her dükkan tentesine kafa atma potansiyeliniz vardır.
oturduğunuz yere kolay kolay sığmazsınız.
bir kalabalıkta hemen belli olursunuz.
basketbol oynamak istersiniz, oynarken bir şut kaçırırsınız anında eleştiri gelir ''sendeki boy bende olsa var ya...'' sende çalış sende de olsun yarraam!
bu lafı diyenlere gıcık oluyorum da azıcık...
azıcık kalıplıysanız hemen her yerden çokbilmişler fırlar. ''bodyguardlık yapsana sen?'' ya da ''senden çok iyi polis olur.''
alıyorlarda ben gitmiyorum değil mi? mal!
3 arkadaş bir akşam, hiç adetleri olmadığı halde okudukları ilçemsi yerde gezmeye çıkarlar. ilçe küçücük. 10 dk. sonra ilçe sınırına varırlar. diğer ilçeyle bu 3 arkadaşın bulunduğu yerin arası 16 - 20 kilometredir. ne yapsak diye düşünürken 3 kafadardan birinin kafasında floresan yanar.
''kumluca'ya gidelim mi lan?''
canları sıkılan diğer ikisi kabul ederler ve başlarlar yürümeye. saat 20.00. aralarından tırsak olanı (bilin bakalım kim?) ikide bir ''geri dönelim lan...'' der.
bir süre daha ilerler ve artık saat 21.30 olmuştur. otostop çekmeye başlarlar. otostop çeke çeke yürürler. arada durup sigara molası bile verirler. minibüs paraları vardır ancak onlar minibüs değil macera istemektedirler.
bir süre daha sonra artık yol ışıklandırmaları bitmiştir, karanlığın içinde ellerinde cep telefonlarının flaş ışıklarıyla otostopa devam ederek yürürler. Allah bu 3 salağa acımış olacak ki 8 kilometre yürüdükten sonra biri durur. araba renault springtir. içeride bir kadın ve bir erkek vardır. kadın (k) sorar:
- nereye gidiyorsunuz ablam?
mahşerin üç atlısından en konuşkan olanı (e) :
- kumluca'ya gidiyoruz abla...
k: atlayın bakayım.
komedi dans üçlüsü arka koltuğa yayılırlar. 8 kilometre yürüdükten sonra yumuşak bir koltuğa oturmak çok iyi gelmiştir. arabanın içi bira kokmaktadır. evet, sürücü alkollüdür ve yanındaki kadında alkollüdür. mecburen sohbet başlar. nerelisiniz falan filandan sonra:
k: biz sizi 1 kilometre ötede gördük ama duramadık. sonra ben çevirttirdim arabayı. ben bilirim ablam bende yaşadım bunları. sizin ne işiniz vardı kumluca'da?
e: arkadaş var onun yanına gidiyoruz.
bu yalandan sonra konu değişmiştir. bulunduğumuz ilçenin küçüklüğünden bahsedilir ve metin ali feyyaz'dan metin olanı:
e: evet abla çok küçük ilçe bizde sıkıldık işte bir gezelim dedik yola çıktık.
kırdığı potu 2.2 saniye sonra farkeden üç silahşörlerden atos, diğer ikisini de germiştir.
ancak sorun yoktur çünkü kadın ve şoför sarhoştur. 2 dakika önce içtiği sigarayı unutup bir tane daha yakar şoför. arkada yüksek gerilim hattına dönen 3 arkadaş yolculuğun bitmesi için dua ederler. 5 dakika sonra yolculuk biter ve bu three idiots' un kumluca' daki gecesi başlar...
Korku.
Ben babamdan korkarak büyüdüm hep. O benim için yüce insandı küçükken. Onun istediği bir şeyi yapamazsam elimdeki her şey alınır, istediği şey zor olsa bile yapsam bir aferin bile denmezdi.
Onun en ufak kızması, bir kamyon dayaktan daha beterdi. Azrailim gelse yapmayacağım bir şeyi, o tek sözüyle yaptırırdı.
Fenerbahçeliyim, avrupada oynayan tüm türk takımlarını gönülden destekliyorum, çok ciddiyim. Bu skoru görünce aklımdan geçen tek şey "yazık oldu..." cümlesiydi.
en iyisi hiç kılıf kullanmamaktır. telefonu olduğundan daha büyük ve kaba gösteriyor kılıflar.
mesela kendi babamdan örnek vereyim siyah ıphone için şeffaf sarı renkte kılıf kullanmak nedir ya telefonu antika gibi gösteriyor yemin ediyorum.
tamam telefonu korumak önemli bir şey. düzgün kullanırsan telefonun başına bir şey gelmez zaten. yolda yürürken mesaj yazmak yerine koy cebinde kalsın. değil mi ama?
ben bir espri, komiklik makinesi değilim. evet değilim itirafım bu. :)
bir anda şimşek çakıyor ve espriyi yapıştırıyorum. üstünden espri yaptığım kişi kırılır mı veya bana kızar mı diye düşünmeksizin hemde.
genelde iyi sonuç verdi. bu sayede arkadaş çevremde hazırcevap, esprili, komik biri olarak tanınıyorum. ama değilim. öyle bir anda esiyor. ühü...
Az önce sözlüğün 25291999. Entrysini girdim. Hayatta bazı şeyleri hep böyle ufak farkla kaçırıyorum. Bazen az farkla kazandığım da oluyor. 25292000. Entryi girsem ne olacaktı? Hiç. Sadece azıcık mutlu olacaktım. O yani.
bir çok entry mi uzun uzun yazıyorum, imla hatalarını düzeltiyorum ama ''ekle'' miyorum. bitiriyorum, şöyle bir bakıyorum yazıma '' neyse... '' deyip başka bir başlığa giriyorum. korkuyorum çünkü. ya söylemek istediklerim yanlış anlaşılırsa diye. eğer şimdiye kadar hiç böyle yapmasaydım şu anki entry sayımın 3 katı kadar entry girmiş olurdum.