bak şimdi biraz düşün sevdiğin erkek sana karşı bir çekim hissediyor olsaydı cevap "evet" olup şu an çıkıyor olurdunuz, sakın dostlarının gazıyla " bu erkek benden hoşlanıyor, ama bir türlü olmuyor " düşüncesine kapılma. eğer her seferde teklifi yenilerseniz o çocuğun sana cevabı yine aynı olacaktır, üstelik ettiğiniz her tekrardan sonra kafasında hayır kelimesi daha da kalınlaşacak ve seninle görüşmek bile istemeyecektir.
Israrın bir baska türü de kıza yalvarmaktır. “ beni dinle ben seni çok çok çok seviyorum, senin için ölebilirim bile, seni sen yokken bile fazlasıyla sevdim, ama sen bunu anlamıyorsun.” malesef yalvarmak senin o erkeğe karşı ufak bir ihtimal, azcık şansın varsa bunu yok etmek için yegane yoldur. Bak şimdi anlatayım. yalvardığın zaman kendini bi bok sanar sonuçta sen bir kızsın egonu, gururunu, "kendi"ni bir kenara koyup "o"na gidene kadar verdiğin savaşı belki hayatında hiç yaşamadın. Belki de o erkek içinde kimse o kadar savaşmadı. Bu sevgiyi kaldıramıycak kişiye yalvardığını düşün bu senin onun gözünde düşmene neden olur.
bir erkeği hayatının merkezine koyman, onu hayatındaki en değerli şey yapman demektir. bunda elbet bir sakınca yok. sorun ona aşırı değer yüklemenden kaynaklanıyor. özellikle bu erkeği henüz iyi tanımıyorsan, (şimdi bana tanıyorum deme bir erkeği gerçekte tanısan onu hayatının merkezine koymaman gerektiğini bilirsin). Zaten ona aşırı derecede değer vermen yapabileceğin en büyük yanlışlardan biri. neden mi? çünkü iyi tanımadığın birine aşırı değer verdiğinde, bu hem onu gözünde mükemmelleştirmene ve onun eksik taraflarını görememene, hem de onun yanındayken aşırı panik ve hata yapmaktan korkar bir halde olmana neden olur. ne yazık ki insanoğlu elde edemediğini ister ve sen o erkeği aşırı istediğinde onun için çok kolay elde edilebilir biri olursun. böyle olduğunda sana karşı bir çekim hissetmesi neredeyse imkansızdır. eskiler boşu boşuna “kaçan kovalanır” dememişler.
Durumunuzu daha iyi anlayıp, güzel bir tahlil yapmak için bir mesj kadar uzağınızdayım.
Sevilen kişiye belli sebeplerden dolayı(başkasını sevmesi, karşılık vermemesi, daha önce birçok kez reddetmesi veya bu büyük çümlelerin onun için bir anlam ifade etmemesi.) söylenemeyen, ama söylenmek istenen şeyler.
Gözlerin böyle bir hüznünün içerisinde miydi bilmiyorum. bundan 4 ay önce seni ilk defa gerçekten gördüğüm an. belki de değildi. o muhteşem hafızam, bunu hatırlamıyor. ama tam o andan sonra seninle ilgili olan her şeyi hatırlıyor. bu acı bir şey. her şeyi hatırlamak sonrasında insanın büyük acılar çekmesine neden oluyor. sıkıntılı bir durum aslen.
evet şuan belkide hayatımdan sen gittin. hemde Hiç gelmeden gittin. yoksun. yutmaya, kabullenmeye çalıştığım şey öfkem değil. öfkeli değilim ki sana karşı. kaybedilmişi oynamak benim rolümse, bunu rahatlıkla oynayabilirim. öfke, kin, nefret etmek vs. bunlar benim beynimden geçen şeyler hiç olmadı ki. bu tarz durumlarda beynimden geçen tek his, kırgınlık olur. kırılmadım mı? işte bunun cevabı çok net. fazlasıyla. hiç olmadığım kadar.
eh, tabi ki böyle olmasını istemezdim. bunun böyle olmaması gerekirdi. masallardaki gibi bir son beklemek hayalcilik olurdu. kendi ütopik ülkemin kraliçesi yaptığım sen ile nasıl bir son yaşayabilirdim ki? hiç başlamadan biten bir sonla ilgili. hayır yani ne bekliyordum? buydu işte olabilecek en normal son. yine de derim ama, hep de diyeceğim sanırım, bunun böyle olmaması gerekirdi.
ha evet bir daha kendimi açmayacağım. Sana kendimi hiç açamadım ki zaten açamadan reddedilmiştim senin karşında. ama olsun son dört aydır her gün yatağıma yattığım an söylediğim bir gerçel bu sana bir daha kendimi açmayacağım. sonuç ne mi? gerçekten başarabildiğimde, muhteşem bir ben. az biraz taviz verdiğimde yıkık dökük, birileri sayesinde enkaz altından çıkmayı bekleyen bir ben. hangisi iyi ki? yine de diyeyim tekrardan
Sana birdaha kendimi açmayacağım.
Size birşey söyliyim mi sevgili yazarlar?
onun için hiçbir şey fark etmiyordu gerçekten. bundan kaç ay öncesinde de aynıydı durum dün yine aynıydı bugün yine aynı. yarın yine aynı olacak. ne değişecek? hiçbir şey. bunu yazmış olmam yahut onun bunu benim yazdığımı bilmeden okuması ne değiştirecek? hiçbir şey. beni mi değiştirecek yani bu yazdıklarım? ya da durumu mu? hayır. o halde neden yazıyorum? bu sorunun bir cevabı yok işte. tıpkı aşkın, onun gözlerinin içerisinde gelip beni yakalamasının nasıl olabildiğinin bir cevabı olmadığı gibi. bir şey denmesi, cevaplanması imkansız olan bir soru yani. tıpkı bir şeylerin değişmeyeceği gerçeği gibi.
en can alıcı nokta is ne biliyormusun. Sana şuan çok fazla ihtiyacım olsa da aslında sana ihtiyacım yok. seni sevebilmek için neden sana ihtiyacım olsun ki? sen ilk zamanlarda da yoktun. Hiç olmadın. şu an yine yoksun. sana ihtiyacım yok sana aşık kalabilmek için. belli bir süreden sonra sana aşık olmayacağım zaten. sana olan aşka duyduğum saygı ele geçirecek beni. yavaş yavaş olan şey.
sana ihtiyacım yok benim. bana bir karşılığı fazla gören bir insana nasıl ihtiyacım olsun? tamamen içimden geldiği gibi davrandığım için mi suçluyum ben? O olmadığım için mi karşında kaybetmiş bir insanım? varsın öyle olsun ya. ben bu durumda kaybetmiş olmaya takılmam ki. hayır yani, boş işlerle uğraşmışım gibi de gelmiyor. kalbimi açmak. sayfalara açmak sunmak. sadece içinden geldiği için bir şeyler yapmak, suçsa. evet. çokça suçluyum. Böyle bir sevgiye karşılığın bir şansık bu kadar da zor olmaması gerekirdi. dediğim gibi, sana ihtiyacım yok seni sevebilmek için. ki zaten, şu anki sana aşık değilim ben. aşık olduğum insan, geride kaldı. belki de ilk gördüğüm anda kaldı. o saflık, o sesini dahi duymamanın yaratmış olduğu efsanelikte, ulaşılamamazlıkta. şu anki umarsızlıkta değil. şu anki duruma nasıl aşık olayım? ruhsuz değilim ki ben. uzatmamak gerek aslında.
rol yapmayı öğreneceğim diyorum her seferinde, aslında pek güzel becerebiliyorum bu işi. şu rolümün kaybetmiş insanı oynamak olduğu dünyada, yapabildiğim en iyi şey bu işte sanırım. bir de böyle uzun uzun yazmak var ama bazen değersiz olabiliyor kimileri için. değersiz değil de, bir şey ifade etmeyen, kelime toplulukları.
hayalim kalmadı artık. en azından senin gözlerinin içerisinde gelen aşkla ilgili. şu son dört ay içerisinde kurduğum bütün hayalleri bu sayfalara verdim ben. Sayfalara aktardım. tükendim mi? bu konuda evet. aslında başka konularda da evet. yapılabilecek bir şey var mı? yok.
Okunulan kitaplarda göze çarpan şansız kitap karakterleridir.
(bkz: fareler ve insanlar) - (bkz: lennie) dir bence sağlam bir zekanın kontrolünde olmayan olağnüstü güçün, hiçbir işe yaramadığını simgeler. O olağnüstü güce yazık olmuştur.
Tek dostu, tek güvendiği insan tarafından öldürülmeside cabasıdır.
(bkz: dönüşüm) - (bkz: gregor samsa) da olabilir. Uyandığında böceğe dönüşmek nedir amk. Tabi o karakterde ailesi tarafından ölüme terk ediliyor.