mahzuniye saygı albümünde yer alan en başarılı yorumlardan biri. çok bilindik bir isim olmadığı için albümdeki diğer isimlerin yanında görünce şaşırabilirsiniz, ancak yorumunu dinledikten sonra neden bu albümde yer aldığını anlıyorsunuz. demet akalın, mustafa ceceli gibi isimler yerine böyle isimler olsaymış keşke.
bitmek bilmeyen enerjisi ve yazma isteğiyle üreten, üretmeye devam eden başarılı yazar.
kendisi 4k- kalemkahveklavye adında yayınladığı e-dergi ile dikkatleri çekmektedir. okunmayı, takip edilmeyi dibine kadar hak eden birisi.
beğenmediği bir giri sonrası özel mesajla bana hakaret eden yazardır. gereken yerlere iletilmiştir. çaylaklığı bitince benzer şeyler yapmaması dileğiyle...
koray sarıdoğan öncülüğünde yayın hayatına başlamış yeni bir e-dergi. şu an tamamen amatör, her ay değişen bir konsept ve bu konsepte göre değişen kalemleriyle edebiyat dünyasına hem fikirsel hem de yapısal olarak farklı bir soluk getirmeyi hedefleyen, içerik olarak çeşitli, başarılı bir oluşum.
editörün kaleminden kalemkahveklavye dergi tanımı ve yayın ilkeleri :
"4k, temelsiz ahkamlardan ve hedefsiz tavırlardan uzak, filtresiz bir dergi girişimidir.
yazdığı zamanlarda, yaşamak yerine yazmayı seçenlerin dergisidir.
kalemini ya da klavyeni getir, kahveyi götür kampanyasıdır.
"taşın altına elini koy" ya da "taşı gediğine oturt" kaygısından muaf olup, "yazmasaydık da beslese miydik?" dedirtir.
yerin altı ile üstü arasında duran ama hiçbir yerde kalamayanların;
"her şeyin bundan sonra başladığına seni kim ikna edebilir?" sorusunu her gün kendisine soranların yeridir.
nisan-2011'deki ilk sayısını deneysel olarak yayınlayan kalemkahveklavye dergisi, mayıs'taki "eve dönüş" konseptli 2.sayısının ardından "yasak" konseptli haziran sayısını da çıkarmış bulunuyor.
4k-dergi yayin ilkeleri
-4k-dergi,yakın vadede elektronik olarak yayınlanması planlanan, edebiyat ağırlıklı bir kültür-sanat dergisidir.
-4k-dergi,otoriteye inanmaz. bünyesindeki eserler beğenildiği değil diğer parçalarla uyum sağladığı için yayınlanır.
-4k-dergi'nin klişelerden,temelsiz ahkamlardan ve hedefsiz ergen tavırlarından uzak durmak dışında kıstası yoktur.
-4k-dergi, herhangi bir sanatsal veya edebi kategoriyle ve ideolojiyle güdümlü değildir. 4k'ya göre her şey, tek şey içindir; o tek şey yaşayan ve yaşamış insan sayısı kadardır.
-4k-dergi'de anlatılan, savunulan fikirler tüm yazarların ortak fikri değildir. her eser, sahibini bağlar.
-4k-dergi, edebiyatın tanımına ve tanımını yapanlara inanmaz, itibar duymaz.
en önemli üstadların bile bunu yapmadığını bilir.
-4k-dergi,sabit bir kadro değildir. koray sarıdoğan'ın kendi yazıları için oluşturduğu 4k-kalemkahveklavye konseptinin, katılımcılara açılmış bir ürünüdür.
-4k, yazarlarına telif hakkı olarak ilk reel görüşmede kahve ikram eder. duruma göre bu hak bir başka içkiyle de değiştirilebilir.
(a.k)p ile süper işleyen durum.
dinde demokrasi yoktur. peki ortada böyle bariz bir gerçek varken demokrasiyi en güzel kullanan kimler? yine dinciler. mesela şu (a.k)p bunun en güzel örneklerinden biri. demokrasiyi kullanarak din diktatoryası kuracak durmayıp hedefe devam ederse. şimdi ortada benim dinimden sizene ben dinimi yaşayamayacak mıyım? türbanıma ne karışıyosunuz? ...vb özgürlük nidaları atan sözüm ona özgürlük savaşçılarına (ki dinde kadının özgürlüğü sıfırdır) sormak istiyorum. be amına kodumun beyinsizleri siz bizim demokrasimizi kullanarak dininizi özgürce yaşamak istiyorsunuz eyvallah da benim özgürlüklerime kısıtlama gelince neden hiçbiriniz ses çıkarmıyorsunuz "bu adamın hayatı da bu, bırakın içsin içkisini (en basit örnek olarak)" diye. tam tersine dinimizde alkol yasak tayyip iyi yapıyor diyorsunuz.
iyi de sizin dininize göre yönetilecekse ülke o zaman biz sıçtık. dinde demokrasi mi var? dinde düşünce özgürlüğü mü var? dinde tek gerçek düşünce var, ne zaman ne yapılması gerektiği belli. ama senin dininden olmayanlar insanlar da var bu ülkede. ya da senin dininden olup da başka insanların görüşlerine saygı duyanlar var.ya da senin dininden olup da senin yaşadığın gibi yaşamak istemeyenler var dini. bunlar ne olacak? zamanla hepsinin ağzına sıçacaksınız değil mi? sonra da size en ufak bi kısıtlama olunca bağırısınız özgürlük diye...
peki neden laiklik gerekli biliyor musunuz? çünkü bu ülkede sadece siz yoksunuz. bu ülkeyi sadece siz kurmadınız. bu ülkede hiçbir zaman sadece siz yaşamadınız. ve şimdi laikliğe laf atabiliyorsunuz. peki dinle yönetilirsek ben kalkıp dine laf diyebilecek miyim? o lafı diyen yerimi kesip kıçıma sokacağınız kesin. mesela siz şimdi türbanla girmek istiyorsunuz ya her yere, sizin dininizle yönetilirse bu ülke diğerleri mini etekle girebilecek mi? ya da ben alkol kullanabilecek miyim? hayır! ee o zaman hiçbiriniz ağlamayın dinimizi yaşayamıyoruz diye ( adam gibi yaşamak isteyenler yaşıyor). benim ninem,teyzem gayet de yaşıyor dinini. ama sizin amacınız sadece dininizi yaşamak değil, dininiz dışındaki yaşayanları yaşatmamak. işte sorununuz bu, siyaset. yoksa başınızı bağlama sebebiniz sadece din olsaydı bağlama şeklini değiştirmeme konusunda bu kadar ısrarcı olmazdınız. gördüğüm en ince işleyen örgütsünüz.helal olsun. zaten haramolsaydı yasaklardınız. neyse... durmak yok yola devam!
kolay olmayandır. sırf dış görünüşünüz içinde bulunduğunuz toplumdan farklı olduğu için herkes ön yargıyla yaklaşır size. yaşadığım bir olayı anlatayım madem.
bir otobüs yolculuğunda yanımda oturan amca öğrenci olup olmadığımı sordu. ben de "öğrenciyim" dedim. hangi okul, hangi bölüm ...vb fasılları geçtikten sonra bitirince ne yapmayı düşündüğümü sordu. ben de "şimdilik emin değilim ama normal şartlarda öğretmem olmam gerekiyor bu bölümü bitirince" dedim. amca çok net bir ciddiyetle "peki evladım sen bu kılıkla mı öğretmen olmayı düşünüyorsun" demesin mi? gel de çıldırma. "amcacım zaten bu tiple öğretmen yapmıyolar ama yapsalardı olurdum yani ne var ki bunda" dedim. verdiği cevap duyduğum tüm saygıyı alıp götürmüştü. zaten saygı duyduğum tek nokta yaşının benden büyük olmasıydı. çünkü başka saygı duyabileceğim bir şeyi olup olmadığını bilmiyordum. neyse cevabı ne miydi: "evladım olur mu öyle şey, sen bizim çocuklarımızı yetiştireceksin, onlara örnek olman lazım. böyle olmaz." idi. ben ise ses tonumu sertleştirerek "çocuğun beni örnek alsın tabi. saçını başını böyle yapar mı bilmiyorum ama örnek alıp üniversiteyi kazansın bari.(cem yılmaz evet) zaten sadece saçımı başımı örnek alıp gidip sokaklarda boş işlerle uğraşacaksa o da o çocuğun salaklığıdır. salak ise saçımı örnek alsa da salaktır almasa da" dedim. amca da artık sinirlenmişti cevabıma : "senin gibi çocuğum olacağına salak olsun" dedi. saygım kalmamıştı demiştim evet ama nedense tamamen kıramıyodum bu saygı zincirini. kırsam zaten bu laftan sonra ağzını yüzünü de kırmam gerekiyodu. neyse bu sefer sakin bir ses tonuyla "amca, bi sürü tecavüzcü, hırsız, katil var bu ülkede ve çoğunun saçı başı senin istediğin gibi. yani saçla başla adam olunmuyor" dedim. o da "bak ben senden kaç yaş büyüğüm ve sen büyüğünle konuşmayı bile bilmiyosun" dedi. ben de "haklısın amcacım özür dilerim" diyerek kulaklığımı takıp gözlerimi kapattım. ve otobüs durana kadar da açmadım gözlerimi hiç uyumamış olmama rağmen...
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
gayet ortada olan mantık hatasıdır. bu lafı genelde allaha inananlar söyler. ama şöyle bir şey vardır ki x'ten gelecek iyilik allah'tan gelsin cümlesinin anlamına baktığımızda x'ten iyilik istememek anlamında kullanılır. yani allah'tan bile iyilik gelsin ama x'ten gelmesin anlamındadır. sözün doğrusu x'ten gelecek iyilik şeytandan gelsin olmalıdır. ve işte tespit budur.
edit: olum niye eksiliyosunuz lan hasta mısınız? psikopat mısınız mına koyim? insan gibi tespit yaptık şurda. eksi verenler çürütebiliyorlarsa entrylerini 425241 gözle beklemekteyim.
insanın sinirlerini zorlayan durum. yatakta uzanarak tv izlersiniz. izlediğiniz kanalda reklam çıkar ve sizde "bir bakayım diğer kanallarda ne var" diyerek kanal değiştirmek için kumandaya uzanırsınız. o da ne, kumanda bıraktığınız yerde değil. demek ki bir önceki kanal değiştirmenizde başka bi yere koymuşsunuz kumandayı. sağınıza bakarsınız yok, solunuza bakarsınız yok, sinirden çıldırmaya başlarken yastık altına bakarsınız orada da yok. ve evet artık sinirden çıldırırsınız ve yataktan kalkmak için yorganı açarsınız. tam o sırada kumandanın yere düşme sesi gelir. meğer yorganın üstünde bir yerlerdeymiş. kalkıp düşen kumandayı alırsınız. hele bir de pilleri çıkmışsa iyice dellenirsiniz. kumandayı oracıkta parçalamak istersiniz ama yapamazsınız. en çok da bu koyar zaten...
bu mala göre sadece alkol, domuz eti ve zina günahtır. bu mal atatürk alkol içtiği için o'nu "olkol gönöhtör bödö bödö" diyerek yerden yere vururken, ülkenin amına koyan, yolsuzluğun allahını yapan tayyip beyi ise göklere çıkarırlar. çünkü tayyip günahını gizli gizli işler. bu bakan körler de göremezler tabi ki. hani bekarete önem veren zihniyet var ya. o kadar önem verirler ki bekaretlerine dokundurmamak için yıllarca anal seks yapabilirler. ama o belli olmadığı için evlendiği şakirt de anlamaz onu. ama bakire olmadığını bildiği birine hemen saldırır "orosposon son" diye. bunun gibi bir şey işte. ne alaka demeyin hepsinin temeli aynı...
sevgilinizin, arkadaşınızın değil; sadece bir tanıdığınızın sizin hakkınızda hayal kırıklığına uğraması sonucu mesaj atması durumu.
o mesajı atan kadın iyi oku bunu. bana nasıl "sen ne kadar ağzı bozuk biriymişssin, hayal kırıklığına uğradım. senden hiç beklemezdim" diye mesaj atarsın? nasıl ha nasıl???? hayalin neydi lan? bi kadının hayalinin "ağzı bozuk olmayan bir erkek" olması ne demek ya. ben çok küfrederim. küfrü de severim. deşarj oluyorum. ramazan ramazan küfür kelimesini kullanıyorum diye şakirt yoldaşlarım çakarlar eksileri şimdi. neyse ne diyodum? o kadın işte... benim arkadaşlarım da küfür eder. etmeseler bile beni hoş görürler. çünkü küfrü kavga amaçlı, kızgınlıkla etmem. laf aralarında tipik virgüllerdir. bak mesela kaç cümle kurdum daha hiç "amına koyim"i kullanmadım bile. çünkü sana küfretmeden bir şeyler yazayım istedim. yoksa şimdi bu yazıda kaltaklar, fahişeler almış başını gidiyor olurdu...
bir tek isimlerimizi biliyorduk birbirimiz hakkında. seni ilk sohbette hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. ama dediğim gibi küfre karşı olan biriyle arkadaşlık etmem çok zor. elimde değil yani. mesajını okuduktan sonra direk silecektim adını. ama silmeyeyim dedim. sen sil istedim. heee silersen ekime silmezsen sikime kadar yolun var onu da bil...*
ecel gelince çalmazmış kapı
azrail usulca gözünü kırptı
yaktı yüreği, yıktı bir hayatı daha
ve yaptı görevini
"umarım yapmıştın ödevini"
dercesine gülümsedi
bu eller ağladı
mürekkep oldu kaleme gözyaşı
beyaz sayfalara damladı...
kalemden kanlar aktı
gözlerim kapandı
ellerim yazandı sözlerim
ben özlerim...
özlerim geçen günleri
geçmişin sokaklarında kimsesiz bir çocuğum
duvar diplerinde dizlerime sarılıp ağlarım
sebepsiz.
nefessiz kaldım ecel aldı yüreğimi
ne olur tanrım ver teselli!
artık ben de gülebilirim
yababilirim değil mi ? !!!
planlanmış, orjinal bir şakayla yapılıyorsa gülmekten altınıza sıçmanıza sebep olacak durum.
arkadaşlarla kampa gitmiştik. güzel bir yere. deniz, orman, manzara...
önce olayın en başına gideyim. yeni bir kızla tanışmıştım. çok sıcak kanlı, tatlı bir kız. kampa planından ona da bahsettim, "gelirim" dedi. sonra en yakın arkadaşımı arayıp oturduğumuz mekanın adını ve oraya gelmesini söyledim. kısa bi süre sonra geldi. tanıştılar, güzel muhabbet ettik falan. sonra kız eve gitti. arkadaşım hemen "olm çok seksi kız lan kim bu" dedi. ben de "yeni tanıştım, hoş hatun" dedim. neyse 2 gün sonra kampa gittik. ağır alkol yüklenmiş bir şekilde tabii ki. mangalda sucuklar yapıldı, kahvaltı hazırlandı. yedik, doyduk şükürler olsun* sonra içmeye başladık ağırdan ağırdan. deniz sefası, bira... gün batarken mangal yeniden yakıldı, tavuklar mangala kondu. rakılar açıldı. bir süre sonra herkesin kafa taşşak gibi oldu afedersiniz. sahile inme kararı aldık. bizim iyi bir kız arkadaş uzandı. dikkat!!! biz de onun kucağına uzandık. uzanma sıralamasına dikkat edin. en başta bahssettiğim arkadaşım, yeni tanıştığımız hatun, ben. neyse işte muhabbet devam ediyor, kahkahalar havada patlıyor. derken kafamın güzelliğinden olsa gerek aklıma bi fikir geldi. kolumu yeni tanıştığımız kızın kafasının arkasından uzattım sinsice. arkadaşımın saçlarıyla oynamaya başladım. tepkisini ölçtüm önce. baktım şöyle hafiften mayıştı, hoşuna falan gitti. dedim tamamdır anlamadı benim yaptığımı. gece boyu da o kıza yazmıştı. şimdi meyvelerini topluyor sanıyordu sanırım. neyse elimi boynuna falan indirdim, inceden inceden okşadım. sonra dudaklarına götürdüm elimi. alt dudakla hafif oynarken arkadaşım ağzına açıp parmağımı aldı. başladı emmeye, dil darbeleri falan*. parmağımı emmeye başladıktan sonra fazla dayanamadım. lanet olsun ki dayanamadım. bi anda bastım kahkahayı. 5 saniye falan sürdü yani. kimsenin hiçbir şeyden haberi yok. tabi ben gülüp elimi çekince anladı benim olduğumu. kıpkırmızı bir şekilde ana avrat küfretmeye başladı. sonra "benim kafam çok güzel oldu uyucam ben" deyip sırtını döndü ve uyudu. ertesi gün kızlar hariç tüm erkeklere anlattım tabi hep birlikteyken. altımıza sıçtık. en az 20 yıl daha taşak geçeriz bu muhabbetle. neyse işte bu da böyle bir anımdı...
ne kadar saçmadır bu. bazı şeyleri yapmanın günah olduğunu, çünkü bu şeylerin insanlara zarar verdiğini söyleyen şahıslara sorarım... seks yapmanın kime ne gibi bir zararı olabilir ki? eğer ki iki kişi de bu işi yapmak istiyorsa sorun nedir? dinler insanları düzene sokmak için, kötülüklerden arındırmak için gönderilmişse eğer cinselliğe vurulan bu kilitlerin sebebi nedir? seks yapmak için ya da bir kadına dokunmak için neden evlenmek gerekir? ve bu zina denen olay neden en büyük günahlardandır? kimse kimseye kötülük yapmamışsa tanrının affetmesi en güç günahlardan birisi neden zinadır? cinayet, yalancılık, dolandırıcılık, gibi şeylerle neden aynı kefeye konmaktadır seks? seks ki o kadar mutlu eder insanı. yoksa tanrı insanların mululuğunu mu kıskanıyor?
edit: olum özür dilerim lan. valla kötü bişey demedim lan. vurmayın lan!
ne kadar malsınız ya. şimdi her günaha sebep buluyosunuz ya yok sağlığa zararlı yok bilmem ne diye. ben de bu günahın saçmalığını anlayamıyorum sadece. hem de en büyük günahlardan olmasını anlamıyorum. yani yukarıda da belirttim anlamadığım şey evlenmeden seks neden hırsızlık, cinayet, yalan, dolan, tecavüz gibi şeylerle aynı kefede onu anlamıyorum. siz de anlamıyosunuz zaten. ama eleştirmeye bile korkuyosunuz. umarım hepiniz cennete gidersiniz. hadi allaha emanet olun öptüm bye.
edit 2 : bu tarz şeylerin eksi veren herkesin aklından da geçtiğine eminim. sakin olun lan. relax, relax...
evde içmekten daha zevkli olduğu gün gibi aşikardır. hele bir de sahildeyseniz tadından yenmez pardon içilmez. ancak şöyle bir durum vardır ki bu yasal değildir maalesef.
lan deniz ne güzel be deyip oturup deniz kenarında içmek isterseniz bi süre sonra polis gelir yanınıza. yasak olduğunu oradan kalkmanız gerektiğini syler. siz de gayet şeker bir şekilde "peki neden yasak abi" diye sorarsınız. o da "bak bi sürü çoluk çocuk geçiyo buradan kötü örnek oluyorsunuz, ister misiniz kardeşiniz küçücük yaşta alkole başlasın?" diye cevap verir. sonra kafanızı yola çevirirsiniz. aman allahım! o da ne! sahil boyu dışarılara masalar koymuştur mekan sahipleri ve herkes oralarda oturup içiyor. rakı-balık yapanı mı dersin, bira tokuşturanlar mı dersin hepsi orada. ve sonra polise dönüp orada oturanları gösterirsin. "abi orada oturup biraya 5-10 lira para verince kötü örnek olunmuyor da, marketten bira alıp burada oturunca mı kötü örnek olunuyor?" diye sorarsınız. ve beklenen cevap gelir. "beyler uzatmayalım! biz emirleri uyguluyoruz. kalkmazsanız yasal işlem başlatıcaz." der. tüm keyfiniz kaçmışl bi şekilde kalkıp gidersiniz. "ulan bok gibi param da olsa şu masalarda oturup içeceğime yine denizin dibine oturup içerim" dersiniz. zaten hiçbir zaman bok gibi paranızın olmayacağını da bilirsiniz.
bir başka gün ise bir grup genç bir akşam diğer çoğu akşam olduğu gibi yine sahilde içmeye karar verir. muhabbet çok güzel ilerlemektedir. ve gecenin ilerleyen saatlerinde iki polis gelir. sokakta alkol tüketiminin yasak olduğunu ve gençlerin orayı terketmeleri gerektiğini söyler. gençler ise sessiz sedasız kimseye bulaşmadan içip sohbet ettiklerini söylerler. hemen ardından iki üç tane polis arabası daha gelir. gençleri toplarlar, hastaneye götürüp alkol testi yaparlar. aralarında limiti aşmayanlar da vardır. fakat amaç hepsine ceza yazmaktır. hastaneden sonra karakola gidilir. gençler karakolda sabahlar. sonra bir kağıt verilir ellerine. hepsi 140 tl ceza yemiştir. ve suçları umuma açık yerde alkol içmek değil "emre aykırı hareket"tir. sırf orda oturan herkese ceza yazabilmek için "emre aykırı hareketten geçirmişlerdir cezayı. tabi ki gençler kağıdı imzalamazlar. ama farkeden bir şey olur mu? olmaz. sike sike ödeyeceklerdir o cezayı...
sinir bozucu durumdur.
bir hatundan hoşlanmışsınızdır. bir süredir sürekli kesiyorsunuzdur ve o da size bakıyordur. uygun zamanı bulduğunuzda hatunla tanışırsınız sonra masalarına oturursunuz. sizin hoşlandığınız hatun cool cool takılmaya çalışır, az konuşur. ama onun yanındaki diğer hatun sizi soru yağmuruna tutar. önce "sıcak hatun, muhabbeti seviyor heralde" diye düşünürsünüz. tabi her fırsatta hoşlandığınız kıza birşeyler sorarsınız, gözlerinin içine içine superman gibi ışınlar gönderdiğinizi sanarak bakarsınız. dakikalar geçtikçe diğer hatun işin bokunu çıkarmaya başlar. sonra tipik bir "zarflaşma" muhabbetine getirir konuyu. bir sigara istersiniz, verir ve hemen ardından patlatır : "bir yemek borçlusun bana". nasıl ya? siz buna benzer bir lafı diğer hatuna söyleyebilmek için orada götünüzü yırtarken bu fallik nasıl da hemen söyleyebilmiştir bunu? tabiki yazdığınız hatun da anlamıştır arkadaşının size yazdığını. ve o an belki de zaten biliyordu bu kızın bana yazdığını daha önceden konuşmuşlardı diye düşünürsünüz. belki de hoşlandığınız kız size hiç yazmamıştı, sadece arkadaşı bahsettiği için bakıyordu size. belki o da hoşlanmıştı sizden. 30 dakika önce sizden hoşlandığına emin olduğunuz hatun hakkında şimdi bir kaltak yüzünden bir sürü ihtimaller oluşmuştur. saçma sapan komplo teorileri gelir aklınıza. ne yapacağınızı bilemezken, umudunuz azalmışken bir karar verirsiniz. adresten şaşmama kararı. bir dahaki karşılaşmanızda diğer kıza hiç yüz vermezsiniz, hoşlandığınız hatunla ilgilenirsiniz hep. ama bir gariplik vardır. sizi hiç siklemiyordur. elinden geldiğince tuvalete, ya da tanıdığı başka masalara gider arkadaşıyla sizi yalnız bırakmak için. siz de dayanamayıp diğer kıza anlatırsınız hoşlandığınız kızı. o da size "hmmmm, o başka birisinden hoşlanıyoo" der. muhabbet buz gibi olmuştur artık. üşürsünüz. masadan kalkmanız gerektiğinin farkındasınızdır ve gerekeni yaparsınız...
sonra mı? eve gidip en sadık yarinize sarılırsınız. kısa bir süre sonra tuvalete gidip işersiniz, ellerinizi yıkarsınız. utanmadan bir de sigara yakarsınız. sonra utanırsınız. bir yandan diğer kıza küfürler ederken bir yandan da "ulan baktın bu kız sana yazıyo onu götürseydin ya madem. ne salaksın mına koyim" diye düşünürsünüz. sigara biter, söndürürsünüz. unutursunuz olanları. yarın yeni bir gün başlayacaktır...