Hande Yener'den ziyade internetle büyümüş beyinlerin güdüklüğünü, yarım kalmışlığını gösteren hatadır. Bodrum şehirdir arkadaşlar. Bodrum önemli bir turizm şehridir hatta. Bodrum'un il olmaması şehir olmadığı anlamına gelmez. il ve ilçe idari kavramlardır, şehir ve kırsal vs. (urban/suburban/rural gibi şeyler)coğrafi/demografik mevzulardır. Yeni medya eleştirmenleri kendi eksiklerinin bok attığı ve hakikaten kusurlu o popüler kültür kahramanlarının kusurlarını yüze katladığını ne zaman fark edecek, zira biz çok sıkıldık.
beraberce ıssız bi' adaya düşüp, sabah akşam yalaşıp okşaşmak* istediğim erkeklerdir. tabii tek şartım listeyi benim hazırlayacak olmam. çünkü birilerinin en yakışıklı dediği adam, ben de kusma hissi yaratabiliyor cancağızım. şimdi isim de vereceğim ama entry refere etmeye dönüşecek durum. uğraşamam.
türkiye'deki bi'çok sol partinin *** eşcinsellerle arasının iyi olmadığı düşünülünce yeni bir boyut arayışı gibi geliyor kulağa.
belki eşcinsel açılımı gelir tayyip'ten. akpliler'in demokratik olduklarına, o an inanırız işte.
porno filmlerde isa heykelini yalayan kadının başka bir versiyondur.
islamiyette heykel meykel yok.resim bile yok.o yüzden olmaz böyle şeyer. en fazla hacılar mekke'de şeytan taşlarken birbine sürter *. hepsi bu...
keşke hep asker kalsalar. zorunlu askerlik hizmeti yerine, bunlardan mevcut sürekli bir ordumuz olsa. kışlada hep aynı dili konuştuklarından iletişimin doruklarına çıksalar. keyiflenseler.keyfilensek*.
akıllı adamdır vesselam. hele bi de iktidarsızsa evlendiği. sadece evlenmek için evlenmişse kendisiye. kocaman bir çiftliği varsa. bütün gün çiftlikteat binememe, kitap okumama, müzik dinememe, havuzda yüzmeme imkan sağıyorsa, talibim abi. bihter olucam ben. taç perdelerle döşeyceğim evimi..
tanım yapmak gerekirse -ne biçim iş bu ya- anlam olarak ya da sadece fonolojik yönden ,duymaktan en çok hoşlandığımız insanlara ad olmuş sözcüklerdir. yani benim kastım bu. tabii şimdi biri kalkıp ben bu lafı en güzel sıfat, en güzel zamir gibi en güzel isim (sözcük türlerinden biri) olarak algılıyorum diyorsa tamam derim. ya da niye insan ben hayvanımın hatta bitkimin(çüşşşş) adı olarak algılıyorum diyorsa ona da tamam.
neyse ben kendi kastettiğim manada ( insan adı olarak ve fonolojik açıdan) baktığımda ne derim bilir misiniz?
((vanessa))
kemalist bir ailenin yetiştirdiği çocuk da olabilir bu yavrucak. ne çelişkiler yaşatır bu bünyeye küçücük bir kelime tercihi. ama sonunda hep sosyal adaptasyon hadisesi galip gelir ideolojik misyonlara. (lise evresinden bahsediyoruz, emin oluşumuz bundandır gayri)
okuduğum onlarca kitap içinde, beni en fazla etkilemiş, nasıl ve neden bu kadar tanıdık sorunusu defalarca sordurmuş tutunamayan karakter. bazen, kendimi birşeyler yaparken veya denerken bulduğumda acaba bunu selim ışıktan bir adım daha öteye gidebilmek, selim ışık olmamak ve daha dürüstçe söylemek gerekirse tutunmak için mi yapıyorum diye sorarım. öyle bir karakterdir benim için. tramva etkisi yaratır bu karakter çünkü yüce oğuz atay tüm gerçekdışılıklardan arınıdırılmış, hayatta ne varsa sadece onu anlatan bir eser yaratmıştır.
introsunda aynı ezgi birbirinden (bayağı) farklı iki-üç enstürmanla çalınır ve o anda bu şarkıyı kategorize etmeyin der gibidir birileri. ve sonrasında sözler başlar. çok basittir sözler ama daha karmaşığına, daha fazla yaratıcılık gerektirenine ihtiyaç yoktur. çünkü mana açıktır. ayrılık berbat bir şey ve suçun ne olduğu önemli değil çünkü unutuldu bile. sensiz olma durumu o kadar yordu ki , tek istenilen şu an sana tekrar kavuşmak. şarkı bir akşam ansızın çalmaya başlamışsa; herkesi, herşeyi affedebilirmiş gibi hissedersiniz ( kendinizi bile affetmeye yaklaşırısınız). acıtır şarkı. buruktur ezgisi, duygusu,döktürdüğü gözyaşı...
ekşisözlük te en sevdiğim yazar. dramaturji mezunu ama yazıyla ilgili başka işler yapıyor. pornovida isimli kitabı da çıktı. turgut uyar ı en az benim kadar seviyor( bukowski yi daha çok seviyor,tapıyor). öykü tadında yazıyor.penisin önemini kavratmıştır bana. her yazdığı entry tek tek okunmalıdır kanımca.
tiki kızların ve concon çocukların anneye duydukları sevgiyi ifade şekli. avrupa yakası nın selin i kayınvalidesine de hep bu laf eşliğinde saırılırdı. samimiyeti yoğun olsa da şekiliciliği fazla bir hitaptır.
türkçe si annem benim...
öldürülmekten sıyırmak isteyen ve karşısındakinin zekasını küçümseyen bir oksimoron rica. yani dikkate alınması en dindar katil tarafından bile imkansız.oruçlu ölmek tanrı nezdinde cenabet ölmek gibi bedbaht bir durum mudurki, kişi oruçlu ölmek istemesin? bu komik istek dinle iligili değildir kesinlikle. ya ölmeden önce dünya nimetlerinden son bir kez daha tatma isteğidir ya da kazanılan zaman içinde kaçma olasılığının arttırma çabsıyla ilgilidir. yani birine bari orucumuzu açtıktan sonra öldürün demekle bari dişlerimi fırçaladıktan sonra öldürün demek arasında hiçbir fark yoktur.
edit: ya bu entry e sürekli kötü oy verenler harbiden kafamı karıştırdınız. yani en azından bu kadar kötü olanın ne olduğunu anlayabilmem için bir mesaj yollayıp beni aydınlatın. yoksa dinen oruçlu ölmek günah da benim mi haberim yok...
şimdi burada bin türlü neden sayılabilir bu duruma. ama zorunlu nedenleri bir yana bırakırsak - otobüsü kaçırmak, nezle olmak... - temel neden yanlış yerlerde bulunmaya mahkum olmakla ilgili. psikolojik çatışmaların en babalarını yaşatır bu durum size. gitsen berbat gitmesen yine berbat.az sonra bir makro ekonomi dersi başlayacaksa ve ben hala pijamalarımla nette dolanıp duruyorsam suçlu kim acep.zor durum velhasıl zorrr..