Ferritik ve martenzitik paslanmaz çelikler manyetiktir. Östenitik paslanmaz çelikler manyetik değildir. Soğuk şekil verilen östenitik paslanmaz çelikler bir miktar manyetik özellik kazanır. Burdan da anlaşılacak şey şudur; Eğer östenitik bir paslanmaz çelik mıknatıs tutuyor ise, soğuk şekillendirilmiş demektir.
--- Bize öteki dünyada vereceğin zevkler burada duyduğumuz zevklerse bunların sonsuzluğa benzer hiçbir yanları yok. Duyularımızın beşi de ağızlarına kadar hazla dolacak olsa ruhumuzun arzulayacağı umacağı bütün zevklere erse bu da hiçtir. Bir şey ki benimdir bendedir onda tanrısal bir taraf yoktur. Dünyadaki durumumuza hayatımıza bağlı şeylerin ötede bulunmaması gerekir. Ölümlü varlıklara özgü bütün zevkler ölümlüdür. Öteki dünyada akrabalarımızı çocuklarımızı dostlarımızı bulmak bizi sevindiriyorsa hala böyle bir mutluluğa bağlı kalıyorsak dünyadaki ölümlü hayatımız orada da devam ediyor demektir. Biz o yüksek ve tanrısal değerleri ne biçimde hayal edersek edelim layık oldukları biçimde hayal edemeyiz: Onları gereğince düşünebilmek için düşünülmez anlatılmaz anlaşılmaz ve bizim bayağı hayatımızın nimetlerine hiç benzemez kabul etmek gerekir. Aziz Paulus der ki: «Allahın kullarına hazırladığı mutluluğu ne insan gözü görebilir ne de insan yüreği duyabilir.» Eğer bu mutluluğu duyabilmemiz için (Platon senin söylediğin gibi) bizi arıtmalardan geçirip yeni bir biçime sokacaklarsa bu değişiklik o kadar büyük o kadar kökten olacaktır ki artık ortada bizden eser kalmayacaktır. ---
ayrıca ömer hayyam'ın "cennet-i ala" yı sorguladığı rubaileri de sorulmak istenenler arasında yer alır.
"Çocukluğun sınırları korkunç. Çocukluğun soğuk geceleri gibi. Sınırları, olanaksızlığı, görüntüleri, hareketsizliği, çocukluğun dar sınırları korkunç. Büyüklerin, kendilerinin yetişkin, çocukların çocuk olduğunu düşünmeleri korkunç. Çocukken insanın çocukluk sınırlarına taşmasına izin verilmiyor. Oysa çocukken de dünyayı aynı gözlerle gördüğümü, aynı gözlerle, aynı düşünceyle, duygular ve sezgilerle kavradığımı anlıyorum. Yılların geçmesi ancak bu sezgileri, duyguları, düşünceleri, dünyaya bakan gözlerin algılamalarını çoğalttı, üst üste yığdı, dayanılmaz bir çığ biçiminde büyüttü. Ama şimdi çocukluğun tutuk evinde değilim. Çocukluğun sürgününde değilim. " diyen güzel kadındır.
kendime benzetirim. 15 yaşından beri değişmediğimi söylediğimde arkadaşlarım gülüyorlardı. fakat tezer çözlü okuduktan sonra yalnız olmadığımı gördüm.
akla nazım'ı getirir. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur, dedirtir. siz de çabuk toparlanın hadi. müthiş bir hayat sizinle olacak.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan Bu kuşun kanadı neden beyaz değil? diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin… iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, Ama senin için şunu yaptım derken o, şunu yapmadın diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
Peki, o ne yaptı deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu…
Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. Acılara tutunarak yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki...
Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesini bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
güzellik oran orantı meselesidir. hikayelerde anlatılan "bi de benim gözümden gör" kısasıdır.
güzellik burunla kaşla gözle olacak iş değil, fiziksel olarak hiç ilginizi çekmeyen insanları da; tıfıl, alnı aşırı geniş burnu büyük insanları da aşık olunca, güzel buluyorsunuz.
" Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla -ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti."
metrobüs kurulduğu günden beri rezalettir malesef, insani şartlar altında hiçbir zaman yolculuk edemiyorduk, edemiyoruz.
akşamları kadıköy'den z.kuyuya biniyorum ve nispeten iş çıkış saatelerine denk gelmediğim için rahat rahat binebiliyorum. fakat işten çıktıktan sonra 1-2 saat oturup çay için diyemem. istanbul'da yaşıyorsanız biraz da katlanmak zorunda bırakılıyorsunuz.
öyle olsaydı yalnızca kadın voleybol izlerlerdi. erkek voleyboldan daha fazla keyif alanı tanıyorum.
şahsen; erkek voleybolunun daha kısa oyun süreleri olduğunu düşünüyorum bu yüzden hem kadın hem erkek voleybol maçı olsa kadın voleybolunu izlemeyi ben teklif ederdim.
ben de birçok kişi sezar'ın hakkı sezar'a diyorum, gerçekten ticarette başarılı olduklarını düşünüyorum. islam ekonomisini kalkındırmayı hedeflemişler midir bilmiyorum fakat, isteyerek ya da istemeyerek bu ekonomiyi destekliyorlar. türkiye ekonomisine de olumlu yansıyor bu durum.
karillas* saran kadıköy kızlarından olmamak adına yıllarca direndim, 3 lira fazla harcarım, uğraşmam ve etiket olmam diyordum. fakat elimizde sara sara gidiyoruz şimdi.
“iş insanı temizliyor, güzelleştiriyor, kendisi yapıyor, etrafıyla arasında bir yığın münasebet kuruyordu. Fakat iş aynı zamanda insanı zaptediyordu. Ne kadar abes ve mânasız olursa olsun bir işin mesuliyetini alan ve benimseyen adam, ister istemez onun dairesinden çıkmıyor, onun mahpusu oluyordu. insan kaderinin ve tarihin büyük sırrı burada idi.”
çalışmak, alanımla ilgili okumalar yapmak benim stresimi azaltıyor.
zaten 10 saat çalışan, 2 saat yol giden, 7 saat uyuyan bir insanın bir şeyleri uzun uzun düşünmeye pek vakti olmuyor.