sürekli ilgi, sevgi ve şefkat bekleyen insandır. ben ne yaparsam yapayım herkes hoş görsün düşüncesinde olurlar. yeterince sevilmedikleri için, belki de sevgiye yeterince layık görülmedikleri için sürekli bir eksiklik ve eziklik içerisindedirler. bu sebeple de herkesin şefkatini dilenircesine dolanırlar etrafta.
ekmek diliminin üzerine önce yağ sonra bal sürerek yapılan yiyecek. yağ, tereyağsa çok daha lezzetli olur.
yağlı ballı ekmek çocukluğu hatırlatan şeylerin başında gelir. sokakta ellerinde yağlı ballı ekmekle koşan çocukların sayısı hiç de az değildi 90'lı yıllarda.
tahammül sınırlarını zorlayan insandır. yaptıklarının yanlış olduğunu fark etmiş bile olsa bunun sorumluluğunu alamadığından sürekli üste çıkmaya çalışır. bu onun acizliğinin göstergesidir bir taraftan da.
nevşehir'de gerçekleşen olay. 12 yıldır diyaliz hastası olan kadına gerekli böbreği kocasının sevgilisi bağışlamış.
sebebi tam olarak bilinmez ama vicdanı rahatlatmak olabilir.
hikmet hükümenoğlu'nun 2007 yılında yayımlanan romanı.
aynı olay farklı kahramanların bakış açısıyla ele alındığında ne kadar farklılaşabilir? insanlar olaylara yorumlarını kattıkça gerçeklerden uzaklaşıyorlar mı? peki bir olayı herkesin aynı şekilde yorumlaması mümkün mü?
faruk, rezan ve tevfik... üç kahramanın da bakış açısı kullanılıyor romanda. aynı olaylar hepsinin gözlerinden veriliyor. üçü de birbirinden çok farklı. rezan sürekli radyo piyesi dinleyip kendi de piyeslerde rol almak isteyen bir ev hanımı. faruk genç ve başarılı bir memur. tevfik ise açık alan ve kalabalık fobisi olan bir adam. birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan kahramanlar aslında çok kuvvetli bağlarla bağlılar ve aynı şey için mücadele ediyorlar.
1930'lu yılların istanbul'u ve modernleşme hareketleri de anlatılıyor romanda.
romanın adıyla içeriği pek ilgili gibi olmasa da roman okunmaya değer.