olacak ya işte aylar sonra o gün karşılaştık. geldim yanına, insalığım bana yapmalısın bunu dedi. ne de olsa bir geçmişimiz vardı, ne de olsa geçmiş günlerin hatrı vardı, ne de olsa yaşanılan beş yıl vardı. söylettirmedin bana o kelimeleri de çektin gittin. kalakaldım.
bundan yaklaşık bir ay sonrası, mekan aynı... içimde bir tedirginlik. içimde iki üç gün önce sizi beraber, sevgili olarak gösteren fotoğrafın tedirginliği... biliyorum ki yine göreceğim seni, doğdu içime, bundan öncekiler gibi.
ve beklenen an...elele çıktınız dışarı. yanımdakiyle senden konuşuyoruz, bir kaç gün önce gördüğüm fotoğrafından. 'bak şunlar' dedim, 'kim' dedi. 'onlar' dedim. şaşırdı. şaşırdım.
az ilerde durdunuz, elelesiniz. gördün beni, gördün gözlerimi, hissettin acımı, hissettin yüreğimin çarpıntısını, hissettin beynime sıçrayan kanı. hissettin tüm bunları ve kendini onun kollarına bırakıverdin gözümün önünde. gözlerimin önünde bakıştınız, gözlerimin önünde koklaştınız.
allah ın yok muydu senin, utanman, sıkılman yok muydu? yok muydu sende edep, yok muydu azıcık yaşananlara saygın? nerde kaldı sendeki ar namus, yoksa hiç mi olmamıştı, ben mi görememiştim yoksa bunca yıl? kalmasaydın keşke aklımda böyle bir basitlikle. o malum kelimeyle özdeşleştirmeseydin keşke kendini.
beş yılımı verdiğim, bak bu yazıyı sana yazdım ben. edebimi aşan nefretimi bu kadar dizginleyebildim kusuruma bakma olur mu.
uzunca bir süreden sonra ahmet kaya dinledim, bir kaç gündür de dinliyorum. yıllardır dinlememek ve dinletmemek için elimden geleni yapıyordum.ne de olsa değişmeyen tek şey değişimin kendisiymiş öyle değil mi?
her insanın hayatının belli dönemlerinde kendine sorduğu sorudur.cevaplar da şu şekildedir:
10 yaşında:
babam çok şey biliyor.
15 yaşında:
ben de babam kadar biliyorum.
20 yaşında:
şu muhakkak ki,babamın öyle pek fazla birşey bildiği yok.
30 yaşında:
bir kere de babamın fikrini sorsam iyi olacak.
40 yaşında:
ne de olsa bazı şeyleri biliyor.
50 yaşında:
babam her şeyi biliyor.
60 yaşında:
ah babam sağ olsaydı da kendisine danışabilseydim.
grupça yürürken en arkada kalmanın verdiği eziklik duygusudur.
herkes önden önden yürürken siz bir başınıza arkadan gelmek zorunda kalırsınız.bu durumdan kurtulmak için adımlar hızlanır,ilginç manevralarla grubun içinde kendine bir yer bulma çabasına girilir.lakin yol darsa yapabileceğiniz birşey yoktur.kaderine razı olup paşa paşa arkadan yürümeye devam edeceksindir ta ki yol genişleyene kadar.
yürek ister,göt ister.varsa böyle birşeyi kaldırabilecek bir bünye alnından öperim.tabi o kişi senin için hala bir zamanlar çok sevdiğin eski sevgiliyse.
unuttum onu artık derken bu rüyalarda neyin nesidir?
onu kıskanmak da neyin nesidir?
girme artık rüyalarıma unuttum ben seni.
yetmedi mi çektiğimiz onca acı?
yetmedi mi deli gibi kavga etmelerimiz?
istemiyorum girme rüyalarıma, unuttum ben seni.
henüz rahatlıkla gerçekleştiremediğim eylemdir. tutturamıyorum arkadaş tek seferde bir türlü delikleri. tek seferi geçtim deli gibi uğraşıyorum yine olmuyor. inat ediyorum, azimle işeyen misali yine başaramıyorum. sonunda pes edip içimde biriken tonlarca küfürü dışa vurarak bakıyorum prize ve öyle takıyorum.
güzeldir.harbiden güzeldir.bir deneyin siz de göreceksiniz.bu illet şeyde üyeliğim olduğu zamanları hatırlıyorum,* bağımlılık yapıyor bir kere.boş boş ekrana bakarak,kim ne yapmış,kim ne paylaşmış,kim kime dum duma derken geçen zamanın haddi hesabı yok.bir yılı aşkın süredir kullanmıyorum,onsuz da hayat gayet güzel devam ediyor.
bu yıl aniden kendini hissettirendir.son 3-4 gündür havaya bakıyorum,güneşli.üzerime mont alıp almamakta tereddüt ediyorum lakin dışarı çıkınca iyiki almışım dedirtiyor bu hava.güneşe aldırmayın dostlar.
çocukken bir bilgisayarım olsun çok isterdim.defalarca rüyalarımda gördüm bilgisayarım olduğunu.lakin rüya bitip gerçekle yüzleştiğim an,benim için en büyük hayal kırıklığıydı.
1.dakika
gözler ovuşturulur,yataktan kalkılır. 2.dakika
tuvalete gidilir. 3.dakika
tuvalettesinizdir. 4.dakika
hala tuvalettesinizdir. 5.dakika
ve son parça düşer.*