birkaç saniye önce yaşadığım olaydır. konuyu ciddiye alacak gibi oldum ama ortalama zekalı bir yetişkinin o şartlarda doktora gitmesinin mümkün olmayacağını düşünerek vazgeçtim.
dilencilik yaparak iyi duruma gelen ve / veya durumu iyi olduğu halde dilencilik yapan insanlar vardır. nefret ederim. çünkü gerçekten zor durumda olan bir dilenciye sadaka verilmesinin de önünü kesiyorlar. tamam, böyle bir durumda önemli olan niyettir ama bende niye param böyle birine gitsin kafası vardır mesela. bazı, aslında galiba birçok başlığın sebep olduğu sonuç da bu. böyle bir kargaşada, belki birinin az - çok işine yarayacak bir fikir vermenizin önünü kesiyor onlar da. ayırt etmek mesele olabiliyor çünkü.
dünkü tarihle başladığım eylemdir. midemi bulandıran, içime fenalık veren, bende tiksinti uyandıran bazı başlık ve entry'lerin amacının eksiler üzerinden yükselmek olduğunu bilmiyordum. belki hepsinin amacı aynı değildir ama prensip itibarıyla alayına karşıyım, yükselmelerinde rolüm olsun istemem.
bir ara okuduğum bir yazının konusudur. esasen piyasada iş çok da, şimdinin gençleri çok şımarık da, iş beğenmiyorlar da...öyle bir şeydi.
bunu kızıma söylediğimde kendisinden ve birkaç arkadaşından örnekler verdi böyle ama ne örnek vermek, güldür güldür, susturamıyoruz sayın seyirciler tarzında. bakın nelerden söz etti:
*en makul hayallerinin yerle bir olduğundan (eğitimine uygun, düzgün bir maaş veren, sigortasını yapan ve ilerleyen zamanlarda iş görüşmesi sırasında istediği işlerden çok fazla - çok farklı işler istemeyen bir işyerinde çalışmak)
*burnunun nasıl sürttüğünden (şunu yapmam, bunu istemem diyordum ya anne, geç onu, ne görsem başvuruyorum.)
*ortaya karışık bir şeylerden (iş ahlakı sizin gençliğinizdeki gibi değil anne, piyasa bildiğin gibi değil.)
*bir kız arkadaşından (orada ders vermişti ya anne, son maaşını ödemediler, ancak adliyenin kapısında çektirdiği fotoğrafı yollayıp, şimdi buraya girip sizi ihbar edeceğim dediği zaman tamam dediler. -bu arada, bilmem ama bu da her yere işlemez herhalde, burası işleyeceği bir yermiş demek ki.-)
*bir erkek arkadaşından (sınıfın en zekisi anne, bir ithalat - ihracat firmasında işe girdi, havalı da bir ismi var, finans bilmem neysi fakat maaş 1.500 -tam öyle olmayabilir ama 2000'den az-)
*bulduğu iş için şehir değiştiren bir kız arkadaşından (ağlaya ağlaya gitti anne, 2000 liraya bir iş bulsaydım da istanbul'da kalsaydım dedi ama olmadı.)
ve bir şeyler daha. ilerleyen zamanlarda şu sınıfın en zekisi olan çocuk var ya, o da işten çıkarıldı ve 1 veya 2 aylık maaşı ödenmedi. çok net hatırlamıyorum ama galiba bir gün sabahın erken saatlerinde şirketin bir işi için başka bir şehre gitmesini istemişler. olur demiş, ama parası yokmuş, taksi tutup havaalanına gitmek vb. bir şeyler için para çıkarmalarını istemiş. çıkaramayız demişler. birkaç gün sonra da işten çıkarmışlar. yuh, dedim, benden istese ben çıkarırdım, ithalat ihracat firması çıkaramıyor mu? çıkaramıyormuş.
kızımın da bir süre ingilizce dersi verdiği bir dersaneden (alanı bu değil ama ingilizcesi iyi) son 1 aylık alacağı duruyor hala. 1800 tl. boğazlarına dizilir diye umuyorum. tek kızımınki değil, bu gibi muamemelere uğrayan bütün gençlerin bütün paraları bütün o puştların boğazlarına takılır umarım. ve onları bu kadar serbest bırakan, bu kadar hesap sormayan sistemin de.
ha, gençlerin iş beğenmemesi gibi bir durum da vardır belki. bir kısmının, bir şekilde. ama 4 yıl veya daha fazla süre dirsek çürüttükten sonra eğitim aldıkları alana göre güvenli, sigortalı, makul bir ücret verecek ve maaşı aksatmayacak, bedavaya çalıştırmayacak, insanı "şunu, şunu ve şunu istiyoruz" diye işe alıp bir süre sonra "bunu, ötekini, berikini ve diğerini de istiyoruz" demeyecek bir işyeri aramanın adı da iş beğenmemek değil.
kızım söz ettiğim dersaneye ingilizce dersi vermek için alınmıştı, bir ara orada çalışan diğer birkaç kız çıkarıldı ve toz alması, cam silmesi falan da istendi kendisinden. kendisi marmara mezunu, 4 yıllık bir bölümden. ve bu toz almaması için sebep değil. hayat öyle bir şey getirir ki sırf toz alıp cam silmek üzere girersin bir yere. nereden mezunsan mezunsun mesela, şartlar böyle getirmiştir. ama ben böyle bir şeyden söz etmiyorum. hatta üstüne yüklenen herhangi bir ekstra işten de söz etmiyorum. üstüne yüklenen ve işin tanımıyla zerre kadar, bir damlacık bile alakası olmayan bir işten söz ediyorum.
gençlerine bunları, bu umutsuzlukları, bu haksızlıkları yaşatan sistemin allah belasını versin.
gayet şık bir davranıştır. sevgiliye aynı anda birkaç mesaj birden verir. mesela: senin yerin ayrı benim için ve seni başkalarıyla aynı telefona kaydedemem. mesela: rehberdeki herkes düşük profilli, nasıl onlarla bir arada tutayım? mesela: hafızamı kaybetsem bile unutamayacağım bir şey varsa o da senin numarandır, kaydetmeye gerek yok. vesaire.
çoklu ilaç kullanımı olarak da bilinen bu terim insanın bir sebeple günde çok sayıda ilaç kullanması durumunu ifade eder. yaşlıların daha çok maruz kaldığı bir durumdur ve yaygınlaşacağı tahmin edilmektedir - çünkü dünyadaki yaşlı nüfus oranı artıyor.
senden oldukça büyük bir erkeği kendisiyle beraber olmaya niyetin varmış gibi kandırıp bir otele davet edecek ve orada sonradan adama şantaj yapmak için (herhalde) gizli kamera çekimi yapacak genç bir kadınsan çok önemlidir. kadın kamerada basacağı yeri bilmezse maazallah bütün emekler boşa gidebilir. bu yüzden, plana dahil olan başka bir adam kadına önemle sorar... önem vererek sorar...neyse işte, sorar yani; "kamerada nereye basacağını biliyor musun?"
(tv'deki bir diziden ilham alınmıştır, 5 dakika önce böyle bir şeyler oldu)
gece öksürüğünü kesen bir yöntemdir, bunu geçen hafta denemiş biri olarak yazıyorum. gribal bir durum başlamıştı bende ve cidden kötü bir gece geçirmiştim. öksürükten dolayı defalarca uyanmıştım, üstelik acı veren, yoğun bir öksürüktü. ertesi gün bir tanıdık ayak tabanlarıma vicks sürüp, çorap giyip öyle uyumamı önerdi. ilk defa duyuyordum ben böyle bir şeyi. hemen tavsiye edildiği gün yaptım ve o gece, bir önceki geceyle kıyaslanmayacak kadar rahat bir şekilde uyudum.
bir nietzsche şiirinin giriş kısmıdır ve şiir aşağıya yazacaklarımdan ibaret değildir. ama ben yıllar önce bir forumda gördüğüm günden beri bu bölümünün hastasıyım, çok hoşuma gidiyor:
ne giderim peşlerinden, ne ardımda devam olsun
ne uyarım ne hükmeder, kalanlara selam olsun.
geçenlerde facebook'da gördüğüm bir dilencilik şeklidir. insanların internet üzerinden birilerinden bir şeyler istediklerini, bunların bazılarının, muhtemelen epeyce bir kısmının bunu sahtekarlık amacıyla yaptıklarını biliyorum ama bu şekli ilk defa gördüm. aslında bir orijinallik yok da, mektup içinde ikide bir 'allah' ve 'namaz niyaz' ifadelerinin geçmesi açısından düşündürücüydü - bu kelimelerin nasıl çirkin bir amaçla kullanılabileceğini göstermesi açısından.
şöyle bir şeydi: evliyim, bir çocuğum var, namazında niyazında bir insanım, kira borçlarımız var, durumumuz çok kötü, namazında niyazında bir insanım, çocuğum küçük olduğu için çalışamıyorum, allah rızası için yardımcı olun, dalga geçmeyin, yanlış anlamayın ben dilenci değilim, namazında niyazında bir insanım, allah rızası için yardım eden de etmeyen de sağ olsun, allah razı olsun şimdiden, eve her an icra gelebilir, kocam çalışıyor ama borçlarla baş edemiyor, namazında niyazında bir insanım, aç biilaç ve perişan bir haldeyiz ailecek, şimdiden allah kabul etsin yardımlarınızı, namazında niyazında bir insanım, çocuğum çok küçük olmasa çalışırım, lütfen eleştirmeyin ben namazında niyazında bir insanım bla bla bla...
abartıyorsam yükselmesi için gözlerimi yorarak, sırtımı kamburlaştırarak, beyin jimnastiği yaparak çalıştığım sitem 1 adım daha ileri gitmesin - az bile şey yaptım.
her ihtimale karşı mektubun altına bunlar doğru ise bir çare bulmanızı umarım ama değilse allah rızası için asıl siz böyle şeyler yapmayın, çünkü bu tip sahtekarlıklar yüzünden gerçekten ihtiyacı olan insanları ayırt edemiyoruz; gibi bir şey yazdım.
profil gizliydi, kapalıydı. küçük bir çocuğun fotoğrafı vardı sadece, 2 tane de arkadaş eklenmişti.
arada bir göz attım,birileri aynı kişinin muhtelif profillerle bir sürü facebook grubuna aynı mektubu yapıştırdığını yazmıştı.
çocuğa kıyafet göndermek için falan mesaj atanlar olmuş ama cevap gelmemiş. sanırım arkadaş sadece nakit şeklindeki bağışlarla ilgiliydi.
hakikaten acıklı ve dramatik bir gerçektir. bu hayvanlar büyük eziyet görüyorlar yaptıkları şirin (!) maskaralıkları, doğalarına uygun olmayan hareketleri yapabilsinler diye. bir balerin gibi davranan bir ayının bunu kibar bir hayvan olduğu ve eğiticisinin nazik ricalarına karşı duramadığı için yaptığını düşünmezsiniz herhalde, de mi? öyle de değil zaten.
ne zamandır araştırıp yazmak istediğim bir konuydu, sonunda yazdım, sinir içinde yazdım.
bugün akşam saatlerinde şey yapılmış bir twitter hashtag'i olup zeynep gülcan'a ilik bulunmasına yardımcı olmak amacıyla açılmıştır. zeynep gülcan 3 yaşında bir çocuk ve tıp bilimi diyor ki, uygun donör bulunamadığı takdirde ancak 2 ay daha yaşayabilecek. zeynep'e deva olup olamayacağınızı denemek isterseniz bunun için yaşadığınız şehirdeki kızılay kan merkezine zeynep için kan örneği bırakmanız gerekiyor. kan grubu fark etmez. yaş fark eder, 50 yaşın altında olmak lazım, 18'in de üstünde galiba. ve oruç tutuyorsanız kan vereceğiniz gün tutmamanız gerekiyor.
hakikaten çok zor bir şeydir. web siteleri için makale yazmak (makale demek çok doğru olmayabilir ama bu şekilde yerleşmiş artık, böyle kullanılıyor) çok zor bir şey olduğundan değil; bu işe, işi yapamayacak olanlar da atladığından. ben seo uyumlu makale yazarım, özgün makale yazarım, en kralını yazarım; diyen insanların bir kısmı temel yazım kurallarını bilmiyor, 'siyah kedi miyavladı ve kapıdan dışarı çıktı' cümlesini 'kara kedi miyavladı ve kapıdan çıktı' şeklinde değiştirerek özgünleştirdiklerini düşünüyor, alıcılara yazım hataları, ifade bozuklukları ve kopya cümlelerle dolu yazılar gönderiyorlar. bu işi yapabilmek için insanın belli başlı dil bilgisi kurallarını bilmelidir, kelime hazinesi geniş olmalıdır, okumayı ve araştırmayı sevmelidir, kelimeleri dans ettirebilmeli, bir cümleyi veya paragrafı onun verdiği bilgiyi değiştirmeden farklı bir cümleye veya paragrafa dönüştürebilmelidir.
kafayı kolay para kazanmakla bozmuş insanlar ülkesine dönüşmekte olan bu ülkede insanın iyi bir makale yazarı bulması çok zor. ki ben kendim yazarım, müşterilerime de kendi siteme de yazıyorum zaten, gayet de düzgün yazarım ama kendi sitem büyük oranda benim emeğimle döndüğünden, yavaş ilerliyor. bütçemi zorlayıp biraz yazı takviyesi almak istiyorum ama bunun için üyesi olduğum webmaster forumlarında ilan vermeye cesaretim yok - cidden yok. bir sürü de başvuru olur, ama işte, başvuranların büyük kısmı veya belki de hepsi yukarıda tanımladığım kişiler olur; işi olduğundan kolay zannederek atlayan, ciddiye almayan, beceremeyecek veya hileli bir şekilde yapacak olan insanlar. ben onların yazılarını kontrol edip hatalarını düzeltene kadar kendim yazarım. çok kötü örnekler gördüm, tırsmamak mümkün değil. geçenlerde kendi sitemde yayımladığım bir tanıtım yazısını kendim düzelttim; belli bir konuda hizmet veren bir siteyi tanıtmak amacıyla yazılmış ama noktası virgülü yok yazının. tanıtım yazısını yayımladığım firmanın imajından geçtim, ben siteme öyle bir yazı koymam. müşterilerimden birkaç kere 'sen benim para verip aldığım ama kullanmadığım kaç tane yazı olduğunu biliyor musun?' lafını duydum. neden kullanmamışlar, çünkü yazı berbat.
tekrar ediyorum, bu iş; yukarıda saydığım olumlu vasıflara sahip olan insanlar için zor bir iş değildir, beni zorlamadı veya çok az zorladı. zorlaması da; bana yabancı gelen konularda da yazdığım oldu, ancak o zaman. (bir de şey var tabii; fazla yaparsan göz ve beyin yorgunluğu yapar, sırtın ağrır, kamburlaşmaya başlayabilirsin.)ama işte; 'altı ucu yazı yazmak' diye düşünmek de doğru değil; yazı var, yazı var.
bu işte, tabii ki, kötü alıcılar da var. o da kimdir; senden yazıyı alır ödemesini yapmaz, odur. öte yandan, bu işin piyasası 100 kelime için 1 liradır ama üste para verseler almayacağın, 100 kelimesi 5 kuruş etmeyecek yazılar da vardır.
şunu söyleyerek başlamak istiyorum; twitter'da popüler olmak öyle çok zor bir şey değil ama bunu ne şekilde yapacağınızı belirlemeniz gerekiyor. gerçek olmayan - satın alınmış takipçileriniz mi olacak organik takipçileriniz mi, sayfanız için emek vererek mi çalışacaksınız program falan mı kullanacaksınız, niyetiniz satabileceğiniz fenomen bir sayfa yapmak mı yoksa işinizi / markanızı / ürün ve / veya hizmetlerinizi / web sayfanızı / kendinizi popüler kılmak mı; falan filan. ayırt etmeden herkesi takip edecek miniz yoksa bir sebeple size ters gelen hesaplardan uzak mı duracaksınız, bir de bu var. daha bir sürü şey olabilir de ben ufak ufak öğreniyorum. kendi hesabıma sitemin sayfalarını emek vererek yükseltmeye çalışıyorum ve oluyor - ama diğer türlü olacağından daha yavaş oluyor. sorun değil; web de uzun vadeli bir şeyler yapmak niyetindeyim, bu yüzden acelem yok. bir şeylerin hızlı gerçekleşmesini isterim ve bunun için gayret gösteririm ama takipçi satın almak, takibe takip yapıp bir sürü takipçi oluşturduktan sonra takip ettiklerimin büyük kısmından vazgeçip hesabı fenomen hale getirip satışa sunmak falan; benim bunlarla işim yok.
ben neler yapıyorum; konularımdan link veriyorum, bunu gündemdeki hashtag'leri kullanarak yapmaya çalışıyorum, beni takip edenleri, sayfalarına bir göz attıktan sonra geri takip ediyorum veya etmiyorum..bu noktada şöyle bir şey var; benim gibi, bir hesabı takip etmeye başlamadan önce gözden geçiriyor olsanız bile o hesap hakkında yanılabilirsiniz, o sayfada binlerce tweet olabilir, siz bir kısmına bakıp karar veriyorsunuz oysa belki aşağılarda sizi o hesabı takip etmekten vazgeçirecek tweet'ler var veya daha sonra olacak ve siz bunu fark etmeyeceksiniz. bunu böylece kabul etmek gerekiyor. bazen retweet yapıyorum yani başka birinin tweet'ini kendi sayfamda yayımlıyorum, bazen fav yapıyorum yani başka birinin tweet'ini kendi favori listeme ekliyorum. sayfayı özlü sözlerle doldurmak işe yarayabilir sanırım fakat internet beni özlü söz olayından soğuttu; bu yüzden bunu arada bir yapıyorum, sürekli değil.
'siteciğimi yükseltmek için yardım almaya başlamam lazım, sadece benim uğraşmama kalırsa hedefe varmak çok uzun sürecek' fikriyle yazarlık teklifi yaptığım 2 kişiden birinin düşüncesine göre şu dizilerdir: prison break, game of thrones - taht oyunları, 24, spartacus, oz, downton abbey - downton malikanesi, dexter, lost, homeland ve friends - sıkı dostlar.
çiftler için özel olarak tasarlanan saatlerdir. sevgililer günü hediyesi olarak düşünülebilir. bir örnek şeyler kullanmayı seven çiftler için güzel şeylerdir. sevgili bileklikleri diye bir şey de var ayrıca. kolyeler de var sanırım.
organizasyon şirketleri tarafından planlanıp hazırlanan; tarihi mekan, tekne, kumsal, sinema vb. ortamlarda hayata geçirilen evlilik tekliflerinin genel adıdır. bazen de sokak organizasyonu şeklinde veya barkovizyon gösterisi eşlğinde yapılır.
uygulandığı kişilerin genetik yapısını daha genç insanların genetik yapısına benzer hale getirmesiyle ön plana çıkan bir anti aging tedavi yöntemidir.
stanford üniversitesi'nin araştırmaları bu yoğun atımlı ışın tedavisinin uygulandığı kişilerin dna'larının 30 yaşın altındaki gençlerin dna'larına daha yakın hale geldiğini göstermiştir. ayrıca aynı kişinin vücudunun bbl (forever young) tedavisi uygulanmamış ve uygulanmamış bölgeleri arasında ciddi bir farklılık olduğu görülmüştür.
bbl'in öne çıkan özelliği gayet etkili bir ameliyatsız cilt germe yöntemi olmasıdır fakat tedavinin tek marifeti bu değildir. bbl kol ve bacak içlerindeki sarkmalar, akneler, yüz kızarıklığı (rozasea), güneş lekeleri ve yaşlılık lekeleri gibi cilt sorunları üzerinde de etkilidir.
böyle tedavilerden estetik operasyonların verdiği sonucu beklemiyoruz tabii. fakat bbl ameliyatsız cilt gençleştirme yöntemlerinin en etkili olanları arasında sayılıyor.
bir markanın ürünleri hakkında yazmak için o markanın sitesine girmemden az bir zaman sonra sitemde, bloglarımda, müşterilerimin sitelerinde o markanın reklamlarının belirmesinden dolayı yaptığım bir tespittir. ben yazıyı yazıp ekledikten sonra olmuyor bu, daha ürünlere bakıp fotoğraf indirirken oluyor. o kadar çok oldu ki. sanki benim ip numaramla bağlantılı ne kadar yer varsa hepsinde beliriyorlar.
demin deneme olsun diye bir dekorasyon sitesinden bir konsol fotoğrafı indirdim. şimdi o sitenin reklamları sitemde var, bloglarımdan birinde var, bir de yönetim paneline girip yazı eklediğim sitelerden birinde var. üstelik reklamlar fotoğrafını indirdiğim ürünün kategorisinden. baksam ilişkili olduğum birkaç yerde daha görürüm sanırım.
bir şeyi 2 taşım kaynatıp sonra üstüne 1 taşım daha kaynatmaktır sanıyorum. ben buna soğan suyu ile zayıflama konusunu araştırırken denk gelmiştim. zayıflamak için soğan kürü yapma yöntemlerinden birinde böyle bir üç taşım kaynatma durumu vardı ve bazı forum sitelerinde insanlar birbirlerine 'bu ne, ne bu, nasıl yani, 3 taşım da ne?' gibi sorular soruyorlardı.bir şeyi 1 taşım kaynatmak 'bir damlacık kaynatmak' gibi bir şey olduğuna göre...kaynamaya başlıyor, çok az sonra ocaktan alıyorsun...bunu 1 kere daha yapınca 2 taşım kaynatmak olur, yine yapınca o da 3 taşım kaynatmak olur...herhalde.
çok güzel düğün fotoğrafları çeken profesyonel bir belgesel düğün fotoğrafçısı. düğün fotoğraflarınızı bu ayardaki fotoğrafçılara çektirmek biraz tuzluya geliyor sanırım, gerçi kişiye değişir bu. ama görünen o ki buna değiyor.
internette dolanırken önüme çıkan bir kalıptır; tam olarak şöyle: 'chocolate is the answer, who cares what the question is!' (cevap çikolata, soru kimin umurunda ki!) bir başka versiyonu da şöyle: 'chocolate is the answer, what was the question?' (cevap çikolata, soru neydi?' anladığım kadarıyla yaygın bir ingilizce kalıp bu ve başka şeylere de uyarlanabilir ama bu şekli çok biliniyor. çikolatanın mutluluk veren yönünü vurgulamak için şeyttirilmiş sanırım. hiç bilmezdim, gördüğüm bir resimden sonra bakındım mevzuya.
insana ayırdığı zamana bağlı olarak ek gelir getirebilecek bir iştir ve şimdiki halde önü açıktır. piyasada bu işi yapabileceğini iddia edip yapamayan pek çok kişi olduğundan temel yazım kurallarını biliyorsanız, yazmak konusunda yetenekliyseniz, düzgün ve akıcı bir ifadeniz varsa, belli bir konuyu araştırmak için sabrınız varsa, klavyeniz hızlıysa, copy-paste yapmak gibi hileli yollara sapmazsanız zamanla sağlam müşterileriniz olur ve her zaman iş bulursunuz.
bir blog veya web sitesi açtığınız zaman bunlara daha çok ziyaretçi çekmek; yazılarınızı okuyanların, sunduğunuz ürün veya hizmetlere talip olanların sayısını arttırmak için yapmanız gereken bir şeydir. çok kolay değildir bir yandan bir şeyler öğrenip bir yandan uygulamaya çalışıyorsanız kendi başınıza; sosyal mecralarda sayfa açılacak, birilerine onları beğenmeleri için ricada bulunulacak, şu saatlerde ekleme yapılırsa daha iyi, sadece link verilmeyip arada birkaç laf da edilecek, yorum yapan olursa cevap verilecek vs. bir yandan da sitenize düzenli olarak ilgi çekebilecek özgün içerikler, görseller falan eklemeniz veya ekletmeniz gerekir. bir yönüyle eğlencelidir, şunu bunu araştırırken epeyce bir şeyler öğrenirsiniz; bir yandan yorucudur, çok kalabalık bir ortamda yaptığınız şeylerle bir yer edinmeye çalışıyorsunuz. ciddi bir çalışma, emek, sabır isteyen işler bunlar. kısa zamanda ve fazla yorulmadan ilgi ve/veya kazanç sağlamak isteyenlere pek tavsiye edilmez. hileli yolları da varmış bu işlerin, araştırmadım ama varmış. onlar da pek tavsiye edilmez, elinizde patlayabilir.
şu günlerde popüler olan bir iştir, ek gelir getirir. düpedüz gelir de getirir ama onun için bilgisayara mahkum olmak lazım. bazılarının atıp tuttuğu kadar kolay değildir, kafayı yorar, gözleri yorar, kamburlaştırır, sırtı sızlatır. üst üste aynı konuda, dön dolaş aynı kelimeleri kullanarak yapılırsa daraltır.
bu sabah gazetede okunmuş bir konunun başlık haline getirilmiş halidir. aile anne, baba, genç kız, genç kızın ablası ve ablasının kocasından oluşan bir ailede genç kızın şöyle bir iddiası vardır: eniştem beni birkaç yıldır taciz ediyor. bunu ailesine söylediğinde aile 'evde olay çıkmasın diye konuyu kapama' yoluna gitmiştir.
benim kızımın öyle kocası olsa da onu boşamasa, öyle adamla evli kalmaya devam ediyor diye evlat reddedebilirim ben. yapabilirmişim gibi geliyor, valla.
kusmak istiyorum sayın seyirciler. diyelim kız aslında çok muhterem bir adam olan eniştesine iftira atıyormuş, yine de kusmak istiyorum. çünkü yani, oluyor böyle şeyler, alayı mı iftira?
ilaç şifadır. fakat anladığım kadarıyla her ilaç değil, ve her zaman değil. ilaç tekelleri de böyle bir konu üzerinden insanları sömüren organize gruplar olarak uyuşturucu madde veya insan ticareti, otopark işletmeciliği vb. alanlarda liderlik mücadelesi veren gruplardan daha asil değiller sanırım. fakat isimleri daha şık duruyor. oysa uygulanan sömürü, çevirilen üçkağıt özünde aynı görünüyor.