"sen önce tanı, bil kendini, sarıl da kalbine, sonra beni sev" dedi.
"hepimiz yalnızız bu yolda, hayat denilen oyunda. önce seni, sonra beni bul" dedi.
Şurada olmayan ev var ya, işte bizim evimizdi.
Önünden her geçişimde hep aynı çocuğun sesi.
Büyük olur derler ya hep büyük düşlerin kırıkları,
saklaması zor olurmuş izlerini.
üç beş çok basit adımla ciddi anlamda bakımlı görünmek mümkün bir erkek için.
-ağız bakımınıza özen gösterin. sadece dişlerinizi değil, dilinizi de fırçalayın, ağzınız kokmasın.
-10 liraya harika iş çıkaran peelingler var. yüzünüzü temizleme jeliyle yıkayın falan demiyorum ama haftada bir peeling yapın, ağaç kabuğu gibi bir ciltle dolaşmayın ortada.
-size maksimum yakışan saç ve sakal traşını bulun ve bulduktan sonra macera aramayın. garip saç ve sakallı hallerde görünmeyin.
-saçlarınız her daim derli toplu, düzgün taranmış olsun. duştan çıkınca kendi halinde kurumuş saç bir anda görüntünüzü olumsuz etkiliyor.
-basit, düz ama kaliteli giyinin, ya da öyle görünün. azıcık dikkat edin ve çizgili tshirt ile kareli gömleği birlikte giymeyin lütfen! zor değil.
bunları her gün tekrarlayın, aynada siz bile kendinize baktığınızda "ulan ne yakışıklı adamım" triplerine gireceksiniz. halbuki tipiniz hala aynı, yalnızca kendinize baktınız. ama unutmayın, kadınlar da sizi sizin aynada kendinizi gördüğünüz gibi görmeye başlayacak. zira bir kadın için yakışıklı ama kendine bakmayan erken, bakımlı erkeğin yanında solda sıfırdır.
isveç'li Anna Karlsson'ın ilk olarak 1929'da ürettiği, tadına isveç kralının dahi kefil olduğu, isveççede "pepparkaka" denilen enfes zencefilli bisküvilerin markasıdır. Klasik olan zencefillisinin içinde; zencefil, karanfil ve tarçın var. Portakallısı, cappucinolusu ve bademlisi de mevcut. Bir kez tadınca sigarayı falan bırakıp bunun bağımlısı olabilirsiniz, o türden orgazmik bi yiyecek. Bildiğim kadarıyla metrolarda, migrosarda ve rossmannlarda bulabilirsiniz.
Yaklaşık 10 yıl boyunca farklı insanlarla yaşadığım ilişkilerden edindiğim tecrübeye göre (evet hep uzak mesafe ilişkisi oldu, çok bahtsızım o konuda) mevzu mesafenin uzak olması değilmiş. Gönüllerin uzak olmasıymış.
Uzak mesafe ilişkisi istemiyorum deyip tanışmaya dahi yeltenmek istemediğim adamla evleniyorum şimdi. Biriniz amerikada diğeriniz norveçte olsanız ne yazar, gönüller bir olsun
Kent planlaması yönünden Ankara alır.
Çevre ve hava kirliliğinin daha az olması yönünden Ankara alır.
trafik yönünden ankara siker.
hayat pahalılığı yönünden ankara alır.
insanların daha gelişmiş ve kültürlü olması yönünden ankara alır.
Onca büyütülen şey yalnızca bir tepkiden ibaret. Kimi kadın çok sinirlenince susar, kimi ağlar, kimi bağırıp çağırır, kimi de küfreder. Bunda garipsenecek, ayıplanacak bir şey yok. Sevmiyor olabilirsiniz beyler ama size kötüleme, karalama hakkını kim veriyor?
Aslında konu sevmemekle alakalı değil. Kadının ve de erkeğin cinselliğe bakış açısı asıl nokta. Cinsellik açık ara en çok "vurulmaya çalışılan nokta"sı bir kadının. Kötü sevişir "sevişmeyi bilmiyor" der, gözü dışarı kayar zaten kaymaya meyil arayan adamın. iyi sevişir "iyi öğretmişler" der aşağılar, ağıza alınmayacak yaftalarla yaftalar kadını anında. Aktif olur, akıllarında soru işareti oluşur beyefendilerin; pasif olur "ölü gibi yatıyor" derler.
Mevzu erkeklerin kadına her konuda olması gerektiği gibi bu konuda da saygı göstermesi, sabır göstermesi ve güven vermesi;
-siz kadına "benimle tek istediği şey sevişmek" imajını çizmezseniz o kadın "sevişirsem gider, en iyisi sevişmeyeyim" demez.
-siz kadınla en ufak tartışmanızda "bunları ailen görürse ne yapacaksın" tehditinde bulunmazsanız kadın "aman en ufak cinsel ima barındıran konuşmalara girmeyeyim" diye kendini kasmaz.
-siz kadını cinsel anamda sıkıştırmaz, zorlamazsanız kadın sizin yanınızda güvende hisseder.
-siz kadını 4 erkeğin yaşadığı iğrenç bekar evinize ya da pespaye otellere götürmeye kalkmazsanız kadın sizin aklınızın bir tarafınızda olduğunu düşünüp size potansiyel sapık muamelesi yapmaz
-siz kadının sevişmesi hakkında hadsizce yorum yapmazsanız, o da içinden geldiği gibi sevişebilir!
kadın kendi gibi, canı nasıl isterse öyle olmalıdır. zira şöyle olmalı, böyle olmalı diyerek bir kalıba sokmaya çalışmak kimsenin harcı değil. ayrıca tüm sayılanlar insani özellikler, kadına indirgememeli.
Elbette kadın olmak tacizi gerektirmiyor, elbette taciz edilmeden alışveriş bile yapamayacak mıyız isyanı aklı, elbette suç duyurusunda bulunmak doğru olan ancak gel gelelim biraz da gerçekçi olmak gerekiyor. Malesef ki bizlerin bu düşünceleri hali hazırda belli yaşa gelmiş sapıklara, katillere, hırsızlara hiç tesir etmeyecek. ancak bir 50 yıl geçmeli ki bizler yeni nesli temiz yetiştirmeliyiz. o zamana dek "buna hakkı yok" demek bizi korumaz. kendimizi korumayı öğrenmeliyiz kadınlar olarak. bu gerçek hayatta da, sosyal medyada da önemli. "ne idüğü belirsiz instagram hesaplarından alışveriş" demiş bir arkadaş, çok haklı. bu sapığın elinde telefon numaranız ve adresiniz var mesela şuan. 3-5 parça kıyafete güvenliğinizi satmak gibi bir şey bu. kimsenin aklına günlük olarak yaptığı şeyler esnasına böyle bir olayın başına geleceği gelmez tabii, ancak lütfen biraz daha dikkatli olalım.
Kesinlikle katıldığım önerme. Zira istanbul'da yaşamak için tek bir mantıklı neden göremiyorum. bir çok kişiden diğer şehirlerde iş yok cümlesini duydum. hak verebilirim buna ancak istanbul'da çalışmak demek insanın ömründen bile isteye 10 yıl vermesi demek. kaldı ki büyük çoğunluğun gideri neredeyse geliri ile aynı hale gelmiş durumda. trafikten,çevre ve hava kirliliğinden, insan kirliliğinden, ev kiralarından hiç bahsetmiyorum bile. yahu hangi aklı başında insan neredeyse güneşi asla görmeyen yeraltında 1+1 evde yaşayabilmek için 1000 liradan fazla kira öder? o parayla 3 kişilik aile geçindiren var, azıcık akıl fikir. metropolde yaşamak uğruna insan kendini köle pozisyonuna sokar mı hiç.
Çok mu düz düşünüyorum bu konuda bilemiyorum ama taciz ya da rahatsızlık verilmesi durumları haricinde hiç kullanmadığım bir şey bu. Hoşlanmadığım ya da hususi ayrıldığım birileri engellediği zaman "umursadım mı? hayır" modunda, zoraki ayrılık yaşadığım ve hala sevdiğim ya da platonik olduğum biri engellediğinde ise "bu ne çocukça hareket? iyi olmuş hayatımda olmadığı" modunda oluyorum. Üzerinde düşünmeye bile gerek olmayacak kadar insanı basitleştiren ve çocuklaştıran bir hareket bu. (tekrar yazayım, taciz vs durumları tabiki hariç)
Kendine ulaşılamayacağını düşünerek engelleyenlere ise hangi ütopyada yaşadıklarını sormak isterim. Şu devirde herkes herkese çok kolay ulaşım sağlayabilir. Hatta size öyle bir ulaşırlar ki haberiniz olmaz. Instagramdan engelliyorsunuz mesela, ne ala ama bu devirde kalkıp yaşadığınız şehre gelecek, adresinizi falan bulup sizi uzaktan uzaktan takip edecek potansiyele sahip insanlarla bir arada yaşıyorsunuz unutmayın derim.
1-2 günlük gidip gezmeyi düşünenler için hoş bir öğrenci şehri. Ankara gibi "düz" bir şehirde yaşayanlar için çok farklı gelecektir. Görmeniz gereken bir çok yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ufak bir şehir olduğundan bana göre çok gidilecek yer alternatifi yok. Akşamları dışarı çıkıp çok kalabalık olmayan, sakin ama hoş bir mekanda oturayım diyenlerdenseniz biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Zira mekanlar ya kıraathane tadında ya da çok hoş ama aşırı kalabalık. Arada bir değişiklik yapayım hep aynı şehirde geçirmeyeyim zamanı derseniz bir şans verebilirsiniz. Ama bir kaç kez gidildikten sonra seçenekler arasında yavaştan alt sıralara düşecektir.
Yalan bir kere yakalandığında insanın içine şüphe tohumlarını saçar. O andan sonra sevgilinizin her söylediğini ya da her yaptığını "acaba?" diye düşünmeye başlarsınız. Siz bitirmek istemeseniz dahi ilişki o gün aslında bitmiştir. Akıllı iseniz affetmek yerine ayrılmayı tercih edersiniz. Zira yalan affedilecek bir konu değildir.
Kalite çok kapsamlı bir şey. Buna katkı sağlayan onlarca şey sayılabilir. Kıyafet yazanların eksilenip kültür yazanların alkışlanması da bana göre yanlış. Hepsi bir bütün olmalı. Bir insan düşünüyorum, kendi alanında uzmanlaşmış, diğer alanlara meraklı, genel kültür sahibi, ağaç gibi olduğu yere kök salmak yerine keşfeden, keşfettikçe öğrenen, aynı zamanda kişilik özelliklerinin farkında olup bunları iyileştirmeye çalışan, dış görünüşüne de olması gerektiği kadar özen gösteren, şık olmaya çalışan biri... Bana baktığımda da, konuştuğumda da "ne kadar kaliteli" dedirtir. Olması gereken de bence budur.
Öte yandan kıyafet olayına kısa bir not düşmek isterim. Kaliteli giyinmek marka takıntısı olmak demek değildir elbet. Çok iyi markaların turuncu bir gömleğiyle pembe pantolonunu birlikte giyen kızlarımız ne yazık ki kaliteli bir görüntü sergilemiyorlar. Burada mevzu bir gömlek alınacaksa onun her zaman her yerde giyilebilecek, maksimum kombinde kullanılabilecek klasiklikte olması gerekir. Kaldı ki 25 gömleğiniz olup hepsi mahallenizdeki mağazadan alınmış gibi görüneceğine 5 tane gömleğiniz olsun, kaliteli olsun.
Şu aralar erkek arkadaşımla ciddi ciddi düşündüğümüz aktivite. Tabi bize çok bilinmeyen, mangalcılardan uzak kamp alanları ve 4 mevsim kullanabileceğimiz çok pahalı olmayan bir çadır lazım.
Benim de içlerinde olduğum grup. Çok uyuyunca kalkamıyorum, az uyuyunca hiç kalkamıyorum ve genelde ya uykusuzluktan ya da öküz gibi uyumaktan muzdaribim.