binbasi warren demargue
23 (yolcu)
on ikinci nesil yazar 44 takipçi 370.96 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kendimiz olmanın bedelini ödeme için yaşıyoruz

    1.
  1. olabilmenin daha doğru tabir ama karaktere takıldı. öyle işte.
    0 ...
  2. kendinle övünme yap

    1.
  3. Oğlum olursa vereceğim nasihat. Ancak 35 yaşından sonra keşfedilen, hayata dair hep aynı şekilde olumlu sonuçlar doğuran bu sırrı kendisiyle paylaşcağım. Bilmiyorum, belki spoil etmemek adına babalarımız bizimle paylaşmıyor, kendimizin deneyimlemesini istiyordurlar.

    Yok, hayat süper, her şey çok harikasın, çok başarılısın gibi sonuçlar üretmiyor. Sadece total resimde herşeyin toplu halde bi level daha güzel olmasını sağlıyor.
    0 ...
  4. yaşamayı istememek ama ölmeyi istememek değil

    1.
  5. şöyle bir his, birşeyleri yapmak istiyorsun, hayatın için istediğin şeyler var, yapıyo olman gereken aynı zamanda yapıyo olmayı kendinin de istediği. güzel şeyler. sonra şansın yaver gidiyor, bunların bir kısmında emeklerin ve varsa değerin karşılık buluyor, sen de bunları yapıyor ve başarıyorsun. ama yolun bir yerinde yoruluyorsun ve nefesin kesiliyor, çünkü bir süredir bu yorucu rutini sürdürmüşsün.

    o noktada fark ediyorsun ki senin yaptığın şeyler yapmayı istediğin şeyler olmaktan çıkmış, yapıyor/yapmış olmayı istediğin şeylere dönüşmüş. yani mümkün olsa bu şeyler yine benim tarafımdan yapılıyor olsa ama ben şu köşede karşımda yutub açık bunların yapılıyor olmasını göz ucuyla takip edeyim, ama ben yatayım noktasındasın. ve bunun aslında tek sebebi yorgun olman, ahlaki herhangi bir kararı yanlış vermiş değilsin, hala. yine de var bi enayilik tüm bu durumda. instagram'a yaşayan kız sendromu da denebilir buna, bunda sadece seyirci tek bir kişi, kendinsin.
    0 ...
  6. bir fikri çok fena eğip bükebilirim

    1.
  7. çöpçatanlık sitesi foto altı bio tümcesi. feci skiştirir adamı, gel gör ki sevdiğim var. bad boy tayfa avi için birebir.
    0 ...
  8. zulüm big bang le başladı

    1.
  9. bedelli samuraylık yapmak

    1.
  10. kendini yaptığın iş adama ve herhangi bir konuda gösterilen incelikli, amansız bir çabanın hayata anlam katabileceğine inanma yollarına başkoyma eylemini parmağının ucuyla yapma eylemidir. yapıyorsun ama olayın özündeki prensiplerine aykırı yapıyorsun elinin ucuyla yaparak, tüm konstantrasyonunu vermiyorsun.
    1 ...
  11. gerçek osmanlıların kadıköylüler olması

    1.
  12. osmanlı 1299'da kuruldu, 50 sene sonra 1353'te kadıköyü aldı osmanlılar, 100 sene sonraysa avrupa yakası alındı. halıcıoğlu'nun oralar falan, o zamanki constatinople yani. o aradaki yüz senede anadolu yakasında türkler, avrupa yakasında bizanslılar yaşadı. o yüzden istanbul'un en eski cami 1350'ler kadıköy'de yapılmıştır.
    2 ...
  13. tanrı inancının dünya sevgisinden kaynaklanması

    1.
  14. ispatlamak mümkün değil tabi ancak teorik bir idea. denilebilir ki bak işte dindar ayağı yapan bazı insanlara, dünya sevgisi mi var onlarda diye, haklısın derim ama belki de içinde, en özünde seviyordur ve sevgisini aktarma şekli budur yani.

    fikir özetle şu; bi insan bu hayatı tüm kusurlarıyla falan herşeyiyle sevdiğini fark ediyorsa, ki genelde üzgün, dipte hissedilen anlarda gelebilecek bi duygu aslında, o kısa anlarda içi bi şükran hissiyle doluyor, o an fark ediyorun ki lan biz bilmiyoruz amına kodumun yerinde yaşamayı, müthiş bir amusement park sunmuş sana adam, olup olabilecek en kusursuz deneyimi, yani en baba simülasyon oyununun milyonda biri varyetede deneyim sunma şansının olmadığı, kusursuz bi tasarım. al diyo sana, al şimdi bunla ne yapmak istiyorsan onu yap, nasıl bi insan olmak istiyorsan onu ol. sonra biz gidip yarrak gibi adamlar oluyoruz, yarrak gibi şeyler yapıyoruz. bunu fark ettiğin o an sürekli omuzlarında bi yükmüş gibi taşıdığın o yarrak gibi bi adam olma hissinden tamamıyla arındığın tek anlar oluyor zaten. bikaç gün önce ataşehir trafiğinde sıkışmış kalmışken hissettiğim bazı hislerin bugünkü anımsaması bu. şöyle bi histi, birisine teşekkür etmek, şükran duymak istiyorsun bunun için, boşa gitsin istemiyosun o derece takdir edesin, tapınasın var çünkü. sonra tapınıyorsun da, herhangi bir yöntemle değil, o saniyelik hissi yaşayarak.

    dün sabahsa açık, geniş otoparkta huzursuz düşüncelerle arabaya yürürken ağzımdan istemsiz şu cümlenin çıktığını duydu kulaklarım; "mutluluk yok mu lan bu dünyada"...
    1 ...
  15. iyi davranışın insanları rahatsız etmesi

    1.
  16. bana kalsa hep iyi davranırdım. ama bi süre sonra batıyor insanlara iyilik...
    0 ...
  17. yabancı fahişelerin kocacım demesi

    1.
  18. genelde bu eski sovyet ülkelerinin türkiye'de faaliyet gösteren fuhuş emektarlarında böyle bir jargon var, kocacım derler. bana da denmişliği var. çok ironik gelmiştir hep, aslında hayattan en büyük beklentisi evden kaçmak, ev dışındaki bi dünyayla açılan en net galaktik portalden geçip bi anda kendini o tay gibi uzun bacaklı, mini etekli, renkli gözlü sarı saçlı yavruların cirit attığı ve o zamana dek sandığının aksine aslında bu insanlarla aynı evrende var olduğunu gördüğü bi dünyaya paralel geçiş yapmak olan bi adama, "kocacım" demek. adam zaten evli, 3 çocuklu, zaten karısından bu kocacım tarzı, jargonu yüzünden kaçmakta, bi de sen halin tavrına hiç de uygun olmayan o tarzı benimsemiyo musun be güzelim, tanrının bu dünyaya imza olarak serpiştirdiği ilginç ironilerden birisisin.
    0 ...
  19. allah allah inancı denilen duygunun nazamla

    1.
  20. niyazla alakalı bi durum olmadığını biliyordur bence."..

    annemin bana bi sonraki dine uygun olmayan davranışıma dair çıkışında alacağı karşılık.
    0 ...
  21. dünya kötü olduğunu varsaymaya başladığında

    1.
  22. çok güzel bi yer. aksine güzel bi yer olduğunu varsaymaya başladığında ise tam bi cehennem. kötü olduğunubilelim ya da aslında ne kadar daha çok kötü olabileceğini tahayyül edelim, ona göre yaşayalım.
    0 ...
  23. ağva daki tarlama kırmak için duvar yaptırdım

    1.
  24. Siniri olanl, acısını bi yerlerden cıkarmak isteyenlerle gidelim kıralım.
    1 ...
  25. sözlükteki açık ara en iyi yazar olmak

    1.
  26. yanlış anlamayın, yaş kemale erdi, bu gibi trollükleri geçmişte bıraktık artık ama yıllardır haftada bikaç entry ile katkı sağladığım, çokça vakit harcamadığım için bilinirliğimin az olduğu bu ortamda başka kimse tarafından dile getirilmediği, getirilmeyeceği için mecburen yapmak zorunda kaldığım tespit.

    konunun benim acaip bi yazar olmamla falan da alakası yok aslında, burada sıklet hakkaten çok düşük. o kadar düşük ki çoğu insan iyi bi yazıyı, zekice bi entryi anlamak, takdir etmek becerisini dahi sergilemiyor, geçtim yazmayı... haliyle anlaşılmayacağını kabullendiğin, orjinal fikirler üretmek için herhangi bi çaba içine girmeyeceğin bi ortama dönüşüyor hızlıca. burada orjinal denebilecek, bana ait olmayan bi fikri en son okuduğumda sene 98 falandı. andy cole manchester united forvetinde dwight yorke ile forma kapma yarışı veriyordu.

    bu yazıyı okuyan 1,2 kişi dışında alayı nickimi bile ilk kez görüyor farkındayım. ama aha entrylerim orda, götü yiyen son 10 tanesinden rastgele 3 tanesini okuyup bu iddiama samimi bir şekilde karşı gelsin, ben de götümü kesicem. sevgiler.
    3 ...
  27. tırnak makaslarının ergonomik olmaması

    1.
  28. valla çeşit çeşit makas vardır, şimdi benimki ergonomik diyen olursa da saygı duyarım ama benim bugüne kadar kullandığım 20-30 farklı tırak makası olmuştur, hepsinin de ucunda şu zincir gibi aparattan vardı, ve tırnak keserken bastırdıkça o zincir kısmının da bulunduğu, açıklığa pres uyguladığın alan parmakları acıtmaya başlıyor. bir eldeki 5. tırnağa doğru geldikçe artık bu sızı dayanılmaz hale geliyor. 6 parmağın olsa tamamlayamayacaksan. bu da böyle bi salaklık. üreticilerine selam olsun.
    1 ...
  29. cinayet suçunun ikiye ayrılması gerekliliği

    1.
  30. şu esenyurt'taki tekel olayının üzerine bir düşüncem.

    cinayet sanıyorum şuan indirimsiz falan 20 yılla falan yargılanıyor, anladığım kadarıyla 9-10 senede bi sebeple salınıyor ortalama yatanlar. bu arada bunun halka açık bir istatistiği vardır umarım, bi suçun yasadaki azami teorik uygulanma süresi/pratikte hakimler tarafından o suç için verilmiş yatar süresinin ortalama süresi/uygulamada aynı suçu işleyenlerin ortalama kaç yıl yatıp çıktığı süre şeklinde. araştıracam, sanıyorum baya çarpık bi durum söz konusu bu açıdan uygulamada.

    konuya gelirsem, bu herifler içeriden çıkmamalı hacı. beyaz gömlekli olanın instagram profili var tarık özerbay diye, eleman baktın mı sağımızda solumuzda çokça rastlaştığımız bi profil. alaçata, kaş maş, gece klüpleri, publar falan oraya buraya girip çıkan orta yaşlı, hani ortama tam ait de olmayan ama bi şekilde bi girip bakıp çıkıcam şeklinde takılıp ilk bakışta çok da rahatsızlık vermeyen cinsten.

    haliyle olay ben dahil orta sınıf, düzgün bi hayat yaşamaktan başka derdi olmayan insanlarda anksiyete yaratmış durumda. ekşi sözlük'teki başlıkta 1500 tane falan çok kaygılı entry mevcut.

    haklı bi kaygı olduğunu düşünüyorum ve kendimce çözüm önerim;

    1-cinayet konsepti her türlü kabul edilemez olmakla birlikte duygusal boşalma, fevrilik, regresiflik gibi kişisel sebeplerle işlenenler+toplumda güç algısı oluşturarak hayatta maddi/manevi avantajlı konuma gelmek üzere bir enstrüman olarak kullanıldığı durumlar

    şeklinde ikiye ayrılmalı. Yani kişisel sebepler ve stratejik kaygılar şeklinde ikiye ayırabiliriz cinayeti.

    2-şimdiki durumda bunu böyle yapmamak; ya işte kader mahkumları var, bazı olaylar başımıza gelmediği için onların masumu değiliz, cinayeti işleyen kişiyi bu noktaya iten sebepler acaba nelerdi gibi bir düşünceden dolayı iki grubu aynı şekilde ele almakla sonuçlanıyor. yani ilk gruptaki olası kader mahkumları, talihsizlerin arasında ikinci gruptaki şiddeti-cinayeti stratejik araç olarak kullanan şerefsizler de kaynıyor, aradan sıyrılıyor.

    3-toplumda esas anksiyete yaratan durumlar bu ikinci tipteki, şiddeti bi hayat idare yöntemi olarak ele alan tayfa. bunların şiddeti sistematik, yani şiddeti daha fazla uygulayıp bu konuda daha fazla cezalandırıldıkça adamın edinimi, avantajı artıyor. birini vurup giriyor 3-5 sene yatıp çıkıyor, senin benim aramda gezmeye devam ediyor, artık yatmış, kayışı koparmış, her an geri içeri girmesinde bi beis olmayan tipler olarak.

    4-ilk grupta mevcut cinayet ceza hükümlerini uygulamaya devam edebilirsin.
    ikinci grupta ise ömür boyu hapsi geri dönüşü olmayacak şekilde uygulayacaksın. ölene kadar hapiste. bu saikle, bu amaçla şiddet uygulamayı göz alacak adam bunu bilecek. sağda solda dayı, mafya, reis şekli yapıp altında arabalar, jipler, villalar kaynağı nerden geldiği belli olmayan bi hayatı yaşamanın böyle bir riski, böyle bir bedeli olacak. hala da göze alan varsa buyursun mesela.

    5-cinayetin kapsamının birinci gruba mı ikinci gruba mı ait olduğu hakim takdirinde belirlenecek, yargılamaya dair en önemli unsur bu olacak. bi cinayet kişisel sebeplerle mi işlenmiş, stratejik/mafyatik oluşum kaygısıyla mı? ikincisi mi, sevk edeceksin devlete karşı işlenen suçların incelendiği mahkemeye, orda da yargılamanın çıktısı evet/hayır, suçsuz (yani cinayet yok) ya da ömür boyu hapis.

    6-çünkü bu gibi girişimler/aksiyonlar toplumun ve devletin varlığına yönelik tehditlerdir, en ağır şekilde yargılanmalıdır. jean-jac rousseau'dan, thomas hobbes'ten beri vatandaşın devleti ile yaptığı bir akit vardır ve taraflar akde sadık kalma, akdi uygulayabilme gücünü sergileyebilmek zorundadır. en nihayetinde ortalık ne kadar manyak kaynasa da bunların oranı tüm toplumda %5'i geçmeyecektir. kalan %95 olarak mal olmasak, mal olmazsak, bunu engelleyebiliriz.
    0 ...
  31. insanların keyfi yerinde insan sevmemesi

    1.
  32. çok ilginç lan, hakkaten çok ilginç. son bikaç yıldır içine düşüp çıkamadığım cendere. hayır, alınıyor, bozuluyosun da ister istemez. yani keyfsiz olmanız için ne yaptıkları falan değil, yakın bildiğiniz herkesin, fazla iyi oldu, götü kalktı kafasında sizin keyfli olmanız durumunda keyfsiz olmasını kabul edemiyorsun. bu ne skim mantalite lan, hayır bir de böyle keyfini üstlerine üstlerine boşaltır bir halde de değilsiniz mesela, mütevazi bi şekilde keyfli günlerinizi yaşamaktasınızdır, bir süre sonra biteceği kesin olan... biteceğini biliyorsun zaten, hani bilmesen hakkaten götün kalkmıştır diyecem ama yok, aynı şeyi defalarca yaşaya yaşaya keyfini kendi içinde yaşamayı, başkalarına batacağını öğrenmişsindir zamanla. gel gör ki en ufak satır aralarında arar bulurlar o keyfi ve birden keyfsizlenirler, senin keyfinin de içine sıçarlar. gel lan beraber yaşayalım şu keyfi diyor olsan da yaranamazsın.

    şöyle bi ikilem doğuyor; keyfli zamanlarını kendi içinde yaşamaktan başka çaren kalmıyor, başkalarıyla paylaşılabilir birşey olmuyor o keyf. ya da keyf halini bi çift olarak yaşıyorsanız bunu sadece 2 kişi olarak yapmanız gerekir falan...

    bu sürecin sonunda pes edip, keyf halini terk ettiğindeyse işler tersine döner. aynı insanlar bu kez dünyanın en iyi insanlarıdırlar, tutar kolundan kaldırırlar bi sendeleyip düşecek gibi olsan. tekrar aşağı çekecekleri noktaya kadar ittirirler adamı yukarı.

    sen arkadaş tanımamışsın, benim arkadaşlarım öyle değil diyenler olabilir; bir kısmı gerçekten de haklı olabilir, bi kısmındansa sadece detayları daha iyi okuyorum, daha duyarlıyım olanları algılamaya. hayatta olan bazı şeyleri göremememeniz ya da görmek istemememeniz onların olmadıkları anlamına gelmiyor.

    sokayım ben insan cinsine yane.
    2 ...
  33. ülkecene boku yemiş olmamız

    1.
  34. napacaz lan biz? genel yani, her konuda nasıl böyle oldu bu işler...
    1 ...
  35. değişmeye hazır mıyız lan

    1.
  36. sırf siyasi iktidar değişiminden bahsetmiyorum.

    başkalarının mutluluğundan kıvanç duymaya,
    seyrek insanın bulunduğu boş bi caddede birbirimize rastladığımızda tanımasak bile ufak bir tebessüm etmekten kaçınmamaya,
    işyerlerinde birbirinin ayağını kaydırmadan, kendi yetenek ve becerilerimizin farkında olarak hırsımıza yenilmemeye, bi dişlinin parçası olarak zor bi dünyada güzellik üretmekten başka amacımızın ve çaremizin olmadığını kabullenmeye,
    bi gece klübünde sağımız solumuzdaki kıza yazılmak için cesaret edip konuşmaya başlayan genco'ya haset edip patlayacak mı lan bu gerizekalı diye oraya kesilip haset etmememeye, sadece ama sadece dansımıza bakmaya,
    işimize geldiğinde, kendi çıkarımız söz konusu olduğunda hak hukuk altında adaletten ödün vermeyi bırakmaya, mesela %25 zam yapmak isteyen durumu yerinde, 2 evi 60 bin lira maaşı olan kiracı,
    başkalarının hayatını didik didik etmek yerine aslında bu dünyaya kendi hikayemizi yaşamaya geldiğimizin farkında varmaya, hikayemize sahip çıkmaya,
    çalışmaya, anasını satayım adam gibi çalışmaya, kaytarma peşinde koşmadan, siktimin mesai saatlerinde çalışmaya alışırsak aslında tıpkı yatmakla eşit zorlukta bişey olduğuna ikna olmaya, yatınca da aslında elimize bişey geçmediğini fark etmeye, bu ülkeyi hep beraber adam etmek üzere gerçekten çalışmaya...

    hazır mıyız lan gerçekten şefersizler. ben hazırım, umarım siz de öylesinizdir.
    0 ...
  37. saksolayan hatunun öpüşme testi

    1.
  38. "yarım saattir emiyoruz, bakalım sen kendi kalafatının tadına katlanabilecek misin" tınısında bi testtir. öpmesen olmaz, ayıp olur, kendin yapmayacağın bişeyi başkasından nasıl isteyeceksin, kendi dölünle bi araya gelmek de delikanlıya yakışmaz, zor bi karar anı. genelde öpülür, o kadar da korkacak bişey olmadığı anlaşılır.
    1 ...
  39. 15 mayıs sabahı akp iktidarına uyanmak

    1.
  40. sayım bitti, sabah gözlerini açıyorsun, herşey aynı şekilde daha da fazla kötüye gitmeye en az 5 seneyle daha devam edecek!!! lan ince'ci oğan'cı dümbükler, lafım size, güldük eğlendik ama tamam artık, kafanızda şu anı bi simüle etsenize güzel kardeşim.
    5 ...
  41. kadınların erkek tercihlerine şaşırmak

    1.
  42. şeyi geçiyorum zaten, "abi taş gibi kızlar ne adamlarla beraber" geyiğini. birincisi burada taş gibi kızın illa kaliteli bi karakter olması, kaliteli adamlarla görüşeceği gibi geçersiz bi varsayım var. gitsen dataya vursan korelasyon kursan negatif bile çıkabilir ilişki.

    orada zaten kendiliğinden bi süzgeç koyuyorsun az aklı başında bi adamsan. yani bi kadını seçerken aslında onun kimliğinin ciddi bi parçası olan kimlerle arkadaşlık yapmış/yapıyor, ilişki kurmuş/kuruyor a dair otomatik bi parametre işletiyorsun seçim aşamasında. güzelden öte, kaliteli kadınlarla birlikte oldum genelde, eğilimim bu yönde, haliyle bu konuda beklentim var.

    mesela en yakın arkadaşımın geçmiş tüm sevgililerini tanıyorum, hepsi de güzel kızlar mesela, ama en yakın arkadaşımı tanımasam dahi hiçbirisiyle sevgililik yapmazdım. askerliği kıbrıs'ta yapmak gibi düşün, ismen havalı ama gittiğinde kuru, çöl bi ambians. kendisine de bunu ifade etmişimdir çeşitli kereler, onunla çıkan kadınların ne gibi motivasyonları olduğunu anlayamadığımı falan. anlaşıldığı üzere kendisi hafif piç bi arkadaş, en yakın arkadaşım, ama sevgili asla olmazdım.

    neyse bi saat öncesi; uzanmış youtube'de family guy compliation'ları izliyorum, bi yandan da twix yiyip keyf çatıyorum. ideal bir pazar sabahı benim için. kız arkadaşım geldi, sarıldık günaydınlaştık, çiçek böceğiz, şunu bunu yapıcam çıkıp sen ne yapacaksın bugün planın ne dedi. ben de spora giderim açıksa, bir de hüseyin aradı bi kaçtır, buralardaysa onla görüşürüm dedim.

    5 dakika sonra telefonunda instagtam'dan bi arkadaşının ders çalışmak için önerdiği kafe linkini gösterecek, mesaj kutusuna girdiğinde orda "hüseyin" gibi bişey gördüm ama emin olamadım. kız arkadaşım yabancı, telefonunda da genelde rusça isimler, kiril alfabesinde karakterler olur, o saliselik mesaj kutusu geçişinde de ekranda genelde kiril alfabesi vardı, ekran geçti, kafeyi gösterdi, kafenin adresini falan aradık yeri nerdeymiş, o sıralarda benim kafada bişey yok, hüseyin'i gördüm mü görmedim mi emin değilim, sallamadım o an, sonra ne olduysa dank diye yok ya sana öyle gelmiş diyeceğini düşünerek "az önce mesaj kutunda hüseyin mi yazıyordu" dedim. evet dedi, mesajlara girip açtı. değişik bir hüseyin'ler kesişmesi.

    girdi, mesajlarda geri geri gitti, herif attığı her posta kalp malp, 100 müz göndermiş, bizimkisinin belli bi yere kadar bi cevabı yok, sonra biraz daha çıkınca eleman thank you'dan başka bi cümle bilmiyorsun musun deyince biliyorum demiş. 10 mart'ta. bu kadar, yukarı biraz daha çıktı daha da uzatmak, didikliyo olmak, kendimi küçültmek istemedim diyeyim. geçen yaz bi kez buluşmuştuk, fotolarımı beğeniyor, ben bişey yazmıyorum, yazışmadık dedi. biz 6 aydır beraberiz.

    neyse şeye çok takılmadım, aman aldatılıyo muyum falan, 6 aydır bu gibi başımıza gelen ilk konu bu bu şekildeki, güveniyorum genel olarak yani.

    ama şeye takıldım; elemanın profil fotosunu böyle uzaktan da olsa bi görüyosunya, kazmanın biri gibi göründü gözüme. kadın seçerken doğru adamlarla birlikte olacak aklı başında kadınları seçme şeklindeki kuralımda hafif bi gedik açıldı. ya dur ulan aslında o da açılmadı, çünkü bikez buluşmuş kafasına yatmamış bi daha görüşmemiş, onla beraber değil, seninle de geç demi. dedim. ama bu konu kafamda dönmeye başlayınca geçmişi düşündüğümde bu gibi olaylarda ara sıra hayal kırıklıkları yaşadığımı fark ettim. yani sana göre 10 numara olan, yakından tanımana rağmen böyle olan bi kadın karakter gidip ampır sampır tiplerle beraber olmuş ya da olacak olabiliyor. senin arkadaşlık yapmayacağın adamla çıkmış mesela. o zaman işte bi tadı kaçıyor insanın. burada kadının salt başkasıya birlikte olmasından öte tasvip etmediğin bi karakterle birlikte olması senin kendine dair kendini justifiye etme şeklindeki mekanizmana bi darbe vurulmuş oluyor. ki ilişkilerin çok önemli bi parçasıdır. hatta ilişkiler bunun için yaşanır bile diyebiliriz. insanın kendisine; bak seni, senin çok değerli bulduğun birisi, sevmeye layık görüyor, demek ki sen sevilesi, değerli birisisin. aşk ilişkileri bu motivasyondan beslenir. karşındakini sevdikçe aslında kendine olan sevgini de besliyor olursun. bu tespit de bu vesileyle yapılmış olsun madem. çok tatlı kız yalnız lan, kuzum benim.
    1 ...
  43. ilişkide balans ayarının bozulması

    1.
  44. sadece herşeyin çok iyi gittiği ilişkilerde bir süre sonra baş gösteren problem.

    taraflar birbirine çok yüksektir, bu yükseklik çok nadiren denk gelip birbirine tam anlamıyla match olur ve harika günler yaşanmaya başlanır. ancak herşeyin bi sonu vardır tabi ki. bi süre sonra bu çok yüksek ve aynı frekanstaki matchi sürdürmek güçleşmeye başlar. taraflar bu kadar yüksek bi duygunun sürdürülebilir olmayacağının farkındadırlar. burada sürdüremeyenin kendileri mi karşı taraf mı olduğunu bile bilemedikleri bi pozisyonda bulurlar kendilerini ve risk almazlar; ölmesi gereken karşı taraftır. onun daha az sevdiğine dair zihnine düşen tohumlar filizlenmeye başlayıp, onu daha az sevme şeklinde bi reaksiyon geliştirir. bunu karşı taraf da sezmektedir, aynı şeyi aynı motivasyonlar ve aynı kayıplıkla yapmaya başlar. ortada üzerinde uzlaşılmış bi ölçü birimiyle ölçülemeyen soyut duygular olduğundan bu kaotik ortamda artık 4 olasılığın hepsi eşit derecede mümkündür.

    iki taraf da birbirini halen eşit derecede seviyor. %25
    taraflardan birisi gerçekten de diğerini daha az seviyor. a ve b için ayrı ayrı %25'leri var bunların.
    iki taraf birbirini eşit derecede sevmiyor. %25

    birinci seçenek; yanlış anlaşılmalarla sona ermiş, gelecek vaad eden, değeri bilinememiş bir ilişkiyi,
    ikinci seçenek; taraflardan birisinin diğerini esiri, kölesi etmesiyle sonuçlanabilecek kanlı savaşları,
    üçüncü seçenek; mutlu evlilikleri getirir.

    konu artık duyguların alanında çıkmış, nash dengesi altında ele alınabilecek bir oyun teorisi örneğine dönüşmüştür. haliyle nash'in de ispatladığı üzere, ittifak yapmak en makul seçenek olacaktır.
    0 ...
  45. my face my soul my mind

    1.
  46. dün gece itibarıyla hayatımda duyduğum en güzel sevgi sözcükleri. bunlarda match olduktan sonra başka bir konu da kalmıyor sanıyorum geriye. mutluyum.
    0 ...
  47. zenci manifestosu ile başlayan şarkılar

    1.
  48. https://www.youtube.com/w..._channel=Stereoclip-Topic

    böyle bi janr var. şarkının başında zenci bi kardeş uzun uzun hayata, kardeşliğe, güzelliğe dair manifesto okuyor, sen de dinliyorsun, adam haklı aslında diye düşünüyorsun.
    0 ...
  49. iyi huylu alternatif rock grupları

    1.
  50. böyle bir janr var. grizzly bear, gun shy dinliyordum, üst üste 10-20 loop dinleyince böyle bi sükunet hissi geliyor, adamın ses tonuna tamamen bu sakin, iyi huylu, senle anlaşmak için herşeyini vermeye razı bi insan tınısı hakim. böyle bi insan tavrı da vardır bu arada, insanlarla sadece anlaşmak ister, tüm iyi niyetiyle ama nedense olmaz, anlaşmak istediğinde anlaşamazsın insanlarla, bu gerçeği görüp rijitleştik, katılaştıkça yavaştan anlaşabilmeye başlarsın, ama bu kez anlaşan insan da sen değilsindir, kendine dair favori versiyonun değildir. işte bu duygunun insanına yönelik bi tür müzik üretiliyor,

    tame impala, grizzly bear, radiohead, yüzyüzeyken konuşuruz böyle gruplar mesela. insanları buluşturdukları ortak duygu az önce tasvir ettiğim duygu sanıyorum. tame sakin demek zaten, sakin impala.

    bu duygunun insanları yanlışlarıyla değil, eksikleriyle yargılanabilirler aynı zamanda sadece. yanlış yapmamak için yapmamayı seçen cinsten. kimseyi etkilemek zorunda olmadığı, ama kimseye karşı maymun olmamak zorunda olduğunun da ayırdıyla hafiften vazgeçmiş tipler. bence güzel tipler. en azından güzel müzik üretiyorlar.

    https://www.youtube.com/w...mp;ab_channel=GrizzlyBear
    0 ...
  51. kötü gününde yanında olan arkadaş

    1.
  52. siktirsin gitsin afedersiniz. kardeşim, bana sadece ama sadece iyi günümde yanımda olacak arkadaş lazım. ben kötü günümü bi şekilde atlatırım zaten.
    0 ...
  53. ekşi sözlük kapanınca ne yapacağını bilememek

    1.
  54. twitter, instagram kullanmıyorum, gün içinde boştaysam yaklaşık 15 yıldır yaptığım şey açıp ekşi sözlükte gündemde ne varsa okumaktı. şimdi bunu yapamıyorum. neye bakıcam lan bu telefonda.
    0 ...
  55. türkiye yi adam etmenin y kuşağına kalması

    1.
  56. aslında daha çok türkiye'nin 200 yıl süren adam olma çabalarınını taçlandırma şerefine y kuşağının, hatta spesifik olarak 85-91'liler arasında doğanların nail olacağı demek istemekteyim.

    bu topraklara 200 yıldır var bu gayret, ondan öncesinde yokmuş, zaten o zaman olmadığından dolayı bu zaman bu noktdayız ama bi şekilde gecikmeli olsa da en azından farkına varılmıştı. avrupa bunun 13. yüzyılda farkına varıp çabalamaya başladığı için ancak işte 21. yüzyılda yeni yeni ulaşabilmekte o noktaya. bizim burada daha ortalık kan revan, öyle kolay bi iş değil bu sonuçta, koca bi toplumun silkinmesi, kendine gelmesi gerekiyor, bazen çok travmatik olaylar sonucunda mümkün olur bu, bazen bazen de son derece beneficial aydın diktatörlerin sonsuz gayreti.

    türkiy'de şuanda bi aydınlanışın, toplumsal bi dönüşümün eşiğinde bana kalırsa, akp de buna katalizör olmuş durumda. daha yüzlerce yıl debelenebilenirmiş aynı noktada, eğer olaylar bu şekilde bi örgüde dizilip herkesi bi düşünme noktasına getirdiği için.

    bu dönüşümeyse kronolojik denk gelme gereği, bu dönüşüme de öyle ya da böyle ayak uydurabilip aynı zamanda dönüşüm öncesi toplumsal kurgunun ayaklarından en yakın tarihli olanı olduğundan, düşünsel liderleri olmasa da organizasyonel liderleri 85-91'liler olacaklar. hatta spesifik olarak tarih vermek gerekirse 87'liler olacak. binlerce yıl sürecek olgun bi toplum yapısının temellerini geriye dönüp bakıldığında bu kendine has çok sayıda ilginç özellik arz eden kuşakta bulabilecek insanlar gelecekte.
    0 ...
  57. berberden yediğim ince ayar

    1.
  58. berbere son 5 ayda 6. denemesinde de istediğim saçı yaptıramayıp, içime sinmediğinden ikinci gidişim son denemede, iki gün içinde. şöyle yap böyle yap derken, herif de bizi tanıyo, bi süredir görüyo eski modum yok falan, modu olmadığında çirkinleşen, kendi içine sinmeyen de bi insanım;

    berber: abi ben senin saçını kesebilirim, karakterini değiştiremem.
    ben: glupp (yutkunma). saçı yıkama, eve gidip duş alacam zaten.
    2 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük