depeche mode'un piyasaya çıkmayan albümün net'te dolaşan ikinci şarkısı. sözler basit gibi görünsede ki bence değil çünkü o sözlerin altında yatan başka ifadeler var. örnek: basit itirazlar ve çığlıklar.. (x kişisine bu mu dur yapabildiğin der gibi..)
there's a fragile tension,
that's keeping us going
it may not last forever,
but oh well it's blowing
there's something magical in the air
something so tragic we had to care
there's a strange obsession,
that's drawing us nearer
we don't understand it
it never gets clearer
there's something mystical in our dreams
so simplistic it kicks and screams
all we will seem to reek on the edge of collapse
nothing can keep us down
there's a dizzying feeling,
that's keeping us flying
some glittering gauntlet
without even trying
there's something radical in our hands
nothing logical to our plans
- herşey iyi hoş ama sizde bir hareketlilik göremiyorum bir tutukluk var sanki üstünüzde!?
- (ortaokul da öğrendiğim, çin kökenli "yılan kuyruğunu kaldırdı" isimli bir kung-fu hareketini sana gösterecem ama o hareketlilik hastanenin acil servisinde de devam edeceği için elim-kolum bağlı işte naparsın)
- hayırdır? sustunuz?
- biraz nezle olmuşum o yüzden olsa gerek..
"düğmeye bastım" ona göre! geyik ve ötesi insan grubunun çok sevdiği komut bir sözdür. komuttan çağrışımla asker de komutanlarda bu sözü ahaliyi korkutmak maksadıyla kullandıkları bir sözdür. bugüne kadar şu düğmeye basanı görmedim, duymadım. hayır anlamadığım nasıl fantazi bir sözdür ki, hiç çekici, etkileyici bir yanı yok ama sanki çok möhümmüş gibi son kozlarını bu söz ile beyan ederler..
George A. Romero'nun son filmi. dökümanter bir yaklaşımla kurgulanmış bir film. film hakkında biraz bahsedecek olursam: üst metin ile uyanan ölülerin şu yaşadığımız kamusal alanda yarattıkları kaos konu ediliyor. alt metin de ise şu zamanda yaptığımız tüm edimlerin, edilgenebiletisinin neye hizmet ettiği ifade ediliyor.
filmden bir alıntı:
- Sorun, insanların ölü olarak uyanması değil.
- Ölü insanların uyanması!
yeraltı amerikan kültürünün bir getirisi olan bu söz: süper, kaymak gibi bir anlamı olan bir ifadedir. sinema tarihinde bu söz (bkz: Bruce Campbell) ile özdeşmiştir.
1987 tarihli, yönetmen sam raimi imzalı ve kült oyuncu (bkz: bruce campbell) ile evil dead 2 korku filmi tarihinin önemli bir yapımıdır.
evil dead 2 aslen serinin ilk filmi için yeniden yapılmış yarı remake "yeniden çekim" yarı serinin 2. filmi olarak senaryolandırılmış melez bir filmdir. böyle olmasının sebebi bu 2. film ile filmin dağıtım anlaşmalarını yapmışlardır ve herkes tarafından izlenebilmelerini sağlamışlardır.
evil dead 2: kamera hakimiyeti olsun, hikayenin kaotik dilinin anlatmadaki özgün başarısı ile günümüz korku filmlerinin prototipini oluşturmaktadır.
duyma engelli bir insan olsaydım bile neredeyse kelimesi kelimesine bir türk dizisini izlerken o esnada ne dendiğini anlayabilirdim. türk dizileri (türk dizileri ne demekse marslılar gibi) 100 yıl öncesinin sanatını bile ne yazıkki yapamıyorlar. bu kabızgen yetenekleri ortaya da malesef ciddi ciddi bir tür akım çıkarttı o da türk dizileri tarzı. bir türk dizisini izlerken: ister görme engelli ister duyma engelli ister hissiyat engelli olsun ortada ne döndüğünü anlayabilir.
örnekler: "amirim şüphelileri getirdik" "tamam sorgularını alın" "peki amirim" "çocuklar sizleride yordum" "olur mu amirim siz bizim hem babamız hem amirimizsiniz" "sağolun çocuklar, sağolun..." gerisi salya-sümük turk-iş drama..
bir mağazanın camekan vitrini önünde durup insanların vitrinde olan ürünleri görmemesini sağlayın ama insanların illa da sizi değil de ürünlere bakmaya çalıştığını hayretle izleyin. ben de bunu bir gün canım sıkılıdığı için keşfetmiştim. bir mağazanın önünde durup insanlara gıcıklık olsun diye vitrinin önünde duruyordum. insanlar vitrindeki ürünlere bakabilmek için cambaz oluyorlardı sonra kendi kendime dedim ki: "ama bu algıda kapitalizm!"
işte algıda kapitalizm budur. konu ile bağlantılı bir de dawn of the dead filmini tavsiye ederim.
Ben sorunsalı: bir problem olmayınca buharlaşmayacak mıyım(?)
Nasıl da demek isterdim
Bir melodi mi senfoni mi olmak istersin?
isteyince nota mı olacağım?
Canımın acıması mı gerekiyor? ramboyo verilen elektrik gibi, canlandırıcı spa etkisi.
Hep acısını çıkartmak, bu iş böyle.
Keşke hafızamı kaybetsem, hiç üzülmezdim.
yarın günlerden ağustosböceği
sen hep önden git
gözlerindeki bilinmezlikler gibi.
sen süreksizliğin imgesi
sen arkada kal
cam, kaya, put, masal öncesi.
yarın günlerden taşkınlığımızın yüreği
sen benimle ol
boşluğun kuşlarla hafiflemesi.
serçe balkonunun sevinci
sen hep önden git
tanıdık bakış dudağının ucundaki.
yarın günlerden yorgunluk çiftliği
sen arkada kal
kaderimin lodos böceği.
yüreğimin daha az karanlık güneşi
sen benimle ol
uçurdum gözlerindeki çiçeği.
esasen kitabın ismi "aradığımız tiyatro" olsa da ahmet cemal bu kitabında sanat üzerine düşünüyor, denemeler de bulunuyor ve tiyatro ile bizim aradıklarımızı şekillendiriyor.
analatik düşünme yetisini geliştirici adeta öğretiler veriyor, öğretmeden. "aradığımız tiyatro" entellektüel bilgiyi yükseltebilecek önemli bir kitaptır.
Aristotales der ki: "insan varlığını nedenleştirmek ister. Nedenleştirmezse varlığını bir boşluk olarak görür" işte insanoğlunun uyarıcısı: nedenleştirmek. sayonara!
http://www.blockposters.com , tek kelimeyle "harika" bir ünlem. farklı çözünürlükteki fotoğraflarınızı sitenin ara yüzüne yükleyin koskoca bir posteriniz olsun..
arıza çıkacak bir çatışma, kavga durumunda bir ibadetin siyaseten beşeri ilişkiler de ajite edildiği ilk sekme.
"bu mübarek günde tövbe tövbe, dua et oruçluyum seninle mi uğraşacağım kardeşim? yoksa var ya...!"