uzun yolculuksa eğer yapılan * felaket durumdur.. gece yolculuğu gündüz yolculuğu fark etmez, göz dahi kırpamıyorsa kişi, saçmalayabilir, otobüse binmeden önce küçük bi votka alıp gözü dönmüş bi şekilde sek içmeye dahi çalışabilir. sonra yol boyu kusar o ayrı.
globuler protein içeren organellerdir. hücre içi madde transportunda önemli görevleri vardır. hücrelere şekil kazandırırlar ve alyuvar hariç tüm hücrelerde bulunurlar.
stoplazmanın çıkıntılaşması (evagination) ile meydana gelirler. içlerinde, boyuna seyreden, özel dizilimde ipliksel unsurlar yerleşmiştir. enine kesitleri elektron mikroskobunda incelendiğinde bu ipliksel unsurlardan 9 adedinin periferde eşit aralıklarla yerleşerek bir daire oluşturduğu, bunlardan herbirinin , birbirine bitişik 2 mikrotubulusdan ibaret bir demet olduğu, ayrıca merkezde de bağımsız bir çift mikrotubulus daha bulunduğu görülür.
çevredeki çiftler stoplazmanın yüzeyine yakın olarak yerleşmişlerdir ve bazal cisimcik diye isimlendirilen oluşumlardan köken alırlar. titrek tüylere hareketi bu bazal cisimcikler kazandırır.
kinosilyumların en çok bulunduğu hücreler; solunum yollarını örten yalancı çokkatlı epitel hücrelerdir.
Çeşitli kan kayıplarında yaşam kurtarıcı olarak, canlıya kan verilmesi ya da bazı olaylarda tüm kanın değiştirilmesi gerekmektedir. Böyle durumlarda, gelişigüzel yapılan kan aktarmalarında, bazı kez hiçbir şey olmadığı halde, bazı kez ölümlerle sonuçlanan belirtiler görülmüştür. Komplikasyonların nedenleri üzerinde yapılan araştırmalar sonunda, alyuvarların birbirleriyle birleşerek yığınlar yaparak çöktükleri(aglütinasyon),ve daha sonra da eridikleri (hemoliz) açıklanmıştır. Aglütinasyon olayının alyuvarların üzerinde bulunan antijen ( reseptör ) ve plazmada bulunan antikor faktörlerinden ileri geldiği saptanmıştır. insanların kanları taşıdıkları antijenlere göre 4 gruba ayrılır. A,B,AB,O şeklinde. Ancak kan aktarmalarında reaksiyon oluşmaması için, bu 4 çeşide yönelik gruplandırma yeterli değildir. Ayrıca Rh faktörü açısından da değerlendirme yapmak gerekir. insanların kanı, bu 4 farklı gruptan başka kanında Rh faktörü bulanan (Rh pozitif)ve bulunmayan (Rh negatif) şeklinde ikiye ayrılır.
insanlarda, kan grupları ve Rh faktörünün belirlenmesinde üç adet anti-test serumu kullanılır.
Her hayvan türünde kan grupları farklı olduğu gibi, hayvanlarda kan grupları faktörlerinin (insanlardaki Rh faktörü gibi) sayısı da çok fazladır.Örneğin sığırlarda 11 kan grubu, 51 kan grubu faktörü vardır. Bu, sığırlarda kan gruplarının saptanması için, özel antikorlu 51 test serumunu gerektirir. Atlarda 19, koyunlarda 6, tavuklarda 7 çeşit kan grubu vardır.
Amerikada ve Avrupada, hayvanların kan gruplarını belirleme üzerinde çalışan, laboratuvarların sayısı sınırlıdır.Köpeklerde kan gruplarının belirlenmesine yönelik çalışma ve yayınlar 1950 lerde başlamıştır. Kan gruplarının ırklara göre dağılımı çalışmaları halen sürmektedir.Köpeklerde alyuvarlarında 7 çeşit antijen, plazmalarında ise 11 çeşit antikor, ve 14 farklı kan grubu faktörü belirtilmiştir.Kedilerde A,B,AB şeklinde kan grupları saptanmıştır. Kan grupları açısından en sık görüleni kedilerde A grubudur. Kedilerin Avusturyada %96sı, ingilterede %97si, Finlandada %100ü, Fransada% 85i, Almanyada %94ü, italyada % 87si, Hollandada% 95i,isviçrede%99u,Avustralyada %73ü, Japonyada %89u ve Amerikada % 99u A grubundadır. Irklarda da en çok görülen grup A şeklindedir. Örneğin Siyam ve Burmese kedilerinin % 100 `ü yapılan çalışmalarda A grubu olarak belirlenmiştir. British Shorthair % 58 ile B grubundandır. Kan gruplarını belirlemek için, uzmanlar tarafından hazırlanan özel test serumlarının pratisyen hekimler için kullanımı pratik değildir.
Klinik kullanımda kan aktarımı;hayvanlarda kan aktarmalarının zorunlu olduğu durumlarda, alıcı ve vericinin kanlarının birbirine uygunluğunun saptanması amacıyla çarpraz karşılaştırma deneyi yapılır. Bu deneme, hemoliz ve aglütinasyon olaylarının kontrolünü sağlayan pratik bir yöntemdir. Fakat laboratuvar koşullarında yapılacak çalışmalarla kıyaslanırsa, eksik bir çalışma olarak çok güven verici değildir. Ancak , örneğin kediler için A grubu insidansının yükseklği düşünülecek olursa kan aktarımının oluşturacağı riskin azlığı ortaya çıkar. Amerikadaki köpeklerin ise % 60ı A grubundandır.
Akut kan kayıplarında , dolaşım volümünü sağlamak için, plazma ve doku sıvıları arasındaki dengeyi bozmayan kristaloid solüsyonlar (Laktatlı ringer, izotonik NaCl gibi serumlar) kullanılabilir.Amaç kanın oksijen taşıma kapasitesini yerine koymak ise,ya da alyuvarların sayısı oksijen taşıma kapasitesini sağlayamayacak derecede azalmışsa,(Hemotokrit olarak bilinen eritrosit hacmi %20nin altına düşmüşse) o durumda kan aktarımı daha uygun olur. Taze kan, taze plazma(kanın şekilli elemanları dışında kalan saman rengindeki sıvı kısmı diğer adıyla kan serumu), ya da donmuş plazma kullanılır. Kan aktarımı vücut sıcaklığında uygulanır.Kan verici olarak kullanılabilecek hayvanlarda belli özellikler aranır. Örneğin, köpek 25 kg ve üstünde olmalıdır. 2-8 yaşları arasında olmalıdır. Hemotokrit %40 veya üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış olmalıdır. Klinik olarak sağlıklı olmalıdır. Bir kerede 20 ml/kgdan fazla kanı alınmamalıdır. ikinci bir kan alınımı için en az 3 hafta geçmelidir.Kedi ise, 5-7 kg arasında olmalıdır. 2-8 yaş arasında olmalıdır. Hemotokrit %38 ve üzerinde olmalıdır. Düzenli olarak aşılanmış ve klinik olarak herhangi bir hastalığı taşımıyor olmalıdır. 11mg/kg kan en az 3 hafta ara ile genel anestezi altında alınır. Kan gruplarının uygunluğunu saptamak için prensip olarak vericinin kanında alıcıda ters etki yaratacak antijenin olup olmadığı saptanır. Alıcının kan serumu ile vericinin özel işlemden geçirilmiş kan alyuvar süspansiyonu karşılaştırılır. (eşit miktarlarda)Birkaç dakikalık santrifüj ya da 37 derecede yarım saatlik inkübasyon sonrasında görülen hemoliz ya da aglütinasyon aradaki geçimsizliği gösterir.Tüpte reaksiyon olmaması ise uygunluğu gösterir.
Uygun olmayan kan verildiğinde , ilk uygulamada köpeklerde daha az reaksiyonlar çıkmasına karşın kedilerde ciddi akut reaksiyonlar gözlenir. Akut - ımmun kan aktarımı reaksiyonları; hemoblobinemi,hemoglobinüri, lökositozis, eritrofagositozisşeklinde olup klinik açıdan, hipotansiyon, huzursuzluk, salivasyon, kusma, idrar ya da dışkı tutamama ve ateş olrak yansır.B u belirtiler yüksek volümlü kristaolid sıvı sağaltımları , glukokortikoid uygulamaları ile tedavi edilebilirse de, şok, ürtiker ve ölüm ile de sonuçlanabilir. Gecikmeli reaksiyon oluşursa , hemolize bağlı biluribinemi gözlenir. Non-ımmunolojik reaksiyonlar ise genelde bakteriyel kontaminasyonlarla ortaya çıkar ve ateşle kendini gösterir. Antbiyotik ve ateş düşürücülerle tedavi edilir. Bazen kızarıklık, kaşıntı gibi ürtikerle kendini belli eden reaksiyonlar da gözlenir. Bunlar vericinin plazmasındaki IgE gibi biyoaktif aminlerle ilgilidir. Allerjik reaksiyonlardır. Bu durumda antihistaminikler kullanılır. Kan verirken alıcıda oluşabilecek durumlar;huzursuzluk, taşikardi, solunum güçlüğü, siyanoz, gibi belirtiler kan verirken aşırı yüklenildiğini işaret eder.
Kısacası, hayvanlarda kan gruplarının çeşitliliği ve ticari olarak kan gruplarını ortaya koyan ayıraçların olmaması tip belirlenmesi ve karşılaştırmayı zorlaştırır. Klinik uygulamalarda kan kaybı ile gelen vakalarda kristaloid serumlar, eksilen kan volumunu tamamlamada daha emin ve güvenli tedavi şeklidir.Ancak bu kan aktarımının mümkün olmadığı anlamına gelmez. Gerektiği koşullarda alıcı ve verici açısından ön görülen kontroller yapıldıktan sonra kan aktarımı sağlanabilir.
birincisi; çocuk piçin tekidir, talep fazlalığından kendini şaşırmıştır, diğer alternatifleri kaçırmak, bir seçim yapmış olmak istemediğinden saklıyordur. belki daha iyisini bulabilecektir.
ikincisi; çocuk kızla çıkıyordur, ama ciddi bir ilişki değildir, diğer alternatifler ciddi bile düşünülmeyen bir kızla çıktığını öğrenmesinlerdir.
üçüncüsü; bu süper çocuk birden fazla hatunu götürüyordur belki, hatunların birbirinden haberi yoktur tabiki de olmasındır da.
dördüncüsü; çocuk kızla çıkarken başka bir kıza aşık olmuştur, sırf sadece o kızın kulağına gitmemesi için çevreden çıktığı kızı saklıyor olabilir. *
daha çoğalır tabi, aklıma gelenler bunlar şimdilik.. sonuç şu; gayet net görüldüğü üzere, çıktığı kızı saklama isteği, kesinlikle masum bir istek değildir.. işin içinde bişiyler vardır yani.. aman diyim, dikkat..
eski korn gitaristi. gruptan ayrılmış, kendini dine vermiş, grubun solisti jonathan davis'in : 'ex gitaristim beni çok eğlendiriyor!!' cümlesini suratının tam ortasına yemiş kişidir. ama adam karizma işte.
konya-ankara arasına yapılacak olan hızlı tren, konya gibi rte sevdalısı bir şehri, ülkenin merkezine, ankara'ya daha da yaklaştırmak amaçlı yapılıyor olabilir mi acaba?
hücrelerin apikal yüzlerinden aktif transport ile aldıkları maddeleri kolaylaştırılmış difüzyon ile bazal ya da lateral yüzlerine, bazal yüzlerinden aldıklarını ise apikal yüzlerine iletmesidir.
bitki hücrelerinde bulunan hücre çeperi yerine hayvan hücrelerinde aynı görevi üstlenen glikokaliks bulunur. büyük ölçüde karbonhidratlardan oluşur. yapısında negatif yüklü siyalik asit bulunur. hücre yüzeyine gelen pozitif yüklü maddeler bu sayede yüzeye kolayca tutunabilirler.
böyle bayanlar mevcut ne yazık ki, çoğu farkında olmadan bir erkeği eleştirirken , 'valla ben pek sevmedim bu çocuğu, amma çok konuşuyor yaa bıdı bıdı bıdı bıdı, karı gibi o ne ööle...' cümlesini kurarlar.. saçmalığın önde gidenidir, dön aynaya bak ne olduğunu hatırla diyesiniz gelir böyle bayanlara hemcinslerini ezik duruma düşürdüğü için.. farkında olup bile bile söyleyenleri zaten konunun içine bile almıyorum onların zaten beyni yarımdır zira..
yurdun güvenliğini sağlamak için görevlendirilmiş insanlarla öğrenciler arasında geçen konuşmalardır..
- bu sefer giriş kartını göstermesem olmaz mı?
- niye??
- * ya elim kolum valiz dolu baksanızaaa...
- olmaz almam içeri!
- * peki valizlerimi bu sizin içinde beklediğiniz yere bırakabilir miyim?
- evet olabilir
-**
hasta olunca (grip, ateşli herhangi bir hastalık gibi) hüngür fışkır ağlamak.. sen üniversiteye geldi, ailesinden ayrıldı diye kendini parçalayıp ağlayanlara bön bön bak, en küçük bi hastalıkta otur ağla...
lisedeyken pek fark edilmiyor, mezun olduktan sonra batıyor herşey insanın gözüne.. geçen gün kafenin birinde bi liseli kız gördüm, forması üzerinde, suratında adeta makyajdan bir kalıp, gözler siyah kalem ve rimelle keş gibi boyanmış, elinde sönmeyen bir sigara,çalan müzik eşliğinde saçma sapan hareketlrle dans eden bi kız. hayır bende öyle uzun zaman önce mezun olmuş değilim, o yüzden insan şaşırıyor kısa zamanda bu nasıl bir değişim diye..
ortaokulda ya da lisede, bu görevi yapmaya uygun görülen öğrencinin istiklal marşının ortasında bayrağı yanlış yere takıp çekememesiyle, bütün öğrencilerin, öğretmenlerin gözünün ve aklının takılan bayrakta kalmasıyla sonuçlanan olay..