"sözlüklerde arkanızdan konuşan benim!" itirafımdan haftalar önce yazılanları okuyup asistanlarıyla dedikodumu yapan zat.
yakın zamanda bunu trajik bir biçimde öğrenip ciddi ciddi rencide oldum lan. şunca senedir var olan karizmamı iki saniyede alaşağı ettiği için her üç sözlükten de teşekkür ediyorum kendisine.
o bu değil de, itirafımdan haftalar önce hakkında yazı yazanın solak olduğunu nasıl anlamış asfgasdfasdfasdf?
bir personel rezaletine şahit olmak istiyorsanız seçebileceğiniz yegane yerlerden biri. neden mi?
mezuniyet, hele ki üniversite mezuniyeti bir insanın hayatındaki en önemli gecelerden biridir. bu gecede doğal olarak kıyafet, en özenilen şeydir. bu önermeden hareketle gittiğimiz samtex mağazası, rezaletin daniskasını yaşatmıştır. "hiçbir şekilde şüpheniz olmasın, biz her alınan elbisenin notunu alıyoruz, aynı fakülteden de hiiiiç kimselere satmıyoruz." diye garanti alınan yerde aynı kıyafet nasıl olurda başkasına satılabiliyor? üstelik aynı fakülteden başka bir bölüme değil, sınıf arkadaşına! ulan senin teknolojiden haberin yok mu? kayıta geçmiyor musun elbiseyi sattık diye? iki gün sonra aynı elbiseyi aynı sınıftan başka birine satmak nedir ya?
neymiş, bir hata olmuşmuş, 14 yıldır bu işi yapıyorlarmış da hiç böyle bir şey başlarına gelmemişmiş. hep laf. aynı sınıf ulan, aynı sınıf! hadi onu geçtim, mağduriyetinizi bildirip paranızı da geri alamıyorsunuz. veremiyorlarmış. istersen başka kıyafet beğenebilirmişsin ama olur da beğenmezsen aynı elbiseyi giyecekmişsin.
dünyanın başka hiçbir yerinde böyle rezalet görülmemiştir heralde. sakın ama sakın, oradan abiye satın almayın. size yapılan iyi muamele sadece elbiseye para ödediğiniz süreye kadar geçerli oluyor çünkü.
gece itibariyle mersin'deki konferansını tamamlamış zat.
"her şey seninle başlar" efsanesini bir de kendinden dinleyelim de aman da bir güzel başarıya güdülenelim diye seminerine gitmeye niyet ederseniz sakın derim. adam tam bir fiyasko. jestleri mimikleri geç, asla iyi bir hatip değil. sen tut bilmem kaç adamın başarı hikayesini anlat, insanları bu yönde motive etmeyi seç, hitap ettiğin kitleye tek söz bile geçireme. yirminci dakikada seminerden çıkan arkadaşıma inat kalmayı tercih edip konuşma sonunda belki bir şeyler görürüm dedim ama yok hık çık yani. konuşma hazırlıksız, heyecandan mı bilmem bir kekeleme, ne söyleyeceğini bilememe durumu. o bir buçuk saat benim sinirlenmem için elinden geleni yaptı adam.
ha bir de ankara hukuk mezunuymuş. neymiş, insanlara başarı hikayelerini anlatmayı seçmiş. ya bi' siktir git afedersin.
ulan bir insan her taraftan mı şanssız olur arkadaş. nefes almak için tek bir alanım yok. kendime kalabileceğim tek bir yer yok. sessizliği özledim. sadece kendime kalabileceğim zamanları özledim. olm çok fenayım lan!
bir filmin güzel olup olmadığını "ne kadar ağladın?" sorusuna verilen yanıtlarla belirleriz hep. oysa ki daha nice kriterler belirler güzelliği.
bu defa ağlamayacağım dedim ulan, çağan ırmak'ın bir filminde de gözlerim dolmayacak öyle ota boka!
aldım eşi dostu, bir güzel kuruldum yerime. tamam iyi güzel çok eğleniyorum oh! diyorum tam, filmin ikinci yarısında filme daldığımı farkettim. ben de o aileden biri oluvermişim, "aha benim dedem lan bu!" repliği dökülüvermiş dudaklarımdan. üstelik ben de dedemi o yaşlarda kaybetmişim. meğer ne çok özdeşleşmişim ben o filmle, ne çok bulmuşum kendimden bir şeyler öyle...
sonra o evdeki kız oluvermişim birden. "ah babam benim be!" demişim, benim babamın da gururu incinse bu kadar, o da yediremez kendine. o da böyledir, belli etmez ama kırılır, incinir...
ve kocası hiç gelmeyen o kadın oldum... aslında "onun" artık gelmeyeceğini aylar sonra anladım.
ozan oldum, babası oldum, anneannesi oldum... ben filmin ta kendisi oldum.
ve çağan beni yine ağlattı. hiç istemeden hem de...
amerikadaki gelişmelerin eşiğinde, üstün zekalı bakanlarımız tarafından ülkemize rehberlik ve psikolojik danışmanlık olarak uyarlanan bölüm.
son öğretmen atamalarında felsefe-sosyoloji-psikoloji gibi bölümlerde okuyan amelelerin mesleğimizi ele geçirip paşalar gibi düşük puanlarla yerimize atanmaları üstün zekalı bakanlarımız tarafından karara bağlanmıştır.
iş-kur'da yeni açılan "meslek danışmanlığı" iş alanına hiç alakaları olmadığı halde kpss puanıyla alınan fen bilgisi-matematik gibi zar zor atanan öğretmen adaylarını almak üstün zekalı bakanlarımızın marifetidir.
danışmanlık ve rehabilitasyon merkezlerinden elimiz eteğimizin çekilmeye çalışılması da inanır mısınız yine bu mükemmel bakanlarımızın işidir.
hayır anlamıyorum neden sürekli şirin olmak, yapılan esprilere alınmamak zorundalar ki? şişmansın ulan sen. bi bak bakalım aynaya şu halinle neye benziyosun.
şişman şakalarına kahkahalarla gülmeleri.
bu kesinlikle normal değil. vay ben kendimle barışığım, aman da dünyaya şu gözlüklerle bakıyorum falan hikaye. kesinlikle psikolojileri bozuluyor. bunlar hep yol, su, elektrik olarak bilinçaltına gönderiliyor. acısı zamanla suratınızda patlayacaktır.
şişman şakası yaptığım biri okkalı bi cevap verse bana mesela, sus lan kendi ...ne bak dese, susup oturucam, vallaha bak.
sürekli şirine modunda gezmeyin yeter. ya kilo verin ya da azcık insan olun.
+abi ne okuyosun?
-su ürünleri mühendisliği.
(utanmadan bir de mühendis yapmışlar)
+yani?
-dalıyorum!
+?+%%^&/)/!!!
ya da;
+ay hedehedegül benim sevgilim doktoor. seninki ne okuyodu?
-mühendis şekerim.
+ayy ne hoş, ne mühendisi, kaldırım mı? hahahahahaha!
-yok bebem su ürünleri.
+ayyy yazık yaa olsun bir daha hazırlanır!
-asdasdasd!
bizim kampüste var bunlardan, balık psikolojisi de görüyorlar. 6 sn lik hafıza için psikoloji görmek kolay iş değil tabii. bırakın yahu yazıktır okusun.
bir sanatçının toplum sorunlarından kendini soyutlamaması gerektiğini gösteren, karizmasıyla kendini konuşturan, şahsımda hayranlık uyandıran konuşmadır.
bizim candaşlar işleri yolunda gitsin aman da tayyipçiği karşımıza almayalım diye yalakalık yaparlarken aklı başında olan birilerini görmek sevindirici bir olaydır. muhtemelen zaman gibi fetoşçu gazete-yazarlar bunları görmeyecek, çok yakında rutkay aziz'in de adı ergenekoncuuuuuuu! diye yazılacak. ama rutkay aziz cesaratiyle yıkıp geçti. önemli olan da bu.
"hey! bir zamanlar sefil ama gururlu bir öğrenci vardı ha!" tribi yapılarak burun beş metre yukarda yürünür. o 300-400 lira olan çantalara tenezzül bile edilmez yani o derece!*
kedi gibi miyavlamayın.
boya kutusuna düşmüş gibi makyaj yapmayın.
dekoltede aşırıya kaçmayın.
doğal olacam diye maymun gibi sokağa çıkmayın.
her zaman bakımlı olun.
yanlız yaşamayı öğrenin.
asla sevdiceğinize kendinizden çok değer vermeyin.
mantığınızı kullanmayı öğrenin.