güzeller güzeli, munis, beni de çok sever, kedi canlı, heyecanlı, tezcanlı, çok zeki, hanım hanımcık, aynı anda son derece vamp ve aristokrat olabilen, aynı zamanda kıraliçe elizabetin davetini reddebilecek kadar avam olabilen bi din kardeşimizdir. bizim tarikata yeni katılmıştır, el etek öpücü level bir seviyesinde olmasına rağmen herkezin beğenisini ve güvenini kazanmıştır.
Gerizekalı bir düzenin uyurgezer piyonları olarak yaşamaya o kadar alışmışız ki...
Bazı konularda insan tam da ''kelimenin bittiği yer'' denilen yere denk gelebiliyor.Kaç tane vatan evladını kaybetmişiz.Ancak hayat bu kadar basitmiş gibi hala bunu unutup ya da bir kenara itip saçma sapan konularda manşetler atan gazetelere, transfer kutlayan spor kulüplerine sahipiz.Ayan beyan ''ben teröristim'' diyen milletvekillerine sahipiz. Devlet olmanın ne demek olduğunu unutmuş ve hatayı başkasına atmak için demogoji yaratan devlet ve adamlarına sahipiz. Kendi içinde bile kavga eden, ne dedikleri belli olmayan, bir gözü kalk gidelim diyen ama öbür gözü bok yeme otur diyen hükümetlere, muhalefetlere sahipiz. Ler-lar dediğime bakmayın, al birini vur ötekine...Öncesi neydi ki şimdiki ne olacak? Bırakın onu, Sonrası ne olacak yahu?
Yanlış kişinin altına yattı diye manşet olan, magazine değil kardeşim - ayan beyan gazetelere manşet olan manken bozmalarına sahipiz. Orda senin pembe popon rahat otursun diye nöbet bekleyen adamlar ölmüş, ama biz canlı yayında evinin dekorasyonunu sırıta sırıta anlatan şarkıcıya sahipiz.
Bunlar bugün oluyor arkadaşlar. Tam şu anda oluyor. Açın bakın evinizdeki uyutma kutusunu; şimdi oluyor. Alın bakın magazin haberi kağıtlarınızı; bugün basılmış bunlar...
Bugün babalar günü değil kardeş; bugün, geleceğin babalarının sapır sapır katledildiği gün. Bırakın top oynayan çocukların kırılan camı üstüne almama kavgasını. Senin hükümetin vs benim ordum, bakalım kim perfect alacak diye dalaşmanın gerçekten anlamı yok.
Böyle oldukça bu memlekette, yılda bir kere babalar günü kutlamaya ve yılda 365 kere şehitler günü görmeye mahkumuz.
Amerika - Kore vatandaşı film yapımcısı ve insan hakları savunucusu.
Filistine yardım götürmek üzere yola çıkarak israil ordusu tarafından baskına uğrayan mavi marmara gemisinde bulunması dolayısı ile gündeme gelmiş olan Lee, olay görüntülerini içeren bir hafıza kartını israil askerlerine yakalanmadan istanbul üzerinden New York'a ulaştırmayı başarmıştır.
Olaylarla ilgili "israilli askerler Mavi Marmara gemisindeki saldırıdan sonra bize tıbbı malzeme ve yardım verseydi, ölen 9 kişi bugün hayatta olabilirdi" açıklamasında bulunan Lee, saldırı öncesi ve sonrası içerikli yaklaşık bir saatlik video görüntülerini BM Gazeteciler Derneği'nin(UNCA) düzenlediği bir toplantıda kamuoyuna izlettirmiştir.
Denizden boğaziçi isimli çalışması akıllara zarar olan sualtı fotoğrafçısıdır.
-1966 yılında Bursa'da doğan Alptekin Baloğlu, mimarlık eğitimi almış ve basım sektöründe çalışmaktadır. 1994 yılından beri sualtında fotoğraf çekmektedir.
Uluslararası ve ulusal yarışmalarda 47 ödülü bulunmaktadır. 2005 yılında ispanya'da yapılan ve Türkiye'nin ilk kez katıldığı Dünya Sualtı Fotoğraf Şampiyonasında 25 ülkeden 50 fotoğrafçının arasından, balık kategorisinde Altın madalya alarak Dünya Şampiyonu olmuştur.
Baloğlu'nun 1999 yılında yayınladığı "Sualtından Yansımalar" adındaki ilk kitabı, sualtı yaşamının fotoğraflarla tanıtıldığı ilk Türkçe kitaptır.
2003 yılında yayınladığı Sualtının Yıldızları adındaki kitabı ile Fransa'da yapılan 30. Dünya Sualtı Görüntüleme Festivali'nde Dünyanın En iyi Sualtı Kitabı ödülünü kazanarak bir ilki daha gerçekleştirmiştir. Aynı yıl, Malezya'da yapılan Celebrate the Sea Festivali'nde de Denizlerin En iyi Kitabı ödülünü de almıştır.
2006 yılında, yıllardır üzerinde çalıştığı istanbul'un Sualtı Yaşamı adındaki projesini hayata geçirdi. iki kıtayı birleştiren istanbul'un gizemli sualtı yaşamını ilk kez belgeledi ve milyonlarca kişi ile paylaştı. istanbul'un Sualtı Yaşamı projesi, Taksim Meydanında bir ay açık kalan bir açık hava sergisi, 224 sayfalık bir kitap ve 80 dakikalık bir belgesel filmden oluşan çok kapsamlı bir çalışma olarak, çevre koruma bilincini arttıran bir proje olarak büyük ilgi gördü.
2006 yılında Deniz'de 24 Saat adındaki proje ile Bodrum Küçük Resifinin 24 saatini sualtında belgelemiş ve bu fotoğraflardan oluşan farklı bir sergi ile izleyicilerin dikkatini sualtına çekmiştir. Gece dalışında çekilen fotoğrafları sergi alanında kurulan karanlık bir çadır içinde sergilemiş ve izleyicilere verdiği fenerler ile gece dalışında kendi gördüğü gibi izlemelerini sağlamıştır.
Açtığı tüm sergilerde ve kitaplarda özel gözlüğü ile bakıldığında üç boyutlu görülen 3-D fotoğraflar kullanmış ve bu konuda da dünyada bir ilki gerçekleştirmiştir.
Alptekin Baloğlu, istanbul, Berlin, Moskova, Barselona, Brüksel, Antibes ve Paris olmak üzere 11 kişisel sergi açarak sualtı dünyasını tanıtmaya çalışmıştır.
Alptekin Baloğlu, Avustralya, Papua Yeni Gine, Malezya, Tayland, Burma, Sudan, Mısır, Maldivler, Belize, Galapagos Adaları, Endonezya, Filipinler, Fransa, ispanya ve Türkiye'de 80.000 in üzerinde sualtı fotoğrafı çekmiştir.-
(http://www.alptekinbaloglu.com adresindeki biyografisinden alıntıdır.)
''Okumadığım sürece benim için yoklar. Kılımı oynatamazlar, alayı saldırsa..''
Bu cümle hıncal uluç'un sözlük yazarları için söyledikleridir.O zaman göm kafanı aşağıya da solucanların hayatını yaz derler adama...
Bir de kurduğu bir cümle var ki evlere şenlik.''Kendileri yazar, kendileri okurlar, biter gider.. ''
Şimdi, Ben sözlük yazarı olmayarak google'ye girsem ve Hıncal uluç yazsam, karşıma çıkan ilk 5 sayfadan ikisi bu sözlükler.O halde bu şu anlama geliyor; yazarlar kendileri yazıyor ama emin olmak lazım ki sadece kendileri okumuyor.E bu cehaleti de Hıncal Uluç gibi bir üstadın ilerleyen yaşına verelim.
Cnn Turk'de yer alan bir haberde , ABD'nin önemli diye nitelendirilen kamuoyu araştırma kuruluşlarından birisi olan Rasmussen'in yaptığı bir yoklamaya göre ; Amerikan halkı baskından dolayı gönüllüleri sorumlu görüyormuş.
Hatta araştırmaya katılanların yarısı , uluslararası kamuoyunun israile fazla yüklendiğini düşünmekteymiş.Tutmayın kendinizi gülün , gülün.
Tesadüftür ki önceki gün bir başlıkta , gözü çıkarılan bir amerikalı protestocudan bahsettim.Kendi vatandaşının gözü çıkınca , Amerikan hükümeti hemen sopasını çıkardı ve israil'in poposuna patlattı.
Şimdi bu haber çıkınca bir başka protestocu aklıma geldi (iki gündür protestoculardan gidiyorum) : Rachel Corrie.
Rachel ismindeki bu güzel insan gazze'de öldürüldü.Filistinlilerin evlerini yıkmaya çalışan bir buldozerin önüne çıkınca , buldozer onun üzerinden geçti. Amerikan halkı bu barış gönüllüsünün ölümünün ardından rachel'in adına tiyatro sahnelemekten tutun da anma günlerine kadar pek çok aktivite düzenledi. Şimdi bir anket yapılsa , rachel kemikleri kırılırken buldozerin paletlerine zarar verdi diye ona sorumluluk yüklemezler sanırım.
Kamuoyu araştırmalarına pek kulak asmam ama bi söyleyin yahu ; amerikalılar kadar kendine müslüman... pardon kendine hristiyan halk olabilir mi?
Emily Henochowicz isimli Amerikan vatandaşı kadın gösterici,
Mavi Marmara saldırısını Kudüs'te protesto eden göstericilerden birisi olan bu kadının diğer göstericilerden farkı , protestolar sırasında atılan bir sis bombasının yüzüne isabet etmesi sonucu bir gözünü kaybetmesi.
Bir farkı daha var ; bu gösterici bir amerika birleşik devletleri vatandaşı.
Dünyanın ayrıcalıklı (!) ülkelerinden birisinin vatandaşına zarar verilince de doğal olarak o ülkenin merciileri münferit hesap sorma yöntemine gidebiliyor.Türk yetkililerin türk vatandaşları öldürüldüğünde dile getirdiği gibi , sorumluları uluslararası platformda yargılama talebi ihtiyacı yok.Neden olsun ki? Eğer bir ülkenin diplomatik gücü varsa kendi işini kendisi yapamaz mı ?
Kimi Ülke vardır vatandaşının bir gözü kör edilince ona sahip çıkan ,
Kimi Ülke vardır vatandaşı öldürülünce kendisinin iki gözü kör olan.
rte nin konya'da katıldığı törende ortaya çıkan akıl kurcalayıcısı sorudur.
Daha önce şahit olduğumuz üzere rte nin ingilizce bilgisi var. Hatta ingilizce olarak cümle kurduğuna ben şahit olmuştum.
(bkz: van minüt)
ancak öyle görünüyor ki sayın başbakanımız bunların yanında ibranice de biliyor. sık sık kamuoyu karşısında yaptığı arapça konuşmalardan da anlaşıldığı kadarıyla sayın başbakan türkçe hariç en az üç dil bilmekte. Arapça , ibranice , ingilizce...
(saydım , türkçe dahil de üç dil yapar)
Sayın başbakanımızın bu konudaki donanımını tartışamayacağımızı anladım , velhasıl keşke bu dili yeri geldiğinde kullansa...
Bakalım ilerleyen zamanlarda rte nin daha ne gibi meziyetlerini göreceğiz.Bir türk olarak Benim şahsen koltuklarım hala kabarık.
Las Vegas'da bir sene içerisinde 127 milyon dolara yakın bir para kaybederek popüler olmuş Japon asıllı amerikalı işadamıdır.
Caesars Palace ve Rio kumarhanelerinde kaybettiği bu para nedeniyle aynı şirkete bağlı iki kumarhaneyi de dava etmiştir.Dava açmasının sebebi kumarhane yetkililerinin kendisine kasıtlı bir şekilde alkol ve ilaç vererek kumar oynamasını sağladıkları iddiasıdır.
iddialar üzerine Las Vegas şehrinin bulunduğu Nevada eyaletinin Kumar Kontrol Heyeti iddiaların araştırılması için bahsi geçen kumarhaneler hakkında soruşturma başlatmıştır.
Terrance Watanabe'nin , ödeyemediği kredi borçları nedeniyle farklı suçlardan 28 yıla kadar hapsi isteniyor.
1934-Renteria doğumlu yarışçı
1964 ispanya Bisiklet turu şampiyonluğunu 33 saniyelik farkla Fransız bisikletçi Raymond poulidor'a kaptırmıştır.
1966 yılında ise aynı yarışmada genel klasmanda 4. olmuştur.
Bellek kullanımı.
Bilgisayarda açık olan (o anda kullanılan) programlarla orantılı olarak sd kullanımı sayısal değeri yükselir ve bilgisayarın performansı düşer.Dolayısı ile bellek kullanımı ne kadar düşük göstergedeyse bilgisayardan alınacak performans o derece yüksek olur.
Hukuk sistemi , anayasası ve para birimi fransa ile aynıdır.isminin yarattığı önyargı dolayısı ile okuma yazma oranının %90'a yakın olduğunu tahmin etmek zordur.Dini yapısı nüfus oranına göre incelendiğinde fransa ile çok yakın oranlardadır.Ortalama yaşam süresi fransanınkinin altındadır.
Şafak Sezer'in oynadığı vodafone reklamının geçtiği tarihtir.Vodafone'nin en büyük rakibi turkcell'in 532 olması tamamen rastlantıdır(!)
tıpkı patlatılan tavuklar gibi.
2003 yılından itibaren huzurevine çevrilen orduevidir.dışarıdan bakıldığında ya da burada görev yapan mehmetçiklerin gözünden baktığımızda ''ulan adamlar yaşıyor be'' denilmesine bir türlü anlam verememişimdir.nitekim bu orduevinin, istirahate giden genç bir kişiye hitab edebilecek hiç bir kendine özel aktivitesi yoktur.
internet salonuna gittiğinizde elinizdeki meşrubatı altlıksız olarak masaya koymak her askeri tesiste olduğu gibi burada da yasaktır.
orduevinin doğu cephesinde bulunan ve generallere özel olan kısıma aile reisi olmadan girmek yasaktır.(2004 yılında öyleydi en azından)
günlük traşlanmış değilseniz girmek yasaktır.özellikle burada daha bi yasaktır.hatta günlük traşınız beğenilmezse bakkaldan jilet alıp nizamiyenin camını ayna gibi kullanarak traş olabilirsiniz-ki bu yaşanmıştır vs.