yüzeysel, gamsız ve "olursa olur, olmaz ise canım sagolsun" mantığı ile hayatını yaşamaya çalışan kızdır. reddedilmeye karşı verdiği her türlü abartılmamış tepki oldukca insanidir. kıvırma paylarını 3 alırlar, her hakları saklıdır.
kişi, kurum ve kutsal değerlere hakaret olmadığına ve sozlüğün formatı dahilinde olmasına dikkat edin. gerisi, yazarın edebi yeteneğine ve hayal gücüne kalmıştır.
geçmişten, günümüze gelen çoğu din kavramının, içten içe insanlarin hakimiyetini ele geçirmek için ustaca kullandiği politikadir.
engizisyon bunun en somut orneğidir.
12 eylül ihtilalinden sonra türkiye'nin düştüğü durumdur. ülkenin başına gelen özal hükümetinin, fakiri zengine kırdırma politikası, kazı kazan ve piyangoların arttırılması ile kolay yoldan para kazanma hırsını, türkiye'nin her koşesindeki insanlara empoze etmesi ile sağlanmıştır.
"bir ara ülke arena gibiydi, şimdi agora gibi oldu." metin akpınar, devekuşu kabare'nin aşk olsun isimli oyunundan...
münevver karabulut cinayetine, "kesik baş" cinayeti diye başlık attığı bir yazısı vardır. garipoğlu ve karabulut ailelerini, marketing araştırmacısı gözüyle, insan degil marka olarak betimlemiştir adeta. profesör ünvanına sahip bir insanın, empatiden yoksun bir tavır sergilemesi, insanlık adına utanç vericidir.
sozlüğün, en azından imla kurallarına olan hassasiyeti ve sağlıklı tartışma ortamını oluşturma çabası üzerinden incelenebilecek konudur.
sözlük, yazarına imla kurallarına uymasını tembihler. sozluk yazarı ise buna uyarak, iyi yönde bir değişim yaşar.
sözlük; yazarına, sağlıklı bilgi paylaşımı yapması için güzel bir ortam sağlar. sözlük yazarı bu ortama giriş yaparak, bilgi paylaşımına katkı sağlar.
zamanında, haftalık olan ve fiyatı 1 liraya kadar düşen tempo, aktüel gibi dergilerin tiraj kaygısı yüzünden her hafta irdeledikleri konu idi. ilgi çekiyordu ve dergilerini satabiliyorlardı.
kırmızı nokta, akira kurosava'nin filmlerinde yer verdiği kiraz agaçlarını simgeler. beyaz fon ise fujiyama dağının karla örtülü beyazlığından gelir.
2. dünya savaşından önceki bayrak deseni, japon halkına savaşı ve acıyı hatırlattığı için 2000 yılında resmileştirmek uzere 1946 yılından sonra şu anki halini almıştır.
yazları, buzlu çayın alternatifi olarak 2-3 farklı firmanın piyasaya sürdügü ve genelde iyi tepki topladığı enfes içecek. evde yapması da, dışarda hazır alınıp içilmesi de cok keyiflidir. dondurma eklersen, bildiğin frappe'nin türkçesi oluyor.
yaşlandığınızı kabullenmek gibi bir şey oluyor bu tecrübe. çocukken, sizi kollayan bir aileniz olduğu için yaptiginiz hataları fazla umursamıyor ya da idrak edemiyorsunuz ama büyüyüp, ailenizden uzakta yaşamak zorunda kalıp, sizi kollayacak kimseniz kalmadığı zaman, kişiliğinize yön vermek adına umursamaz olamıyor ve kafanızın bir köşesine yazıyorsunuz bu hataları. böyle bir şey işte.
kadıköy buddha bar'da pazar geceleri çıkan harika bir gruptu. 2003 ve 2008 yılları arası cok genci eğlendirmişlerdir. solisti kovboy şapkası ile sahneye çıkar, bir yandan şarkısını söyler, bir yandan da jack daniels viskisini içerdi.
anlaşılamamakla suçlanan ruh halidir. eger siz de her gun tacizlere, dayak ve tecavüzlere uğrama tehditi ile yaşamaya çalıştığınız bir toplumun mensubu olsaydınız, türkiye'deki kadınların psikolojilerinin bozuk olmasını doğal karşılardınız.
erkeklerinin, yattığı kadınların çokluğu ile övündüğü, kadınlarının ise erkekler ile sokakta kolkola gezmesini bile fahişelik sayan bir toplum için malesef el ustunde tutulan ve cok değer verilen bir statüdür. bir kadınla evlenebilmek için bekaretini kaybetmemiş olmasını oncelikli tercih eden fakat kadının zekasını, kişiliğini, eğitim durumunu 2. plana iten bir erkek topluluğu için önemli olması çok doğaldır ama fazla da trajiktir.
iran sinemasının belki de en başarılı yönetmenidir. şah pehlevi döneminde, muhalif tavrı yüzünden hapiste geçirdiği dönem, sanatçı kişiliğinin oturmasında önemli rol oynamıştır. çektiği filmlerin iran filmi olmasını bir kenara bırakın, adeta dünya filmleridir.
ingilizce'ye "Buddha Collapsed Out of Shame", türkçe'ye "utanç" adıyla çevrilmiş, iran'lı muhsin mahmelbaf adlı yönetmenin filmi.
bu film, taliban'in 2001 yılında buda heykellerini yok ettigi köyde geçiyor. roma ve san sebastian'da özel ödüller kazandı.
tombul yüzlü, şirin küçük Baktay, annesi ve kardeşiyle birlikte buradaki mağaralardan birinde yaşar. Komşusunun küçük oğlu Abbas ile oynamak isteyen, onun ders çalışmasını hayranlıkla izleyen altı yaşındaki Baktay, okula gitmeye karar verir. Abbas'ın defterinde yazılı komik hikâyeler gibi hikâyeler dinlemek, okumak ister. taliban rejimi yüzünden, büyümek zorunda kalmış küçük erkek ve kız çocukların dramını anlatan harika bir filmdir.
sözlüğün, yaşamak icin gerek duyduğu "demokrasi" kavraminin yeşermesini sağlar.
sözlüğü birinin mali olmaktan çıkartıp, yazarların güvenini yükseltir.
sağlıklı tartışma ortamının ve bilgi paylaşımının oluşmasını ve dogal olarak kaliteyi sağlar.