hemencecik size listeleyebilirim.
-haliyle tavrıyla şu yeni zımbırtı youtuber şeysi kızları gibi davranıyorsa
-aynı o bahsettiğim youtuber kızları gibi tırnaklarını boyarlar, makyajlar aynı yaparlar, onlar hangi ürününden o ay bahsettilerse hemen onu alır onu giyerlerse (hayır ben izliyorum oradan biliyorum-buradan selamlar cem yılmaz abime)
-moda neyse ona uyanlardansa (ulan şuan bütün okuldaki kızlar aynı saç renginde. Bir ayakkabıyı bir fakültede en az 10 kişide görürsün)
-ben kızlarla anlaşamıyorum ya erkeklerle daha iyi anlaşıyorum (!) -?!'^+%&/-
-olmadık yerde mekanda iğrenç kaba saba bir oturuş biçiminde elinde sigara arkadaşlarıyla konuşurken bağıra bağıra küfür ediyorsa.
-ailesiyle telefonda konuşurken onları azarlıyıp, üff püff demesiyle (klaslarına uymaz çünkü o anda ailelerinin konuşmaları)
-yaz kış güneş gözlüğü takıyorsa
-yazın cool durmak için shortun altında bot giyenler (!) -?!'^+%&/-
-sırf sevgili olsun diye erkeklerin yanında şekilden şekile giriyorsa
şimdilik aklıma gelenler bu kadar ama zeki ve orjinal olan biri zaten kimin varoş kimin yapmacık olduğunu nerde nasıl olursa tanır. ;)
bence bir kız olaraktan, bir erkeğe söylenebilecek en güzel iltifat 'dürüstsün, işte bu yüzden sana güveniyorum' dur. Klasik gelebilir bu erkeklere ama bu kadar dillendiriliyorsa bu güvenli, dürüst erkek mevzusu vardır kızlarında bir yarası ;)
hoşlandığım çocuğun bana laf arasında 'aşk olsun' demesiyle birlikte -olsun tabi olsun, güzel şey aşk..- diye verebileceğim cevapla, karşı tarafa ufaktan bir kıvılcım gönderebilme şansımın doğduğu iki güzel kelimecik.
"üniversite okurken çalışan fakir tip"
Fakir tip? Benim hiç aklıma bu gelmiyor. Direk azimli ve çalışkan bir tip canlanıyor gözümde. Hatta bu öğrencilerimizi ikiye ayırıyorum.
1. Çalışırken birde derslerinde de başarılı olanlar
2. Derslere girmeyip sadece dersi geçmekle yetinenler
Bu iki öğrenci tipine de özenirim. Şuanda yapmak istediğim durum 1 aslında. Paramın olmadığından felan değil. Çalışkan tiplere özendiğimden ama ne var ki -annemin her zaman söylediği bir laf- g*t yemiyor, yata yata büyütüyoruz işte.
2.si bir sonraki hayatımda da kesinlikle yapmak istediğim durum. Abi bu iki öğrencinin de aynı üniversite aynı bölümde okuduğunu düşün. ikisi de mezun oldu. Ee bak şimdi diplomalarında ne farklılık var. Diğeri çalıştı, çalıştığını gezdi tozdu arkadaşlarıyla yedi. Diğeri mal gibi hem okulda hem işte çalıştı, para da okul masraflarına gitti. Tabi şuan niye benim ilkini yapmak isteyişim merak konusu. Sorumluluk abi işte. Ailem beni nasıl yetiştirdiyse artık yada nasıl doğduysam -ne derseniz artık- bir derse girmesem evde yatsam kendimi çok kötü hissediyorum. Her zaman söylerim arkadaşlarıma bir sonraki hayatımda kesinlikle zibidinin, umursamazın teki olucam.
Bölümde 4 yıl boyunca kendini geliştirmeyi düşünmeyenler için bir boka yaramayacak bölüm. Özellikle tavsiye edilen bu bölümün ingilizce okunulmasıdır ki nice mezun 'yaa ben okudum da ne oldu bak mezun olduğumdan beri boş oturuyorum' demesiyle benim de kaç dil biliyorsun diye sormam kaçınılmaz olur tabi. Tutup da bana ingilizce bile bilmiyorum demezler mi.
-Eee sen nasıl geçtin o bölüm derslerini?
--Ya işte ingilizceden Türkçeye çevirip sonra tekrar ingilizcesini yazarak ezberliyordum. Oldum olası hiç anlamam zati şu ingilizceyi..
Yahu sen dalga mı geçiyorsun benimle. Uluslar arası ilişkiler lan bu. Başta bi' düşüneceksin. Torpilin varsa yaşadın -bu kadar ingilizcenle bile- Yoksa sıçtın. Çalışacan abi. Eşek gibi hem de. Çünkü sana devlet dışında özel sektör kalıyor geri. Bir şirket bir kurum da çalışmak istiyorsan da hani bir ingilizce... -kocaman şirketin uluslar arası ilişkiler departmanında- cık.. cık cık.. valla olmaz.. yok.. Abi totalde 3-4 dil bilen varken ne yapsınlar seni (buradan da, ilk başta söylediğim kendini geliştirmek için ne yapman gerektiği konusunda bir tüyo verdim bak) heh bak şimdi. Bunları bi' düşünün ondan sonra bu bölüme bunları bilerekten gelin tamam mı anacım.