figen genç'ten dinlemeye doyamadığımız nazende sevgilim adlı eşsiz eseri söylemeye yeltenmiş ama resmen içine etmiş olan yeni nesil kezban. bunu buna söyletmek kimin fikriyse, kendisine kafam girsin!
mitsubishi'nin türkiye pazarına yeni sunduğu modeli. sadece 1.2 L DOHC 12 VALVE MiVEC benzinli motor seçeneğiyle satışa sunulmuş. manuel ve otomatik vites seçenekleri mevcut. uzun bir donanım listesine sahip olmakla birlikte dış görünüşü estetikten epey yoksun yorumları yapılabilir. iç tasarımı makul görünse de ön ve arka far tasarımı aracın basit bir çin modeli gibi görünmesine yol açmış. heybetli görüntüsüne rağmen boş ağırlığı sadece 930-945 kilogram. bir tonun altındaki bu kasayı 80 beygir ve 106 nm tork üreten motor kaldırabilir gibi görünüyor. bununla birlikte tam otomatik klimayı rampalarda ve sollamalarda kapatmak gerekecektir tabi ki.
43,900 ve 46,900 liralık fiyat etiketi bu araç için epey yüksek. zengin donanımına rağmen en azından manuel modelinin 40 bin tl psikolojik barajının altında olması daha makul bir seçim olabilirdi.
filmden ayrı dinleyince pek etki etmese de filmden sonra dinleyince etkisini ciddi anlamdan artıran albümdür. normal versiyonunda on altı tane şarkı bulunurken deluxe edition versiyonunda yirmi üç tane eser barındırmaktadır. kulağınız bir kere alıştıktan sonra bağımlılık yaptığını belirtmemde fayda var.
michael bay dallamasının el attığı her şeyin içine ettiğinin bir başka kanıtı olan film. baktığımızda film, birkaç sahnesi dışında zaten çöp ama işin asıl salak tarafı, transformers dark of the moon öncesi "mogon bono foşost dodo" diye kıçına tekmeyi bastığı megan fox'u bu filme dahil etmesi ya da dahil edilmesine ses çıkarmaması olmuş.
kuzey koreli salakların şarj edilebilir ufacık matkapla betonda kafan kadar deldik açtıkları görüntüler topluluğu. lan gerizekalılar, o betona delik açmak için hilti lazım hilti!
evet, film hakkında tek eleştirim bu. zira filmin başından sonuna kadar yaşanan bütün olaylar, çekim ve mantık hataları bile bu bahsettiğim şeyden daha saçma değil.
clint eastwood dayımızın 15 ocakta amerika'da gösterime girecek olan yeni filmi. kitaptan uyarlanan filmde 150'den fazla ölüm gerçekleştiren bir donanma askerinin hayatı anlatılıyor imiş. baş rolde bradley cooper pek iyi bir seçim değil gibi görünse de clint eastwood dayının filmlerine karşı gösterdiğimiz sınırsız kredi bu film için de geçerli tabi ki. türkiye için herhangi bir gösterim tarihi belirtilmemiş olsa da burada da gösterilmesini beklemiyor değiliz.
Kendini bir bok sanan, göt lalesinin tekidir. iş yaptığını sanıyor ama halt yemekten başka bir bok yaptığı yok. Havasından da geçilmiyor dallamanın.
Birincisi, her önüne gelenin video görüntüsünü alıp sağda solda yayınlayamazsın. Özel hayatın gizliliği diye bir şey. O adamların yerinde olsam, açarım davayı, dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm bu dallamalara.
ikincisi, böyle bir durumda muhatap alınacak merci polis değil, zabıtadır ama amk andavalları bundan bile bihaber. Götüne bisikleti alıp içinde beyin yerine mercimek tanesi taşıdığı kafasına kask takmayla olmuyor o işler.
Umarım bu olayın ardından sözlüklerde kendi ismini aramaya başlamıştır.
perşembe gecesi yaptığım istanbul-tokat yolculuğu, safir rahat 37 tipi otobüs sayesinde gayet rahat geçti. çift koltuklar bile gayet genişti. yan koltukta yolcu olmaması ise benim şansım oldu. dikkatimi en fazla çeken nokta ise host oldu. adam hosttan başka her şeye benziyordu. at hırsızı tipli hostlar çalıştıran firmalara bakınca bunların elemanları gayet kibar ve kaliteli. kısacası, memnun olma ihtimali gayet yüksek bir firmaya benziyor, lakin...
bugün saat 09:24'te 4440562 numaradan arayan aysun hanım, fikirlerimin değişmesi yönünde beni hareketlendirmedi değil. yeni uyanmıştım lakin afyonum henüz patlamamıştı. açtım telefonu, kamil koç filan diyor. dedim herhalde müşteri memnuniyeti teranesi filan. anlattı anlattı, ben uykulu uykulu dinliyorum tabi. derken anlayamadığım bir şekilde konu digiturk'e geldi. o seferdeki yolcularımız arasından bu şansı siz kazandınız falan filan. he amk, zaten o kadar şanslıyım ki 40 kişi içinden gelip beni buldu bu şans. bütün yolcuları arayıp kitleyebildiğimize kitliyoruz da demiyor aysuncuğum. epey de ısrar etti ama günde en fazla yarım saat televizyon izleyen beni ikna edemedi. en sonunda baktı olmayacak, çevrenizden birilerine de hediye edebiliriz dedi ve kapattı.
not: şartları bilmiyorum ama varsa isteyen, bana bir mesaj atsın, kendisini aysun hanımcığım'a yönlendireyim.
alınacak ders: kamil koç iyi güzel ama müşterilerine digiturk itelemeye çalışması pek hoş durmadı.
sanırım bayramda danaya girer gibi girilecek olan telefon. 7 kişi girmek makul, herkes haftada birer gün kullanır, sen az kullandın, ben çok kullanamadım tartışması da yaşanmaz.
zamanında neşet ertaş'ı tanımıyorum gibi laflar ettiğinde yerden yere vurulmuştu lakin kimse de çıkıp "onun aşkı bana ekstıra larç" gibi saçma sapan cümlelerle şarkılar yazmaya çalışan hatun neşet ertaş'ı zaten tanımasın!" demedi aq.
onca şehide rağmen eğlence programlarına tam gaz devam edip de başbakanın annesi ölünce program yapmayarak yalakalıkta da aklının çalıştığını göstermiş olan kişi. sorun şu ki yalamakta sınır tanımadığı kişi artık cumhurbaşkanı ve bu durumda da yeni yalakalık stratejileri geliştirmesi gerektiğinin farkındadır umarım.
maraz ali ve yavuz amirin çatışma esnasında şarjörü boşalıp da yeni şarjör taktıktan sonra mermiyi namluya sürmeden tetiği çektikleri ve nasıl ütopik silahlarla, ateş de ettikleri dizi. yüzyılın epic fail'i lan bu dizi.