televizyon kanallarında entry girilen tarih saat grubu sırasında mevcut programlar, kişiler ve konularla açılan başlıkların paralelliğinden mütevellit durum.
judas priest klasiklerinden biridir. araba kullanırken hız sınırını geçtiğimde breaking the law şeklinde bağırmama sebep olur. biz anca bu kadar çiğneyebiliyoruz yasaları.
mustafa saygın isimli kişi tarafından polimer kil kullanılarak yapılan 10 cm boyundaki neşeli insan büstleri. sipariş üzerine çalışıyor mu bilmiyorum ama orjinal bir hediye olabilir.
doğrusunun "türk kızlarının sakso çekme özürlü olması" olması gerektiğini düşündüğüm tespit, başlık. aksi halde türk kızlarının sakso çekemeden duramadıkları gibi bir durum varmış izlenimi yarattı bende.
senelerdir moda'da önünden geçtiğim, her geçişimde de kolombo diye kebapçı mı olur arkadaş diyerek hayıflandığım mekan.* koysana abi şöyle bir haydar'ın yeri falan mis gibi.
ankara'da bir mekanda doğum gününü kutlayan bir arkadaşın yan masada oturan, hafiften de kestiği tatlı bir hatun kişinin arkadaşın şişe açtırması üzerine sarf ettiği "la bebeye bak la şişe açtırdı" cümlesiyle mekanı terk etmesine sebep olan söz öbeği.
şu sıralar ekranlarda dönmekte olan paraları saçma temalı reklamıyla stratejik bir pazarlama hatası yaptığını düşündüğüm bireysel emeklilik şeysi.
şöyle ki bahse konu reklam, yatırım yapma mevzusunu paraları saçma keyfini işleyerek vermeye çalışmakta bilakis bünyede paraları çarçur etme yönünde dayanılmaz bir istek uyandırmaktadır.
sayısal bölüm mezunu olarak değişen sınav sisteminden bihaber girdiğim, sözel 2'yi yetiştiremedim diye hayıflanırken sınav çıkışı minibüste konuştuğum bir kişiden hafif dalga geçer edayla o bölümü çözmeme gerek olmadığını öğrenerek sevindiğim sınav.
- mesut abi, bir film varmış izleyen herkes ağlıyormuş abi.
- adı neymiş ?
- ne biliyim, reçeliymiş ne reçeli şeftali reçeli mi incir reçeli mi ?
- getir bakalım izleriz..
5 yıllık bir ilişkinin inişli çıkışlı istisnasız her anına tanıklık etmiş, sokaklarına gözlerim kapalı yürüyecek kadar aşina olduğum, eskiden buraya geldiğimde eve gelmiş hissi yaratan, istanbul'da kendimi en güvende hissettiğim, her çeşit insan tipinin kaynaşıp beraber yaşayabildiği, şuan ise içimi kanata kanata biten bir ilişkinin ardından her bir kaldırım taşının, her bir sokağının, her bir mekanının, yolda yürüyen her bir çiftinin içimi fena acıttığı, ayrıldıktan sonra 2 kere gittiğim, ikisinin de bünyemi fena halde bunalıma sürüklemesiyle neticelendiği, önceden burada yaşama hayalleri kurarken şimdi gidince zor nefes alabildiğim güzel yer.*