Erotik şiir denemesidir efendim. Lord marcus kadar olmasa da bir seyler yazıyoruz. Bu arada iki r kasıtlı olarak o şekilde. Vurgu açısından.
En büyülü boş vermişliklerin akşamında, en devasa penisler ağzımın ortasında,
ben gidip gelirken yaşamın kıyısında, bir attırma kadar uzaktır onlar bana. Nice zorluklarla sürdürülen yaşam, nice heybetli penisleri göğüsleyen bu am. Tattığım onca yarragın dokusu, beni dünyaya bağlayan tılsımvari esrarengiz apış arası kokusu. Emip sündürülen hayli sikin ağız yarası, kimi için yüz karası, benim için tasaların devası. Durağan akan hayatta, sırrı buldum içime akanlarda. Gözyaşı akıtırken birilerinin kumaları, ben yarraklar kumkuması, içime aktırdım onca yaşanmışlığın sularını.
Fani hayatın en şiddetli sarsıntılarına, kalçamdaki depremlerle son verebildim hülasa. Şimdi ben, dışlanmış mıyım onca içlenmişliğimle?
Bahsi geçen yazarın nick altı kapalı olduğu için mecburiyetten dolayı açılmış başlıktır.
Herkese merhaba. Beni bilen bilir, lafını esirgemeyen, lafı gediğine oturtan bir yapım vardır. Haklı olduğum zamanlar güçlü de olurum zira rüzgarı arkama almayı iyi bilirim. Çok kişiyi linç ettik, çok kişiye çamur attık izi kaldı bu sözlükte. Biz de hani cok iyi bok değiliz. Neyse daha fazla boş yapmadan mevzuya geçelim. Liliith adlı kadın yazarı hedef alan söylemlerim oldu. Müslüman değilim ama hakkı çiğnenen tüm mazlum müslümanlar adına ahlak bekçiliğini üstlendim ve kendisine namussuz diye haykırdım. Pişman mıyım? hayır, yine olsa yine yaparım çünkü ben böyleyim. Gel gör ki ben adaletin savunuculuğunu üstlenmek dışında kalan zamanlarda döneğin önde gideniyim, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Bu yüzden tekrar söylediğim sözlerden geri adım atmaya karar verdim. Kendisini sevmemek icin bir nedenim yok. Ahlaksız yahut başka bir şey olması onu sevemeyecegim anlamına gelmez ki zaten ahlak ne demek bilmiyor ve ilgilenmiyorum. Belki ben de öyleyim. Neticede yaşadığımız kültürün etkisindeyiz ve eğer kırdıysam kendisini beni mazur görmesini temenni edip özür diliyorum. Sonuçta bir kız, muhtemelen de güzeldir de öz güvenine bakılınca, neden aram kötü olsun ki? ileride sevgilim olacak belki imkansız değil.
Yok değil böyle yazarlar, Ahlaksızlığın sınırlarını zorlayan. Hassasiyetlere saygı göstermeksizin, Ulu orta konuşulmayacak şeyleri hafifmeşrep olmaları dolayısıyla rahatlıkla telaffuz eden bu tarz kadın yazarlardan bıktık usandık! Allah'ın belaları yosmalar. Sizin iffetsizliğiniz romanlara konu olan o hayatın düşürdüğü kadınlarınkiyle bir değil. Siz bile isteye bu yolu seçiyorsunuz. Namussuzluk yolu sizin ebediyyen tek yolunuz. içiniz şeytan dışınız orospu. Moderatörler uyumasın. Sürekli dolgun memelerim var diye ortalıkta geziniyor bir tanesi artık yetti be. Abdest, iman hiçbir şey bırakmıyorlar adamda. Şu çirkini siksin biri lütfen. Halkın iyiliği için bir kişi bu günahı üstlensin. Esmer herhangi biri siksin de olay tecavüze dönüşmesin; zira arkadaş esmer yarrağa bayılıyor.
Cevap vermesi çok güç bir sorudur. Kıymalı makarnanın üstüne ketçap döktüğünü düşün -gerçi şu da bir gerçektir ki salçalı makarna ketçaba ihtiyaç duymaz- sonra bir de patates kızartmasının üstüne ketçap düşün. burger'da orda burda oluşturulan elle patates kızartması yeme kültürü tiksinçtir gerçekten Ketçaba bandırarak yemek nedir lan, üstüne dökeceksin çatalla bir sürü bir sürü alıp atacaksın ağzına. Bu işin makbulü budur. Başlığa dönecek olursak. Sanırım patates ile daha iyi gider.
Yoktur hiçbir şekilde. Bir de işlerini ciddiye almaları yok mu... Yazık gerçekten bunlara üzülmemek elde değil. Gecenin bu saatinde milletin o boktan entrylerini kontrol ediyorsun düşünsene. Kim yapar bunu? Bu işin övünülecek tarafı var mı? O kadar eziksiniz ki böyle bir mecrada bile olsa azıcık tanınmak size iyi geliyor yoksa kendiniz bile unutacaksınız kendinizi.
Her ay düzenli olarak benim bu. Boğazına harca daha iyi diyorlar. Ben de iyi beslenmek istiyorum. Da 400 lirayla kaç gün iyi besleneceksin? bir iyi bir kötü beslenmek yerine o parayı beni sürekli iyi beslenme imkanımın olacağı bir geleceğe yatırım olarak kullanmayı yeğlerim. Ya hep ya hiç mantığı neden bu kadar mantıksız geliyor size? Ölmemek için sürünmeyi kabullenen insanlar sürüsü ya batarız ya çıkarız düşüncesini eleştiremez. Ya ben en azından, mezun olunca iş bulana kadar beni 1 yıl idare edecek bir para istiyorum kardeşim çok mu sey istiyorum. 20 30 bin tl zor değil kazanmak daha önce 3-5 bin tl ler ile oynadı elim ama o seviyeye çıkmak için aç kalmayı da göze almak gerek. Şu an bu entryi karnım aç yazıyorum mesela. Öğün olarak crax kraker yedim. E çekeceksin 100 tl basıp kaybettiysen. Velhasılıkelam hayatım değişsin istiyorum mevcut hayatım idareten sürüyor yoksa çekilecek tarafı yok.
Sevgilisinden ayrılmış sözlük kızı vb. Şekillerde başlık açıp sanki kızlar ganimetmiş gibi, derhal kapılıp ele geçirilmesi gerekli bir hazineymiş gibi konuşan ve düşünen zavallılardır. Bunların dinle en ufak bir bağı da yoktur.
Başlık Daha iyi bir şekilde ifade edilebilirdi ama benim çapım bu kadarına yetti. ikiyüzlülüğün en pişkin halidir. Kadınların cinsel obje olarak görülmesini, esir, cariye ve ganimet olarak alınmasını, cennetteki hurileri falan asla doğru bulmaz bu kişiler. Bu yazan ayetleri akla mantığa sığmayan, insanlık dışı şeyler olarak görürler. Gel gör ki zihniyetlerinin kuran ile eşdeğer olduğunun farkında değillerdir ya da bunu itiraf edemezler kendilerine. Birader sen sapıksın. Hayatını karı kız ekseninde idame ettiriyorsun. Amacın aracın tanrın her seyin karsı cins olmus. Geçin bunları.
Döneklik ile itham edilmişim. Kimseden özür dilemeyin, onlar size yine hakaret edecektir. Yahu sonra ahlaksız diyoruz kızıyorlar. Erdemli davranmak ne bilmiyorlar.
Sözlüğe rahatsızlık veren, bakın ben dişiyim diye bar bar bağırıp dikkat çekmeye çalışan, ahlaki kaygı gütmediği için ahlak kaybına uğrayan tarzda gereksiz yazarlardır. Şunlara prim vermeyin de türemesinler daha fazla.
Laf arasında da değil kalkıp başlık hortlatır bir de bu tipler. Geçmiyor da bilmem ne. Lan edepsiz ben kıçımdaki basurdan söz ediyor muyum böyle bir mecrada? kalkmış oranın buranın ağrısından söz ediyorsun utanmadan.
Manyağın biri sizi kaçırıp gözünün birini mi yoksa s*kini mi keseyim dese içine düşülecek çıkmaz ve kritik karar anıdır. Zor bir seçimdir. iki gözün kıymeti önemlidir ama tek gözle de seks yapılabilir. Sadece seks değil karşı cinse duyacağın ilgi de yok olacaktır. Kimisi ne güzel daha ne işte kafan rahatlar diye de düşünebilir.
"Onu biz indirdik, kıyamete kadar koruyacak olan da biziz" gibisinden bir ibare hatırlıyorum. Arkadaş, ben kuranı değiştirecek olsam, çaktırmadan araya bir şeyler katsam (hepsini değiştirmek mümkün değil zaten) güncel halinin sahiciliğine inandırmak için zaten sonuna ya da neresineyse artık bu kitap asla değişmeyecektir diye de eklerim. Sonra siz, önceki kutsal kitapların da allah tarafından indirilip sonra bozulduğuna inanan siz, gelip tıpııış tıpış inanırsınız buna.
Cevabı Divan şairleri için belirsiz olan sorudur. Divan edebiyatını küçümseyenler bir şerh kitabını eline alıp baksınlar ve hayranlıklarını kolaysa saklasınlar. Taşlıcalı yahya beğ'in şehzade mustafa mersiyesi'nden bir beyiti paylaşmak istiyorum, ahmet atilla şentürk'ün inceleme kitabından:
N'olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
Yazuklar aña revâ görmedi bu râyı gözüm
Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi.
Yazıklar olsun! Gözüm bu hükmü, muameleyi ona lâyık görmedi.
ilk etapta gayet basit görünen bu iki mısranın ne kadar derinlik taşıdığına bakalım.
-bir insanın olup biten hadiseyi görmemesi için ya kör olması veya ölmüş olması gerekir. Dolayısıyla şairin ilk mısrasının arkasında bunlar hiç olmasaydı temennisinin yanı sıra keşke kör olsaydım yahut ölseydim de bütün bu olanları görmeseydim anlamı da yatmaktadır.
-yine ilk mısradaki gözüm kelimesini gözüm kadar değerli olan şehzade mustafa'm şeklinde değerlendirirsek ne olaydı şehzadem bunları görmeseydi anlamı ortaya çıkacaktır.
-kanuni'ye mi, rüstem paşa'ya mı yoksa şehzadeye mi yöneltildiği belli olmayan ve kasıtlı olarak bu sekilde bırakılan yazuklar yahut yazuklar aña sözü özellikle ortaya söylenmiş bir ünlem ibaresidir. Muhatabı padişah olunca ayıplanacak haller karşısında sarf edilen yuf olsun anlamında bir öfke; sehzade olduğunda ise ona yazık oldu anlamında bir teessüf ifade edecektir. Yazuk kelimesi aynı zamanda günah manasına gelmektedir ve kanuni'yi vebale girdiği konusunda iğneleyip rahatsız etmek maksadıyla önceki beyitlerde olduğu gibi yeniden vurgulanmıştır. Gelelim en ilginç en akıl almaz olan ve bana başlık açtıran asıl hususa:
Yazıklar aña' daki aña' yı rüstem olarak yorumlayalım.
ikinci mısrada vurgu ilk kelimeye yüklenir ve "yazuklar! Aña revâ görmedi bu râyı gözüm" cümlesi ortaya çıkar. Arapçadaki râ harfini hepiniz bilirsiniz. Şair burada Rüstem'e râ'yı revâ görmemekte, râ ona fazladır demektedir. Rüstem râ, sin, te ve mim harfleriyle yazılır. Râ çıkınca geriye zulüm anlamındaki sitem kelimesi kalır.
Yine benzer şekilde ustaca yazdığı bir beyitinde çaktırmadan kanuni'ye felek gibi dönek, hürrem sultan'a da kahpe demektedir. Başka bir beyitinde de kanuni'nin cinayet işlediğini imâ eden taşlıcalı yahya, sorguya çekildiği takdirde sıyrılabileceği şekilde değişken olarak hazırlamıştır dizelerini. Merak edenlerle özelden paylaşabilirim onları da.
Adamı zaten tanıyoruz. Memleketini bile bilmediğimiz birisi olsa zaten böyle bir bahis açmanın lüzumu nedir? Ayrıca sizin memleketiniz de onu ilgilendirmeyeceğinden bu muhabbet yürümez.
Hay yetkili gibi açacağın başlığa s*çs*nlar birader. Üç çocuğun bir kadına tecavüz edip onu öldürmesi şeklinde ve daha birçok varyasyonla açılabilecek olan başlığı böyle absürt bir şekilde açmış adam. Bu kadın sanki hala hayatta da, akıbeti sonuçlanmamış gibi... neyse. Üzülemedim, tanımıyorum.
Harbiden kimse kalmamış sözlükte. Saracak bir yazar arıyorum ama yok. tibb nerede mesela. Ne bileyim alkolik oldum iplemiyor artık. Kiminle polemik yaratabilirim lanet olsun. En iyisi cekip gitmek. Devir bize göre değil.
Şeytanın işi desen değildir zira şeytanın istediği doğrultuda günahınızı işlemeye çalışmaktasınızdır. Olsa olsa tanrının belasıdır. Amk kedileri zehir eder tüm olayı. Anlatıyorum.
Anneannenizin evinde 3 tane kedi vardır. Ev ev değil hayvanat bahçesidir zaten. Gecenin bir vakti azıtırsınız, gündüz gördüğünüz güzel bayanlar içinizde ukde olarak kalmasın diye şöyle rahatça bir osbir çekeyim dersiniz. Hairdresser temalı porno aratırsınız ve sırf videoların kapak fotoğraflarına bile içiniz gider. Neyse efendim, kulaklığın tekini takar tekini de ne olur ne olmaz biri uyanır gelir diye dışarıda bırakırsınız. Tam şöyle hafif bir sıvazlama moduna geçmişsinizdir ki, ufak sarı kedi gelir dışarıda bıraktığınız kulaklığın hafif sallanışını kestirir ve hop üstüne atlar, ısırır. Hay amk kedisi kulaklığı bozmasın derken dikkatiniz çoktan dağılmıştır. Kalkan, inmiştir. Kediyi alıp halıya savurursunuz. Üstünden birkaç dakika geçer ya da geçmez, büyüğü patik isimli beyaz kedi gelir dibinize sokulur, sürtünür falan. Bir garip hissedersiniz. Bu nasıl ortam diye sorgularsınız. Bu esnada ufaklık tekrar kulaklığa atlar ve bu kez kulağınızdaki diğer ucu da düşer kulağınızdan. Aksi şeytan. Bereket 3. Kedi yan odada uykudadır. o da olsaydı haliniz duman olacaktır zaten. Zor da olsa işinizi halledersiniz; zira bu harekat engellenemez.
Burada duyar kasanlar çocuklar duymasın'da havuç'a özel ders veren üniversite öğrencisi kızın olduğu bölümü izleyip bi daha yorum yapsınlar. 7 den 70 e herkes pervane oluyor kıza. Böyle bir realite var. Havuç da dedesi de kızı etkilemek istiyor. Zaten selamiyi halugu sapık ismaili falan saymiyorum. Evli barkli adamlar bile deliye dönüyor. Bu böyle arkadaslar. Ben de mesela kafamdan uydurmadim basligi. Birazdan kuzenime ders vermeye gelecek kiz, duşa girdim ben de. Seksin nereden cikacagi belli olmaz.
Ayaküstü bir şiir denemesi, daha doğrusu hislerin tercümesi ve oyalanma vesilesi..
Vapur beklerken rastlanılabilecek en güzel şeydi doğrusu.
Dar pantolonunun kapladığı diri ve uzun bacaklarına rağmen bu kadının hala bakire kalmış olabileceğini tahayyül etmek boşunaydı. Ayakkabıları o kadar şirin ve zarifti ki, o ele gelen bacaklarını ayak bileğinin biraz üstüne kadar, altın orana uygun şekilde kavraması bile azdırmaya yetiyordu insanı. itiraf edeceğim, evelemeye gevelemeye gerek yok, bu kadınla sevişmek istedim o an. Irz düşmanı değilim. Muhtemel ahlaksız bir kadını arzuladığım içim beni yaftalayamazsınız. Bu nasıl şiir oldu amk.
Ağır itham edilmesine rağmen, ancak oyunlarda veletlerin yaptığı şekilde 'ağla, kudur' gibi söylemlerle işin içinden sıyrılmayı deneyen tipolojik bir vakadır.
(bkz: cevab veremedi)
Ne yaptığım sorulmuş. Göte göt demek hoşuma gider mesela. Haklı iken haklılığımı kullanıp güçlü konumda olmayı da severim (Şu an olduğu gibi) .
bir akşam, üniversite 2. sınıftayım, gelen bir telefon tüm moralimi altüst etti. heyecanlı, mutlu, sitemsiz ama bence yumuşaklığı biraz da kırgınlığından kaynaklanan bir ses bana: "bugün benim doğum günümdü", dedi. o an çok utandım ve bir insanın, annesinin doğum gününü unutmasının kabul edilemez olduğunu -hele ki annesi onun doğum günlerini hiç kaçırmaz ve daha günler öncesinden hatırlar iken- düşünüp suçluluk duydum. o talihsiz günden sonra bir karar aldım ve bir daha böyle bir durumla karşılaşmamak adına, sadece annemin değil, tüm sevdiklerimin; hatta benim nezdimde sevilecek yanı az olsa da sırf insanlık namına sevdiğim akrabalarımın da doğum gününü not edecektim. insanları mutlu etmek zor değil diye düşünüyordum. annemin ve bu konularda hassas olan halamın doğum günlerini not ettikten sonra, tembelliğimden olacak, o iş öyle yarım kaldı.
günler ve aylar adeta birbirini yutarcasına ilerledi. yine birçok sevdiğim insanın doğum günü arada kaynamıştı; ama bunlardan bir tanesi vardı ki, bu kez benim bile canımı acıttı. geçen sene onca pişmanlık ve üzüntü duyup, ondan sonrası için kendine söz veren ben, annemin doğum gününü yine unutmuştum. bu defa unuttuğumu kendim hatırlayıp, ayın kaçında olduğunu gerçekten bilmeyerek, anne senin doğum günün şu gün müydü diye sordum telefon açıp. evet cevabını alır almaz yüzümde bir tiksinti ifadesi oluşmuştu. kişinin kendine duyduğu tiksintiydi bu. 3 gün ile kaçırmıştım. annem de geçen seneki gibi arayıp bugün doğum günüm diye paylaşmak bir yana dursun, bu 3 gün içindeki normal telefon görüşmelerimizde bile söylememişti bunu. cidden bu ayıp, onun gibi birinin heyecanını bastırmaya yetecek ölçüde büyüktü. "nolacak annem, bir şey olmaz, hatırlayıp aradın bak, abin de aramadı bu sefer" gibi teselli verici sözler söylese de -abimin de aramamış olması sadece benim için teselli vericiydi- benim tiksintim geçmemişti. artık bu utanç değildi; iki sene üst üste olunca, pişkinliğin gelip araya bir yerlere kapak atması kaçınılmazdı. canımı en çok acıtan şey, annemin de boş vermesi ve doğum gününden hiç söz etmememiş olmasıydı. benim de geç de olsa aklıma gelmeseydi, öylece kalacaktı. belki böyle unuttuğumu hatırlayıp özür dileyince, en azından bir nebze de olsa annemin kırgınlığı azalmış, ya da içinde ukde kalması engellenmişti. buna da şükür.
not: sonraki yıl ne mi oldu? gandalf'ı örnek aldım. hediyemi hazırladım, geceden uçağa atladım, inince havaalanındaki bir kafeden pasta aldım. 3. yılın şafağında, annemin yanındaydım.
Edit: alttaki yazara binaen. laf oyunlarına bak hele hangi mevsimde doğdunu bile bilmiyormuş. o zaman sen basbayağı aptalsın. böbürlene böbürlene anlatıyor bir de.
kimse doğum gününü asla unutulmaması gereken bir gereklilik (cümleye bak) olarak dayatmaz. ben anneme böyle dayatmadım, annem de bana böyle dayatmadı. bilakis bilinçli insanlar olarak kutlama olayına hiç gerek olmadığını söyleriz. çocukluğumda annemin birkaç arkadaşımı davet edip ufak bir pasta kesmesi dışında hiçbir zaman doğum günü çocuğu olmadım. zaten bu olayı sevdiğim de söylenemez. ama bu, annemin benim doğum günümü asla unutmayacağı gerçeğini değiştirmiyor. evladının doğumu her anne için hayatın en özel ve unutulmaz anıdır ne de olsa. hal böyleyken, en sevdiğin insanın doğum gününü unutmazsın, hatırlamamak anormaldir. her yıl düzenli olarak seni hatırlayan kişiyi de, evet! hatırlamak zorundasın. zor bir şey değil.
asıl, anneye her gün seni seviyorum deyip duygusallığın dibine vurmak olacak iş değildir.
Şaheser kelimesinin karşılığı. Altyapısını adagio'nun oluşturduğu, dinlediğim en iyi soprano olan sarah brightman'ın söylediği eşsiz, insanı oradan oraya, anılara, hüzne sürükleyen muhteşem ötesi parça.