klibe rastladım bir yerde, gerçekten beklemediğim kadar iyiydi. gece'nin müziği tam olarak tarzım olmasa da klibin de etkisiyle sonuna kadar izledim, dinledim. şarkının anlattığıyla güzel bir bağ kurmuşlar, az zamana çok duygu sığdırmışlar; tam kısa film tarzı klip. başarılı, tebrikler gece!
Edward Scissorhands'in en güzel sahnelerinden birinde-edward kardan melek yaparken, Kim kar taneleri altında dans eder- çalan Danny Elfman bestesi. Büyülü bir melodi.
Ailemizin organizasyonu yahu, bir yabancıya açıklamayı okutsan gözlerini kısar ve "Türkler!" diye fısıldar.
Açıklamadan bazı bölümler;
"Unirock için yerli/yabancı sanatçılara ödenecek para bir nevi namus borcudur." (Adamsın Abim!*)
"Festivalde sahne alması planlanan ve aynı zamanda Opeth ve Katatonia'nin ajansına bağlı olan Between The Buried and Me grubunu da Unirock olarak biz iptal ediyoruz." (Abimler gurur yapmış!)
"-kovuldunuz!
+siz beni kovamazsınız, ben istifa ediyorum." mentalitesinde bir iş olmuş.
"Değerli Unirock Dostları" diye başlayan açıklamanın tamamını okumak için; http://ulu.li/uh6yzo
Daha önce organizasyonda profesyonellik filan aramışım ama ben saçmalamışım, Unirock abimden özür diliyorum.*
(bkz: (#12755141))
Durum gittikçe de ilginç bir hal alıyor.
Ne ise, izlemeye devam edelim.
Opeth ve Katatonia konserlerinin iptal olduğunu açıklayan festival.
Açıklama dediysem de fazla bir şey beklemeyiniz, "duyuru" kelimesi daha uygun olur.
"Opeth ve Katatonia iptal olmuştur. Detaylı açıklama ve yeni gruplar yakında buradan duyuralacaktır."
Gerçekten ilginç bir profesyonellik anlayışı var. Festivalin başlamasına bir aydan az bir süre kalmışken, aylar önce açıkladığın 2 headlinerın gelmeyeceğini açıklıyorsun. Aylarca onlar için bilet alan adamlar var -benden söylemesi şu an çok sinirli adamlar onlar- ve sen onlara açıklama yapmayı daha sonraya erteleyebiliyorsun.
havalar ısındığı zaman ortaya çıkan; ortaya çıktığı zaman -bazı- sevgili sohbetlerini kızıştıran giysi.
istikrarlı bir şekilde aynı diyalogları farklı ama hep yayık ağızlardan duymuşuzdur.
-bikini giyemezsin! (neden?)
+yaa aşkıım, nedeeen? (ama böyle sorunca oldu mu?)
ne bileyim, bu denli sorun yaratması, bu denli rahatsızlık verici olması ilginç geliyor bana. ne pis şeymişsin sen "bikini".
neden rahatsız oluyorlar? iç çamaşarı gibiymiş. evet ama gibi. iç çamaşırı değil, gibi. hiçbir zaman bir seks objesi olarak gelmedi bana. baktım, ne güzel kızmış dedim. ama kumlara da gömülmedim, dünyanın merkezine inmedim(selam kızlar!*)
şaka bir yana, bilinçle ilgili bir durum bu sanırım. plajda çıplaklık o kadar normal ki dikkat çekmiyor. ben de öyle bir malım ki heralde plajda herkes çıplak, biri giyinik olsa onun yanına damlarım. hani damlamadım da damlarım gibi geliyor, öyle de malım.
diyeceğim o ki, siz rahat rahat giyin bikininizi. benim bakacağım varsa gocukların içine hapsetseniz de kendinizi nafile. öyle de bakarım. yani bakmadım da bakarım gibi.
Öncelikle Serdarcığımla aynı havayı soluyan bir insan olarak Pink Floyd'dan özür dilemeyi görev addederim. Ama adamsın Serdar, bu kadar özgün bir cover hiç dinlememiştim. *
"Buralara, buralara, buralara... Vi dont niid no ecükeyşın-keyşın-keyşın!"
heavy metal tabanlı* müzik yapan grup. gerçekten başarılılar.
dinlerken bize çok da yabancı olmayan melodiler duyuyoruz, bu da firewind'in bir yunan grubu olmasından kaynaklı sanırım.
Grup üyelerine göz attığımızda, Apollo Papathanasio - Grubun daha önceki vokalistleriyle aynı tarz vokale sahip ve onlardan aşağı kalır yanı yok. Petros Christodoylidis - Genelde düz bass yürüyüşleri kullanıyorlar, gus g. gibi bir gitaristi takip etmekte başarılı. Gus G. - Genç gitaristler arasından parlayan bir isim. Tuşeleri kaliteli, müzik bilgisi iyi, tonları başarılı. Aynı zamanda Ozzy Osbourne'a da çalıyor. Michael Ehré - Başarılı davul partisyonları yazan baterist, sahne duruşu iyi. Bob Katsionis - Bu adam deyim yerindeyse "joker" gibi bir şey. Kayıtlarda ritim gitarı da solo gitarı da Gus G. çalıyor ama konserlerde klavyenin yanında ritim gitarları da Bob üstleniyor. Konser performansı kesinlikle çok iyi. Grubun aşağıdaki konser videosunda bir elinde klavye, bir elinde gitar solo atmışlığı vardır.
Bugün sabah saatlerinde Ygs 2011 sınav kitapçıklarının basıldığı Meteksan Matbaası'na Başsavcı Vekili Şadan Sakınan'ın talimatı ile inceleme başlatıldı.
Öyle basılır mı abi?! Ayıp denen bir şey var yani, habersiz habersiz gidiyorlar. Hayır, daha 1 ay olmuş şifre iddiası ortaya atılalı. Sen hemen ne diye inanıyorsun? Hadi inandın, tamam da ne diye habersiz gidip şaşırtıyorsun ki insanları? Allah allah.
Allah gençlere sabır versin, başka da bir şey demiyorum.
Kaynak: ntv
black label society şarkısı. yapılmış en iyi balladlardandır. dinlerken gerçekten duygu sandalına biner ve hiçbir şeyi umursamadan açılırsınız. şarkı bittiğinde ise bir sandalla okyanusun ortasındasınızdır.
Aynı yatakta sert ve yumuşak konforları sunan mobilya firması. ideal comfort, ideal form ve perform serisi yataklarda eşiniz yumuşak tarafta yatarken siz sert tarafı seçebiliyorsunuz.
E, ne güzel. Ama tutar mı?
Bizde bu kadınlar varken tutmaz baba.-hepsi başımızın tacı o ayrı.-
Hadi, bir bakalım.
Hakan-Ne iyi ettik de aldık yahu, bu sertliği arıyodum!
Esra-Valla yumuşak yumuşak ne güzel!
Hakan-Ben 5 dakikaya gelicem, sen uyu aşkım.
...
Hakan-Aşkım, niye o tarafta yattın?
Esra-Ya bitaneeem. Rahat edemedim ben orda, ben burda yatıyım olmaaaz mı?
açı sabit olmalı, sabit.
eski roma dönemini konu edinen, gerçekten insana değer verilmeyen bir dönemde geçen diziyi izleyip günümüzdeki cinselliğe bakış açısını değiştiren bir kız varsa eğer; siksinler efendim. Siksinler zaten.
yalnızlık, doğduğumdan beri beni terk etmeyen hissiyat.
o his hep yanımdaydı. bazen kabullendim, bazen reddettim. ama ben hep yalnız hissettim.
nankördüm ve küçüktüm. babam ve annem "benim için" her sabah çalışmaya gittiklerinde kızdım ben. beni "yalnız" bıraktıkları için kızdım. yalnız kalmayı sevmiyordum, bakıcıları da. onlar yalnız hissetmeme engel değildi.
büyüdüm, sahne değişti. bir sıraya oturttular beni, elime bir kalem, önüme bir defter. yaz dediler, yazdım. gül dediler, güldüm. arkadaşlık kur dediler, kurdum. sevmesem de kurdum, hep iyi bir çocuktum. kalabalığın içinde de yalnız hissetmeyi başarmıştım ama ne hastalıklı bir düşünce olduğunu henüz anlayamıyordum.
rolüm pek de değişmemişti aslında. tek çocuktum ben, büyüdüm. yalnızlığım için anne ve babama kızmaya devam ediyordum. benim neden kardeşim yoktu?! onlar hep yanımda olacaklar sanıyordum daha, o yüzden umursamadan kızıyordum içten içe. sonra anlayacaktım.
arkadaşlarımı hep çok sevdim ben. kimilerini "kardeşim" yerine koydum ve gerçekten öyle yaklaştım. her şeyimi, her şeyimi bildiler ki çekinmedim anlatırken. her ihtiyaçları olduklarında koştum ki bir an bile düşünmedim. kardeşlerimi gerçekten çok sevdim. peki neden yalnız hissediyordum hala? bu hastalıklı düşünce neden bırakmıyordu yakamı? insanların yanımda kalacağına inanmıyordum, insanların beni sevdiğine inanmıyordum. yeri geliyor kendimi bile soyutluyordum kendimden. bilmiyorum, ya kendime ya onlara güvenmiyordum.
annem, babam onları seviyordum. bugüne kadar ne nankör davranmıştım. onlar yanımdaydı, beni kendilerinden çok seven yalnız iki kişi vardı. onlar beni yalnız bırakmazdı. bırakmazdı değil mi? ya onlar da giderse... onlar da giderse "yalnızlık"la yalnız kalacaktım. doğduğum günden beri beraberimde taşıdığım o hisle. biliyordum, ölene dek bu hissi yanımda taşıyacaktım, öldükten sonrası ise müthiş bir yalnızlık değil mi zaten? ve biliyordum ki "yalnızlık" beni asla yalnız bırakmayacaktı.
korkmayın! evet, merdivenler hiç güven vermiyor. tehlikeli de zaten. ama çıkın bir kereliğine yükseklere. çıkın, oturun tarihin merdivenlerine ve boğazı seyredin. bırakın o fotoğraf makinesini hiç olmazsa birkaç dakika, sadece rüzgarı hissedin. gözlerinizle ve hislerinizle çekin denizin fotoğrafını. bir kere de hislerinizin albümünü süsleyin!