insanı, insanlarla baş başa, göz göze hayatlarından kesitler dinliyormuş havasına sokan fransız yapımı belgesel. belgeseldeki insanlar dünyanın farklı yerlerinden, farklı ırklardan, farklı kültürlerden, farklı dilleri konuşan kişiler ve mutluluk, aşk, şiddet, yoksulluk, aile, cinsel tercihler, korku gibi birçok konuda kendi hayatlarından kısa hikayeler anlatıyorlar. bazıları umutlu, gülümseten konuşmalarken, bazıları ürperten, boğaz düğümleten konuşmalar. insan olmak hakkında kafanızda sayısız düşünce uyanıyor izlerken. yakalanacak güzel noktalar bulunduruyor içerisinde.
küvete terliksiz, çıplak ayakla basamamak.
yediğim şeyin içinde sevdiğim kısmı en sona saklamak.
çimen yeşili kıyafet giymemek, diğer yeşiller değil sadece bu. komik.
sürekli totem yapmak.
mesajlaşırken random gülüşleri okumak.
saymak. mesela görüş alanımda gece ışığı yanan evleri, arabaları, yolda giderken elektrik direklerini vb.
dışarıda tuvalete gitmemek. bazen hayat çok zor oluyor.
yumurta kabuğuna dokununca yana yakıla suya sabuna koşmak.
hırsızlıktır. öyle der uçurtma avcısında (bkz: khaled hosseini), en büyük günah olarak nitelendirerek.
"bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. karının elinden kocayı, çocuklarından da bir babayı almış olursun. yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. anlıyor musun?"
kesinlikle seçemediğim şarkıdır. ruh haline göre en güzel şarkısı oluverir dinlediğin neyse. pes ettiğinde fix you'dur, içinde bir şeyler kırıldığında x&y'dir, gökyüzüne bakıp gülümsediğinde yellow'dur, zamanı geri almak istediğinde the scientist'tir, midende kelebekler filan uçsun hissi istiyorsan a sky full of stars'tır, güzel bir dünya düşlemek istiyorsan don't panic'tir, hayallere daldığında we never change'tir. uzar gider bu liste benim için. evet tam bir coldplay manyağıyım.
smells like teen spirit (bkz: nirvana) hali muhteşem olan birlikteliktir. o 1000 kişi öyle bir hissediyor ki şarkıyı üff. izledikçe koşturarak dahil olma, bağıra bağıra şarkıyı söyleme ve zıplama isteği gelmektedir. insanın içi bir hoş oluyor sayın seyirciler.
demir ranza gıcırtısıdır.
bir sürü farklı insanla aynı odayı paylaşmaktır.
disiplindir.
saat 12'yi vurunca tüm ışıkların kapatılmasının ardından fısıltılarla devam eden sohbetlerdir.
akşam karnının çalan zilini susturmak için yemekhaneden yurda ekmek taşımaktır.
ekmeğe sürülen ev salçasının tüm yemekleri sollamasıdır.
çorba kazanına gözlüğünü düşüren aşçı Ahmet Abi'dir.
haftada bir gün olan sinema gününü iple çekmektir.
duşta sıra beklememek için okul çıkışı koşusudur.
bir türlü ısınmayan sudur.
üst dönem korkusudur.
tek göz demir dolaba eşyalarını sığdırmaktır.
geçmiş yılların rivayetlerini dinlemek, ufaktan tırsmaktır.
sürekli düzenli olmaktır.
toplamayı unuttuğun yatak için ilk dersten alınıp yurda gitmektir.
lojmandaki öğretmenlerinin pişirip getirdiği kektir.
aşıksan, karşı karşıya binalarda uyuyor olduğunu bilip sevinmektir.
oda arkadaşların duymasın diye yastığı ısırarak ağlamaktır.
yemekhane sırasıdır, pilava üzüm hoşafı akıtan tabldottur.
tüm lise arkadaşlarını yıllar sonra bile pijama terlik ikilisi ile hatırlayabilmektir.
14-15 yaşlarında evden ayrılmaktır.
ailenden çok arkadaşlarını görmektir.
halı hasretidir.
geceleri okulda etüt yapmaktır.
yemek ile etüt arasında sayısız turlanan okul yolu yokuşudur.
uyuyakalamamaktır.
paylaşmayı öğrenmektir, paylaşmaktır.
memleketine gidemeyen arkadaşa toplanan paraya cebinde ne varsa koymaktır.
olgunluk kazandıran süreçtir.
horlayan oda arkadaşlarıdır.
devletin verdiği 5-6 liralık harçlığı alır almaz çarşıda gidilen kokoreççidir.
valiz tıkırtısıdır.
yurt penceresinden ayı seyrederken kurulan hayallerdir.
üniversite için şehir dışına giderken korkusuz olmaktır.
bir hocamız şöyle derdi: "gelirken bir ağlarsınız, giderken bin."
mezun olduktan çok sonra bile hatırlanıp, hüzünlenen çokça da gülümsenen en güzel yıllardır.
dizilerin hasıdır. bu diziden sonra izlenen diziler hep "bir prison break değil" diye yorumlanır. yıllardır en sevdiğin dizi sorusuna şahsım adına tek cevaptır. bir de yıllar sonra tekrar izlemenin hazzı yok mu? Not: saçlarına aklar düşmüş ama hala aşığınım michael.