1 nisan itibariyle, kukla mahlaslı yazarımızın nick altında başlamış, bazı parklarda gizli kaçamaklarla devam ettiği duyumlanmış aşktır. aşkın her türlüsünü severim. ama en çok, pamuk helva aşkından hoşlanıyorum açıkçası. haydi rastgele gençler.
nick altında herhangi bir entry'e yönlendirilen bkz'nin içinde ki entry'nin silindiğinin sinyalini verir. hüzün verir. boğazına düğüm oturur, dudağın titrer, susarsın...
hani tıklıyorsun böyle, 0 hebelehübele no'lu entry sözlükte yok! uyarısı veriyor ya, gözyaşlarıma engel olamıyorum şerefsizim.
seyiluk adlı yazara belgelerle cevap veren yazarın gidiği yazar nick altıdır.
belge dedin veremedin, ama ben yaş tahtaya basmam dostum! işte sana paylaşmaktan korktuğun feyk kanıtı! az delikanlı ol! https://galeri.uludagsozluk.com/r/416776/+
arkamdan konuşmuş yazardır, benim için bitmiştir. bana fatihintakendisiyim demişti, müslüm çıktı. fatihintakendisi de mahmud çıktı. ben kendisine dava açacağım ama elimde caps yok yazarı. elinde caps olan varsa allah rızası için versin lan.
gey değil lezbiyen yazardır. üstelik saçları siyah kaşları sarı bir acayip birşeydir. ben kendisinden iğreniyorum açıkçası. ayrıca kendisinin bertuğ cemil olduğundan şüpheleniyorum.
hakkında atılan iftiralara, yapacağı ser veririm sır vermem zirvesinde cevap verecek olan yazar. sex lahmacun and rockn roll iddia edildiği gibi kankam değil, tek gecelik ilişkimdir. başka da birşey söyleyip terbiyemi bozmak istemiyorum yazarıdır.
(#19181485)önce bunu, sonra bunu(#19181479) ayrı ayrı feyk hesaplarından yazmış yazar. ayrıca bu(#19181493) ve bunu da(#19181502) diğer hesaplarından yazmış olduğunu düşünüyorum. elimde kanıt var. yok değil.
kafasına göre açılıştır. satranç biliyorum diyen satranç oyuncularının bir çoğu hamlelerin isimlerini bile bilmez, oynar öyle. piyonları yesinler canım ne olacak diye açar hatta. en çok tercih edilen açılışımız, ya allah açılışıdır.
köpeklerin, yıldızların ve horozşekerlerinin eşliğinde içtik dublelerimizi... şerefe!dedik, şerefi kalmamış orospu dünyanın şerefsizliğine... her günün yeniden tekerrür edeceğini bilerek, ancak isteyerek sürdürdük bilmezden gelmelerimizi. sevdik. sevmez mi hiç insan? biz insan olmayanı da sevdik be dostum. sevdik olduğumuzla, yalın halimizle... sen bu sensizliğin içerisinden çıkıp, senli bir sensizlik seli yaratansın. varlığı, yokluğu olmadan anlaşılmayansın. sır'sın, giz'sin, duvardaki çivi deliğisin, tezekteki proteinsin belki... gizlisin dostum, gizliden buldum seni. bir çakıl taşının kırılmış kısmında, bir horozşekerinin yediğim değil, yemediğim renginde buldum. heyecanlı renk cümbüşüsün ve anı yüklü bir bulut. söylesene taş mı, bulut mu bu? buluta da, taşa da; lades.
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur... Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar... Rakıdan anlayanların, antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunu anlatması gerekir...
icmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favori zeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolün genzinize doğru gelmesini engeller...
Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. ideal karışım bozulmuş olur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoşgeldiniz vs. Falan diye... Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır... Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir...
Rakı şalgam suyuyla içilmez!...
Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için...
Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez...
Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...
Bağıra çağıra, böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...
önce kendine gel, sonra meyhaneye
kalender ol da gir kalenderhaneye
bu yol kendini yenmişlerin yoludur
çiğsen başka bir yere git eğlenmeye
Rakı bardağı boş beklemez... Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır...
Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsa bile...
Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...
Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir, bunu farkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...
Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetik hatunlar olsa dahi) olmaz...
Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği, hususi nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi, akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...
Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir...
Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir... Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...
Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir, aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır, yanlıştır...
En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niye hep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir... Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dost olur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir...
Şişede durduğu gibi durmaz ki kâfir / Tutar insana yaşamayı sevdirir.
Yarasın
Bu meret öyle bir merettir ki,
Acıyla içilir, tatlıyla içilir,
Neşeyle içilir, ağlayarak içilir,
Kavunla içilir, peynirle içilir ....
Ikisi beraber çok güzel içilir,
Yemekle içilir, mezeyle içilir,
Suyla içilir, susuz içilir,
Sodayla içilir, şalgamla içilir...
Yazarların yazarları ayakta s.kmeye çalıştığı yerdir. Şimdi nasıl oluyor anlatayım; efendim, azılı düşman geyiği yapan iki üç yazar bulunur, bunlardan biri diğerinin hesabının altına sevgi pıtırcığı bir entry döşer. Tabi bu hanım kızımızın bu entry döşediği elemanla, kafa iznine çıkmadan evvel boğaz boğaza girdiği, bazı sözlük bağımlısì ben gibi ipnelerin gözünden kaçmaz. Bu hanım kızımızın entryine cevaben mahallenin atarlı delikanlısı"biz sipariş üzerine nick altı istemeyiz" der. Durum öyle midir? Değildir tabii ki. Durum popülarite'nin maksimum fayda sağlaması amacıdır. Şimdi durum şöyle olur, bu abla yine kafa iznine çıkar, bir izmarit te buna güler. 3 adet nur topu gibi eksisi olur. Mahallenin delikanlısı da gelir hemen tespitini yapar düşman sahalara ve 3 adet nur topu gibi artısı olur. Vay amk dersiniz siz de, adam var ya, felaket birşey... Felaket olan, bunların hepsinin rant amaçlı sikko planlar olmasıdır. Nitekim izinli olduğu sürede yazar olmuş yeni bir elemanın nick altına çok sevdiğim ve özlediğim yazar beyanatìnda bulunurmu insan? Yok. Neyse efendim uludağ sözlük böyle birbirini sıvazlayan yazarlarla kakılıdır. Siz de farkedip, ne eziksiniz amk dersiniz. Güzeldur sözluk, bir nevi, pembe dizi.
harika yazar, müthiş yazar, 3 ay izinli olup yine bizlere dönmüş yazar, sözlüğün olmazsa olmazı yazar, bu yazara ihtiyacımız var, bir daha gitmesin yazarı... derken yine izinli olmuş yazar. neyse şimdi karması 1152'de, hiç yazmasa dahi sürekli istikrarlı çizgisinde ilereyip karmasını arttıran yazar, kafa izni bitişinde karması 1600'larda olacak olan yazar. *
(bkz: dön bebeğim)