tatlı su akvaryumlarında yaşayan kedigillerden bir balık türüdür. latince plecostomusolarak adlandırılır. ingilizce ise pleco olarak bilinir. geçimini cam, kaya ve aksesuar temizliği yaparak sağlar. yosun canavarıdır. genellikle tankında koscaman korkunç vatozlardan beslemek istemeyen ve küçük hacimli tank sahipleri tarafından tercih edilir. üretilmesi kolaydır, karanlık ortamları sever ve avcıdır. ülkemizde düz ve albino türleri oldukça yaygındır. l serisi olarak bilinen yüzlerce farklı türü bulunmaktadır.
hasköy'de eski şapka fabrikasında faaliyet gösteren reklam ajansı. küçük şirin bir kütüphanesi, yüksek tavanları, okul kantinine benzeyen dinlenme salonuyla ve ferah bir ajans. personel sinirlendiğinde birbirine tekme tokat dalmasın diye ofisin ortasında bir kum torbası var.
devletten aldıkları akıllara zarar ihalelerle de tanınır bu ajans. bir yıl devlet ihalelerinden men edilmişlikleri de vardır. türkiye'nin lale içerikli logosunu ve tanıtım kampanyasını yapmışlardı. 2005 yılındaki bu proje için 46 trilyon 800 milyar ödenek alınmış!
şu anda istanbul 2010 kültür başkenti reklamlarını ve organizasyonlarını yapıyorlar. önümüzdeki ay istanbul'da yapılacak dünya ralli şampiyonası tanıtım organizasyonunu da ddf yapıyor.
ofis güzel, projeler güzel ama patronun cebinde akrep var!
ahmet durul'un ilk kitabı. hikaye bir balıkçı teknesinde geçiyor. önce tekneden okyanusa bir kova sarkıtılıyor ve su dolu kova güverteye çekiliyor. sonra kova su güvertedeki bilge fıçı suyla tanışıyor.. konuşmaya başlıyorlar.
ahmet hoca, okurken "bunları bende yaşamıştım" diyeceğimiz ve ilerleyen hayatınızda yaşayacağımız her şeyi yazmış kitabında.
dünyadan habersiz bir kova su ve hayatı görmüş geçirmiş bilge bir su fıçısı arasındaki konuşmalar hayatımızda görüp geçireceğimiz bir çok tecrübeyi anlatıyor bize.
bir baş ucu kitabı olarak mutlaka bulundurulması gereken bir kitap. hani çocukken okuyup, ihtiyaç duyduğumuz her an okuma gereği duyduğumuz küçük prens vardı ya, işte bu kitap yeni küçük prensimiz olacak bence.
"Başına gelen her olayda, Bu da geçer. de. Böylece, olan hiçbir şeye ne çok üzül, ne de çok sevin. Nasıl olsa, vakti gelince, geçip gidecektir."
hemen hemen bütün mahalle bakkallarının yaptığı bir ekmek paketleme tekniğidir.
mesela bizim mahalledeki bakkal amca sandalyesinde minder vazifesi gören eski gazetelere sarıp vermektedir.
kötü bir amacı yoktur aslında. ekmek tazeliğini korusun diye bütün gün götünün sıcaklığıyla ısıtığı gazetelerle izole etmek niyetindedir. bizde o tazecik ekmeği alır afiyetle yeriz. ilk başlarda midemiz kaldırmıyordu ama insan alışınca yadırgamıyor.
bildiğim kadarıyla artık voleybol oynamıyor. üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala çekici ve güzel olan ablamızdır. ses tonu mükemmeldir ve çok sempatiktir
