eğilimde değildir. komşuluk ilişkileri, o hattı kullanma geçmişi, inilen durakların yakınlığı, belki de sadece tesadüfen yanyana oturmaları bu gruplaşmalarda rol oynamış olabilir. garip bir şekilde o gruplar arasındaki ayrım, birbirlerine karışmamaları hali sezilir otobüsteki 'tarafsızlar' tarafından...
bazen bu gruplar otobüse binerken sıra kavgasına girişebilir. koskoca otobüs teyzeleri ** bir anda birbirlerine laf sokuşturmaya başlarlar. bu eylem sonunda otobüs altın günü kıvamını alabilir. ayrıca sıra kavgası da gruplara ayrılmanın başka bir şeklidir. belirteyim.
bir de bu teyzelerden bazıları vardır ki yolcuğu altın günü kıvamından daha da beter bir cehennem azabına çevirebilir. mesela ki otobüs tıka basa doludur her zamanki gibi ve bu teyze sanki bir tek o sıkışıyormuşcasına konuşur da konuşur. şoförden klima ister, otobüsün yarısı yağmurda ıslanmışken, o yetmez biraz sonra ay bayılcaam açın şu camı der, yine kimse sallamazsa yanındakilere takar. erkeklere, erkeksiniz yukarı uzansanıza kadınlar uzanamıyor işte veya aynı yere tutunan diğer insanlara elini şuraya koy elime değdirme şeklinde ayar vermek suretiyle zaten cehennem olan otobüs yolcuğunu iyice çekilmez hale getirir.
aralarında bir tane de otobüs abisi bulundururlar ki ilerki duraklardan binecek diğer otobüs teyzelerine yer versin. ola ki bu otobüs abisi bir sefer yorgunum uykusuzum gibi mazeretlerle yer vermeyegörsün, o andan itibaren otobüs çocuk parkına dönebilir. tüm otobüs teyzeleri hep bir ağızdan adamcağıza laf sokmaya başlarlar. napsın adamcağız çaresiz iki durak sonra bilmemne ablaya yer vermeye mahkumdur her türlü.
madem o kadar yazdık burdan her sabah sırtımda oturan o teyzeye de seslenmek istiyorum!
be kadın o daracık yere girmek için ne uğraşıp duruyorsun adam gibi koltuğa otursana be! senin yüzünden tepemde saç kalmadı, uyuduğum iki yudum uyku vardı, ona buna sataşayım diye cırlarken içine ettin ses etmedim. ama haykırıyorum şimdi! nefret ediyorum senden! her zaman bindiğin durakta seni görmediğimde o günü yanıma kar sayıyorum. canımdan bezdirdin. binme artık o otobüse. neyle gidiyorsan git ama benim bindiğim otobüste görmeyeyim seni. yeminlen oturduğun o tekerlek üstünü iğnelerle kaplıcam bi sabah. yürü git şimdi! *
yazın heybeli' de * burundaki eski değirmenin duvarına sırtınızı yaslayıp martıları izlerken delicesine esen rüzgarla beraber söyleyebileceğiniz en güzel şarkıdır.***