bilgistan
589 (haşmetmeab)
üçüncü nesil izinli yazar 2 takipçi 54.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ilk trafik kazası

    1.
  1. iddiaya göre 1899 yılında meydana gelmiş.

    "Dünyada ilk trafik kazası 1899 yılında meydana geldi. Kayıtlara geçen ilk trafik cezası ise 24 kilometre olarak belirlenen hız sınırını 25 kilometre süratle giderek ihlal eden sürücüye kesildi."

    http://www.ntvmsnbc.com/news/272047.asp
    1 ...
  2. insan kısım kısım

    1.
  3. erdal erzincan'ın gurbet yollarında okuduğu harika türkü.

    insan kısım kısım yer damar damar
    Kaşları lam elif gözlerin kamer
    ince bel üstüne olaydım kemer
    Yakışır beline sar beni beni

    Ben isterim nazlı yara kul olam
    Değmen bana yana yana kül olam
    Sen bir bahçıvan ol bende gül olam
    Yakışır eline der beni beni

    DERLEYEN : YÜCEL PAŞMAKÇI
    4 ...
  4. insan kısım kısım yer damar damar

    1.
  5. sivas türküsüdür.

    insan kısım kısım (hey hey) yer damar damar
    kaşların lam elif yüzlerin kamer
    ince bel üstüne (yar yar) olayım kemer
    yakışır bellere (canan) sar beni beni

    değişmiş donunu (canan) olmuş üveyik
    şahine benziyor gözleri büyük
    sen bir avcı ol da (yar yar) ben olam geyik
    doldur tüfeğini (hey hey) vur beni beni

    hadi canan kapınızda kul olam
    layık mıdır yanıp yanıp kül olam
    sen bir bahçıvan ol (yar yar) ben de gül olam
    o nazik ellerinen der beni beni

    yöre : sivas
    kaynak kişi : ali delice
    derleyen : trt ankara radyosu thm md.
    thm rep. no: 2097
    0 ...
  6. aksam oldu

    1.
  7. sivrihisar türküsüdür.

    akşam oldu gine bastı kareler
    göz göz oldu sinemdeki yareler
    nazlı yarim gelsin bulsun çareler

    yimedim elmanı ağular olsun
    kullanmam çevreni sandıkta dursun

    akşam oldu akan sular duruldu
    gönül kapısına kilit vuruldu
    hasta oldum vilayete duyuldu

    gönül senden kimedeyim şikayet
    nazlı yarde bir allaha emanet

    yöresi: sivrihisar
    kimden alındığı: nazife incel
    derleyen: muzaffer sarısözen
    thm rep. no: 2021
    0 ...
  8. hanima bak hanima

    1.
  9. rumeli türküsüdür.

    hanıma bak hanıma (hanım ayşe'm)
    hanımın fistanına
    o koca fistanını (hanım ayşe'm)
    topla da gel yanıma

    hanım ninna nininam
    yandım ninna nininam
    kulum ninna nininam
    yandım ninna nininam

    anterisi al olsa (hanım ayşe'm)
    yanağında gül olsa
    beni bir çocuk ister (hanım ayşe'm)
    bari bir adam olsa

    hanım ninna nininam
    yandım ninna nininam
    kulum ninna nininam
    yandım ninna nininam

    anterisi akından (hanım ayşe'm)
    bir yar sevdim yakından
    istedim de vermediler (hanım ayşe'm)
    mevlam gelsin hakkından

    hanım ninna nininam
    yandım ninna nininam
    kulum ninna nininam
    yandım ninna nininam

    mercimek kile kile (hanım ayşe'm)
    ölçerler sile sile
    gitti yarim gelmedi (hanım ayşe'm)
    göz yaşı sile sile

    hanım ninna nininam
    yandım ninna nininam
    kulum ninna nininam
    yandım ninna nininam

    yöre: rumeli
    kaynak kişi: halime yazar
    derleyen: rüstem avcı
    thm rep. no: 2404
    0 ...
  10. hanim senin ne guzel gaslarin var

    1.
  11. ordu türküsüdür.

    hanım senin ne güzel gaşların var
    gaşlarına gurban olam (hopla da gel güllüm)

    hanım senin ne güzel saçların var
    inci gibi dişlerin var (hopla da gel güllüm)

    hanım senin ne güzel ayağın var
    ayağına çapul alam (hopla da gel güllüm)

    hanım senin ne güzel ellerin var
    ellerine gına yakam (hopla da gel güllüm)

    yöre: ordu / mesudiye / yukarı fallıca
    kaynak kişi: rüştü tuncalı
    derleyen: ankara devlet konservatuarı
    thm rep. no: 2813
    1 ...
  12. hanim seccadesin atmis

    1.
  13. çankırı türküsüdür.

    hanım seccadesin atmış çayıra
    (beyler aman hey hey yandım aman hey)
    işini gücünü mevlam gayıra (hey)
    ben ayrılmam meyer allah ayıra
    (beyler aman hey hey yandım aman hey)

    nedir bu sendeki püskürtme benler
    dil belası şu başıma gelenler
    cigarası elinde
    guburları belinde
    şu izmir'in yolunda
    ben bir yavruya vuruldum

    aman hey allahım ben gene şaştım
    (beyler aman hey hey yandım aman hey)
    ilgaz dağlarını zor ile aşdım (hey)
    kadirim kıymetim bilmeze düştüm
    (beyler aman hey hey yandım aman hey)

    bilmiyon mu benim sana yandığım
    ellerin goynunda mahzun galdığım
    cigarası elinde
    guburları belinde
    şu izmir'in yolunda
    ben bir yavruya vuruldum

    yöre: çankırı
    kaynak kişi: selahattin inal
    derleyen: ankara devlet konservatuarı
    thm rep. no: 1906
    0 ...
  14. hanim evi gecelemis

    1.
  15. ankara türküsüdür.

    hanım evi geçelemiş
    yüzlerini peçelemiş
    hanım düşmüş bir kötüye (hanım hanım)
    emeğini heç'eylemiş (hanım hanım)

    bahçede güller dest'olur
    nergiz de güle dost olur
    yari kötü olanların (hanım hanım)
    günde gönülde hast'olur (hanım hanım)

    gençlikte emek zay'olmaz
    şenlik olmazsa köy olmaz
    gönül gönülü tutmazsa (hanım hanım)
    şeker yesen de ey'olmaz (hanım hanım)

    yöre: ankara/ş.koçhisar
    kaynak kişi: veli öztürk
    derleyen: ankara devlet konservatuarı
    thm rep. no: 4498
    0 ...
  16. hana vardim han degil

    1.
  17. muğla türküsüdür.

    hana vardım han değil (bilal'ım)
    penceresi cam değil
    yarim gurbetten gelmiş (bilal'ım)
    ayrılacak can değil

    bilal'ım bilal'ım sen misin (bilal'ım)
    sen benim değil misin

    çaya vardım çayladım (bilal'ım)
    çayda balık avladım
    ben yarimi görünce (bilal'ım)
    oturdum da ağladım

    bilal'ım bilal'ım sen misin (bilal'ım)
    sen benim değil misin

    çaya vardım çizmeyle (bilal'ım)
    yar bulamadım gezmeyle
    çok güzeller aldattım (bilal'ım)
    kaşımı da gözümü süzmeyle

    bilal'ım bilal'ım sen misin (bilal'ım)
    sen benim değil misin

    yöre : muğla / bodrum
    kaynak kişi : yöre ekibi
    derleyen : hamdi özbay
    thm rep. no: 135
    0 ...
  18. hak beni yaratti adem

    1.
  19. erzincan türküsüdür.

    hak beni yaratdı adem
    nur verdi kendi nurundan
    cihan bana etti sitem (nenni)
    nenni benim güzel yavrum (nenni)

    haktaladan geldi nida
    zuhr oldu baştan ayağa
    tenim karıştı toprağa (nenni)
    nenni benim güzel yavrum (nenni)

    can verdi canım almaya
    bir gül verdi koklamaya
    melekler geldi sormaya (nenni)
    nenni benim güzel yavrum (nenni)

    yöre: erzincan
    kaynak kişi : ali yıldırım
    derleyen : nida tüfekçi
    thm rep. no: 1190
    1 ...
  20. aksam arada kaldi

    1.
  21. kayseri türküsüdür.

    akşam arada kaldı
    fitil yarada kaldı
    ellerin yari geldi
    serhoş nerede kaldı

    hele hele ninno gül ninno
    ferman koltuklarına
    alçak bağla feroyu
    değsin topuklarına

    dama vurdum bir depik
    damın direği kepik
    gız ben seni alırım
    allah bilir kim öpük

    hele hele ninno gül ninno
    ferman koltuklarına
    alçak bağla feroyu
    değsin topuklarına

    dama vurdum dam oynar
    damar kestim gan oynar
    eloğlu benim neyim
    gördükçe canım oynar

    hele hele ninno gül ninno
    ferman koltuklarına
    alçak bağla feroyu
    değsin topuklarına

    yöresi: kayseri/pınarbaşı
    kimden alındığı: mehmet ışık
    derleyen: ankara devlet konservatuarı
    thm rep. no: 4320
    0 ...
  22. aksu derler adina

    1.
  23. giresun türküsüdür.

    aksu derler adına (ah canım mercanım)
    soğuktur inadına (bir tanem)
    içenler erer imiş (ah canım mercanım)
    hemencek muradına (bir tanem)

    atma da taşı
    sinelerim yareli, yareli, yareli

    denizin dibi kaya (ah canım mercanım)
    cemalin benzer aya (bir tanem)
    ben ömrümü geçirdim (ah canım mercanım)
    günleri saya saya (bir tanem)

    atma da taşı
    sinelerim yareli, yareli, yareli

    ayağında yün bağı (ah canım mercanım)
    ben yemem koyun yağı (bir tanem)
    kızlar benden istiyor (ah canım mercanım)
    zilifine gül yağı (bir tanem)

    atma da taşı
    sinelerim yareli, yareli, yareli

    yöresi: giresun
    kimden alındığı: -
    derleyen: muzaffer sarısözen
    thm rep. no: 942
    0 ...
  24. aksaray a gide gele yoruldum

    1.
  25. istanbul türküsüdür.

    aksaraya gide gele yoruldum yoruldum yoruldum canım
    ben o yarin cemaline vuruldum vuruldum vuruldum canım
    uzun boylu ince bele sarıldım sarıldım sarıldım canım

    seni bana verseler verseler verseler canım
    telli duvak sırma teller taksalar taksalar taksalar canım
    verin benim cananımı gideyim gideyim gideyim canım
    düğün kurun ben safalar süreyim süreyim canım

    çıkar isem şu yokuşun başına başına başına canım
    bir ok attım kapındaki taşına taşına taşına canım
    benim yarim girmiş onbeş yaşına yaşına yaşına canım

    seni bana verseler verseler verseler canım
    telli duvak sırma teller taksalar taksalar taksalar canım
    verin benim cananımı gideyim gideyim gideyim canım
    düğün kurun ben safalar süreyim süreyim canım

    yöresi: istanbul
    kimden alındığı: veli kanık
    derleyen: muzaffer sarısözen
    thm rep. no: 3900
    1 ...
  26. aksadeler giyer boylu boyunca

    1.
  27. rumeli türküsüdür.

    aksadeler giyer boylu boyunca
    düğmeler takıyor gerdana varınca
    nasıl sabredeyim ta sabah olunca

    işte gidiyorum şurada nem kaldı
    uçurdum şahinim elden atmacam kaldı

    elem çekme gönül böyle de kalınmaz
    tek serin sağolsun yar mı bulunmaz
    kul oldum kapında kadrim bilinmez

    işte gidiyorum şurada nem kaldı
    uçurdum şahinim elden atmacam kaldı

    yöresi: rumeli
    kimden alındığı: -
    derleyen: trt müzik dairesi başkanlığı
    thm rep. no: 4121
    1 ...
  28. osmanli padisahlarinin mensup olduklari tarikatlar

    1.
  29. osmanlı padişahlarının üyesi bulundukları tarikatlardır.

    01- Sultan Osman Gazi - Ahi tarikatı
    02- Sultan Orhan Gazi - Ahi tarikatı
    03- Sultan Murad-ı Hüdavendigâr - Ahi tarikatı
    04- Sultan Yıldırım- Bayezid - Zeyniyye tarikatı
    05- Çelebi Sultan Mehmet - Zeyniyye tarikatı
    06- Sultan ikinci Murat - Bayramiyye tarikatı
    07- Sultan Fatih Mehmet - Bayramiyye tarikatı
    08- Sultan. Bayezid Veli - Cemaliyye tarikatı
    09- Sultan Yavuz Selim - Sünhüliyye tarikatı
    10- Sultan Kanunî Süleyman - Gülşeniyye tarikatı
    11- Sultan Sarı Selim.- Halvetiyye tarikatı
    12- Sultan Üçüncü Murat - Uşakiyye tarikatı
    13- Sultan Üçüncü Mehmet - Halvetiyye tarikatı
    14- Sultan Birinci Ahmet - Celvetiyye tarikatı
    15- Sultan Birinci Mustafa - Celvetiyye tarikatı
    16- Sultan Genç Osman - Celvetiyye tarikatı
    17- Sultan Dördüncü Murad - Celvetiyye tarikatı
    18- Sultan Birinci ibrahim - Halvetiyye tarikatı
    19- Sultan Avcı Mehmet -- Halvetiyye tarikatı
    20- Sultan ikinci Süleyman - Halvetiyye tarikatı
    21- Sultan ikinci Ahmet - Halvetiyye tarikatı
    22- Sultan ikinci Mustafa - Halvetiyye tarikatı
    23- Sultan Üçüncü Ahmet - Cerahiyye tarikatı
    24- Sultan Birinci Mahmut - Halvetiyye tarikatı
    25- Sultan Üçüncü Osman - Raufiyye tarikatı
    26- Sultan Üçüncü Mustafa - Cerahiyye tarikatı
    27- Sultan Birinci Abdülhamit - Nakşibendiyye tarikatı
    28- Sultan Üçüncü Selim - Mevlevi tarikatı
    29- Sultan Dördüncü Mustafa - Nakşibendiyye tarikatı
    30- Sultan ikinci Mahmut - Cerahiyye tarikatı
    31- Sultan Abdülmecit - Cerahiyye tarikatı
    32- Sultan Abdülaziz - Bektaşi tarikatı
    33- Sultan Beşinci Murat - Bahaiyye tariki (Mason)
    34- Sultan ikinci Abdülhamit - Şazeliyye tarikatı
    35- Sultan Mehmet Reşat - Mevlevi tarikatı
    36- Sultan Mehmet Vahdettin - ? -

    ALINTI:
    Mezhepler Ve Tarikatlar Tarihi
    Enver Behnan Şapolyo
    Türkiye Yayınevi
    2 ...
  30. esekdavasi

    1.
  31. Bir dik üçgende hipotenüsün karesinin, dik kenarların kareleri toplamına eşit olduğunu kanıtlayan teorem, yani kısaca pisagor teoremi'dir.
    1 ...
  32. derdimend

    1.
  33. 1894 - 1980 arasında yaşamış, asıl adı Fatma Oflaz olan Kangallı halk ozanı.

    Eserlerinden bazıları:

    Yeter bu sitemler hayatım mahvı

    Yeter bu sitemler hayatım mahvı
    Böyle nükte naza can dayanır mı
    Kul olup şahımdan beklerim affı
    Dokunaklı söze can dayanır mı

    Arzıhal yolladım imzala diye
    Gülüp al yanağın gamzele diye
    Uyumadım gece yar gele diye
    Uğramadın bize can dayanır mı

    Küsme dilber kadaların alayım
    Layıksa ben sana kurban olayım
    Belki seni bir tenhada bulayım
    Konuşsak yüzyüze can dayanır mı

    Malum ya arada ahd ü peyman var
    Kanat açsam etrafımda duran var
    Hasret kavuşmağa hayli zaman var
    ifşa etsem size can dayanır mı

    Ben de yeni bildim aşka duçarsın
    Harami kirpikle okiar saçarsın
    Hasmını öldürüp kanlar içersin
    Öyle katil göze can dayanır mı

    Derdimend der yari elden aldılar
    Tutup beni taştan taşa çaldılar
    Ciğerimi bölük bölük böldüler
    Doğradılar köze can dayanır mı

    ***

    Bilmem neye küstü neden incindi

    Bilmem neye küstü neden incindi
    Ya niçin şansına darıldı gönül
    Halbuki hatanın sahibi kendi
    Ne sebep hizadan ayrıldı gönül

    Gahi rüzgar gibi esip dolaşır
    Gahi şahin gibi baza ulaşır
    Gahi turnalarla çölde eğleşir
    Çırpına çırpına yoruldu gönül

    Gahi savran olup çekiyor katar
    Gahi tüccar olup kumaşlar satar
    Gahi garip mihman hanlarda yatar
    Gahi dem gözlere hor oldu gönül

    Gahi duçar olur türlü hallere
    Gahi derdin ifşa eder ellere
    Gahi türap olur iner yollara
    Gahi sırça olup kırıldı gönül

    Gahi pervanesiz tutuşup yanar
    Gahi şimşek gibi havada döner
    Gahi bülbül olup dallara konar
    Gahi dikenlere sarıldı gönül

    Derdimend der hülasasın dinliyor
    Çile ıstırabın ancak önlüyor
    Ah çekip de derin derin inliyor
    Herhal sinesinden vuruldu gönül

    ***

    Âdem ata neden oluptur icat

    Âdem ata neden oluptur icat
    Bu suale senden cevap isterim
    On sekiz bin alem ne ile kuşat
    Bu suale senden cevap isterim

    Nazar kıl her yana yakın ırak yok
    Ne keremdir bir köşede durak yok
    Aşikarda temel yoktur direk yok
    Bu suale senden cevap isterim

    Halk aşina temaşanın mestinde
    Hep masiva agahinin kastinde
    Ne ile ihyadır neyin üstünde
    Bu suale senden cevap isterim

    işler bir acayip canı yakıyor
    Neden kuvvet alıp nasıl şakıyor
    Kaç melek tutuyor ve ne okuyor
    Bu suale senden cevap isterim

    Ona nazil olan bil hangi ayet
    Kuvvetli pazuya nedir cesaret
    Kaç parmak üzere oldu hareket
    Bu suale senden cevap isterim

    Derdimend'im yok kimseye zararım
    Lakin sözü muammalı sorarım
    Geçmem hukukumdan hakkım ararım
    Bu suale senden cevap isterim
    2 ...
  34. aşık budala

    1.
  35. 17. yüzyılda yaşamış Divriğili halk ozanı. Şiirlerinden bazıları:

    Bülbül oldum gülistanda şakırım
    Öz bağında biten gül neme yetmez
    Süleymanım kuş dilinden okurum
    Bana talim olan dil neme yetmez

    Derviş oldum pir eteğin tutarım
    Hakka doğru çekilmiştir katarım
    Baykuş gibi garip garip öterim
    Issız virâneler çöl neme yetmez

    Aşk kitabın ele aldım yazarım
    Dâim Hakka doğru meylim nazarım
    Neme gerek dağ başında gezerim
    Ol Kerime giden yol neme yetmez

    Bu dünyanın nolacağı malumdur
    Bu sırrın aslına inen Alimdir
    Az yaşa çok yaşa sonu ölümdür
    Bana hırka ile şal neme yetmez

    Budalam sırrına kimseler ermez
    Tevekkül malını erteye koymaz
    Kişi kısmetinden ziyâde yemez
    Bana kısmet olan mal neme yetmez

    ***

    Elime aldım kalemi
    Seyrettim cümle âlemi
    Ârifler seçer kelâmı
    Güher incilmez incilmez

    Dünya tebdil düzen olmuş
    ikrarından bezen olmuş
    Her tâlip bir hezan olmuş
    Yunsan incelmez incelmez

    Bu yollarda olmaz yalan
    imanını verme talan
    Yorulup da yolda kalan
    Hergiz dincelmez dincelmez

    Budalayım der ki bilin
    Dinleyin sesin bülbülün
    Vakti geçince bir gülün
    Solar goncalmaz goncalmaz

    ***

    Haziret-i Hızır selâm göndermiş
    Oturduğu postu pâk etsin deyu
    Muhammed kandilden indi buyurdu
    Yediği lokmayı hak etsin deyu

    Giyinip yediği meydanla erle
    Yolu doğru tut da erkânı birle
    Kimi talip olmuş kimisi pirle
    Onu birbirine kat etsin deyu

    Katardan ayrılmış bir devesi var
    Cemde kabul olmuş bir duası var
    Bin katar devede bir devesi var
    Anı ileriye çek etsin deyu

    Kurbanlık koyunu sürüden seçme
    Aç otur keçinin sütünü içme
    Direksiz köprüyü uğrayıp geçme
    Onun temeli yok, yık etsin deyu

    Bir kişi rehbere gidemez ise
    Rehberin buyruğun tutamaz ise
    Hakk cem'ine meyil katamaz ise
    Yükü saman, çaya dök etsin deyu

    Budala'm der cehennemin ateşi
    Rehbere bağlıdır talibin başı
    Müdarayla yola gitse bir kişi
    Yeri cehennemdir dık etsin deyu

    Kaynak:
    Doğan Kaya
    http://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/21.php
    1 ...
  36. hekimhanlı esiri

    1.
  37. 1843-1913 yılları arasında yaşamış Hekimhanlı halk ozanı.

    Eserlerinden bazıları:

    SANA

    iki tekmil sene üçtür
    Gel demen mi gayrı bana
    Felek gafil belki güçtür
    intizar çekerim sana

    Sana kurban hanümanım
    intizar çeküp her anım
    Bildim kusurum çok canım
    Medet çare nedir buna

    Ağlasam yaşım silinmez
    Bunda dert ehli bulunmaz
    Vallahi sensiz olunmaz
    Müşerref eyle vaslına

    Sürem dergâhına yüzüm
    Kabul et niyazım nazım
    Dost elinde ola bazım
    Gurbet elde kaldım tana

    Esirî gönül yar ister
    Hercaiden bidar ister
    Ayn cemal didar ister
    Nice bir gezem her yana

    ***

    BiZE

    Ağlasana Sefil Mecnun
    Saçı Leylâ küstü bize
    Boynu eğri koyup mahzun
    Felek çaldı desti bize

    Nedir bu sevda gaziler
    Cesette canım sızılar
    Gönül aşnasın arzular
    Minnet eylen dostu bize

    Bülbülüm yarım bağlara
    Mecnunum düştüm dağlara
    Bak bu fîrgatli çağlara
    Acı yeller esti bize

    Nasıl kıydın melek nesli
    Var mıdır bu yarin misli
    Serimiz dumanlı puslu
    Gam leşkeri bastı bize

    Beni yarimden ayırdı
    Ahimi halka duyurdu
    Efendim hicret buyurdu
    Ecel banı bastı bize

    Gel gönül feryat et gülme
    Eden Hak kimseden bilme
    Gel Esirî gafil olma
    Gör feleğin kasdi bize
    0 ...
  38. yusuf zulali

    1.
  39. 1873-1956 yılları arasında yaşamış Karslı halk ozanı.

    Eserlerinden bazıları:

    Bugün cuş eyledi deryayı umman

    Bugün cuş eyledi deryayı umman
    Dahi sefinemiz gider derine
    Nezrim vardır Ya Rab bir koyun kurban
    Kısmet olur yetirirsem yerine

    Yığılmış balıklar anlamaz dilden
    Merhamet eyleyin ayrıldım gülden
    Yüzbin liram olsa ne gelir elden
    Güven olmaz bu dünyanın varına

    Zülal takdirinde yazılmış neler
    Esiyor poyrazlar tozdu havalar
    Ricam budur ak köpüklü dalgalar
    Atın cesetimi yar diyarına

    ***

    Bir köşke oturduk nazlı yar ile

    Bir köşke oturduk nazlı yar ile
    Bilmem o köşkü tahtı Süleyman mıydı
    Bir bade doldurdu yar ağyar ile
    O mey yüreğimden geçen kan mıydı

    Demde idik kondu bülbül bir dala
    Çırpınır çıldırır eder vaveyla
    Mor menekşe nergis gonca gül lale
    Açılmış o bahçe gülistan mıydı

    El gitti yar ile ben tenha kaldım
    Merhamet diledim türaba vardım
    Yüzbin rica ile bir buse aldım
    Der Zülali rüya mıydı an mıydı

    ***

    Bu nasıl memleket bu nasıl dünya

    Bu nasıl memleket bu nasıl dünya
    Gamı defetmeye meyhaneler yok
    Bu nasıl hayattır bu nasıl hülya
    Galiba ben gibi efsaneler yok

    Kanarya terk etmiş boştur kafesi
    Bülbülün goncadan geçmiş hevesi
    Kesilmiş gelmiyor baykuşun sesi
    Gidip eğlenecek viraneler yok

    Ey vah bulamadım bir vefadan
    Ne kadar koştumsa ileri geri
    Düşmüş parçalanmış mey kadehleri
    Sakiler elinde peymaneler yok

    Yetti Zülal artık etme ahu zar
    Bulamazsın bir münasip şivekar
    Barı sahralarla olsam kafadar
    Hani Mecnun gibi divaneler yok
    0 ...
  40. recep hifzi

    1.
  41. 1893-1918 yılları arasında yaşamış, Kağızmanlı halk ozanı.

    En bilinen eseri:

    Sefil baykuş ne gezersin bu yerde,

    Sefil baykuş ne gezersin bu yerde,
    Yok mudur vatanın ellerin hani?
    Küsmüş müsün selâmımı almadın,
    Şeyda bülbül şirin dillerin hani?

    Ecel tuzağını açamaz mısın ?
    Açıp da içinden kaçamazsın ?
    Azad eyleseler uçamazsın ?
    Kırık mı kanadın kolların hani?

    Bir kuzu koyundan ayrı ki durdu,
    Yemez mi dağların kuşuyla kurdu,
    Katardan ayrıldın şahin mi vurdu?
    Turnam teleklerin, tellerin hani?

    Açmışın yok mudur ekmeğin, aşın,
    Odan ne karanlık yok mu atasın?
    Hanidir güveyin, hanı yoldaşın?
    Hani kapın bacan, yolların hani?

    Kara yerde mor menevşe biter mi?
    Yaz baharda ishak kuş öter mi?
    Bahçede alışan çölde yatar mı?
    Uyan garip bülbül, güllerin hani?

    Orda yorgun döşek yastık var mıdır?
    Bu geniş dünyada yerin dar mıdır?
    Arkan tahta duvar, önün yar mıdır?
    Hani kapın bacan yolların hani?

    Dolanırdın sol ve sağlarımızda,
    Körpe maral idin dağlarımızda,
    Taze fidan idin bağlarımızda,
    Felek mi budadı dalların hani?

    Düğününde acı şerbet içildi,
    Gelinlik esvabın dar mı biçildi?
    ilikle düğmeni güğsün açıldı,
    Noldu kemer beste bellerin hani?

    Alışmış kaşların var mı kınası,
    Ela idi o gözlerin binası,
    Kocaldı mı on beş yılın sunası,
    Yok mudur takatin hallerin hani?

    Emim kızı aç kapıyı gireyim,
    Hasta mısın hal hatrını sorayım,
    Susuz değil misin bir su vereyim,
    Çaylarda çalkanan sellerin hani?

    Civan da canına böyle kıyar mı,
    Hasta başın taş yastığa koyar mı,
    Ergen kıza beyaz bezler uyar mı,
    Al giy allı balam, şalların hani?

    Her gelip geçtikçe selâm vereyim,
    Nişangâh taşına yüzüm süreyim,
    Kaldır nikabını yüzün göreyim,
    Ver bana tutayım ellerin hani?

    Yatarsın gaflette gamsız kaygısız,
    Nenni balam nenni kalma uykusuz
    Hem garip hem çıplak hem aç hem susuz
    Felek fukarası malların hani?

    Daha seyrangaha çıkamaz mısın?
    Çıkıpta dağlara bakamaz mısın ?
    Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın?
    Ver bana tutayım ellerin hani ?

    Sende Hıfzı gibi tezden uyandın,
    Uyandın da taş yastığa dayandın,
    Aslı Hanım gibi kavruldun yandın,
    Yellerini savurdu küllerin hani?
    0 ...
  42. aşıklardan yüce atatürk e deyişler

    1.
  43. Atatürk Kültür Merkezi tarafından yayımlanmış kitap. Tam adı:

    doğumunun 110. yıldönümü dolayısıyla aşıklardan yüce atatürk'e deyişler - güldeste -

    irfan Ünver Nasrattınoğlu tarafından derlenmiş olan kitapta, saz şairlerinin atatürk'e ithafen yazdıkları şiirler yer almaktadır.

    kitaptaki kimi aşıklar:

    kul ahmet
    zafer akbaba
    aşık ali
    kemter ali
    sefil ali
    rüstem alyansoğlu
    garip bektaş
    nimri dede
    murat çobanoğlu
    derdi derya
    efkari
    emsali
    esrari
    fedai
    feymani
    ceylani
    gufrani
    gül ahmet
    hasreti
    hüdai
    mevlüt ihsani
    ilhami
    0 ...
  44. keskin nişancı türk kadınları

    1.
  45. Çanakkale Savaşları'nda savaşan türk kadınlarına verilen isim.

    "Avustralya Piyade Er J.C. Davies'in annesine yazdığı şu mektupta kahraman Türk kadın savaşçılarından bahsedildiğini anlattı:

    'Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir genç kızdı. Ölü ele geçirdiğimizde, yanında başka bir Türk'ün ölüsünü de bulduk. Genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı.'"

    Alıntı:
    http://www.gercekgundem.com/?p=51436
    2 ...
  46. aşık yusuf kemter

    1.
  47. "Âşık Yusuf Kemter, Tunceli'nin Ovacık ilçesinde 1928 yılında dünyaya geldi. Babası Süleyman hayatını rençperlik yaparak kazanan bir köylüydü. Annesi Gülsüm ev hanımıydı. O da bütün Anadolu kadınları gibi tarlada kocasıyla birlikte çalışırdı.

    Âşık Yusuf Kemter'in çocukluğunda çok güzel sesi vardı. Gittiği her mecliste ona mutlaka bir şeyler okuturlardı. Onun söylediği türküyü dinleyen bir kadın "Oğul bu yaşta bu ses, büyüyünce sen çok gönül yakarsın" diye söylenip nazar edince Yusuf rahatsızlandı. Gözlerini kaybetmesine küçük yaşta geçirdiği bu rahatsızlık neden oldu. Gözlerini kaybetmeden Önce yaklaşık üç ay lâl olup ağzını açamadı. Daha sonra dili açıldı ama bu sefer gözü kapanmaya başladı ve kısa bir süre sonra göremez oldu. Gözlerini kaybettiğinde sekiz yaşında bir çocuktu.

    Felek urdu aldı iki gözümü
    Kader güldürmedi nice güleyim

    Gözlerini kaybetmesini alın yazısına bağlayan Yusuf'un en büyük yardımcısı anne ve babası oldu. Babası Süleyman, âşığın yanında yıllarca dolaştı ve ona Türkiye'nin dört bir yanını gezdirdi. Yanık sesiyle söylediği türkülerle dinleyenlerinin bağrını yakarken yardımcısı hep babasıydı.

    1938 Dersim olaylarından sonra köyü Balıkesir'e tenkil edildi. Burada dokuz yıl kaldıktan sonra, 1947 yılında babası Erzincan'a göçtü.

    iki kere evlenen Âşık Kemter'in ilk hanımından bir erkek bir kız, ilk hanımının ölümünden beş sene sonra evlendiği ikinci hanımından ise iki erkek üç kız olmak üzere toplam üç oğlu dört kızı vardır.

    Aşık Kemter 1948 yılında, daha yirmi yaşında bir gençken Erzincan'da gördüğü bir rüyadan sonra aşk yoluna düştü ve gerçek bir âşık oldu. Aşık Yusuf Kemter rüyasında bir sarayın içine girer. Sarayın kapıları yeşil, duvarları yeşil, her şey yeşil renktedir. Gişe penceresine benzeyen bir aralıktan kendisine yeşil bir tepsi içinde yeşil fincanlarla bembeyaz bir süt ikram edilir. Yüzünde yeşil bir örtü (nikap) bulunan birisinin elinden aldığı fincanı içmeden Önce kendisine sütü içerken havaya bakması tembih edilir. Yusuf Kemter fincanı eline alır, kendisine söylendiği gibi kafasını havaya diker ve sütü içmeye başlar. Süt daha dudaklarına değer değmez Kemter "Allah" diye bağırarak uyanır. Yanında yatan karısı ne olduğunu sorsa da âşık bir şey yok der ve rüyayı karısına anlatmaz. Rüyadan uyanır uyanmaz ilk nutkunu söyler:

    Âlem-i mânâyı seyrân eyledim
    Al yeşil giyinmiş bîr güzel gördüm
    Cihanı bezetmiş kendi nuruna
    Beni mecnûn eden bîr güzel gördüm

    Bu rüya âşığın hayatını değiştiren en önemli olay olmuştur. Bu rüyadan sonra dili, nutku açılan dede çocukluğundan beri tanıdığı ve sohbetlerinde bulunduğu Zenkerek Hozat asıllı, Derviş Cemal ocağı evlatlarından Seyit Hacı dedeye bağlandı, ikrar verdi.

    Seyit Hacı keramet ehli olan Allah dostudur. Bir zemheri günü öleceği zamanın yaklaştığını anlayınca müridini çağırır, bir mağaraya gireceğini ve kendisini kırk gün rahatsız etmemesini söyler. Mürit otuz dokuzuncu gün dayanamaz ve şeyhinin nasıl ekmeksiz ve susuz yaşadığını merak eder. Hiçbir ses duymadığı mağarada şeyhinin başına kötü bir şey gelmesinden korkarak mağaraya gider. Mağaraya yaklaşınca tevhid sesleri işitir. Tam kapısından içeri girince Seyit Hocayı kırk kişiyle halka halinde zikir yaparken görür. Halkadakiler de müridi görünce sırra kadem basarlar. Seyit Hacı müridine "'Sen benim sırrımı
    ortaya çıkardın, niçin kırkıncı günü beklemedin" der ve birlikte köye dönerler. Köylülere ölüm vaktinin yaklaştığını, kendisinden bir dileklerinin olup olmadığını sorar. Köylüler de sularının olmadığını söyleyince Seyit Hacı ayağını yere vurur, bir pınar fışkırır ve sonra sır olur.

    Seyit Hacı müridi Âşık Kemter "özüne, sözüne, gözüne, eline, diline, beline, işine, aşına, eşine sahip ol" diye öğüt verir. Âşık Kemter hayatı boyunca mürşidinin bu sözlerini aklından çıkarmaz ve muhafaza etmeyi başarır. Şeyhi için bir nutuk da söyler:

    Yücelerden yüce senin mekânın
    Süzülüp de akıyor zemzem pınarın
    Dost sana bağlıdır ahd ü peymânım
    Yaramın tabibi pirim Seyit Hacı (bkz. Nutuk 98)

    Artık nutku açılan ve aşk ateşini göğsünde büyüten Âşık Kemter'e Erzincan dar gelmeye başladı. Yanında babası olduğu halde Türkiye'nin dört bir yanını dolaştı.

    1992 yılında Adana'daki dostlarının ısrarıyla Adana'ya gitti ve bir yıl orada kaldı. Âşık bir türlü Adana'da rahat edemedi ve 1993'te istanbul'a göçtü.

    Âşığın sesi çok güzeldi. Dinleyenlerin unutamadıkları bir ahengi vardı. Sesini farklı iki tonda kullanırdı. Biri Davudi tokluğunda gür bir ses. Öteki ise tiz bir ses. Bu iki sesle yaptığı ses oyunları dinleyenlerin üzerinde büyük bir etki bırakırdı.

    1965 yılında geçirdiği soğuk algınlığından sonra Âşık Kemter sesinin birini kaybetti. Artık o eskisi gibi sesiyle oyun oynayamaz, ama yine de güzeldir sesi ve türküleri hâlâ yanıktır.

    Âşık Kemter halen Ümraniye Kâzım Karabekir mahallesinde karısı, oğlu ve geliniyle birlikte yaşamaktadır. Kendisine tanrıdan sağlık ve afiyet diliyoruz."

    Alıntı:
    Yâr Elinden Gelen Bâde, 2001
    Âşık Yusuf Kemter'in Nutukları
    Hazırlayan: ismail Güleç
    0 ...
  48. dutlukir

    1.
  49. Konya'da yedeksubayların personel sınıfına ayrılmak için eğitildiği Personel Okul Komutanlığı'nın bulunduğu mevki.

    Soğuğu ve sisi dikkat çekicidir.
    0 ...
  50. la quid ansiklopedisi

    1.
  51. Ermenilerin, tehcir sırasında salgın hastalıklar nedeniyle öldüğüne ilişkin yayınıyla ceza mahkemesi tarafından suçlu bulunup tazminata mahkum olan, daha sonra Paris istinaf mahkemesi'nin kararıyla cezası kaldırılan ansiklopedi.

    Kaynak: Akşam gazetesi - 08.03.2007
    0 ...
  52. srebrenitsa katliaminin kronolojisi

    1.
  53. NiSAN 1992 - Bosna-Hersek'te savaş başladı. Sırp ordusu doğuya doğru hızla ilerledi ve nüfusunun yüzde 75'ini Müslümanların oluşturduğu 36 bin nüfuslu Srebrenitsa'yı ele geçirdi. Birkaç ay sonra Boşnaklar kasabayı geri aldı.

    OCAK-MART 1993 - Sırplar Boşnakların elindeki bölgelere karşı saldırıya geçti. Srebrenitsa ve Zepa, Sırpların elindeki bölgenin oldukça içlerinde, düşman birlikler tarafından kuşatılmış bölgeler haline geldi. Çevre bölgelerden kaçan Boşnakların göçü sonucu Srebrenitsa'nın nüfusu 60 bine çıktı. Su, gıda ve tıbbi malzeme kıtlığı başladı.

    NiSAN 1993 - Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa, Zepa ve Gorazde'yi, diğer 3 bölge ile birlikte BM koruması altındaki güvenli bölge ilan etti. BM Barış Gücü, bu bölgelere asker sevk etti ve Sırp saldırıları durdu.
    Ancak Srebrenitsa etrafındaki Sırp kuşatması devam etti ve sonraki 2 yıl içinde çok az sayıda insani yardım konvoyunun kasabaya girmesine izin verildi.

    MART 1995 - Karaciç, Srebrenitsa ve Zepa'nın tamamen dış dünyadan koparılmasını emretti ve yardım konvoylarının bu kasabalara ulaşması engellendi.

    9 TEMMUZ 1995 - Karaciç, Srebrenitsa'nın alınması emrini verdi. Sırplar kasabayı ele geçirmek için Krivaya 95 Operasyonunu başlattı.

    Srebrenitsa'yı kuşatan Sırplar, BM Barış Gücü'ndeki Hollanda askerlerinin gözetleme mevzilerine saldırdı ve 30 kadar Hollanda askerini rehin aldı.

    10 TEMMUZ 1995 - Sırp ordusu Srebrenitsa'yı top ateşine başladı. Hollanda güçleri Sırplara, sabaha kadar geri çekilmezlerle NATO'nun hava saldırısı düzenleyeceği tehdidinde bulundu.

    11 TEMMUZ 1995 - NATO savaş uçakları Srebrenitsa etrafındaki Sırp tanklarını bombaladı. Sırp ordusu kasabaya bombardımana yeniden başlayacağı ve rehin Hollanda askerlerini öldüreceği tehdidinde bulundu. Aynı gün akşam Sırp Genelkurmay Başkanı Ratko Mladiç Srebrenitsa'ya girdi.

    11-18 TEMMUZ 1995 - Aynı akşam 15 bin kadar Boşnak askeri ve sivil, dağları aşarak Srebrenitsa'yı terk etti. Birçok Boşnak bu sırada topçu ateşi ve keskin nişancı ateşiyle öldürüldü. Sırp askerleri yakalayabildiklerini de öldürdü.

    Srebrenitsa içindeki Sırp askerleri ise kadın ve çocukları ayırarak, otobüsler ve kamyonlarla Boşnakların elindeki bölgelere gönderdi.

    16 yaş ile 70 yaş arasındaki yaklaşık 8 bin Boşnak erkek, depolara, okullara ve ambarlara dolduruldu ve kurşuna dizilerek toplu mezarlara gömüldü.

    Şubat 2007 - ULUSLARARASI ADALET DiVANI: ''SREBRENiTSA KATLiAMI SOYKIRIMDIR.'' Uluslararası Lahey Adalet Divanı, Sırbistan devletini, Srebrenitsa soykırımından doğrudan sorumlu olmak veya soykırıma iştirak etmek suçlarından akladı. Bununla birlikte, mahkeme, Sırbistan'ın bu soykırımın yapılmasını önleyememekten sorumlu olduğuna karar verdi.

    SREBRENiTSA KATLiAMI HAKKINDA TEMEL BiLGiLER

    Srebrenitsa'da 10 yıl önce bugün işlenen katliamda öldürülen Boşnakların kesin sayısı bilinmiyor.

    BM'nin eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7 ila 8 bin kişinin öldürüldüğünü belirtirken, Bosna Sırplarının hükümetinin hazırladığı bir raporda ölü sayısı 7779, Boşnak hükümetinin raporunda ise 8374'den fazla olarak gösteriliyor.

    Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunarak açıldı. Uzmanlar 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin ediyor.

    Şimdiye kadar 2070 kurbanın kesin kimlik tespiti yapıldı. 7 binden fazla ceset torbasında ise parçalanmış ceset parçaları kesin kimlik tespiti için bekletiliyor.

    Cesetler toplu mezarlara atılırken buldozerler tarafından parçalandığı için kimlik tespiti çok zor. Ayrıca Sırplar katliamı gizlemek için bazı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp, başka yerlere tekrar gömmüşler.

    BM'nin eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi'nde açılan davada şimdiye kadar katliamla ilgili olarak 19 kişi suçlandı. Bunlardan 6'sı hakkında mahkumiyet kararı verildi. 10'u halen yargılanıyor veya yargılanmayı bekliyor. Mahkemede mahkum olan en üst düzey Sırp yetkili, Sırp ordu komutanlarından Radislav Krstic. Krstic 2004'de, soykırıma yardım etmek ve soykırıma katılmak suçlarından 35 yıl hapse mahkum oldu.

    Soykırımla suçlanan, savaş sırasında Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karadziç ve Genelkurmay Başkanı Ratko Mladiç dahil 3 kişi halen aranıyor.

    Alıntı: Hürriyet (11 Temmuz 2005) ve CNN Türk (26 Şubat, 2007)
    5 ...
  54. kuloglu

    ?.
  55. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden öğrendiğimize göre 17. yüzyıl saz şairidir. Şiirinden bir örnek:

    işit avazımı ben de varayım
    Uçup gitme bunda konadur bülbül
    Senin hup nefesin kalbim evinde
    Vücûdum şehrini donadur bülbül

    Konarsan güle kon dikene konma
    Eski düşmanların dost olur sanma
    Açıp o göğsünü hara dayanma
    Rakiplerin kasdı canadur bülbül

    Sultan oldur rahmeyleye kuluna
    Tabip oldur derde derman buluna
    Benlik edip konma gülün dalına
    Hân var pençeni kanadur bülbül

    Kuloğlu dembedem dolular içer
    Kiçi sevdiğine dibalar biçer
    Bu dünyâ fânidir tez gelir geçer
    Bu bahçenin sonu fenâdur bülbül
    0 ...
  56. hanimlara mahsus gazete

    1.
  57. Osmanlı döneminde, 1895-1908 arasında kadınlar tarafından çıkartılmış gazete. Gazetede yazan kimi şair ve yazarlar: Şair Nigár, Fatma Aliye, Fatma Zehra, Leyla (Saz), Fatma Fahrünnisa, Makbule Leman, Münire Hanım.
    1 ...
  58. kırşehir destanı

    1.
  59. halk ozanı şemsi yastıman'ın 8 bölümden oluşan uzun şiiridir.

    KIRŞEHiR DESTANI

    1
    Asker ocağında aklıma düştün,
    Kalemim anlatsın meram Kırşehir.
    Derine daldıkça derdimi deştin,
    Bugün bir efkârlı sıram Kırşehir.

    Gönül dedi: Al kalemi eline,
    Destan eyle ne gelirse diline,
    Sanki uçtum "Kervansaray" beline,
    Seyredip murada erem Kırşehir.

    Cennete dönersin baharın, yazın,
    Elmadan, armuttan sakla birazın,
    Nicedir özledim kara bekmezin,
    Gurbetin balı da haram Kırşehir.

    Yirmi kilometre Çuğun Karakolu,
    Birleşir Yerköy'le Ankara yolu,
    Kâtip Değirmeni yeni yol solu,
    Yavaş yavaş şehre girem Kırşehir.

    "Kızılcaköy," "Örcün," hem "Helvacılar,"
    Sonra "Çay Dâğrmeni" , "Kızıleniş" var,
    Hastane asfaltı şehire çıkar,
    Dümeni "Kale"ye kiram Kırşehir.

    2
    Şehir ortasında tarihî Kale
    Lise, Ortaokul, bir cami ile,
    Tam bir seyrangahtır, bir çıkın hele,
    Manzarandır derde çarem Kırşehir.

    Gene gençler bağda bozlak okur mu?
    Güzeller oturup halı dokur mu?
    "Ekizarası"nda bülbül şakır mı?
    Bir yana postumu serem Kırşehir.

    Bir yanın "Dinekbağ", bir yanın "Özbağ"
    Bir yanın "Büngüldek", bir yanın "Bozbağ"
    Eridi, yürekte kaldı biraz yağ,
    Ölmeden bir dahi görem Kırşehir.

    3
    Sığırcıklar katar katar uçar mı?
    "Aşıkpaşa"lılar bağa göçer mi?
    "Kümbet"in mor dümdümleri açar mı?
    "Ispallaz" gülünden derem Kırşehir.

    "Selgâh"ın ziyade çakılı, taşı,
    "Kılıççı"da su çok, kuramaz yaşı,
    "Ökse"de çimene kuram bağdaşı,
    Bir ince sigara saram Kırşehir.

    "Değirmen Deresi" bağ ile dolu,
    Bir yanı kıraçtır, bir yanı sulu,
    Üzümü bastırır kaymağı, balı,
    Yufkaya çökelik dürem Kırşehir.

    "Tabaklar", "imaret", sonra "Hevtürüz".
    "Kümbetaltı" sağ tarafta biliriz,
    Geri avdet "Ağz-açık"a geliriz,
    Orda Melikgazi harem Kırşehir.

    4
    "Selâfur", "Sağsuvar" uzakta kaldı,
    "Taşlık"ta muhabbet zamanı geldi,
    "Şelbe"de dıranı üzümler oldu,
    Asmana iskele kuram Kırşehir.

    "Garipler"in karpuzuna doyulmaz,
    Almasının hiç kabuğu soyulmaz,
    Şarabından bir tek içen ayılmaz,
    Çektikçe yükselir naram Kırşehir.

    Şöyle bir düşündüm, acep nideyim?
    Nasip varsa "Kındam"a da gideyim.
    Çıkıp "Ağbayır"a seyran edeyim,
    Yorulmaz gönlümü yoram Kırşehir.

    "Şakirnm sayası meşhurdur gayet,
    Kaldırım döşeyin lazımsa şayet,
    Yeşile boyanmış koca Vilâyet,
    Diyor ki bulunmaz karam Kırşehir.

    5
    "Şalgösteren", "Çukurçayır" geride,
    "Çarıklı" çiftliği var ileride,
    "Bağbaşı", "Buçuklu" daha beride,
    "Karakurt" yolunu soram Kırşehir.

    Aşağı Kahve'ye uğrak verelim,
    Ahbaplardan kim var, kim yok soralım.
    Gidelim "Üçgöz"e, masa kuralım,
    Saza da bir düzen verem Kırşehir.

    Miktar biçemezsin "AvguıTda suya,
    "Bekteş Değirmeni", hem "Kazankaya",
    "Koru" derler bir mezarlık sahaya,
    Mevtayı ziyaret, törem Kırşehir.

    Bir yer var ki sanki suda közü var
    "Hırlayı bilin mi?" diye sözü var,
    Ilık sular sızan pek çok gözü var,
    Göl sazından sepet örem Kırşehir.

    6
    Gez bütün âlemi, emsalin görme,
    Ağnn, sızın varsa fasıla verme,
    Kayalık içinde sıcak su "Terme",
    Terliyor buram buram Kırşehir.

    Gider isen "Dinekbağ"dan aşağı,
    "Güzler" var, hem "Kocabey Uşağı",
    Delice Çay Kızılırmak kavşağı,
    "Hızır Ağ" ahacık şuram Kırşehir.

    Daha var: "Hacağsan Mahallesi", "Killik",
    "Yeşilyurt", "Kuşdili", hem "Kaba Küllük".
    Ne tarafa baksan çiçeklik, güllük,
    Hele bertim ciğer parem Kırşehir.

    Buğday lüzum ise şayet birine,
    ihtiyaç var ise başka ürüne,
    Gitmeli "Aşağı Pazar Yeri "ne,
    Orda zahra kürem kürem Kırşehir.

    7
    "Uzun Çarşı" gezilir bu mey anda,
    Dükkânlar sıralı her iki yanda,
    Demirci, bakırcı hep galeyanda,
    Bir hereni sipariş verem Kırşehir.

    "Caca Bey" medrese, hem de camisi,
    Tarihte Selçuklar olur banisi,
    Çarşı Camii, Kapıcı da sânisi,
    Tarih kantarında direm Kırşehir.

    Neslim Horasan'dan gelmiş yerleşmiş,
    Şeyh Süleyman dedem sende pîrleşmiş,
    ilim, irfaniyle ermiş, erleşmiş,
    Varıp yüzlerimi sürem Kırşehir.

    Kaya Şeyhi Velî, hem Âşık Paşa,
    Ziyaret sun, gönlün şöyle bir coşa,
    Dilek dilenirdi bir döner taşa,
    Taş nereye gitmiş, soram Kırşehir.

    8
    Sanat pîri Ahi Evran-ı Veli,
    Bilen azdır, acep nedir evveli,
    Camisi var, bir Cuma'ya gitmeli,
    Gidip divanına duram Kırşehir.

    "Yenice Mahalle" kaldı arada,
    Bizim fakirhane işte orada,
    Vali Bey'in konağı da burada,
    Komşularla hoştur aram Kırşehir.

    Güzelleri Hak saklasın nazardan,
    Dokurlar ıstan kolaydan, zordan,
    Bir halı alayım dedim pazardan,
    Tükendi cebimde param Kırşehir.

    Ne haritacıyım, ne de bir radar,
    Sılamın destanı benden bu kadar,
    Yazdıran hasretlik, söyleten keder,
    Gurbette olmuşum Kerem Kırşehir.

    Sılamın kuşları gövel turnadır,
    Al-mavi çiçeği bana formadır,
    Şemsi Çankaya'da bir jandarmadır,
    Çağır da izinli varam Kırşehir..

    Şemsi Yastıman
    4 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük