belki benim yazdığım o kederli cümleler, başka birilerini kurtaran cümleler oldu. belki yazdıklarımı, o çok sevdiklerine söylediler ve bu karanlık kuyudan kurtuldular. keşke benim de böyle bir umudum olsaydı.
uzat hadi, uzat ellerini. bu kadar zor mu? yalnızca ellerini uzatacaksın bana ve belki de hiç düşmeyeceğim bir daha hepsi bu. görmüyor musun en dipteyim zaten, en dipte. söylemeden edemeyeceğim, burası hakikaten garip. gözlerimi kapattığımda hep sarmaşıklar görüyorum her yanıma dolanmış. boğazıma yaklaştıkları aşikar. ben düşmekten yoruldum ama belki sen gelirsen, hani diyorum belki sen gelirsen kalkacak bir sebebim olur, belki biraz halim de.
biliyorum, her zaman tutamadığım sözler verdim. ama bak görmüyor musun, tutamadığım diyorum. hala bana gelebileceğin açık kapılar bırakıyorum. belki de herhangi bir sözümü tutmuşumdur ama şu an o kadar kötü ki her şey, o kadar kötü yani, sadece yapamadıklarım var. yapmadıklarım değil. böyle, tamamen siyaha bulanmış gibi. bulanmış diyorum, çünkü yoğun bir sıvı, yapış yapış. ben karanlıktan korkarım biliyorsun, tamam tamam, böyle birçok insan var evet, sen söylemeden söyleyeyim. belki ben de karanlıkta yaşamalıyım. bilemiyorum. karanlıktan korktuğum için yanıma gelmemelisin.
insan, en hakiki cezaları kendine kesiyor. aslında senin hiçbir şey yapmana gerek kalmıyor. uzun zamandır burada olduğuma göre -görünen o ki, sonu belli olmayan bi zaman daha burda olacağım- buraya alışmanın bir çaresine bakmalıyım. kahretsin, o umut denen sikik duygu olmasaydı, keşke hiç olmasaydı, burayı sevebilirdim belki. bir umudum olmasaydı, yani aydınlığı hiç görmeseydim, karanlıktan korkmak için bir nedenim de olmayacaktı.
içimde, boğazımdan başlayıp tüm vücuduma yayılan tarif edemediğim bir his var. öyle bir his ki bu, ağırlığından ölebilirim. ölmek. pişmanlık.
hayır, bir dakika.
tüm bedenimi saran sarmaşıklar yüzünden sanırım, en dip dediğim yer burası değil mi? aşağıda bir kıpırdanma var sanki. bir dakika, o sen misin? hey!
bir ara kiler marketin de aynı işe soyunduğu fakat şu aralar migros poşetlerinin açık ara fark attığı hadise. doğada tez kaybolsun diye inceltmişler efendim. içine iki tane 1 litrelik içecek koyduğunda iki adım sonra patlıyor. saygılar.
issizlik konusunun tartisildigi ama bi yere varilamayacak olan program an itibariyle. Yorum icin;
Yeteneklerimizi lise sonunda farkettigimiz, cogumuz icin çok geç olan bir vakitte önümüze ne çıkarsa o mesleği secmek zorunda olduğumuz, yeteneklerini farkedenlere de engel olabilen ebeveynlerin yaşadığı bir ülkedeyiz. Değil iyi bir is bulup bu iste mutlu olmak -bakınız is bulmak diyorum kurmak değil- kendi okuduğumuz meslekleri bile yapamıyoruz. Şu gün üniversitelere 20 sene ogrenci almasalar ancak herkes yerleşe ilir. Size su an bu ülkeden gitmek başka yerde is bulmak isteyecek 1 milyon üniversite ogrencisi bulabilirim.
bir internet sitesinde 3.sezonun finalinin çekim alanı fotoğraflarına rastladım ve olivia ile peter'ın parmaklarında yüzük gördüm gençler. bu arada peter biraz yaşlı gibiydi. yani günümüz değildi gelecekten bir sahne çekiliyor gibiydi. olivia'nın saçları da toplanmış değildi inanmazsınız.
neyse, sonra walternate'i fotoğraflamışlar bir sahnede ve elinde bir silah var, hem de susturuculu. karşısındaki de muhtemelen olivia,çünkü aynı ortamda çekilmiş fotoğraflar. çelik yelek görmüştüm olivia'nın üzerinde fakat vuracaksa eğer kafasından vurmuştur eşek değilse walternate.
bu arada makinanın, gözcüler tarafından yeni bir evren yaratmak için kullanılacağı da söylentiler arasında. birçok paralel evrenden bahsediliyor.
ayrıca "where will you be when it happens?" diye bir video dolanıyor ve o videonun sonunda doğru 6.02 am est yazısı beliriyor. yani 20.bölüm 6.02 amerika doğu yakasında bir şeyler olacak gibi duruyor.
başka bir söylenti de olivia'nın yaşadığı evrenin yok olacağı ve diğer evrende yaşama devam edileceği yönünde. tüm bu söylentilerin ışığında peter ile olivia gelecekten bir bölümde evlenmişler ve ya bir evren sağ kalacak ya da birçok evren türeyecek.
--aşırı spoylır--
15 nisana kadar ara veren dizi, türkiye'ye 16 nisanda 3.sezon 19.bölüm olarak teşrif edecek.
denildiği üzere telsimin cep partneriyle başlamıştı bu furya. takip eden yıllarda avea (lanet olası avea) 5000 sms diye sikimsonik bir şey çıkardı. ellerden telefonlar düşmez oldu boyunlar sürekli öne eğik dolaşılır oldu. bu furya da yaklaşık 2 sene sürdü. şu birkaç yıldır tekrar, bedava dakika-bedava tl ya da bilmem kaç tl'ye binlerce dakika konuşma hakkı gibi şeyler türedi. telefonlar tekrar göbek hızalarından kulaklara taşındı.
daha ötesi hem göbek hızası hem de kulak hızası olacak ya da oldu bilemiyorum. yüce allah cc yarabbim bismillah akıl fikir versin inşallah.