şarkıyı dinlemeden önce gözlerinizi kapatın, göreceğiniz şeyleri anlatıyorum şimdi; yemyeşil çimenlerin üzerindesiniz, etrafınıza zaman zaman bulutlar geliyor, yükseklerdesiniz epey, gök masmavi, hafif bir esintiyi hissediyorsunuz yanaklarınızda, karşıda bir küçük bir kulübe, önünde iki küçük çocuk oyun oynuyorlar herşeyden habersiz. burda kötülük yok, gülümseme var sadece..
yorulmasını falan artık önemsemediğim lakin daha bi kere tek seferde yapamadığım hede. ya yanlış sıraya takıyorum, ya ters oluyor**. insanın anne olup arkadan puhaaaa diye gülesi geliyo. evlat acısı gibi lan.
enfes bir sixx am şarkısı. sözlerin eroin bağımlılığı ve onu bırakma çabası üstüne olduğunu bilmesen, çok sevmiş bu adam da çoook diyip eski sevgilini düşünerek oturup ağlayabilirsin aslında. o derece de güzel bir melodisi var. sözleri de şöyle;
She speaks to me in Persian
Tells me that she loves me
The girl with golden eyes
And though I hardly know her
I let her in my veins
And trust her with my life
I wish I had never kissed her
'Cause I just can't resist her
The girl with golden eyes
Every time she whispers
'Take me in your arms
The way you did last night.'
Everything will be okay
Everything will be alright
If I can get away from her
And save my worthless life.
I wake up every morning
Jonesing for her love
The girl with golden eyes
I won't have to wait long
'Til she buries me with roses
'Cause she's always by my side
Everything will be okay
Everything will be alright
If I can get away from her
And save my worthless life.
Day one. Dope free. I went to the clinic today and got the first dose of methadone.
I'm out of dope so I threw away all my rigs.
Day two. I can't believe it's been two days without junk.
Fucking smack, it just ruins peoples' lives.
At first it seems so sweet, then you wake up next to a monster.
Day three. I haven't had anything for three days now.
This withdrawal is killing me. It's like shock therapy to my guts.
Day four. Last visit to the clinic. My whole body feels like it's cracking into pieces.
Fragile doesn't even come close to describing how I feel.
Day five. I'm sick as a dog, but this handful of painkillers
and a lotta whiskey's gonna get me through.
Day six. When I'm left to my own devices I go fucking insane.
I'll never use heroin again.
Day seven. I can't believe I'm clean!
Day eight. Everyone says I look better--
Day nine. The parasites are panicking--
Day ten. They seem amazed that I'm alive!
Everything will be okay
Everything will be alright
If I can get away from her
And save my worthless life.
Everything will be okay
Everything will be alright
If I can get away from her
And save my worthless life.
bazen o kadar küçük şeyleri dert ediyoruz ki.. hayatta kalabilmek için, araba almak, ev almak, kız tavlamak, koltuk takımını değiştirmek, fotoğraflarının çok beğenilmesini sağlamak için değil, hayatta kalabilmek için bir insanın verdiği mücadeleyi görünce her şey anlamını yitiriyor. pek çok defa işlenen bir konunun* enfes oyunculuklarla* süslenmiş olduğu harika bir film olmuş.
I just wanna... Ice-cold beer, a little riding in. Well, take my woman dancing. You know? I want kids. I mean, I got one... one life, right? Mine. But sh... Fuck, I want somebody else's sometimes. Sometimes I just feel like I'm fighting for a life I just ain't got time to live. I want it to mean something.
çıkmaya başlamamızın ilk bir ayında günlük tutmuştum. tamamen o'nun üzerineydi. bugün neler yaptık, neleri seviyor, neye allerjisi var falan. ayrılınca günlüğü posta yoluyla gönderdim. daha sonraları kız arkadaşlarından öğrendim, o gece sabaha kadar oturup ağlamış. ona rağmen gitti.
aklıma lise yıllarımı getirendir. sınıfa yeni gelen bi hocayı testetmek için önce biraz gürültü falan yapılır, hocanın tepkisi ölçülür. baktın ki kızamıyor, gürültüler artar, sağa sola kağıt kalem silgi atmalar başlar. hoca kontrolü kaybeder ve öndeki iki kişiyle derse devam etmeye çalışıyorsa eğer olayın boku çıkartılır. derste ayağa kalkıp dolaşmalar, camdan dışarı seslenmeler vs. vs.
düşünüyorum da hayatımın en güzel anlarını, günlerini yaşamış olabilirim belki de. attığım her adım daha da dibe gidiyor olabilir. belki koca bir tümör var şuan beynimde, belki de yarın bir trafik kazası geçireceğim. beynimi kemirip duruyor bazen bu düşünceler.
peki hazır mıyım yarın yaşayacaklarıma? hem ne için yaşıyorum ki? kimin için? her işin başında bir amacım oluyor, ya yaşamamın amacı? varsa eğer, yaklaştım mı? ya da daha konudan bihaber miyim? yoksa da niye yaşıyorum ki? vakit mi dolduruyorum sadece? o zaman bir anda yok olsam mesela, fark eder mi yokluğum dünyada? yoksa telaşe, koşturmaca aynen devam eder mi?
varlığım zorunlu mu yani? beklemesem kum saatini? bana biçilen başka roller var mı daha? yoksa kameralar sadece esas kızla esas oğlanı çekiyor da ben sadece bi figüran mıyım şu hayatta? var mı benim için de bir esas kız? eğer bittiyse güzel günlerim, onsuz bitti çünkü.
hatta ben var mıyım onu bile bilemiyorum. gerçekten görüyor mu ki insanlar beni ? yoksa sadece varmışım gibi mi davranıyorlar?
aslında tamamen hayvansal bir içgüdü olduğunu düşündüğüm hede. aşkla falan zerre ilgisi olduğunu düşünmüyorum şahsen. tabi orgazm esnasında Ya Rab bela-yı aşk ile kıl aşina beni, Bir dem bela-yı aşkdan etme cüda beni falan diyeniniz yoksa.
ha demiyorum ki aşkta seks olmaz diye ama ilişkiye girdiğin kadına-erkeğe aşık olmak gerekmediği gibi aşık olduğun kadınla-erkekle ilişkiye girmeye de gerek olmamalı illa. belki de geri kafalıyım ama aşk naif, saf olmalı benim nezdimde. seksi geç, elini bile tutmaya çekinmeli sanki insan sevdiğinin***.
yaşamak için gerekli olan şeylerin dışındaki hiçbir şey gerekli değildir insana. öyle ilişkide de şart falan değildir yani. olsa olsa pastanın* çileği* olur en fazla, sen raad ol, "Öyle zaif kıl tenimi firkatinde kim, Vaslına mümkün ola getürmek saba beni" ye ulaşmaya çalış.
sözleri Pat Boone'a ait olan 1960 yapımı exodus filmi için kaydedilmiş, Ernest Gold tarafından bestelenmiş ve filme en iyi film müziği dalında oscar kazandırmış ancak asıl 1962 de Pat Boone'un yakın arkadaşı Andy Williams yorumu meşhur olmuş şarkıdır. şarkı this land, This Land Is Mine olarak ta bilinir. boone şarkıyı israil'in 2. milli marşı olarak nitelendirir. sözleri de şöyledir;
This land is mine
God gave this land to me
This brave and ancient land
To me
And when the morning sun
Reveals her hills and plains
Then I see a land
Where children can run free
So take my hand
And walk this land with me
And walk this lovely land
With me
Though I am just a man
When you are by my side
With the help of God
I know I can be strong
To make this land our home
If I must fight, I will fight
To make this land our own
Until I die, this land is mine
her ne kadar sözleri israil için yazılmışsa da yakın zamanda şarkı için yapılan bir animasyon* şarkıyı hangi ortadoğu ülkesi için söylersen söyle anlam kazandığını gösterir niteliktedir. andy williams versiyonuna yapılan animasyonun türkçe altyazılı şekli için buyursunlar;
doğarken seçim şansının olmadığı, dolayısıyla yargılanamaz, üstün veya hakir görülemez, insan sıfatına layık kaldığın sürece de tamamen anlamsız olan 3 madde ***.
şarkının sonundaki izak rabin'in kendi sesinden sözleri de şöyle;
"the peace that was born today, gives us all the hope that the children born today will never know war between us, and their mothers will know no sorrow. allow me to end by the simple words: shalom, salaam, peace."
93 Mike Leigh yapımı felsefi bir film. kısaca elemanın tekinin karşılaştığı herhangi birinin hayatına girip, hayatlarını tecrübe etmeye çalışmasını anlatıyor.
şimdi 2 seçenek var, ya filme bok atacağım ya da kendimi aşağılayacağım bi bok anlamadım diye. bi iki replik dışında seyretmenin gereksiz olduğu, sıkıcı, bir yere de varmayan, felsefe yapılmaya çalışılmış bir film. ***
bi kaç tanesi yazılmış bi tane de benden*;
-yoksa sen de şu mutlu, küçük insanlardan birimisin?
+evet inanılmaz hayat doluyum.
-hiç düşündün mü, hiç bilmesen de şu berbat hayatının en mutlu anını çoktan yaşamış olabilirsin ve geleceğinde hastalık ve acılardan başka bir şey olmayabilir.
+öyle mi? ben günden güne yaşıyorum sadece.
-ben arada günleri atlıyorum galiba.
bir zamanlar bir sevdiceğim vardı, öğrencilik yıllarımda. devam etmedi bi şekilde, yıpratıcı bir süreç oldu benim açımdan. fakülte biter bitmez uzmanlık eğitimi için farklı bir şehir tercih ettim, sırf karşılaşmamak için, meslektaş olmamız münasebetiyle. yaklaşık 2 sene sonra bir gün arkamı döndüğümde gördüm birden, eş durumundan çalıştığım hastaneye gelmişti kendileri. **
baştan sona klişe olan intikam filmidir bunlar. ortada bi esas abi vardır ki bu genelde ya fbi emeklisidir, ya artık evimin adamı olucam diyen bi tetikçidir. mafya da gelir ki bu da genel de rus mafyasıdır, esas abinin kızına olur ne bileyim köpeğine olur zarar verir, esas abi de gider tek başına mafyayı çökertir. ha yetmez bu filmlerin bir de 2 si, 3 ü çekilir.
yani bu filmler çerez tadında, sonunu başlarken bildiğiniz, ama aksiyona da doyduğunuz, hatta bazı sahnelerde öh amk falan dediğiniz aksiyon filmleridir, nitekim john wick te öyleydi. zaten adet bozulmayıp john wick 2 de gelecekmiş.
şimdi klişe var klişe var dersek, taken diğer ikisini harcar, ama The Equalizer'ın da gideri var hani. john wick e gelince 3 ü arasında en basit olanı, esas abiler arasında en güçsüz olanı, kötü adamlar arasında da en mal olanı içeren bir filmdi. böyle boş, napsam acaba falan denilen bi vakitte fazla bişey beklemeden seyredilebilir yani, bi de dişiyseniz tabi***.
bugün itibariyle muhtemelen sonlanan direniştir. en azından twitterdan başlayan bu direnişe twitterda yapılan evinedön çağrısı trend topic oldu..
kısa bi analiz yapıcam kendi çapımda.. analiz dedim, bi tarafın savunuculuğu değil dikkat edersen. yaklaşık 20 gündür twitterda çok fazla kişi takip ettim, toplasan binlerce sayfa edecek tweet okudum, bunlardan çıkardığım sonuçlardır;
eylemin 2 tarafı olduğunu söylemekte bir sakınca yoktur sanırım. hükümet ve eylemciler. 2 taraf adına da gördüğüm net birer hata var. önce onu söylemek isterim.
1- tayyip 18. gün yaptığı eylemcilerle görüşme hamlesini en başta yapmalı, söylemini yumşatıp eylemcilere eylemlerini sürdürmek için koz vermemeliydi. henüz başında kendi lehine çevirebilirdi, krizi kesinlikle yönetemedi. maddi kayıp çok büyük, can kayıplarından bahsetmiyorum bile.
2- eylemciler eylemlerini müdahalelere rağmen sürdürmeyi başardı ve hükümetin gündemine plebisit, yargı kararı gibi maddeler sokmayı başardı. bunlar eylemin kazanımıydı ama bunlar kazanıldıktan sonra eylem sonlandırılıp halktan \'bak, çocuklar başardılar\' desteği alabilecekken eylemi uzatıp \'bu eylemin artık kimseye faydası yok, huzur istiyoruz\' tepkisine maruz kaldılar.
peki ne oldu? iki tarafta kazanabilecekleri maçta son dakka golü attılar kendi kalelerine, ikisi de kazanamadı, maç berabere bitti, yani hiçbir şey değişmedi.. akp yine iktidar olacaktır..
bir de hiç saygı duymadığım \'onlar şunu yaptı\' cılar ile \'bunlar bunu yaptı\' cılar var. genelleme yapmamayı hala öğrenemedik. her iki taraf adına da iğrenç şeyler yapıldı ama hala her iki taraf ta \'siz bunu yaptınız\' diyebildi. şu 18 günlük sürecin en gereksiz grubu oldular.
bunlar taraflardı, bir de büyük resim var, türkiye. kaybetti.. insanlar öldü, borsa düştü, her yer savaş alanına döndü, kutuplaşmalar arttı, aile içinde tartıştığınızda komşunuza anlatmaz, onlara her şey yolunda izlenimi verirsiniz, öyle olmadı, olaylar dışarıya mümkün olduğunca yansıtıldı, eylem bir maşa haline geldi. ve sanırım en acıklısı bütün bunlar olurken her iki taraf da büyük resmi umursamadı!