yahu bu film imdb de 3.sıradaysa, ben gerizkalıyım filmi olmuş.
--spoiler--
zira zilyon tane mantık hatası buldum ben.
rüya içinde rüya gören saiko muydu neydi öyle bir adam var. vuruluyor bu adam. normalde, olay saikonun bilinçaltında ve ağırlaştırılmış rüya olarak-ben öyle diyorum- gerçekleştiği için; adam ölürse arafa gidebilir muhabbeti var... saiko asıl oğlan olmadığı için, az buçuk kahramanlıkla ölüyor, fakat adamlar saiko nun bilinçaltında atraksiyon yaşamaya devam ediyor. nasıl iş ben anlamadım.
sonra leo ilk fikir ekme -bu tabir filmde var- hedesini kendi karısında deniyor ya, denediği yer normalde elli yıl hapis kaldıkları, kendi yarattıkları yer. şimdi leo,adamım, pişman oluyor karısına gerçek dünyada olmadığı fikrini ektiği için, ama bu iş, iki taraf da rüyadayken yapılabilecek bir iş. zira o fusher denen adamın bilinçaltına fikir empoze etmek ve şifreyi almak için onu da uyuttular. diyeceğim o ki, mal'un haberi olmadan veya o da rüya içinde rüyada olmadan leonardo ona fikir ekemez. ekmemelii...ekemez...hayııır...ohh be rüyaymış...
--spoiler--
yine de sinemadan çıkınca herkesin birbirine tekrar anlatacağı, -özellikle çiftlerden, hatuna; "bak hayatım orda şöyle oldu aslında, yeaa" diyerek- fors atabileceği, kritiğini yapabileceği bir film olmuş. nihayetinde ben hollywood un işlerine fazla burnumu sokmayayım. çok cici olmuş. *
he bi de, soundtrack güzel.
neredeyse yarım saattir kitap kritiği yapıyordum. dumm... *
taslaklardaydı entry. değişiklik olsun dedim, önce sözlüğe yazayım sonra blog a kopyalarım. işte derken, taslaklarda epey giri birikmiş.
du ben şunnarı bi temizleyeyim, dedim. ilkine tıklayıp "seçilileri sil" dedim.
demez olaydım. tüm taslaklar silindi. ne bok yedim, nasıl yaptım hiç bi fikrim yok. evlat acısı gibi oturdu yeminlen.
"when nietzsche wept" sorun anlatayım. o derece.
artık itiraftan başka bişey yazayım, özüm huzura gavuşsun diyordum ama yine olmadı. evet. olamadı. halbusi ne hayaller, ümitler vardı...
sinirden kendimi sksem meselam nasıl olur?
- olmuş bi kere dur enerji,
+ abi tamam sakinim. sözlüğü dövcek halim yok.
- yine yazarsın nedir ki...
+ abi sakinim ben. elin belimde hasan abi. çek elini belimden!
- enerji
+ hasan abi,
- enerji
+ sevişelim mi?
- hadi !
ilkinde kremleri, rujları, duş jellerini falan mideye indiriyoruz. sonna sindirsin diye silk and cashmere deki yatak örtülerinden geldiğini tahmin ettiğim müthiş koku eşliğinde aromalı mumlarımızı afiyetle yiyiyoruz. şef yanında kırmızı şarap öneriyor. *
fantastik dörtlüdeki susan gibi olmayı beceremeyen, görünmezlik gücünden yoksun bünyenin haklı serzenişi.
misal karşıdan görmek istemediğin biri gelir, veya bimin önünde elinde ufak tüple manitayla karşılaşırsın, çorap deliktir, gömleğin düğmelerinden göbek fışkırıyordur, yahut tuvaletin kapısını çalmadan lönk diye giren vardır taharet pozisyonunda, sonna aynı formatta osbir maceraları...mesela doya doya kesmek istiyorsun er kişiyi -kızına yemek yediren babayı mesela- sapıklıktan fersah fersah uzak bir mod yani, ama yaftayı yapıştırırlar yine...başa bela...
yani elzem bişey bu görünmezlik olayı. burdan isviçreli bilim adamlarına sesleniyorum; topsunuz olm! gençlik gidiyor neyn...
benden sonra yazan üç kişinin özel msj atması halinde karşılıklı nick altı yazmaca fesilitesine başlıyorum ve bir nebze de olsa kurumuş dimağları serinletiyorum. yazar burda karşılıklının altını çizmiş.*
(bkz: let the game begin)
msj atmalarını beklemedim yazdım. yine olsa yine yaparım. *
koskoca yirmi dört saat, koca istanbul, kocaman; upuzun istiklal caddesi, yüzlerce insan...ama tesadüf işte. sktimin tesadüfü!! bana söylemedi kimse bunu! allaam yareppim. çok pis deli tepik kızgınım kendime. götüm göbeem büyüsün, fiyonna nın daş gibi halinden yeşil bi' trole dönüşürüm işallah tez zamanda.
görünmez olmayı bu kadar istediğimi hatırlamıyorum. yok hatırlamıyorum yeminnen. tam o yedi senedir beni görmeyen herifin bir anda sol omzum hizasından hızlıca geçtiği an...
selena olmak gerekiyorsa onu bile olurdum!
olurdum arkadaş...-selena selana selana- kaç kere söylüyollardı bunu...
buraya kadar itiraflık bi satır yazmadım esasen. kıytırık bi mesacla "memleketteyim, dolayısıylan seninle görüşemeyik" dediğim ve bana herkesten fazla değer veren adam -hatta şimdi düşünüyorum da belki ilerde bana evlenme teklifi edecek adam- tam yanımdan geçti dün. tam yanımdan ama... gördüm dişini karıştırıyordu. bak bir saniye sürmedi aslında, ama aklımdan geçenlerle senaryo yazsam; kelebek etkisinin falan eline verir yani. ben sanki hayatımda hiç jelibon yememişim gibi o kremini testerından alıcam diye tramvay yolunun öteki tarafına geçmeseydim mesela, hiç bunlar başıma gelmeyecekti.
ulan o göz nasıl kenetlendi birden öyle yahu ?! ben o kadar beklesem verem olurdum allah ım nolur ah etmesin. çok şükür arkamdan gelmedi...ha niye gelmedi hala düşünüyorum ama... allah ım seni seviyorum. çok seviyorum arkamdan gelmediği için.
geçtim onu, ben hiçbişi olmamış gibi eski muhabbetten devam ettim, ayıktı mı acaba diyerekten bi mesac çektim. yavru uyanmış tebi. lönk diye yazmış az önce seni gördüm diye...ben de, kevaşeliği sen yaptın. hak ettin, öl geber, iyi de oldu, çok iyi güzel de oldu diyerek bitirdim. bizimkisi bir aşk hikayesi olabilir miydi lan acaba diye düşünüyorum dünden beri. kaç senedir ne bokuna köpekledi o zaman çocuk. hığğ? cevab veremedim işte. yemin ediyorum bu suçluluk psikolojisi var ya, insanın midesine kramp kibün bişe sokuyor, böyle beynin uyuşuyor hafiften.
aramadım bile ya. bi özrü hak ettiydi lan. allah karınla çoluğunla çocuğunla bir ömür mutlu etsin seni, ben tutunamam zati...rezil bir hayata devam ederim. belki karşılaşırız yine, çok sonra... farklı şehirlerdeyken yıllardır, hatta hiç ihtimali yokken karşılaştık ya hani dün, belki okursun bunu da...
öncelikle, gün geçmiyor ki formatın ebesini belleyen bir yazar daha çıkmasın, blog niyetine kullanmasın şu sözlüğü. ben şahsen bizzat, aslında bu püsküllü itirafların neye hizmet ettiğini tam anlayamadım, ama başlığın cazibesine haftada bir kapılmaya başladım. hayır o değil, ben psikolojik destek alıyorum periyodik. yani buraya kusacaksan amk boşuna mı gidiyorsun vre, diye soruyorum kendime... sonra bi de, "kendi kendisiyle konuşuyor, şizofren bu; alın dışarı bikbik" diyecek karı. tut topuzundan fizana gülle atışı yap!
- stajyer olacağıma banyodaki hamam böceği olurum daha iyi lan. vallahi daha iyi. benim mühendis misal, yerde hamam böcü görse benden daha çok kaile alır andaval. bi hal çaresine bakmalı der. yahu öyle merdiven altında da değil, ebesinin örekesindeki ford otosan da staj yapıyorum, ama nasıl yapıyorum! her gün üç saat yol toplamda... insan bünyesi lan bu, bisiklette koşan fareler bile benden az yoruluyor. sabahın 5.30unda kalkıp akşam eve 8.30dan erken gelmiyorum. milletin tatil laflarını duyunca köpek öldürenle zehirleyesim geliyor hepsini! gram acımam. yaptığım ele avuca gelen bir şey olsa, çilemse çekerim diyeceğim ya da para versinler amk. ama çay molası vermekten kıç büyütüyoruz hepimiz o kadar. kime bok atacağımı bilemediğimden; henry ford, topsun olm.
- he işte, otosanda denetim varmış dört gün, stajyerler ayak altında dolaşmasın deyi tatil ettiler. finallerim ertelenmişti de, bu kadar sevinmemiştim yeminnen.
- dün zeytinburnu oliviumdaki o tırmanış duvarına tırmandım. en kolay şeritten tebi, yukarı kadar da çıktım. nasıl oldu hayret ediyorum hâlâ. ben balkondan aşağı bakamayan insanım. aşağı indim kahraman edasında. ayaklarım yere basınca farkettim, bacaklarım zangır zangır titriyor lan! sen o kadar çık, millet baksın etsin; aşağı in, bacakların elektrik verilmiş gibi titresin. kondüsyon neyim yok ondan mı ki? neden yahu?
- sonunda bütün tatil hayallerimi süsleyen god of war oynama fesilitesine başlayabildim. 15liralık kumanda için te ümraniye'ye gittim küfür ede ede. buldum skimsonik kumadayı. zaten kısıtlı zamanım var. sonra baktım bizim öteki kumandanın 9 tuşu aslında "av" olarak kullanılabilirmiş ps'i kurduğum televizyonda. hepsini birden kucağıma alıp pencereden atlayasım geldi bi. attım o düşünceyi kafamdan sonra. neyse şimdi oyunda bi yerde feci takıldım. dün geceden beri uğraşıyorum. youtube da videolu çözümü varmış. bi daha kaynanasız bir evlilik bekliyor deseler belki bu derece ohhyyş çekebilirim.
- makarna yaptım. soslu falan...babamla kardeşimin beğenisine sundum. bildiğin yemediler. açıkca da söylediler, olmamış bu deyi. he valla olmamıştı. ama yemeği yapan ben olduğum için kendi tabağımdakini bitirdim. severek yapıyorum ben bu yemekleri neden olmuyor yahu!
- kendime bakamaz oldum. aynaya baktım bugün, gözeneklerim ibne götü kadar olmuş. anam dedim, noluyörü ?! iki çalışınca bıyık bırakan hatuna döneceksem evimin kadını çocuklarımın anası olurum. yemeklerime sevgimi katmayı da öğrenirim. mühendislik diplomamı da mutfağa asarım ibreti alem için! yapamam gibi görünüyor ama yaparım yani. vay nat...
- bir de ben bu kadar gündemi takip etmeyen bir metebolizma değildim. git gide memur kılığına bürünmeye başladım. gazete okumak falan hak getire üç haftadır. geçer inşallah yareppim amin.
it gibi yorgunum. sabah 5.30da kalkıp akşam 9da eve geliyorum. -bu staj görünümlü tatilin ırzına geçme hedesi tez elden kalksın yareppim amin inşallah. ayrıcana bunu daha uzun anlatmazsan kurdeşen dökerim- neyse yine de aşkı memnunun son bölümünü izledim. o kadar cırlardım ki; aptal kutusu bikbik diye, ama izledim işte lan. oh be.
- firdevs hanım'a nolmuş? tövbe estağfurullah, böle bişey olmuş.
iyi adam algısını değiştirebilecek senaryoya sahip. mr. blonde içimdeki psikopatı mı uyandırdı nedir, her yerinden öpülesi bir karakter olmuş. hatta karizma paçalardan süzmüş accık. kulak kesme sahnesi için bile izlemeye değer. baştaki like a virgin ve tipping muhabbeti de akılda kalan sahnelerden. onun dışında fazlaca bir olayı yok, uzun metrajlı filmlere nazaran mekanlar kısıtlı.
- babamın ve dedemin babalar gününü bir hafta önce kutladım. ikisi de bozmadı. ve bu iki oluyor. * sanırım biraz daha beynim olsa gerizekalı olabilirmişim.
ebesinin örekesinden getirdiğim televizyona uzaktan kumanda istiyorum sözlük. o "av" tuşuna çok muhtacım şu an. pazar pazar semtte gitmediğim antin kuntinci kalmadı. *
ya vatanseversindir ya da islamcı
ya vatan için şehit olanlara ağlarsın, ya da zulme karşı çıkan şehitler için...
ya şehit aileleri için üzülürsün, ya da filistin'e ölen bebekler için
ya öcalan şerefsizine düşmansındır, ya da simon perese..
ya vatanseversindir işte, ya da islamcısındır.
ikisi birden olmuyormuş çünkü. açılan başlıklardan, girilen entrilerden öyle anladım; ki öyleyse eğer, sağduyu ölmüş arkadaşlar. sapla saman karışmış. dinle siyaset karışmış, gözyaşıyla kan karışmış. birliğe nifak karışmış. kafalar epey bi' karışmış. gazze ye yardım götürenler az kaldı vatan haini ilan edilecekler. hatta edildiler bazı vicdanlarda. iyi de bunlar hangi topraklar üzerinde yaşıyor? hangisinin abisi kardeşi askere gitmiyor? hangisi şehit haberlerini izlerken kahretmiyor? neden bu saflar sıklaşmıyor da, birinin ak dediğine biri kara diyor? olası mitinglere katılmaz bunlar diye yaftalanıyor? niyet okuyuculuğu neden? pkk yı desteklediği aşikar bir devlete kin besleyen güruha neden bu kayıtsızlık? hem israil kahrolsun, hem pkk kahrolsun! diyemiyor muyuz hep biz bir ağızdan? ortak paydamız bu kadar da mı yok? gazze deki şehitler için taksime gitmiş bu fakir, akşama miting var desinler yine gider. neyim şimdi ben? allah aşkına hangi saftayım erenler biri açıklasa ya!?
+ ali bey boşverin artık. kovulduk sonuçta
- üçbin beşyüz kırkiki iş gününü doldurabilseydiniz 2012 nin ocağında bağ-kur emeklisi olacaktınız. benim tavsiyem beş ay dışardan prim ödeyin, ssk'dan emekli olursunuz.
+ abi hiç bişey anlamıyorum
- dava açma hakkınız var kıdem tazminatıyla birlikte...