Dış ticaret uzmanı olmuş birine bana ingilizce öğrenmek için ne tavsiye edersin diye sordum.
Eğer kursa gidiyorsan parayı kurtarmaya bak kapabildiğini kap ancak gramer ve kelime çalışma oturup.
Sevdiğin bir ingilizce filmi önce türkçe sonra ingilizce 20 ye yakın izle ben böyle öğrendim tabiki hayatını olabildiğince ingilizce kullanarak yaşa haşır neşir ol diye bu öneriyi yaptı. Güzel çekilebilir bir film bulup bu uygulamayı yapacağım, bakalım ne olacak.
Herşeydir, mutluluktur, çabadır ve kendine güvendir.
Çalıştıkça birşeyler elde ettiğini görmek daha da mutlu eder insanı ve daha çok çalışmak istersin.
Çalışman azaldıkça boşluk olur hayatında ve yavaş yavaş huzursuz olursun
Ardından keder ve hüzün başını yer bu sefer mutsuz bir insan olursun boşluğun getirdiği tembellikle.
Ne zaman başını dikip yürür gidersin çalışarak işte o zaman güzel haller sarar her anını...
bir günah için yönlenirsin, (hırsızlık, yalan, dedikodu, zina...)
günah olduğunun bilincindesindir cezasının büyüklüğünün vs.
sonra pişmanlık çöker, eğer güçlü değilsen defalarca bu olayı yaşarsın.
bu zamanla kalbinde bir hastalık oluşturur günahtan dolayı pişmanlık duymayan insanlarda da aynı şekildedir sadece farkında değillerdir.
etki tepkiyi doğurur, boş ovada yüksek sesle bağırdığında ses sana geri döner.
sesin yüksekliği = günahın büyüklüğü
peki kim bize bu sinsi planları kuran?
bize kim bu düşmanlığı yapıyor?
(bkz: nefs i emmare)
Etrafımda çokça duyduğum kelime. Haklılar da teşvik nereyse insanlar oraya yönleniyor.
rte ülkeye teknolojiye eğitime bir ritim kazandırdı, çok toy da olsak bir sanayi toplumu adayıyız. yalnız bu işi yavaşlatan bu ritimle çelişkili bir terslik var.
misal;
arkadaşlarımın %80 nin hayali kpss ye girip memur olmak. heyecanla en düşük memur maaşından bahsediyorlar bilmem kaç yıl sonra daha ne kadar olacağını buna bağlı herşeyi vs. o arkadaşlarımla meslek lisesini birlikte okuduk, ben plastik enjeksiyon kalıp tasarımı öğreniyorum yolun başındayım.
Kalıpçılık bölümden 2010 da 60 kişi mezun çıktı sordum sadece 2, 3 kişi meslek üzerine yetişiyor, çalışıyor.
Meslek sahibi insanın maaşı asgari ücret bu ücretin zamanımızda insanların geçimini sağlaması oldukça zor yeterli olsa da bu ücret kimseye cazip gelmiyor. "bir mesleğim var ama parası az ondan bu işi yapıyorum" sözünü çok duyuyoruz.
1. seviye sanayi toplumu almanya dan bir örnek,
staj yaptığım yerde özel bir kalıba müdahele için almanya dan bir plastik kalıpçısı gelmişti, biraz sohbet ettik almanya da bu meslek dalı için özel fakülte olduğunu çok iyi maaşlar verildiği için çok teşvik olduğunu işçi sınıfı olarak insanların birbirleriyle yeni uygulamalar geliştirmek için yarıştığını anlattı kendisi orada kalfa seviyesindeymiş, 8.000 euro maaş aldığını söyledi buda herşeyi açıkladı.
kolayçılığa özendirirsen kolaycılar çoğalır, yetenekleri dürtersen yetenekler ortaya çıkar.
memur olduğunda sırtını devlete dayıyor musun evet, ama bu teknolojiyi durdurur sanayi toplumu ilerleyişini yavaşlatır.
memurlarında elbette kendilerine göre sıkıntıları var ancak ayda 1000 lira maaş alan insanlar var ve genç dinamik bir şekilde bazı kişilerin elinde 980 liraya ezilip büzülen körelen yeteneklerde çok.
Büyük hayallere amaçlara destek verilmeli teşvik edilmeli bence toplum sırtındaki kamburdan doğrulup önünü görebilmeli.
Bundan iki yıl önce annemin sol tarafında uyuşma şikayetiyle özel hastaneye gittik konusunda çok uzman olan doktorlar incelediler araştırdılar ve boyun fıtığı dediler uyuşma geçmedi sonra bu özel profesörlerle 5 ay daha oyalandık ilginçtir hep fıtık dediler!ardından devlet hastanesinde bir doktor bu fıtık değil dedi mr istedi ardından beyin merkezinde tümör olduğu ortaya çıktı.
Ordan Marmara Üniversitesi'ne geçtik ışın tedavileri, mrlar, ilaçlar son olarak kemoterapi üst üste tıbbi tedaviler geçirdi.
ilk 3, 4 ay iyiydi, yürüyordu, yavaş yavaş başı dönmeye ışın tedavisi yüzünden bir tarafını kontrol etmede zorluk çekmeye başladı ardından duvarlara tutuna tutuna yürüdü sonra dizleri hiç tutmaz hale geldi. Şimdi yatağından doğrulamıyor bile.
Altını bezliyoruz, temizliyoruz, karınını doyuruyoruz. ilaçlarını veriyoruz.
Bir bebek gibi oldu adeta, bana baktığı zamanları da hatırlıyorum. ooo oo başımdan ayrılmazdı atletimi değiştirirdi
şu kırmızı acı öksürük şurubunun ardından portakallı bir şurup verdiği anlar aklımda.
psikolojim çok bozuldu, okul bitti ve işe başladım tam o esnada vukuu buldu annemin rahatsızlığı 23 yaşındayım gerçekten o kadar ağladım üzüldüm ki içten içe yaşlandım.
yeni yeni toparlanıyorum, ama umudumu hiç kaybetmedim, annem iyi olacak ayağa da kalkacak.
kalkmazsa da bu haline de razıyım yanımızda olsun bizimle olsun razıyım.
not: (bkz: yatalak annemden utanıyor ve iğreniyorum) diye bir başlık gördüm doğru ya da yanlış bilmiyorum ama o saçma başlığın altına yorum yazmak istemedim.
peygamber efendimiz (s.a.v.) "namusu uğruna ölen şehiddir" buyurdu.
bu kardeşim de şehid olmuştur ahireti için çok mutluyum ama dünyası, hayalleri, ailesi, yapmak istedikleri için ise çok hüzünlüyüm.
ben 23 yaşındayım islamı hakkıyla yaşamaya çalışan eksiklerimde çok olan biri olarak artık kadınların giyimi kuşamı konusunda farklı algılara ve fikirlere sahip oldum. açık giyinen insanları yadırgadığım zamanlar da oldu ama artık islam'ın bu denli basit bi konuda "işte kız acık giyinmiş beni tahrik ediyor kardeşim" şeklinde bir ifadeyle ters yüz edilmesini hatalı buluyorum madem öyle efendimizin (s.a.v.);
Ey Ali, bakışına bakış ekleme. Zira ilk bakış sanadır, ama ikinci bakış aleyhinedir sözünü dikkate alın bakın bu da açık giyinenleri sebep gösterdiğiniz islam paygamberinin (s.a.v.) sözüdür.
neyi savunuyorsun, gözlerine içinde kötlüğü emredip duran nefsinin edep çıplaklığını gider önce ona edep elbisesini giydir sonra insanların giyimine kuşamına laf etmemen gerektiğini anlarsın zaten.!!
onun dışında zaten böyle cani bir insana verilecek ceza bu kafaya sahip herkesi caydıracak tipten olmalı.
Çelişki içerisinde olan turbanlidir. Türban takmanin manası dikkat çekmemektir, ki burdaki amaç erkeklerin şehvi duygularını durtmemektir. Kadının saklaması gereken saçı değildir aslında şehveti uyaran tüm organları hal ve hareketleridir. Parça bütünün parçasıdır der Mevlana Peygamberin sav. Hadisi üzerine o az makyaj bıle sehvetin bir parçasıdır.
Kullandirtma kendini kimsenin şehvet oyuncağı değilsin sen ey müslüman kardeşim.
kişisel gelişim kitapları,
öyle yapmacık bir anlatım şekli var ki, yıllar önce bir kere alıp okumuşluğum vardır.
sürekli insanı kışkırtan çevresindeki herkesi rakip olarak görmeye yönelten bir anlatımı vardır bunların.
insanlara rol dağıtan bu kitaplardan nefret etmemek elde değil.
uzak durun.
...Hz. isâ: O, en yüce ism-i azamı sağıra okudum, kulağı duydu. Köre okudum, gözleri açıldı. Kayalık dağa okudum, dağ çatladı, yarıldı. Ölmüş birine okudum, dirildi. Cansıza okudum canlandı. Fakat ahmağın gönlüne şefkatle yüz binlerce kere okudum, bir faydası olmadı. O ahmak bir kaya parçası, bir mermer kesildi. Ahmaklık huyundan vazgeçmedi. Onun için kaçıyorum der.
hiç kimseye benzememesidir mesela,
asla rahatsız etmez seni yaptıkları,
başkası yapsa tahammül edemediklerine o yapsın diye beklersin hatta.
ve özlersin...
Üzülme! Dert etme can!
Görebiliyorsan,
Dokunabiliyorsan,
Nefes alabiliyorsan,
Yürüyebiliyorsan,
Ne mutlu sana!
Elinde olmayanları söyleme bana
Elinde olanlardan bahset can!
Üzülme!
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?
Gidenler dönmeyecek mi?
Yitirdiğin her ne ise
Bir bakarsın yağmurlu bir gecede
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış
Bil ki Güzellikler de var bu hayatta
Gel gitlerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?
Hüzün olgunlaştırır
Kaybetmek sabrı öğretir
Şimdilerde bol bol dua et
Hasat yakındır can!
Kaderini sev!
Varsa kederini de sev!
Üzülme hastalıklarına
Gör, hangi günahlarına kefaret olacak
Terk edildin diye de üzülme
Demek ki sevebilecek bir yüreğin var
Geçmişi unut, hiç yaşanmamış gibi davran
Buluttan nem kapma!
Döküver kirpiklerinden sonbaharı
Bir gün ama bir gün mutlu tebessümlerle kol kola gireceksin
Koklayacaksın yağmur sonrası toprakları
Yükleyeceksin ruhunu kelebek kanadına
Uçacaksın semalara sevdiklerinle can!
Kim demiş ebemkuşağı yedi renk?
Bakmakla görmek arasındaki farkı çözdüğünde
Anlayacaksın ne demek istediğimi can!
Sana tanınan süre üzülmeye değecek kadar uzun değil
Herkes gibi sende sonsuzluğa gün gelip kanat çırpacaksın
Hayatın telaşından insan pek farkında olmuyor ama
Kum saati alta doğru hızla akıp gidiyor
Henüz aşılmamış çok yolların var
Hiç mi güzellik yaşamadın?
Ufacık bir hatırımda mı yok yanında?
Hayatın ellerini bırakma! Küsme!
Hadi mavilerini giyin çık dışarı!
Denizle cilveleşen martılar gibi hayata kur yap!
Yitirdiğin güneş için sevda türküleri söylemeye devam et!
Ölümlüde olsa hayat, ölümsüz bakışlarla bak!
Kaçmakla kurtulamazsın ki;
Yalnızlıktan, hüzünlerden, hayattan
Ayakta kalman gerek, yaşaman gereken can!
Hayat senide içinde görmek istiyor
Hadi yaklaş!
Unutma ki
Yapmadıklarının kazası yok!
Ve yine unutma ki
Aydınlık geceye hiçbir zaman yenik düşmedi can!
Cahil bırakıldıkları için, efendi olması mümkün olmayan kesimdir.
Kişilik olarak ise çok iyi insanlar var elbet ama efendi olamadılar, maalesef lafta kaldı.