insan doğar, yaşar ve ölür bilmeyen yok ama yaşamak kısmı biraz düşündürücü. mesela bu kadın iliklerine kadar yaşayanlardan. beyninin yüzde kaçını kullandığından ziyade, ömrünün yüzde kaçını dolu dolu yaşadığını düşünmeye sevk ediyo insanı. ilgi duyan; marina abramovic diye aratıp onun müthiş dünyasında tanık koltuğuna oturabilir, ben sadece bu videoyu açıklicam.
marina ve ulay, 20 yıla yakın süre birlikte yaşayıp eşsiz performanslara imza atmış iki sanatçı. birbirlerine saçlarından bağlanmak, sesleri kısılıp boğazlarından kan gelene kadar birbirlerine bağırmak ve çırılçıplak soyunarak bir kişinin zor geçeceği boşlukta yüz yüze durup insanların ikisine de sürtünerek aralarından geçmesini konu alan ilginç performanslar ve daha niceleri. son olarak çin seddinin iki ucundan birbirlerine doğru yürüyüp ortada buluşuyolar ve bundan sonra ayrılıyolar. ruhsal yolculuk sebepli dense de tam nedenini bilmiyorum. ayrıldıktan sonra marina zor bi dönemden geçse de performanslarına tek başına devam ediyo ve 2010 yılında videodaki performansı yapıyo. masada karşısına oturan insanlarla 1 dakika konuşmadan sadece bakışarak duygu iletişimi amaçlı bir performans. ve sürpriz olarak yıllardır görmediği ulay'ı bi anda karşısında görüyo, işte o an bana samimiyetin resmini çizer misin abidin dense bu çizilirdi. videoyu izlerken sanki marinayı yıllardır görmeyen benmişim gibi tüm duyguları; pişmanlık, yalnızlık, vazgeçiş, özlem ne varsa içimde hissettim.
o kadar yanlış yaşıyoruz ki, en doğal en insani hisleri bile hak etmediğimizi düşünüyorum bazen. bu insanların yanında özledim demeye utanırım ben. kadın resmen ilikleriyle özlemiş.
onun sana hissettirdikleriyle aklına normalde gelmicek kadar güzel sözler söylüyosun ya da yazıyosun ya hani, heh işte o sonra bazılarını senden duyduğunu unutuyo belki yani umarım ve yeni sevgilisine söylüyo bunları. ben bunu yapmam mesela, yeni bişey gelmiyosa aklıma hebele hübele derim yine de yapmam. bi de bazen birisini senden duyduğu sözle başkasını etkilemeye çalışırken görmek de aynı şey. ip varla ilgili sözleri hatırlıyorum ve sonra baktım. neyse. bazı şeyler özel kalmalı, mastürbasyonu metroda yapmıyosan anıları, kelimeleri saklamaya da aynı özeni göstericeksin. anı değil ki sendeki, ramazan pidesi gibi dağıtmışsın.
bi eksiği olmasa bile bilmem kaç santimlik penisine biri laf etse altı saat savunursun, kutsal kitabı savunmanın neresini anlayamadın derler adama. herkesin kutsal saydığı şeyler var, krem peynir de olabilir bu.
'kadınları anladım, kadınlar anladığım kadar' demiş yazar. ne kadarını anladıysan o kadarını bilirsin yani, anlamadığın kısım hala meçhul anlayacağın zamana kadar. anlamadın di mi? ben de bundan bahsediyorum.
hem dahi hem de manyaklardan olan bu adamın en iyi filmlerinden biri midnight in paris olmakla birlikte en etkileyici hikayesi şudur; woody allen annie hall filminin senaryosunu kafasında şekillendirirken aklına sıra dışı bi hikaye gelmeyince mastürbasyon yapıp boşalmak üzereyken nefesini tutup anlık şoklar yaşatmış kendisine ve ortaya bu müthiş filmin çarpıcı dialoglarını çıkarmıştır.
ben bu diziye ilk başta beğenmedim dedim ve aman tanrım belalar peşimi bırakmadı, sütten kesildim. bağımlısı yapar, her bölüm nefes keser, sağ yumruk sol avuç içine vurmaktan nasır yapar. harold beni izlesin diye laptop kamerasına el sallarsınız, deli olursunuz.
iki kafalı yönetmen lakaplı bu iki süper kardeşin en iyi filmlerinden biri the big lebowski olmakla birlikte belki de en şiddetli fikir ayrılığı yaşadıkları filmdir. çünkü senaryonun yazımı aşamasında joel coen sözünü dinlemeyen kardeşi ethan' a yumruk atıp gözünü morartmıştır.
insan gerçekten hayret ediyo. ne eziklerin götünü kaldırmışlar şu sözlükte. hele oraletli bişey var sağlı sollu twitter paylaşanlardan. eğer paylaştığın twitter seninse, senin ben tipini sikeyim ya. sana yavşayanın da hormonlarını sikeyim. tavırlara baksan sanarsın kainat güzeli soktuğumun mirket suratlısı.
Anton Chigurh - No Country For Old Men. ben javier bardem'in bu filmdeki psikopatlığı üzerine tanımam etmem. izlemeyen varsa 15 dakika içinde filmi açana bi kavanoz bal.
henüz 9 yaşındayken ruanda katliamında babasını kaybeden stromae'nin yazdığı ve 'baba nerdesin' diye sorduğu müthiş şarkı.
klibi de şarkısı kadar muhteşemdir, bi duygu 4 dakikada ancak bu kadar güzel anlatılır. klipte stromae ölen babasının rolünde ve klibin büyük bölümünde hareketsiz duruyo. klipteki ufaklıksa yine 9 yaşında.
bi çocuğun babasının ölümünü kabullenemeyişi, onun eksikliğini onu hayalinde yaşatarak gidermeye çalışması harika anlatılmış. bunun yanında çocuk camdan dans eden babalar ve çocukları izlerken müziğin yavaşlayıp imrenen bakışlar arasında 'baba nerdesin' kısmının girişi çok dokunaklı. klibin sonunda çocuğun da babasıyla aynı şekli alması, artık durumu kabullendiğini anlatıyo.
ayrıca klip boyunca stromae'nin çocuğa hiç dokunmayışı da hayalle gerçeği ayıran etkileyici bi ayrıntı.
bakar mısın imkansızmış. yine gerçekte var olmayan sevgilisini var olmayan insanlarla aldatan bi çok hayalperest olmaz demiş. gece yastığa başını koyunca başkalarının yaşadığı hayatlarda figüran olduğunu kendine acıyarak itiraf etmek üzereyken son anda kendi eliyle kendi ağzını kapatıp kendini kurtaran bi çok insan olmaz demiş. karşı apartmanın dairesinde perdenin arkasından gördüğü kadına aşık olan adamla otobüste bi kadının arkasına geçip fren bekleyen adam da aynı fikirde, ısrarla olmaz diyolar. sopayla kafasına vurup bayılttığı kadını mağarasına götüren ilkel abiler bile daha samimiydi sizden. ah sizi çapkınlar, ah sizi bağlanma sorunu yaşayan cool canlılar, ah sizi hormon köleleri. bi çuvala doldurulmuş yüzlerce yılan gibi sevişin. herkesin herkesi sevdiği ama evi, arabası ve işi olanın daha çok sevildiği yüzlerce yılan gibi.
iç sesim; nerde o eski birinin yüzünü keşfetmeler dedi benden yaşlı kimlikte yaşını büyütmüşler şimdi mesela telefonlar daha akıllı insanlardan işlemciler hikaye olay şu ki insanlar birbirinin yüzüne bakmıyo kafalar aşağıda hep ama iki telefonu karşılıklı oturup birbirinin yüzüne bakmazken bulamazsın akıllı derken bundan dolayı şey var mesela artık insanlara sevgilisinin yüzünü 6 parça puzzle yapsan çözemez geçenlerde gördüm ellen programda sanırım oyuncu bi kadına bikaç kişinin suratından farklı bölümler gösterdi ardından sevgilisinin ağız kısmını gösterdi tanıyamadı başka birinin adını söyledi ve ciddiydi ama nerde kaldı hangi tepkide göz kenarında neresinin kırıştığını ezberlemek nerde kaldı gözleri hangi ışıkta hangi renkte bunları bulup geceleri tüm ışık şartlarında hayal içi denemeler yapmak yakında öpüşmek aşırı romantizm sayılmazsa kesin seks devam eder ama maymunlar daha çok yerden öpüyodur eşini bunu geçtim gamzesi olduğunu neden 6 ay sonra öğrendin diye hesap soran bi kanun yok diye mecbur musun kanunun açığını yakalamaya diyen bi hukuk adamı da yok zaten olmamalı belki hak edilmiş sevgisizliktir bu yüzyıllar önce kavuşamamış iki aşığın intihar etmek üzereyken insanlığa bedduasıdır ki buna sevinmezdim elimizde değildi derler bu kez sevgisizler beter olun derim ben de.
10 yaşında felandım. küçük ayaklarımla okuldan eve dönerken iki tane çikolata alıp birini cebime koydum. diğerinden bi ısırık almıştım o sırada ayakkabı boyacılığı yapan hemen hemen benimle yaşıt bi çocuk gördüm. kafasını kaldırıp bana baktı tekrar sandığıyla meşgul oldu. canı çekmiştir diye düşünüp yanından geçerken çikolata uzattım sağol diyip aldı. uzaklaştım, her şey iyi güzeldi, ben iyi bi çocuktum, tanrıyı gülümsettim derken diğer çikolatayı cebimden çıkarıp açmaya başladım. o an keşke ısırdığımı değil de açılmamışı verseydim diye bi üzüldüm ama çocuk umursamazlığıyla unuttum gitti. aradan yıllar geçti ve ne zaman hatırlasam utanıyorum bütünü varken ısırdığım çikolatayı başkasına verdiğim için. masum bi çocukken bile iyiliğimin önüne bencilliğim geçmiş. şimdi sunay akın olsa işte o boyacı çocuk arda turandı felan diyip heyecan katardı ama yok hiç görmedim bi daha boyacıyı.
adamın biri nasreddin hoca'ya demiş ki; hocam namus bacak arasındaymış. hoca demiş sanane. ama hocam benim bacağımın arasındaymış. hoca demiş o zaman banane. kısacası herkesin namusu kendine. el feneriyle namus mu aranır lan.
sen bütün gün; bilmem ne yapan kızın asıl amacı, amfide kucağa oturan kız, göğüslerinin arasından çanta askısı geçiren kızın söylemek istediği gibi başlıklar açarsan belli etmez, etmemeli de. etmemeli derken memeden bahsetmiyorum.
metronom etkisi yapıyo. güzel bişe yani. hani nasıl her gün 5 dakika metronom dinlemek ruhu dinlendiriyosa bu da öyle. cama koşup mirket gibi kitlenmiceksin yani yürüyen kadına ya da transa.* kapatıp gözlerini dinliceksin sadece.
işi keylogger'a kadar götüreni var. yani sevgilisinin tüm sosyal medya hesaplarının şifresini çalıp kontrol eden var. hatta yetinmeyip sevgilisinin internet bankacılığı şifresini çalıp hesabını boşaltan var. ya ben kafasına külotlu çorap geçirip gece sevgilisinin evine gizlice girip kontrol edeni gördüm yalnız mı yatıyo napıyo diye. çıkarken de bi tane vazo çalmış.
