+bu ne lan! yok muydu başka kimse
- yok abi, elimizde bu vardı.
+ama bu geri zekalı gibi duruyor sanki
-fazla dikkatli bakmayınca belli olmuyor abi
+neyse, çaktırmayın... gülün gülün...
bu tipler halk arasında "egzozuslar" diye tabir edilen tiplerdir. genelde iq'ları ayakkabı numaraları ile eşdeğerdir. ergenliğe yeni girmiş kızlar tarafından daha çok tercih edilirler. ucuza buldukları ya da bazen hırsızlıktan kotardıkları kuş serisi olarak bilinen kısmen yerli otomobilleri modifiye ederek, gittikleri her yerde ve özellikle trafikte bolca küfre maruz kalan bu son derece ilginç tipler, yine kendisi gibi olan beyinsizlerle birlikte koloni halinde yaşamayı tercih ederler. gaza basarak kız tavlama yetenekleri üst düzey olduğundan ve bunlara ilgi duyan yüzde 99'u embessil sınıfına dahil edilen ergen liseli kızlar piyasada bolca görüldüğünden her mevsim çiftleşebilirler. en yoğun bulundukları yaşam alanları kız meslek liseleri civarı, araba aksesuarı satıcıları ve sanayi çevreleridir. her ne kadar ergen polat alemdar kıvamında olsalar da baba sözüne itibar etmediklerinden bolca dayak yerler. yaşam süreleri kafataslarının içinde beyin olduğunu farketmelerine göre farklılık gösterebilir. kuş serisi otomobiller piyasada olduğu sürece nesillerinin devam edeceği tahmin edilen bu tipler aynı zamanda okuma-yazma oranı son derece düşük tiplerdir. yine yapılan araştırmalara göre öğretmenleri tarafından "oğlum senden bi bok olmaz, babana söyle seni sanayiye versin" sözüne en çok maruz kalanlar da bu tiplerdir.
Hayallerim var.Güzel hayallerim var. Her yaşa hitap eden hayallerim var. Gelin abiler ablalar. Akşam pazarı burda.
+Hey hayalci baksana!
-Buyur abi!.
+Kaç lira hayaller?
-Bak abi bu hayalim araba alma hayali. 100 liraya satarım sana. Bak şurdaki hayalim çok güzel bir ev sahibi olma hayali. 200 lira. Şu hayalim de zengin olma hayali. Biraz pahalı o hayal. 500 lira ama istersen 450 liraya veririm sana.
+daha başka ne tür hayallerin var.
-Her çeşit hayalim var abi. Hangisinden istersen. Bak bu hayalim hayırlı evlatlara sahip olup sağlıklı bir hayat yaşama hayali.
+O ne kadar?
-50 lira Abi
+Neden o kadar ucuz?
-Pek kimse almıyor abi. Elimde kaldı. Ucuza satıyorum bu yüzden. Eee bilirsin arz-talep meselesi. Az rağbet gören hayal de ucuz oluyo haliyle.
Bak ordakide sevdiğine kavuşma hayali. Akşam pazarı 300 lira olur sana.
+Daha ucuz bişeyler yok mu?
-Var abi. Şu hayalimde 30 lira. Kimseye zararı olmayan iyi bir insan olma hayali. Hemen yanındaki hayalim de 25 lira. Emekli maaşıyla ev alma hayali. Gerçi o daha çok orta yaşa hitap ediyor. Sen daha gençsin maşaallah. Sana olmaz o hayal.
+Şurdaki ne kadar?
O bayanlar için. Zengin bir koca bulma hayali. En pahalı hayallerimden o. Tam 1000 lira o hayal.
Çocuğun varsa bu da bisiklet alma hayali. 15 lira.
Ama daha ucuz bişey istiyorsan tam sana göre bi hayalim var. Nerdeydi o? işte burda. Bu hayal inanmayacaksın ama 1 lira abi.
-Ne hayali o?
- mütevazi ve mutlu bir yaşam sürme hayali. Bu hayali almayı pek kimse düşünmez ama alanlar başka hayal almak zorunda kalmıyorlar hiç.
sizi bilmem ama benim için mutluluk o an içinden geleni yapabilmektir. şu ne der, bu ne der, öteki, beriki ne der takmamaktır. mutluluk kendin olmaktır, kendi rolünü oynamaktır. yeri geldiğinde ana-avrat sövüp saymaktır. mutluluk burun karıştırmaktır. valla bak ayak parmaklarının arasındaki kiri sıyırmaktır. yemek yerken ağzını şapırdatmak, içerken çayı höpürdetmektir. mutluluk kuru fasulyeye ekmeğini banmaktır. tespih sallamak, argo konuşmak, yolda yürürken şarkı mırıldanmaktır. asansöre binince bütün katlara basmaktır. mutluluk siktir etmektir lan. arkadaşın ensesine şaplak atmaktır.
sizi bilmem ama benim için güneşin her doğuşunda, suyun her şırıltısında, yağmurun her yağışında, insanın ilk yürüyüşünde, sevgilinin her gülüşünde, sevgilinin her gelişinde, annemi her görüşümde, köyüme her gidişimde, her acı biber yiyişimde, her köpüklü ayran içişimde, her selam verişimde ve her adım atışımda ve her ıslık çalışımda ve her nefes alışımda ve her sabaha uyanışımda mutluluk vardır. mutlu olun lan. siktir edin ve mutlu olun.
Dört yanlışın götürdüğü doğruyu arıyorum; masumiyetin resmini çekmek için. Bir doğruyu götüren dört yanlışı arıyorum; zulmün başını ezmek için. Yanlışları cehaletin şatosunda, doğruyu bilgeliğin tek göz evinde buldum.
Bu tipler anlık gaza gelen tiplerdir. Genelde havalarının tavan yapacağı ortamlarda bu kararı verirler. Ama hemen sonrasında kendi kendine "ne bok yedim lan ben" ya gerçekten alırlarsa, işte o zaman sıçtık diye dövünüp dururlar. Lakin iş işten geçmiştir. Zihinlerini sürekli kemirmeye başlayan göt korkusu bu yavşakları her an tedirgin edecektir. Maazallah arkadaşları, "ulan oğlum kabul edilmiş başvurun" türünden şaka yaparlarsa muhtemelen altlarına kaçıracakları pislik bir ay yıkansa temizlenemeyecektir. Fakat böyle bişey olmayacaktır ve bunların havası yanlarına kar kalacaktır. Götleri ortamlarda irtifa kazanacaktır. Parmakla gösterileceklerdir.
Edit: başlığa dikkat edin, lafım kolpacılara. Samimi olanlara diyeceğimiz yok tabiki...
1-hiç olmayanın da bile bi tutam ırkçılık
2-bıyık+tesbih+takım elbise kombinasyonu (özellikle yeni yetmelerde)
3-kabadayı dizi ve film karakterlerine özenti (bi çoğunun favorisi kurtlar vadisi karakterleri tabiki)
En az bi 5-10 tane daha sayardım ama eleman üç şey demiş. Format dışına taşmayalım..
Her aktörün çok yakıştığı roller vardır. Mesela: matt damon'ın geçmişi olmayan adam, medusa darbesi ve son ultimatom üçlemesindeki jason bourne rolüyle uyumu bana göre enfes. Hakeza marlon brando'nun baba rolündeki performansı ve şener şenin eşkıya, kabadayı ve gönül yarasındaki performansları on numara...
aşk yapılmaz. aşk duyulur, hissedilir, hemde vücuttaki bütün hücrelerin müşterek taarruzuyla. aşk gibi yüce bir duyguyu tek gecelik ilişkilerle bir tutmak divaneliktir. aşka en büyük saygısızlıktır, bre kendini bilmez, haddini bilmez densizler...tiz bunu söyleyen akim kılına!!! tenasül aleti de dübürüne duhul edileee!...
Üniversite de aşık olduğum kızı her gün görebilmek uğruna devamsızlık nedir bilmezdim. onu gördüğüm de adana kebabından sonra semaver de kaynatılan çayı içiyormuş gibi haz duyardım. sadece o vardı benim için. ama reddedilme korkusuyla bi türlü açılamadıydım kıza. ve hala bilmiyor o zamanlar ona deliler gibi aşık olduğumu. izini bir bulabilsem ulan diycem neler çektirdin bana.. tam üç sene boyunca ben sana aşıktım sen de sürekli, pusu kurup içimdeki öfkeyle dayak manyağı yapmayı planladığım tıbbiye talebesine. ne diye dövecektim ki. sonuçta onun bi suçu yoktu. ama dövecektim ve sen benim onu dövdüğümü öğrenince seni ne kadar çok sevdiğimi anlayacaktın. saçmalık biliyorum. aşk işte. tek yaptığı girdiği vücudu delirtip büyük oranda hasara maruz bırakmak değil mi zaten. bana bir bakışın, bir tebessümün en az üç aylık yakıt demekti benim için. yalnış bişey yapmaktan korktuğum için hep geri planda kaldım ve hep bir kenarda susmayı tercih ettim. ne olurdu sanki seni sevdiğimi anlayıp azıcık sevseydin beni. belki o zaman kendime olan özgüvenim artardı. mesela bir spor dalıyla uğraşıp ilerde olimpiyatlarda ülkemi temsil edebilirdim. yahut siyasete atılıp memleketim için, yolsuzluklara hiç bulaşabilmeden özveriyle çalışabilirdim. ya da ne bileyim çocuk istiamarcılarının korkulu rüyası olup çocuklar için savaşabilirdim. mesela kız çocuklarını okula gönderin kampanyasında aktif olarak rol alabilirdim. iyi biri olurdum. küfür etmezsdim yerli yersiz. insanlara yardım ederdim. herkesi sever insanlardan bu denli nefret etmezdim belki de. belki de televizyonda insanlığa faydasının olduğu tartışılamayacak bir programın hazırlayıcısı ve sunucusu olabilirdim. senin için tekrar öss ye girip tıp okuyabilirdim. istersen hukuk da okurdum. hem hafta sonları istediğin yere de giderdik. seninle alışverişe bile çıkardım. vallaha bak yapardım. hepsi bir yana en çok seni severdim, seni en çok ben severdim.
belki de bu yazıyı okursun. eğer okursan ve adının baş harfleri fgs idiyse o zaman bil ki muhtemelen o sensin.
yaklaşık sekiz senedir bu sporla haşır neşir durumdayım. abartılmadan yapılırsa nice artılarının olduğunu şahsen deneyimlediğim bir spor dalı. spor salonuna girdiğim anda kendimi inanılmaz derecede iyi hissetmeye başlarım her zaman. ve kesinlikle bu sekiz sene zarfında aminoasitmiş, protein tozuymuş, şuymuş, buymuş aldığım bi takviye besin yok. bu sporu eleştirenler gözlemlediğim kadarıyla g.tü göbeği büyümüş ve vücudunun büyümesiyle de aklı vücudunu yönetmeye yetmeyen, bedeninin büyük bir kısmı kılların istilasına uğramış bu sporu yapmaktan aciz ve bunun sonucunda organları arasında büyük bir kaosun baş gösterdiği tembellikten kokuşmuş yaratıklardan öte kimse değil. ulan oğlum bu spor dalı bütün kasları çalıştıran ve saymakla bitmeyen artıları bilimsel otoriteler tarafından kanıtlanmış mükemmel bi spor dalı. varlığı henüz kanıtlanmayan beyninizle neyin derdinseniz anlamış değilim. evet denildiği gibi salonda öküz gibi böğüren, hayvan gibi anıran ya da ne bileyim iki gün spora gelip üçüncü günü rambo atletiyle tüm gün aynanın karşısında poz veren bebeler yok değil. bunlara da ben bu işin mizahı diye bakıyorum.
yani diyeceğim o ki imkanınız varsa bu sporu mutlaka deneyin. * )
"vücudu 1 gramlık parçalara ayrılmadan evvel organı kesilip dübürüne sokulduktan sonra en az 10 sene boyunca hergün eşek idrarı içirilmek suretiyle ibreti alem için gözleri yuvalarından çıkarılıp at pisliği ile beslenerek gebermeye ramak kala tekrar aynı işikencelere devam etmek için inek pisliğindeki bir kaç buğday tanesi yedirilip beslenmesi gereken sikik" diye tanımlanabilir.
Bu aralar yarenlik ediyor bana yalnızlık.
Herkes işe, ben evde pür neşe
Ara sıra gidiyorum çişe
Şaştım kaldım bu işe,
Ne diyelim, darısı dosta eşe.
(Benden iyi Garip şiir akımı temsilcisi olur herhalde. Kafiye yok, ölçü yok, ahenk yok, yok oğlu yok.)
Ana babanızın rızasını alıp nikahı kıyın. Sonra ne bok yerseniz yiyin. karnınız şişik vaziyette ortada kalıp o bebelere daha doğmadan hayatı zindan etmeyin. O boku yiyosunuz, sonra klozet deliklerinden çöp konteynırlarından topluyolar o günahsız bebeleri.