akılsızcadır.
reklamın amacı, ürünü tanıtmaktır, insanları güldürmek ya da eğlendirmek değildir. cem yılmazlı tt reklamları bu akılsızca yapılmış reklamlara en güzel örnektir zannımca. reklamı izleyen insanlara reklam sonunda sorun bakalım konu edinen "ucuz tarifeleri" yüzde kaçı dinlemiş? ardından da reklamdaki esprileri sorun bakalım. ilki daha az oranda çıkıyorsa eğer ki eminim öyledir bu tür reklamlarda, reklam anlayışında bir sorun var demektir.
israil-filistin meselesinde her yaptığı sözüm ona akademik çalışmasında israil'i kurban olarak gösteren ve sürekli haklı bulan yahudi ve siyonist akademisyen. kendisi harvard law school gibi hacimli bir yerde akademisyenlik yapmaktadır. ancak bu alanda kendisini televizyon tartışmaları ve kitaplarıyla bolca göt eden norman finkelstein'a karşı aciz kalınca kampanya başlatmış ve finkelstein'ın de paul üniversitesinden kovulmasını sağlamıştır.
italya'nın ünlü komedyeni... marcello lippi, fabio capello, claudio ranieri, silvio berlusconi,zlatan ibrahimovic gibi birçok ünlü kişinin taklidini yapmakla meşhurdur.
1998 dünya kupasının B grubu ilk maçıdır.
favori italya, ki benim de çocukluk yaşlarımdan beri desteklediğim takımdır, christian vieri ile maçın başlarında 1-0 öne geçiyor ve herşey benim için iyi gidiyordu. ta ki marcelo salas sahneye çıkana kadar... devrenin son dakikasında salas durumu 1-1 yapıyor ve soyunma odasına moralli giden taraf şili oluyordu. ikinci yarının ilk dakikalarında yine salas "burdayım" diyor ve öyle bir kafa vuruyordu ki pagliuca'yı hem direğe hem de kalenin içine sokuyordu. 2-1. bu golü izlerken "n'oluyo lan??" dediğimi ve babamın "ne iş olm italyan mısın?" diye beni fırçaladığını dün gibi hatırlıyorum. yerimde duramıyor, "hadi oğlum hadi vieri, hadi chiesa çak bi tane" diye bağırıyordum. ama italya ümit vermiyor, pozisyon bile bulamıyordu. derken penaltı... 10 dakika kala italya penaltı kazanıyor ve topun başına roberto baggio geçiyordu. o dönem en sevdiğim futbolcu, çocukluk efsanem baggio topu penaltı noktasına koyarken şilili oyuncuların da 1994 yılını kendisine hatırlatmalarını ve onu sinirlendirmelerini büyük bir nefretle izliyordum. baggio geliyor ve sessiz sakin topu kaleye sokuyordu. 2-2. gol sonrası yaptığı "sus" işareti "bu da size kapak olsun" der gibiydi. ve maç bitiyor italya zar zor da olsa 1 puan alabiliyordu, ama baggio o penaltıyı attı ya, italyanın kazanmasından bile daha önemliydi benim için ve ben hala o penaltıyı kutlamakla meşguldüm.
bu da böyle bir anıdır işte. dünya kupası anıları kolay kolay unutulmuyor.
olan biteni özetleyendir. wikileaks adlı oluşumun sızdırdığı belgelere bakıp da her boku öğrendiğini düşünen, abd'nin hapı yuttuğuna,mazlumun ahının zalimden aheste aheste çıktığına inanan bünyelere bakarak tüm dünyada toplu masturbasyon seansının yaşandığını görmekteyiz.
bu sebeple wikileaks oynattığı güzel film ve verdiği sanal zevkten ötürü dünya genelinde teşekkürü hak ediyor.
90'lı yılların soyguncu bakanlarından birisi... aydın doğan 'ın izmit'te karton fabrikası almak için kredi isteği üzerine yapılan ertuğrul özkök ile olan telefon görüşmesi hala hafızalardadır. ayrıca dönemin sabah gazetesi yayın yönetmeni zafer mutlu gazeteye uygulanan ilan yasağını kaldırtmak için güneş taner'e gitmiş, taner de kendisine "aslanım ben devletim devlet... devletin önünde diz çökeceksin karşında devlet var demiş, mutlu da diz çökmüştür karşısında"
o dönemlerden diğer birkaç soyguncu için;
(bkz: mesut yılmaz)
(bkz: tansu çiller)
(bkz: eyüp aşık)
(bkz: cavit çağlar)
(bkz: yüksel yalova)
(bkz: cumhur ersümer)
(bkz: yalım erez)
(bkz: koray aydın)
dün yaşadığım yurdum manzarasıdır.
sekapark'da bir kafede arkadaşlarımla geyiğin dibine vurduğum esnada, "referanduma evet" yazılı bir pankart taşıyan, 10 yaşlarındaki bir çocuk tarafından sürülen 4 tekerlekli belediyeye ait bir yol temizleme aracı yanımdan geçiverdi. çocuk sürerken çok keyifliydi haliyle, ne taşıdığını bilmeden,sekapark'da bisiklet sürer gibi gezmekteydi. gezdiği sürece insanlar o pankartı görecek ve propaganda belediyeye ait bir bölgede yine belediyeye ait bir hizmet aracıyla yapılmış olacaktı.
taş atan çocuk gördüm ama bunu da görmüş oldum sonunda, pes...
kullanılan belediye aracı ve 10 yaşında bir çocuk...
evettir, hayırdır, o kısımla problemim yok. ama üsluba bak şekle gel arkadaş, çocuktaki gülümseme o kadar acı birşeydi ki aslında,hiçbir çocuk gülümsemesi bu kadar yüzümü buruşturmamıştı.
not: ne evetçiyim ne de hayırcı, sadece vatandaşım,takım tutmuyoruz burada.
Roger de Flor (1267-30 Nisan 1305), başta Sicilya ve Bizans imparatorluğu olmak üzere Akdeniz kıyılarında ve Anadolu topraklarında faaliyetlerde bulunmuş olan askeri kişilik. 1 yıl boyunca Malta Kontluğu yapmıştır.
Avrupa'da Tapınak Şövalyeleri'ne üye olarak yükselen Roger de Flor, daha sonraları kişisel çıkarlarını ön planda tutması nedeniyle üyelikten atılmış ve denizcilik alanındaki hünerlerini bundan sonra korsanlık yaparak göstermeye başlamıştır. Bizans imparatoru II. Andronikos Palaiologos, Avrupa topraklarındaki Osmanlı ilerleyişine karşı Roger de Flor'dan yardım istemiştir. Bunun sonucunda Roger de Flor Katalan Şirketi adlı bir paralı asker ordusuyla istanbul'a gelmiş ve imparator tarafından karşılanmıştır. Ancak, küçük başarılar elde eden Katalan Şirketi'nin askerleri istanbul'da ve diğer Bizans topraklarında bazı yağma ve talan faaliyetlerinde bulunmuştur. Bunun üzerine imparator, Roger de Flor'u öldürtmüş, paralarını alamayan ve lidersiz kalan Katalan askerler de Rumeli topraklarını yağma ve talan ederek Avrupa'ya kaçmışlardır.
Üniversiteden, hayatın en güzel zamanlarından diploma denen kağıt parçasıyla kopan er kişinin, "işe mi girsem askere mi gitsem?" ikilemiyle,askerliği yapmadığı için iş başvurularına cevap alamayış,tek tip askerlik söylentileri, 2 yıllık kız gibi tecilin vermiş olduğu rahatlık ve niceleriyle geçen bir kaç aylık sürünceme dönemi.