Tekrar günyüzüne çıkan aslında bizi çok enterese etmeyen olaydır. sonuçta Hamdi Alkan'ın yeri bellidir (!).
çıkan haberlerle ve çevreden duyduklarımın paralel olmasıyla beraber, karısına bi daha acıdığım olaydır.
Allah kimsenin başına bu karakterde birini vermesin. hani dışarda millete komik gelen, gırgır geçen , herkesi eğlendiren tipler vardır ya ama aslında en başta mutlu etmesi gereken kişiyi karısını es geçer.. işte o tiplerin listesinin en başındaki adamlardan. sağlam kaynaktan aldığım bilgiye göre haberdeki kızı yaşındaki kızla 1 yıldır beraber oldukları yönündedir. ama esas konu, yani dikkat edilmesi gereken kadının kendine bi türlü çekidüzen verememesidir. tabi aldatılır. Canan Alkan bunların hepsini bilmesine rağmen neden hala yanında durmakta ısrarcıdır, anlamak mümkün değil. dizi setinde en son kadının duyması ne kadar saf olduğunu anlamamı sağlamıştı ama bu kadar mı saf ? bu herkese örnek olsun, bir kere aldatan hep aldatır. bir defa yapan, bir daha yapar mantığıyla Simay'ın ( kuzey güney ) yaptığı gibi bavulları bile bırakın kaçın...
arkanıza bakmayın..
landon pigg'in insanı alıp götüren şarkılar listesine kafadan giren şarkılardan biridir. sakin ve huzurlu bi parça olup, hiç bitmesin istenir, bu sebeple play tuşu aşındırılır.
yakında show tv de başlayacak olan programdır. tanıtımdan değerlendirmek gerekirse, günü iyi ayarlayabilirlerse- özellikle ilk bölümler- çok izlenecektir.
fenerbahçe aklanmadığı takdirde, sözlüğü bırakacaklarını iddia eden yazarlardır. gün bugündür, gösterin sözünüzün eri olup olmadığınızı. sözünüzün eri mi dedim ? sözün eri adam ne arar la fenerde.
aziz yıldırım şu anda aklından neler geçiriyor ya da ne yapıyor diye merak ettirmesidir.
arkasında bıraktığı fanatik fenerlilere bu dötlüğü nasıl yaptığını, ispatlandığında olacaklardan en az hasarla nasıl yırtacağını şimdiden düşünmeye başlamıştır. içerde kalıp bir müddet kendini unutturması en güzelidir. sonuçta bu ülke neleri unutmadıki?
ama fenerli olsam unutmam ve afettmem. küme düşmesi an meselesi.
yıllardır herkesin bildiğini, söylemeye çalıştığını nihayet ortaya çıkartmışlardır.
aziz yıldırım "şampiyonluğumuz tertemiz" demişti bir zamanlar...
ne diyoruz yalancının mumu yatsıya kadar yanar hoca.
an itibariyle yaşadığım durumdur. fener şike olayı patlak verince hangisine entry gireceğimi, hangisine şükela diyeceğimi şaşırdım, öyle hızlı akmaktadır.
gündeme bomba gibi düşmüş, kulislerde konuşulmaya başlanmıştır. varsa böyle bi haber son zamanlarda herkesin haline üzüldüğü hadise için hem sevinicem hem de ne ballı karı yeaaa yorumunu yapıcam. ayrıca doktorerolbey bile tivitlediyse doğrudur. malum her olayı ifşa etmektedir.
30, 40, 50, 20, 25 yıl farketmez. gözünü açıp genç yaşında evlendiği karısını, seneler sonra elin -tabiri caiz ise- 2 günlük kadınının gelmesi, tavlaması, akabinde adamın fi tarihinden beri evli olduğu karısını boşaması durumudur.
hem adam hem kadın tarafından bakmak gerekirse ;
adam... çocuklarının annesi , ev hanımı olan, evi çekip çeviren kadınla maddi manevi sıkıntıları beraber atlatmıştır. karısı dünya güzeli ya da sıradan bi kadın olması farketmez.
ilk o kadınla evlenmiştir. dolayısıyla doymamıştır.
hayatına başka kadın girmemiştir.
doymamış adam en tehlikeli ve aldatmaya müsait erkek tipidir.
yaşı şu anda 50lerde olan çoğu adam karısını aldatmaktadır.
çünkü ya görücü usulü evlenmiştir ya da artık gözü başkalarını keşfetmeye başlamıştır.
sıkılmıştır kısaca. yeni bi heyecan yaşamak ister.
belki iş yerinde belki arkadaş vasıtasıyla bi kadın çıkar karşısına.
adam hafif paralıysa ve kadınlara açık kapı bırakır gibi yaklaşırsa, kadın evli mevli dinlemez. girer o kapıdan.
flört etmeye başlarlar. daha sonra bu yakınlık ilişkiye döner.
kaçamak yaşanır.
adam eve nadir uğramaya başlar. gece iş görüşmeleri yapıyorum ayağına geç gelir.
başta boşanamaz çoluk çocuğu olduğu için ve evdeki düzenden olmamak için.
fakat erkekler aldattığını çaktırır malesef. hırçınlaşır karısına karşı. inkar eder.
ortaya çıktıktan sonra 2. kadının da baskıları dahilinde 40 yıllık karısını tek celsede boşar.
2. kadınla evlenir, üstüne ilk karısına aklıma sen soktun der.
kadın.. adama çocuklar doğurmuş, senelerce maddi sıkıntılarını çekmiş, yeri gelmiş aşağılanmış yeri gelmiş hor görülmüş olur. ama kocamdır deyip oturmuştur.
susar.
cevap vermez.
sadece adamı sever.
başkası haram der.
evi çekip çevirir, evin teknik direktörü olur.
adamı hoş tutmak için 1 dediğini 2 etmez.
sözünden çıkmaz.
ve bi gün adamın arabasında, cep telefonunda başka kadınlar görmeye başlar.
ilk konduramaz.
6.hissi kuvvetlidir herzaman, unutulur.
daha sonra gözüne gözüne sokulunca kavgalar çıkar. adamın inkarlarına karşın direnir.
artık aynı yatağı paylaşmaz. somurtur.
zaten hep böyle nemrutsun tepkisiyle karşılaşır üstüne. daha fazla dayanamaz.
ve boşanmak ister.
çevresinin tepkisiyle karşılaşır.
şimdi bu durumda kim haklıdır, hatalıdır? aldatan adam mı ? boşanmak isteyen kadın mı ?
bu klişe hikayeden çevrede yaşayan onlarca insan var. peki adamlar 20li yaşlarda evlendiği karısını aldatması normal mi bu durumda ? ilk kadını, ilk eşi olmuş.. erkeklerin doyuma ulaşması şarttır. bu durumda kadının suçu nedir ? muamma.
sonuç 30 yıllık karısını aldatıp boşayan adamın tarafından bakıldığında haklıdır. ama türlü oyunları inkarları, cesaretsizliği, karşısındakini düşünmeden hareket etmesi onu haksız kılar.
midem kaldırmadı bunu ama yazıcam. efendim kısaca japon bilim adamları kanalizasyon idaresiyle birlikte yaptığı çalışmalarda, dışkılarda protein bulup bunu biftek haline getirmişler. bilim adamlarının bu über buluşunu geçtim, o bifteği yiyen zavallı kobayın yüzünü, heyecanını, düşündüklerini merak ettim. vay arkadaş bi de kalkmış sığır etine benzetmiş. ne diyelim afiyet olsun.
(bkz: boku yemek)
çok istenilen şey için dua edip, kendini paralayınca olmaması, sallanmadığı takdirde olması durumudur.
tecrübeyle sabittir. ne zaman "eeh yeter valla kasmıcam", "of s.kerim olursa olur olmazsa olmaz" dediysem olmuştur.
bazen bazı şeyler oluruna bırakılmalı demek.
halbuki dua edince olması gerekir.
belki yukardan birileri bu hayatı çok g.tüne takma demektedir.
oy verirken yaşanılan bir takım sıkıntılardır. misal, benden önce giren, içerde yaklaşık 5 dakika kalmıştır. o koca kağıdı hatim ediyor diye geçirdim içimden. sonra sıra bana geldiğinde niye bu kadar uzun kalındığını anladım. tuvalet kağıdı uzunluğunda, eninden ve boyundan hiç bir şekilde katlanamayan o kağıdı, kendisinden küçük bir zarfa 10 saatte sokamadım . merak ediyorum lan hiç denemediniz mi seçimlerden önce ? hayır bi boy büyük zarf alınsa noolurdu . te allaam ya.
orjinal adı the hedgehog olan 2010da ülkemizde gösterime giren, komedi/dram filmidir. başrollerini josiane balasko ile togo igawa ve bana göre esas karakter olan garance le guillermic paylaşmaktadır.
yaşam ve ölüm üzerine zaman zaman güldüren zaman zaman düşündüren filmlerden biridir. rahatlıkla izlediğim en iyi fransız filmlerinden biri diyebilirim. sonu sürprizle biten, naif ve yalın anlatıma sahip, hayattan sıkılmış insanlara izletmek istediğim, çok içten filmlerin başında gelir.
+ sevgilim var dedikten sonraki başa geleceklerden korkan insanın dizi gibi halidir.
- ardından rapçi gibi ardarda soruları ve sorgulamaları beraberinde getirir.
+ hadi o günü atlattın, en ufak kavgada, ayrılıkta didik didik edene kadar her şeyi sorar anne.
- ağlarsın hemen " oğlan bişey mi yaptı?" diye yapıştırır.
+ senden aldığı bilgiler yetmezmiş gibi soruşturmayı açar, kardeşine arkadaşına polis gibi sıralar sorularını.
+ evden çıkarsın, sevgilin olmadan önceki rahatlığı bulamazsın, ne zaman geliceksin? demeler, dönünce naaptınız ? demeler başlar.
- hele tanımaya dair soruları efsanedir:
- hangi üniversiteden mezun? ( 4 yıllık mı, 2 yıl olsa noolcaksa)
- ne iş yapıyo? ( iyi kazanıyor mu)
- kardeşi var mı? ( bencil mi)
- sinirli mi? ( babama benzemesin diye )
- görgülü mü? ( rezil etmesin ele güne bak ablanda yaşadık )
- nereli ? (memleket önemli soy sop kültür fln)
- zayıf mı? ( hafif tombullar hep neşeli olur bak enişten gibi mesela)
- niyeti ciddi mi? (oyalamsın seni, eğlenmesin )
+ anne candır ama bi rahat ... seçim yapabilcek yaşta ve olgunluktayız yahu. senelerdir söylemeyerek ne doğru bi hareket yapmışım meğer. benden tavsiye ya hiç söylememek tek tabanca takılıyorum demek yada otoriteyi ele almaktır. bitti.
arkadaşımın bi aralar uğraşıp yaptığı seyahattır. fakat öyle bi gece yattım oldu gibi bi durum değildir. çok uzun süre emek harcanıyormuş efendim. şakayla karışık merak edip sordum , yapabilen bikaç arkadaşınla aynı gece istediğin yere gidilebilir mi diye. yapılmış bile. e benim hayattaki tek amacım zaten dünyayı gezmek , o zaman tez vakitte öğreneyim ve öğreteyim çevremdekilere. müthiş olmaz mı ? düşünsenize akşamdan konuşup ayarlıyosunuz bi grup arkadaş gece gidilecek yeri. tabi bu illa bi ülke olmayabilir güvenilmeyen sevgilinin evi, başbakanın evi vs... abowww fena.
(bkz: astral seyahat)
bilindiği gibi alex başarılı ve centilmen bi futbolcu dolayısıyla galatasaraylısı, tranbzonsporlusu, beşiktaşlısı kısaca her takımdan adamlar sever bu futbolcuyu. fenerbahçeye camiasına en büyük katkısı ise tam bu noktada devreye girer işte, rakip takımlar tarafından ölümüne nefret edilen bu takımı bir nebze olsa sempatik görünmesine, tebrik edilmesine, takdir görmesine vesile olmuştur. bunu sadece alex başarabiliyor sırf bu yüzden çok seviyorum kendisini ve futbolunu. klube katkıları ise fenerbahçe tarihine altın harflerle yazılmıştır zaten.
(bkz: alex de souza)
(bkz: alex'i sevme nedenleri)
bu zamana kadar in search of sunrise'ın tüm serilerini dinlemiş ve beğenmiş biri olarak , 8 ve 9 u richard duran adlı dj mixlediği için olsa gerek eski tadı bulamadım . kulaklarım tiestoyu aradı.
track listesi için:
cd1
1. "my sanctuary" first state
2. "beautiful" george acosta feat. fisher
3. "the violet hour" venaccio & daigon
4. "envy" kostya veter feat. madelin zero
5. "as the rain falls" ad brown and matt lange feat. kerry leva
6. "never alone" craving
7. "there is hope" zoo brazil feat. rasmus kellerman
8. "pillars of the earth" ben preston
9. "kiss of life" (ibiza sunrise mix) san vs. wendel kos
10. "sydney" jorg zimmer
11. "introspection attempts" (moonbeam remix) avis vox
12. "the darkest star" tom cloud
13. "for no reason" richard durand
cd2
1. "deltree" michael badal, zya & teddy c
2. "something for the pain" ad brown feat. renee six
3. "september rain" jason van wyk
4. "kissed by the sun" (s1dechain remix) san featuring therese
5. "ocean terrace" daniel wanrooy
6. "the emergency" bt
7. "jellyfish" alex o'rion
8. "n.y.c." richard durand & jes
9. "distant motion" (aurosonic remix) hodel & sunstate
10. "par" beltek
11. "satellite of love" (fabio xb rework dub) bartlett bros. vs. mazza
12. "we.are" who.is
13. "with me" (original vocal mix) dj observer & daniel heatcliff feat. hannah ray
kişi için hayatını karartmak mı olur yoksa hayatının en doğru kararı mı olur bilinmez. ismi k ile başlayan ve isminin doğru söylenmesine takık biriyse ve bu şahsa yetecek enerjisi yoksa kişinin vazgeçmesi gerekir.
evde yaşanacak dialoglar aşşa yukarı şöyledir ;
k-kübra (hayali eş)
T- taner tolga tarlacı
k : yemek hazııııır.
t : şimdi tazmanya canavarı geliyor. hamnamnamnamnamnam
k : off...
T : gübra gooooş
k : taner nooldu ?
T : bak şindi goltukdan telezyona nası atlıcam.
k : hayatım inermisin koltuğun tepesinden
t : bi gonuşmada izle bak.
T : gübraaaaaa
k : ne var taner ? aa bu ne hal ?
T : barni moloztaş oldum oldum bugün , baar hadi sende yabadaba duuuuuuu
k :?
K : bugün kazasız belasız sevişsek ?
T : gübra bugün çok daha güzel fantazi düşündüm onu yapak.
K :?
T : sen şimdi çık şuraya bi...
K : ?
en az 2 kişiyle oynanan bir kart oyunudur. oynamaktan kendinizi alıkoyamazsınız. bir oyuncu 4 harfli bir kelime önerir. bir harfin üzerine başka bir harf koyarak değiştirmeye çalışır. en hızlı ve çabuk düşünen oyuncu kelimeyi yüksek sesle söyler ve harfi değiştirir. harf değişir fakat kelime yine 4 harfli ve anlamlı olur.
örnek vermek gerekirse :
K A R A
K A B A
K A S A
M A S A
.
..
... gibi zevkli bir oyundur.
[null https://galeri.uludagsozluk.com/r/143829/+
izmirde kadınların rahat, açık giyinmesine alışık olduklarından karışmazlar yada yadırgamazlar. laf atmalara tepki vermemeleriyse efendi olduklarındandır. ama bu onların efemine olmadıkları anlamına gelmemektedir.
kadın erkek ilişkilerini ele alan, muhteşem romanları yazan yazardır. eğer yaşanmış, gerçek hikayelere ilginiz varsa mutlaka kitapları alınıp okunmalıdır.
çoğu romanını bi solukta okuduğum, takip ettiğim yazarlar arasındadır. filmlerde ağlamayan beni bile, sevmek zorunda değilsin beni adlı romanında yaşananlar ağlatmıştır. insanların başından geçen olaylar karşısında ağzınız açık kalır. gerçekliği içinizi burkar. üzerken aynı zamanda birçok şeyi öğretir.