Çok güzel reklam olmuş fakat "Madem Avrupa'dakini satın aldılar, Türkiye'yi de fiberoptikle tanıştırsınlar, bu işi neden sadece Superonline yapıyor?" dedirtiyor insana...
HEPAR'ın ab raporlarına giren ilk türk partisi ünvanını kazanmasını sağlamıştır, AB'nin bile HEPAR korkusuyla tir tir titrediğini gösterir, bu rapordaki AB "emri" ile HEPAR'a karşı büyük bir karalama ve sansür kampanyası başlatılmıştır, zira HEPAR'ın meclise girme ihtimali bulunduğunu anlayan kanallar son zamanlarda sansürden vazgeçmişlerdir.
terörle müzakere akp'nin işidir evet fakat mhp'nin işi de gördüğümüz kadarıyla terörün bitmemesi için mücadele vermektir, çünkü biliyorlar ki terör biterse oy alacak yeri kalmayacak, eğer teröre karşı mücadele etseydi mhp şu geçtiğimiz 4 yıl içinde çoooook daha büyük işler yapardı, nedense bir terör problemimizin olduğu mhp'nin aklına sadece seçim zamanında geliyor...
"Boşa gidecek oylar" diyenlerin hepsi oy verse HEPAR'ın barajı çok rahat geçeceğini bilen, bu durumu onlara aktarmaya çalışan, kendisi de barajı geçemeyecek düşüncesi olsa bile onuruyla, dik duruşuyla kendi partisine oy verecek yazarlardır. Bkz. ben
Diğer adı "partizanlık" olup bugüne kadar Türkiye'ye en büyük zararı vermiştir, bir insanın partisi kendi düşünce yapısı ile %10'dan fazla uyuşmaz hale gelmişse partisini değiştirmesi gerekmektedir. Bugün Türkiye'de her düşünceye ait partiler bulunmaktadır.
Dersim olayını bir katliam olarak görüp de (ben değil, Aleviler, Kürtler veya Alevi Kürtler) dersimdeki olaylarda başrolü oynayan ismet inönü'nün partisine oy vermenin inanılmaz ironisidir...
Aslında her merak ettiği şey için uludağ sözlüğe bakan fakat HEPAR başlığındaki atıp tutulanlara dayanamadığı için üye olup çaylaklıktan 1 günde yazarlığa geçen yazar...
Seçim zamanında üye olan çaylağın (ki bu ben oluyorum) "yazar olma kuralları" bölümünde "Yazılarınızın hepsi siyasi olmasın" maddesini görüp de sol frame'e baktığında karşılaştığı durumdur, "iyi de ne yazacağım ki" dedirtir.
3 parti tarafından devlet hazinesinden alınan 168 Trilyon toplam seçim parasına rağmen böyle bir durumla karşılaşılmış olması düşündürücüdür. Her yerde milletin cebine 30'ar lira verip (atmasyon değil, tecrübelidir) minibüslerle adam toplayan CHP'nin (Ak Parti ve MHP'de aynısını yapıyor) parasının Diyarbakır'da geçmediğini gösterir.
Türkiye'nin en önemli tarım ürünü olan, faydalı, orta boyda bir yemiştir, en kalitelisi (randımanı en yüksek olanı) Giresun'da yetişmektedir (adı kirazdan gelen bir şehirde kirazın yetişmiyor olması düşündürücüdür). Son zamanlarda maliyeti kazandırdığı paradan daha fazla olmaya başladığı için (tecrübe ile sabittir) yetiştiricilikten hızla vazgeçilmektedir, en kısa sürede önlem alınması gerekir.
Her seçim zamanında kullanılarak bölge vatandaşlarının oylarının (ç)alındığı fakat seçimden sonra unutulan havaalanı projesidir. Ne zaman biteceği muammadır.
Yobazlığa karşı büyük savaş vermiş olan Atatürk'ten ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağından bu kadar korkan bir zatın bunu söylemesi normal karşılanmalıdır fakat yokmuş gibi davranmak tehlikeyi arttıracağı için önlem alınması önemle rica olunur.
MHP'nin milliyetçiliği bıraktığı ve bunlara laf çıkartmadığı bir dönemde CHP'nin de Ak Parti'den geri kalır yanı olmadığını iyice gösteren olaydır. Artık bu üçünden gına gelmiştir...
Çok düşündüren bir sözdür fakat insanın aklına şunu getirmektedir: Hiç namaz kılmayıp insanlığından ödün vermeyen, namaz kılıp da her kötülüğü yapandan üstündür.
Sırasıyla Dünya Çocukların Olsa (18 kere okudum, ilk okumam 12 yaşında), Akıllı Pireler (3 kere okudum, ilk okumam 13 yaşında), Ölümsüz Ece (2 kere okudum, ilk okumam 13 yaşında), Işın Çağı Çocukları (2 kere okudum, ilk okumam 14 yaşında) ve Mo'nun Gizemi (2 kere okudum, ilk okumam 22 yaşında) kitaplarını okuduğum, kendisine atılan mailleri asla cevapsız bırakmayan, Türkiye'de değil de ABD'de yaşıyor olsa ve sürekli bilim-kurgu yazsa Dan Brown'ı "markete gönderecek" kapasiteye sahip olan fakat yurdumuzda hakettiği değerin %1'ini bile göremeyen, yazarlığından önce insanlığı ile ön plana çıkan müthiş kişidir.
Kitaba başladığınız zamanki düşünce yapınız ile bıraktığınız zamanki düşünce yapınız arasında kocaman bir uçurum oluşturma yeteneğine sahip, o kadar sayfanın nasıl geçtiğini anlayamadığınız, sonunda hikayede bir sürü soru işareti kalması ile anında ikinci kitabı aldırma isteği oluşturan, insanı genetik mühendisliği hayalleri ile donatan (ki bu yüzden lise 1 gençlerine önerimdir), kurgu ile gerçeği inanılmaz bir şekilde harmanladığı için insanların %100 kurgu olduğunu bildikleri bölümlere bile "Acaba?" düşüncesiyle yaklaşmasını sağlayan şaheser parçacığı
Her diğer büyük parti mitingi gibi hazineden aldıkları "168 Triyon" ile Türkiye'nin her tarafından toplama adam getirilen mitingdir. Tek farkı bu sefer ortamda Türk Bayrağı'nın bulunmamasıdır. Yine özerklik sözleri verilmiş, koltuk sevdası uğruna herkese sadece duymak istedikleri söylenmiştir.
Bu Greenpeace'a ve onun maşalığını yapan "nükleere hayır" çığırtkanlarına sormak gerekiyor, Türkiye'ye rüzgâr ne taraftan eser? Evet; batıdan, peki Bulgaristan'da Sofya'nın doğusuna en eski sistemle bir nükleer santral kurulurken neden gık çıkarmadılar? Herhangi bir sorunda direk Türkiye'yi vuracak bir santraldir o, ya da Ermenistan Türkiye'nin sınırına nükleer santral kurarken neredeydiler? ABD 104, Fransa 59, Japonya 55 nükleer santral kurarken neredeydiler? Diyorlar ki "bu ülkeler santrallerini azaltmaya çalışıyor", güldürmeyin beni, nerede yaşıyorsunuz siz? Hangi pembe rüyada? Yeni nükleer santral kurmayacak olan tek ülke Fransa'dır, o da daha fazla enerjiye ihtiyacı olmadığı için kurmayacak, Türkiye'de alternatif enerji kaynakları çok azdır, olanlar da çok pahalıya mal olmaktadır.
Bir de işin şu boyutu var: Bu nükleere hayır diyenlerin belki yarısında iki tane cep telefonu vardır. Bu iki cep telefonu + bilgisayar + baz istasyonları vs, vs... den aldığınız radyasyon, nükleer santralin 100 metre yakınında yaşadığınızda alacağınız radyasyondan daha fazladır? Kimse neden cep telefonuna, bilgisayara karşı çıkmıyor? işinize gelmiyor değil mi?
Greenpeace'ın Türkiye'deki nükleer karşıtı eylemleri sadece ABD'nin değil, Türkiye'nin gelişmesini istemeyen tüm dahili ve harici bedhahların oyunudur. Başka hiç bir yerde ses çıkarmayan ve nükleerin aslında doğalgaz ve kömürle çalışan santrallerden "ÇOK DAHA TEMiZ VE SAĞLIKLI" olduğunu bilen Greenpeace parayı görünce sadece Türkiye için Nükleer Enerji'yi "Dünya'nın en tehlikeli enerjisi" ilan etti. Benim kendilerine her gösterileni yutan, araştırmaktan aciz halkım da bunu hemen yedi...