içsel ilişkiler felsefesi olguları, hem ilişkide olduğu diğer olgular hem de olgunun bütün yapı ile ilişkisi çerçevesinde incelenmesidir.
evrende her olgu bir başkasıyla ilişki halindedir ve bu ilişki o olgunun ne olduğuna dair içseldir.
diyalektiğin dansı'nda yazar bertell ollmann bu konuyu çok iyi açıklar; diyalektik yöntemi kullanan diğer filozoflar her ne kadar içsel ilişkiler felsefesine açıktan bir eleştiri getirmemişlerse de bunu üzerinde ollman kadar durmamışlardır.
kadınlara, çocuklara tecavüz eden "allahü ekber !" diyerek bıçakla kılıçla çocukların boğazını kesip kalplerini yiyen kudurmuş islamcı şeriatçı köpeklerin sözlükteki uzantılarının pek sevindiği provakasyondur.
gabriel'in us albümündeki kısa ve ağır ve gayet net bir parçası...
From the pain come the dream
From the dream come the vision
From the vision come the people
From the people come the power
From this power come the change
vikings dizisinde boy göstermiş insan üstü yaratıktır.
bu kadının insan üstülüğünü baştan kabul etmeyenlerin aklını başından alabilecek denli tehlikelidir.
peter gabriel'in "security" albümündeki parçalardan biridir.
The time I like is the rush hour, cos I like the rush
The pushing of the people - I like it all so much
Such a mass of motion - do not know where it goes
I move with the movement and ... I have the touch
I'm waiting for ignition, I'm looking for a spark
Any chance collision and I light up in the dark
There you stand before me, all that fur and all that hair
Oh, do I dare ... I have the touch
Wanting contact
I'm wanting contact
I'm wanting contact with you
Shake those hands, shake those hands
Give me the thing I understand
Shake those hands, shake those hands
Shake those hands, shake those hands
Any social occasion, it's hello, how do you do
All those introductions, I never miss my cue
So before a question, so before a doubt
My hand moves out and ... I have the touch
Wanting contact
I'm wanting contact
I'm wanting contact with you
Shake those hands, shake those hands
Give me the thing I understand
Shake those hands, shake those hands
Pull my chin, stroke my hair, scratch my nose, hug my knees
Try drink, food, cigarette, tension will not ease
I tap my fingers, fold my arms, breathe in deep, cross my legs
Shrug my shoulders, stretch my back - but nothing seems
to please
I need contact
I need contact
Nothing seems to please
I need contact
hiç bir insanoğlunun tırmanamadığı himalayalarda annapurna'ya bağlı görkemli bir zirvedir. Nepal sınırları içindedir ve himalaya insanları için çok kutsaldır, buyüzden de zirveye tırmanılması yasaktır.
cennet pokhara'da göl kıyısında otururken görkemi ve güzelliğiyle sizi büyüleyen bu olağanüstü varlığı ve himalayaları izlemek zaten yeterlidir, çıkılmasının yasaklanması kesinlikle yerinde ve doğru bir karardır.
doğru olabilecek bir önerme ancak bu konuda övünecek birileri varsa onlar da halen ortasyada yaşayan türklerdir çünkü yapılan dna analizlerinden bugün türkiye'de yaşayıp kendilerine "türk" diyenlerin ancak 1/3 ü ortasyadan gelen türklerin dna yapılarını taşıdıkları görülmektedir. yani çoğumuzun atası türkler buraya geldiğinde de burada yaşamaktaydı ve 200 yıl sürdü türklerin anadolu'ya yerleşip burada yaşayan insanları asimile etme süreci...
bilim bize bugünkü bulgularla insanın atalarının afrika'dan çıktığını göstermektedir ve saf bir ırk yoktur. diğer yandan sami dinleri de insanlığı ortak bir adem-havva'ya dayandırmaktadır yani her ne hikmetse bolca duyduğumuz ırkçı söylemlerin ne bilimsel ne de inanç (bu topaklarda ki bugünkü islam, hıristiyanlık ve musavilik) bazında hiç bir geçerliliği yokken insanların hala bu şekilde düşünmesi, kendi bireysel başarılarından ziyade geçmişte yaşamış insanların başarılarından medet umması büyük zavallılıktır.
her şey bir yana sözlükte bolca gördüğümüz türk-kürt ırkçılarının şunu düşünmesi daha yerindedir bence : ben ait olduğum ve tutkuyla bağlı olduğum ırkımı yüseltmek için ne yaptım ? ne yapıyorum ve ne yapmam gerekiyor ?
ateşli türk ve kürt ergen kardeşlerim :
bilimde, sanatta, sporda ve toplumsal ahlakta ait olduğun ırka ne kattın ? elin çükünde ona buna hönkürerek türklüğü ya da kürtlüğü yükselttiğini sanıyorsan aldanıyorsun, yükselen sadece şişirilmiş içi boş egondur ve o çok büyük sandığın gururun da güzel bir kızın sana "merhaba" diyerek göz kırpmasına bakar, tıpış tıpış yürürsün peşinden ve o çok yüksek dna yapın da gururun da yerlerdedir artık.
edit. başlık bana ait değildir. bundan önce yazılan şovenist entryler nasıl olduysa buharlaşmışlar. işbu yüzden konunun açılmasıyla uzak yakın hiç bir alakam yoktur.
avusturya' da bir adamın ölümüdür. olayın detayı aşağıdadır :
--spoiler--
avusturya'da mahsur kaldığı asansörden, ettiği duaların kabul edilmesiyle kurtulduğuna inanan bir Katolik, Tanrı'ya şükretmek için gittiği kilisede mihrap taşının üzerine düşmesiyle öldü. Polisin verdiği bilgiye göre, asansörde mahsur kalan ve kendisini buradan kurtarması için Tanrı'ya yakaran Gunther Link (45), kurtulur kurtulmaz kiliseye koştu.
Dini bütün bir insan olan Link, kilisede, kendisini kurtardığı için Tanrı'ya şükretmek istiyordu, ancak Viyana'daki Weinhaus kilisesindeki antik mihrap taşının altında kalarak oracıkta hayata veda etti. Polis sözcüsü, "Taş mihrabı taşıyan sütunlardan birine sarıldığını ve mihrabın bu yüzden üzerine düştüğünü tahmin ediyoruz. Sütunda parmak izlerini bulduk. Olayı soruşturuyoruz" dedi.
--spoiler--
polis mahallemizin bile güvencesi olamıyorken rejimin nasıl güvencesi olacakmış diye düşündüren tayyip iddasıdır ki zaten iddialaşmayı pek bir sever kendisi.
gabriel garcia marquez in oğlu rodrigo' nun yönetmenliğini yaptığı harika tertemiz bir filmdir konusu kısaca şöyledir :
Hayatlarındaki boşlukları kapatmak için arayışlar içerisinde kadınların hikayeleri. ilişkilerindeki hayal kırıklıkları umutları ve heyecanlarıyla her ne kadar birbirlerinden uzak hayatlar yaşasalar da çok ilginç tesadüflerle birbirleriyle karşılaşmaktadırlar ve birbirlerinden apayrı hayatlarını izleyici ayrı ayrı izlemektedir.
özellikle bir sahnesi çok vurucudur : bankada müdür olan 30 lu yaşlarında bir kadın birlikte yaşadığı sevgilisinden hamiledir ve sevgilisiyle kürtaj olması gerektiğine karar verirler. kadın o bunalımlı günlerinde bir ara dışarıya çıakr arabasında sigara içerken yanına yaşlı bir kadın gelir. yaşlı kadın çöpleri karıştıran tipik yoksul evsizlerdendir ve müdür olan kadından sigara ister. birlikte sigara içerken konuşurlar ve müdür olan kadının aşağılayıcı bakışları altında çöpçü kadın bir kahkaha atar ve "bir sokak köpeği kadar yalnızsn" der ve çeker gider..
üç büyük sanatçının bir araya gelip yaptıkları tek albümdür. muhteşemdir. trisan o kadar iyidir ki her biri kendi alanında çok iyi olan bu sanatçılardan yine birlikte başka bir albüm beklemeye yüzüm olmamıştır. trisan' daki snatçılar :
klavyede Pol Brennan, perküsyonda joji hiroata ve flutte guo yue.
evreni algılamada ve açıklamada akıldışı yaklaşımdır. bu olay patolojik bir nedene dayandığı gibi gayet sağlıklı zihin yapısına sahip bireylerde bir kolaycılık olarak da gerçekleşebilmektedir.
toplumumuzdaki bekarete verilen önem belli bir noktada histeriye dönüşür ve sözlüğümüzde de bunun yansımasını sık sık görülmesi olayıdır. bekareti önemseyenler ile önemsemeyenler ha bire birbirlerini taşlar durur. ilginçtir ki aslında her iki taraf da önemsemektedir bu konuyu. önemseyenlerin çoğunluğu (erkek) fırsatını bulsa bakire bir kızı anında yatağa atmak için can atmaktadır, önemsemeyenlerin çoğunluğu da içten içe bakirelerden neyim eksik ki derdindedir.
sözlükte homofobinin yüzlerce yansımasından biridir. homoseksüellerden o derece korkarlar ki allah' ı bile bu korkularında kullanırlar. oysa kuran-kerim de ne yazar konuyla ilgili " takva yalnızca allah ile kul arasındadır"
malum nedenlerle ülkemizde kendisini allah yerine koyup bol bol fetva verenler mevcuttur ve sözlüğümüz de bundan iyice nasibini almıştır.
