daha temmuzun başında bulgaristan topraklarında türkiye sınırına 15-20 dakikalık mesafede amerikan askeri tırlarının kargo ve zırhlı araç taşıdığını ve humveelerin onlara eskortluk ettiğini görmüştüm. bu sepebtenmiş demek.
yalnız o değil de, başlığı görünce aklımdan ilk geçen şey "türkiye'nin kuzeyinde deniz yok mu aq denize nasıl asker yığıyorlar" oldu, yalan yok*
ne tür bir filmle karşılaşacağımı aşağı yukarı bilerek gittim ve beklentilerimin çok daha üzerinde bir filmle karşılaştım.
--spoiler--
klasik bir aksiyon filmi gibi değil de, tarihin bir kesitini olabildiğince gerçekçi ve doğal bir şekilde perdeye taşıyan bir film olacağını önceden tahmin edebiliyordum. fakat bunun izleyiciye o anki duyguyu neredeyse tamamen yaşatacak kadar iyi bir şekilde işlendiğini görmek cidden tüylerimi diken diken etti. görüntü muhteşemdi, sesler de muhteşemdi ve en önemlisi bunların birbirini tamamlayıcılığı kusursuzdu. özellikle de sonlardaki karaya oturmuş gemide almanların atış talimi yaptığı sahnede sanki o geminin içindeki askerlerden biri de benmişim gibi donup kaldım, o gerilimi ve baskıyı sonuna kadar hissettim. yakın zamanda çıkan filmler arasında izleyiciyi filmin atmosferine bu kadar iyi sokan başka bir film de gelmiyor aklıma şu an.
kısacası aşağı yukarı ne tür bir şey izleyeceğini bilerek giden biri olarak filmden aşırı şekilde etkilendim. her şeyin dozu yerindeydi ve kusursuz bir uyum içerisindeydiler. ayrıca kurgu da çok iyi ayarlanmıştı. 3 farklı bakış açısının farklı zamanlarda ve farklı yerlerden başlayarak aynı olayı anlatıp, her sahnede birbirlerine yaklaşıp sonunda da birleşmesi tam tutturulmuş.
imax salonlarda onca film izlemiş biri olarak imax'in hakkını iliklerine kadar verdiğini düşündüğüm filmi söylememi isteseler rahatça dunkirk diyebilirim şu an.
başta christopher nolan ve hans zimmer olmak üzere yapımda emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
heh aferin bi bu eksik kalmıştı. her şeyin oreo'lusu çıktı yakında oreo'lu kondom falan da görürsek şaşırmayın. şu oreo merakına da anlam veremiyorum bir türlü. tamam tadı iyi güzel falan ama her şeyin oreo'lusunu yapacak kadar da olağanüstü bir şey de değil bence. bilmiyorum bende mi sıkıntı acaba.
ikisi de üst düzey gruplar ama farklı türlerde müzik yaptıkları için karşılaştırmak hata olur diye düşünüyorum. He kendi türlerinde zirveye oynarlar orası su götürmez bir gerçek. Buna da ayrıca değinecek olursak, pink floyd'un kendi kalibresinde bir rakibi yokken, deep purple'ın karşısında kendisi gibi başka bir ağır top olan led zeppelin var. Şahsi görüşüm led zeppelin'in zirveye birkaç tık daha yakın olduğu yönünde ama bu kişiden kişiye değişebilecek bir düşünce, daha çok zevk ve hitap meselesi.
ateca ve tiguan'ın klon kardeşidir. ya tamam seat da skoda da senin ama aynı modeli logo değiştirip de sürme piyasaya be kardeşim. az değişiklik yap ya. eskiden bir arabanın ilk bakışta hangi marka olduğunu anlardık, çünkü her markanın kendine özgü tasarım anlayışı vardı. şimdi hepsi birbirine benziyor. bir de bunun gibi logo değiştirip piyasaya sürenler sayesinde otomotiv sektörü de iyice tekdüze bir al almaya başladı.
Gelirler, haber vermeden giderler. Ne oldu bizim kargo diye ararsınız ulaştırılamadığı için merkeze geri gitti cevabını verirler sonra uğraş dur. Aramazlar mesaj atmazlar ne olduğundan haberin bile olmaz. Bir değil iki değil kaç kere yaşadım aynı şeyi. Arasla yollayan yerlerden ya alışveriş yapmıyorum ya da arayıp başka kargoyla yollamalarını talep ediyorum artık.
Ya en basiti diğer kargo şirketleri gibi bir kağıt yapıştırın kapıya da gelip geri döndüğünü bilelim şubeden teslim alalım. Arayıp söyledim genel merkeze öyle bir uygulamamız yok maalesef cevabını aldım. Sinirlerinizi yıpratmak istemiyorsanız Aras kargodan uzak durun derim.
aklınızdan bu fikir geçer, şimdi otobüs gelir deyip yakmazsınız. 2-3 dakika geçer iç sesiniz "yak bir tane otobüs gelene kadar bitirirsin be birader" der. en sonunda "eeeh yeter ama" diyip çıkartıp yakarsınız da yarısına gelmeden otobüs gelir ya, işte o çok koyuyor insana.
bu entry usanmadan defalarca yaşanmış bir olayı konu almaktadır*