Ülkenin içinde bulunduğu durumda öyle kararsızım ki sözlük bir şey diyemiyorum. Yeri geliyor “ulan ülke zor günler geçiriyor, tabii ki vergiler yüksek olacak, biraz anlayışlı ol” diyorum yer geliyor “ ülkenin içine ettiler, şimdide vergilerle ebemizi s*kiyorlar” diyorum. Neredeyim, kim haklı, kim haksız tam bir muamma.
Dua ediyor ve bekliyorum.
Ama bence bu kadar vergi alınması fazla. Maaşımın 40-50% ‘sini vergi olarak ödüyorum. Maaşımın netiyle gidip aldığım eğlence, yeme-içme, kıyafet gibi giderler için ödedim kdv’yi de sayarsanız.
yanımda iş arkadaşım tuğçe var, oturduk bekleme bölümünde görüşeceğimiz kontağımızı bekliyoruz. o sırada daha önce bir kaç kere karşılaştığım o firmanın çalışanı başka biriyle göz kontağı kurdum. doğal olarak selam vermek üzere yerimden kalktım;
- merhaba umut bey, nasılsınız?
- iyyim, cem bey siz nasılsınız
* burada şunu söylemeliyim ki sözlük ben cem bey değilim, ben biliyoruzdakonusuyoruz'um. cem benim iş yerinden başka bir arkadaşım. dedim herhalde adamcağız ismimi yanlış hatırladı ama işin kötü tarafı cem ile benim çalıştığım birin birbirinden tamamen farklı. neyse devam ediyor sohbet.
- cem bey siz sigara kullanıyordunuz değil mi, size dışarda bir sigara ısmarlasam.
ulan şimdi ben bu adamla çıkıp dışarıda sigara içsem o sırada beklediğim kontak gelse bana adımla hitap edecek adamcağız utanacak, en iyisi bir ustalıkla bu işten kıvırılayım. tuğçe'ye baktım ve;
- teşekkür ederim ümit bey, hanımefendiyi yalnız bırakmayayım.
adam bir bana bakıyor bir tuğçe'ye. yok kurtulamayacağız.
- hem şu insert'lerin durumunu konuşuruz.
hassiktir, adam benim adımı yanlış hatırlamıyor, üstelik beni cem sanıyor, mecburen tamam dedik. tuğçe'den izin istedim çıktık dışarı. adam başladı anlatmaya.
- cem bey, insert'ler ne zaman gelir, baya oldu çünkü.
- hee insertler diyorsunuz. yaa onları biliyorsunuz yurtdışından bekliyoruz. ben bugün tekrar bir kontrol edeyim.
* burada ne konuştuğumuz hakkında en ufak bir bilgim yok
- hee anlıyorum ama rica edeceğim en kısa sürede temin edelim
- tabii ki, en kısa sürede ilgileneceğim.
* bu sırada uzatılan sigarayı soba bacası gibi tüttürüyorum ve içimden dua ediyorum. ne olur benim kontağım gelmesin. çünkü o gelir ve benim biliyoruzdakonusuyoruz olduğum anlaşılırsa, sıçarız. adamın kalbi kırılmasın diye devam ettirdiğim oyun adamla taş*ak geçmişim olarak algılanacak
- ya o değilde cem bey, yeni kalıplar için de aynı hizmete ihtiyacımız var, sizinle dataları paylaşsam onlarıda tekliflendirseniz
- tabii, tabii. siz dataları paylaşın ben en geç yarın sizinle teklifimizi paylaşırım.
- ayrıca ya bizim şöyle bir problemimiz var kalıplarda........... ...
- evet, anlattıklarınıza bakılırsa çözülebilir gibi duruyor. ık mık
kelime oyunlarıyla tamı tamına 15dk'lık sohbetimiz boyunca olmadığım bir adam gibi davrandım ve allah'dan benim kontağım sohbetimiz sonuna kadar gelmedi. cem de şöyle bir e-mail aldı;
" cem bey bugün görüştüğümüz gibi datalar ektedir, en kısa sürede teklifinizi bekliyoruz"
cem birde bu işten yeni siparişler alırsa, işte o zaman bu anektod daha da vahim bir hal alacak.
öncelikle pikap alma arzunuz bir özentilik mi buna karar verin.
malum insan günümüzde "pazarlama tekniklerinin" etkisinde kalarak aslında ilgisinin olmadığı bir çok şeye sahip olma arzusuna kapılabiliyor.
buna benim bir aralar fotoğraf makinalarına olan ilgim örnek verilebilir.
yok diyorsanız ki "ben ciddiyim" o zaman sizin için naçizane önerilerim aşağıdadır.
- çin malı pikaplardan uzak durun
- olaya nostaljik bri hava katmak istiyorsanız öyle retro havası verilmiş yeni model pikaplardansa eski model kaliteli bir pikap'a yönelin
- nostaljik şeylere ilgisi olanları kazıklama sevdalısı olan bir "tüccardan" değil gerçekten bu işi severek yapan birinden pikap satın alın
- eski model pikapların kendinden hoparlör sahibi olmadıklarını ve ayrıca bir amfi ve ses sistemi ihtiyacınız olacağını unutmayın
- pikap aldığınızda bununla birlikte plaklar içinde ciddi bir bütçe ayırmanız gerektiğini unutmayın
- pikapların ve plakların bakımlarının olduğunu göz ardı etmeyin
- hep işin zorluğundan bahsettin, hiç mi iyi yanı yok diyen suser'lara;
* eve gelen arkadaşlarınızla çok sevdiğiniz bir parçayı dinlemenin hazzı anlatılamaz
* kız arkadaşınızla ikinizinde sevdiği bir parça eşliğinde salonda dans etme hazzını anlatmaya dil bilgim yetersiz
* çok sevdiğiniz bir plak'a çok makul bir fiyata sahafta denk gelirseniz mest olursunuz
dipnot: şuan kullandığım 1975 telefunken pikapıma yine bu sözlükte yazar olan emre abi sayesinde ulaştığımı belirtmek isterim. saygılar emre abi. iyi ki tanıştık. bu sözlüğün bana kazandırdığı güzel adam.
insanların asla samimi bulmayacağı bir veri tabanıdır.
kim "ben dert dinlerim" diyen birine;
- merhaba beni dinler misin? deyip derdini anlatmaya başlar.
gidip arkadaşlıklar kurun güzel insanlar, derdinizi onlara anlatın. derdinizi dinleyecek güzel insanlara sahip değilseniz bırakın sözlükte yazmayı/medet aramayı kendinize ve çevrenize çeki düzen verin.
yanımda iş arkadaşım tuğçe var, oturduk bekleme bölümünde görüşeceğimiz kontağımızı bekliyoruz. o sırada daha önce bir kaç kere karşılaştığım o firmanın çalışanı başka biriyle göz kontağı kurdum. doğal olarak selam vermek üzere yerimden kalktım;
- merhaba umut bey, nasılsınız?
- iyyim, cem bey siz nasılsınız
* burada şunu söylemeliyim ki sözlük ben cem bey değilim, ben biliyoruzdakonusuyoruz'um. cem benim iş yerinden başka bir arkadaşım. dedim herhalde adamcağız ismimi yanlış hatırladı ama işin kötü tarafı cem ile benim çalıştığım birbirinden tamamen farklı. neyse devam ediyor sohbet.
- cem bey siz sigara kullanıyordunuz değil mi, size dışarda bir sigara ısmarlasam.
ulan şimdi ben bu adamla çıkıp dışarıda sigara içsem o sırada beklediğim kontak gelse bana adımla hitap edecek adamcağız utanacak, en iyisi bir ustalıkla bu işten kıvırılayım. tuğçe'ye baktım ve;
- teşekkür ederim ümit bey, hanımefendiyi yalnız bırakmayayım.
adam bir bana bakıyor bir tuğçe'ye. yok kurtulamayacağız.
- hem şu insert'lerin durumunu konuşuruz.
hassiktir, adam benim adımı yanlış hatırlamıyor, üstelik beni cem sanıyor, mecburen tamam dedik. tuğçe'den izin istedim çıktık dışarı. adam başladı anlatmaya.
- cem bey, insert'ler ne zaman gelir, baya oldu çünkü.
- hee insertler diyorsunuz. yaa onları biliyorsunuz yurtdışından bekliyoruz. ben bugün tekrar bir kontrol edeyim.
* burada ne konuştuğumuz hakkında en ufak bir bilgim yok
- hee anlıyorum ama rica edeceğim en kısa sürede temin edelim
- tabii ki, en kısa sürede ilgileneceğim.
* bu sırada uzatılan sigarayı soba bacası gibi tüttürüyorum ve içimden dua ediyorum. ne olur benim kontağım gelmesin. çünkü o gelir ve benim biliyoruzdakonusuyoruz olduğum anlaşılırsa, sıçarız. adamın kalbi kırılmasın diye devam ettirdiğim oyun adamla taş*ak geçmişim olarak algılanacak
- ya o değilde cem bey, yeni kalıplar için de aynı hizmete ihtiyacımız var, sizinle dataları paylaşsam onlarıda tekliflendirseniz
- tabii, tabii. siz dataları paylaşın ben en geç yarın sizinle teklifimizi paylaşırım.
- ayrıca ya bizim şöyle bir problemimiz var kalıplarda........... ...
- evet, anlattıklarınıza bakılırsa çözülebilir gibi duruyor. ık mık
kelime oyunlarıyla tamı tamına 15dk'lık sohbetimiz boyunca olmadığım bir adam gibi davrandım ve allah'dan benim kontağım sohbetimiz sonuna kadar gelmedi. cem de şöyle bir e-mail aldı;
" cem bey bugün görüştüğümüz gibi datalar ektedir, en kısa sürede teklifinizi bekliyoruz"
cem birde bu işten yeni siparişler alırsa, işte o zaman bu anektod daha da vahim bir hal alacak.
şairdir kendisi, hem de iyi bir şairdir. serbest yazımda bir çok şair geçinen herifin aksine, serbesliği şiirin ahengiyle birleştirmiştir.
"..şair onca dizeyi bir dizeyi söylemek için söyler" sözünü bir adım ileriye taşıyarak, tüm dizleri tüm dizeleri söylemek için yazdığı aşağıdaki şiir ile anarım kendisini.
Idiller Gazeli
gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak
sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı
gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr
çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a
aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran
heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan
gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan
At gibi kadın ünvanını biz bu gibi kadınlara layık görüyoruz efenim.
Vucudunu sergilemekten çekinmeyen ve bu uğurda bazı cefalara katlanma eğilimi gösteren kadındır. ( yazarımız burda üşümemek kavramıyla bunu anlatmaya çalışıyor)
Bunun türlü örnekleri verilecek olursa; soğuk sonbahar günlerinde mini etek, 10cm’lik topuklu ayakkabı üzerinde durma, koşma, zıplama, daracık tayt ile oturup kalkma ve türevleri