Akrep, fiziksel dünyayı sembolize eden Boğa'nın zıt burcudur. Ölüme hazırlık yapmak üzere fiziksel dünyadan hep birlikte el ayak çekmeyi ele alır. Boğa nasıl bir yere kadar fiziksel vücuda sahip olmayı ve kendini onunla tanımlamayı sembolize ediyorsa, Akrep de, insanın ölümün getirdiği önüne geçilmez kaybını, erimesini kabul etme yeteneğini sembolize eder. Şayet fiziksel bedene verilen değer abartılmakta ve çok ileri götürülmekte ise, kişinin bunu kabul etmesi ve vücudundan uzaklaşması da zorlaşacaktır. Eğer fiziksel gerçekliğin içeriği tam olarak anlaşılırsa, bu geçişlerin de zorluğu azalacak hatta yok olabilecektir. ilk su burcu olan Yengeç, aile hayatı içinde kişiliğin oluşumu için gösterilen duygusal çabayı ve cevapları temsil ederken, bunun bir oktav yükseği olan Akrep'de ise, kişi artık bir ruhun yaratılışı ile ilgilenme, duygusal cevaplar verme aşamasındadır. Akrep ruhsal özgürleşmeyle bağlantılı olarak pek çok metodu bünyesinde taşır. Aynı zamanda, özgürleşmede, maddeden uzaklaşmada verilen çabaya karşı birer tuzak olabilecek, eş değerde tehlikeyi de bünyesinde barındırır. Karmik borçları ödemek için burada gereken önlemler alınmadığı takdirde, hayatın sonu oldukça zor olabilir. Dolayısıyla, birey enerjisi ne kadar az olsa da, ne kadar yapmak istemese de gerekenleri yapmak ve borçlarını ödemek zorundadır. Hayatının başında nasıl bedenini ve özünü kozmoztan aldıysa şimdi de geri vermeye hazırlıklı olmalıdır. Boğa, insanın kendine ait varlıklarını, sahip olduklarını, duygu ve enerjilerini gösterirken, Akrep'de, bireyin başkalarına, onların enerji ve varlıklarına bağımlı olduğunda hayatın karanlığını gösterir. Akrep özellikleri, bu bağımlılık özelliğini ve kabul edilmiş ya da edilmemiş engellenmişlik duygusunu ifade eder. Terazi'de birlikte, ortaklaşa bir yaşam aşamasına gelen birey, artık ortak kurallar doğrultusunda hareket etme eğilimindedir. Bu devrede egonun yokolması, Ben'in ölmesi söz konusudur. Burası bir yokoluş ve yeniden doğuş devresidir. Transformasyonlara açık olan birey geçmişten getirdiği tecrübeleri, deneyimleri yeniden entegre etmek ve yeniden oluşturmak zorundadır. Ortak yaşamanın getirdiği gereklilikle, Boğa'da tek başına sahip olduğu her şeyi paylaşmak zorunda olmakla birlikte ortağının, duygusal, bedensel ve maddi varlığını da paylaşmaya hak kazanmıştır.
mutluluk diye bişey yoktur ne kadr mutlu olursan okadr acı cekersn mutluluk gecıcıdır acı ise kalıcıdır. mutluluklar arada acıya düsünür o yuzden kaptırmamalıyız kendıöızı yoksa cok acı cekeriz
acı...kalbimdeki acı tarif edilemez susarsın sadece arada susmakta cevaptır acıyı herkes farklı sekillerde yasar bazıları susarak bz-azıları dile getirerek bazıları asabi olark hepsinin canı cok yanar anlatılmıck kadr cok nefes alamazsın bazen sanki bogazında bi düğümcük var acı ekbet bi gün gecer aynı yara gibidr ilk zamanlar canını cok yakar ama sonra alısırsın acıya sonra yara kabuk tutar yaranın ustune ne kadr basarsan o kadr acır ve kanr acıda oyle onu hatırlayınca canın cok yanar.
kabullenemezsin ilk canın cok yanar kalbin cok acır aklına gelir yasadıkların zaman gecer artık kabullenmen gerekir kabullenırsin canın acıya acıya en buyuk pismanlıgım onu bıraktm sucluyum kimle konussam herkes kendşni suclu hisseder bazen sarkıda bazen bi fotografta nazen gectigin yolda bulundugun yerde onunla olanlar gelir aklına donup kalırsın kalbin acır göğüsğn sıkışır ama elinden bişy gelmez kabullenırsn .