öğle vakti kamuflaj ve botla uyuklarken gördüğüm rüyadan aklımda kalan ayrıntı. sonra rüyayı unuttum halıda döne döne koşmaya başladım. sandalyeden düşmemle son buldu her şey...
samsun'da çiftlik'in sonundaki çay ocaklarının bulunduğu aradadır. adının kafe olduğuna bakmayın, daha çok çay ocağı diyebiliriz. hizmet ve kalite olarak etrafındaki çay ocaklarından çok daha fazlası mevcuttur.
büyük bir yorgunluğun sonucudur. 2 gece hiç uyumadan 1500 km yol tepilir, o iki gecenin arasındaki 1 günde de sabahtan akşama kadar ayakta koşuşturmacayla geçer. en son kendinizi evinize attığınızda yarı baygın halde 3 5 bira içersiniz ve tuvalet işini halledersiniz. telefonlar arkadaşlara emanet edilir ve aileden kaynaklanan çok çok önemli bir sorun olmadıkça uyandırılmamayı emredersiniz. final bölmünde kalın perdeli küçük ve karanlık odada mis gibi yatağınızda derin bir uykuya dalarsınız. sağa sola dönerken bile gözünüzü açtığınızı hatırlamazsınız.
ve 22 saat sonra öküzün biri gelir sizi zorla uyandırır.
hep başımıza gelir; bir şeyleri eleştiririz, sonra kendimizi o şeyleri yaparken buluruz.
mesela sağda solda herkesin elinde telefon, kafalarını kaldırmadan internete giriyorlar denir. Ama bunu diyen de imkanı varsa telefondan internete girer.
Bir diğer örnek facebook ki bu konuya girersek çıkamayız. Herkes facebook ile ilgili eleştirilerde bulunur. Bu eleştirileri yapanların da facebook hesapları bulunur. Ve benzer şeyleri yaparlar.
Not: bu entriyi telefondan yazdım.* birazdan da facebookuma göz atacağım.
somut duruma göre değişen olay. yıllardır düzenli olarak görüştüğüm de var, arada sırada görüştüğüm de var. senede bir kaç kez görüştüğümüz ama daha dün berabermişiz gibi birbirimize saygı duyup güvendiğimiz arkadaşlar da var. artık hiç görüşmediklerim de var tabi. yazarken farkettim ki normal hayattaki arkadaşlıktan tek farkı sözlükte tanışmış olmak.
edit: iş bu entri sözlük içinde kurulan arkadaşlıkların geçici olması şeklinde açılan başlığa yazılmak istenmiş fakat 51 karakterden oluşan başlık açamazsınız uyarısı alınmıştır. açan açmış nasıl olduysa...
(bkz: #13893638)
-Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim- diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
-Sen karışma moruk- dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine...