28 hziran 2011 i.i.b.f. mezuniyet törenin olacağı günün sabahında tarihi skandaldan kıl payı dönülmüştür.
şöyle ki: bir gün öncesinden dereceye giren öğrenciler telefonla aranarak dereceleri hAber verilmiştir skandaldan da tam bu noktada dönülmüştür. zira 1. lduğu haber verilen öğrenciden daha yüksek gano ya sahip öğrencinin listede ismi yoktur. hatta okul öğrenci listesinde bile adı yoktur.
bu öğrencinin tören sabahı (an itibari ile) kendi uğraşları ve koşturmaları sonucu dekana ulaşılmış ve durum haberdar edilmiştir ve dekanlık yardımcılarıyla ve ilgili hocalarıyla beraber kendisinden özür dilenmiştir.
görüldüğü üzere hak edilen birincilik kouşuşturmalar sonucu gerçek sahibine verilmiştir.
özellikle cuma namazlarında karşılaşılan, farzı kılıp bir an önce dünyalıklarına geri dönme çabası içerisindeki insanların hal ve durumu. yani cuma müslümanları(!)nın hali. eskiden koşarak camiye girilirmiş, şimdiyse durum bu!
her cuma, cuma namazında karşılaştığım bir durum dedim ya, şöyle gelişiyor: cuma namazının 2 rekat farzı kılındıktan sonra horraa kapıya bir hücum oluyor. sanki içeriye gaz bombası atmışlar gibi bir an önce çıkmak istiyor cemaati müselman(!) hele hele büyük camilerde bu durum daha da mantık hatasına dönüyor, şöyle ki: 2 rekatlık cuma namazının farzı kılınıyor ve herkes kapıya yükleniyor, bir an önce çıkmaya çalışıyor cemaat. bense şöyle bir kapıya doğru bakıyorum.. halk ekmek kuyruğu gibi değil başka bir şey gibi.. bakıyorum kapıda oluşan yığılmaya sonra dönüp sünnetleri kılmaya başlıyorum. farzdan sonraki 4 rekatlık cuma namazının son sünnetini kıldıktan sonra tekrar kapıya doğru bakıyorum ve yığılma aynı yoğunlukta, sonra tekrar dönüp 4 rekatlık zühr-ü ahir i kılıyorum ve tekrar kapıya doğru bakıyorum... yine aynı görüntü ama biraz azalmış yığılma bu sefer.. yine de hala çıkmayı bekleyen müselmanların sayısı bir hayli fazla. sonra 2 rekatlık vaktin son sünneti kılıyorum ve tekrar kapıya doğru bakıyorum... nihayet camii, kapısı vasıtasıyla nefes alabilir hale gelmiş, artık müselmanlar daha rahat çıkabiliyor kapıdan. mantık hatası ise şu: gelmişsin cuma namazına bir cuma müselmanı olarak (bir de ramazan müselmanları var) farzı kılıp hemen dünyalıklarına dönmek istiyorsun. tamam eyvallah. ama sen her cuma bunu yaşıyorsun yani öğrenmiş olman lazım, farzı kıldıktan sonra camiden çıkmak sein 10 dakikanı alacak! e be cuma müslümanı kardeşim; zaten haftada bir gelirsin, bari gelmişsin o 10 dakikanı camiden koşarak çıkma kuyruğunda geçireceğine çekil bir köşeye de sünnetleri de kıl! inan bana ikisi de aynı süreyi alacak.
akhisar anadolu lisesi'nde din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenliği yaptığı uzun yılların ardından akhisar ilçe milli eğitim müdürlüğüne atanmıştır. kendisi türkiye'nin en iyi ahşap dağlama sanatçılarından birisidir aynı zamanda. bülent arınç'ın da yakın arkadaşıdır.
öncelikle (bkz: (#10954810)). bu yazar tipi başını örtenin namuslu, örtmeyenin orospu olduğunu sanan yazardır. halbu ki orospuluk ruhtadır ve o ruh başörtüsüyle kapatılmaz.
slovenya'ya 11'e 1 yenildiğmiz maçta atmışız efendim. be amk bu kadar da sevinilmez ki! sanki fenerbahçe türkiye kupasını aldı. ayrıca bu gol sonrası oyunculara prim verilecekmiş.
illa eleştirmene ve ya başlığın alakasız, saçma sapan olduğunu belirtmeye gerek yok; (-) oy verip geçersin olur biter. ya da hiç siklemezsin, okuyup geçersin.
gençliğimize "normal ve doğal" olarak lanse edilen, artık herkesin herkesle yattığı ve neredeyse evlenilecek bir bakire insanın kalmamasına sebebiyet verebilecek olan popüler bir eylemdir.
"sevişin ey insanlar!
durmadan, düşünmeden girsin herkes birbirinin içine. normal değil mi bu?
seks bir ihtiyaç değil mi? hem de öyle bir ihtiyaç ki kimle, kimlerle, kaç yaşında yattığının bir önemi yok, önemli olan sevişmek, zevk almak, ihtiyaç gidermek!!!" yazıklar olsun bu anlayışa!
bir milletin kültürü nasıl yozlaştırılır görün!
bir millet dininden nasıl koparılır görün!
bir insan nasıl yozlaştırılır görün!
seks ki çok özel bir şeydir. öyle özeldir ki paylaşacağın insan, senin bildiğin kendine ait özelleri görecek olan insandır, seni görecek insandır tüm çıplaklığıyla, birleşeceğin insandır hislerin birbiri içerisine en çok girdiği anı. işte böylece özeldir seks. birbirini bilirsin sadece. yani "sen ve o"
şimdi soruyorum bu mu daha özel "sen ve o"
yoksa bu mu "sen ve onlar"
yozluktur herkesle sevişmek ve aşktır bir kişiyle(eşinle) sevişmek.
bir devir düşünün ki anlık zevkler içerisinde kaybolup giden insanlar(ya da hayvanlar) sürüsünü içerisinde barındırsın ve bunun adı çağdaşlık olsun.
o zaman şu anlama gelmiyor mu evlilik: yeter ben yapacağım kadar seks yaptım, aldım zevkimi sıra artık çocuk yapmakta, hadi bakalım bir eş bulun bana! hem çocuk yapayım hem de hayatımı iktisadi açıdan rahatlatayım.
işte bakar mısınız paylaşma duygusunun nerelere düştüğüne?
sen kendini, tüm çıplaklığını sadece eşine saklamıyorsan zaten ne kaldı paylaşabilecek "özel" bir şey başka.
"romantik bir gün, güzel sözler, hediyeler falan filan" bekliyorum "özel" bir şey olarak eşimden diyorsan eğer sorarım "vaay sen anlar mıydın insanlıktan, aşktan? zira bu "en özel" paylaşım olan seksi sen basit bir ihtiyaç olarak görüp "her önüne gelenle yatmıyor muydun?, bu düşüncenin ise ne farkı var hayvanlıktan"
içinde aşk olmayan seksin hayvanlıktan hiçbir farkı yoktur!
e bu kendine çağdaş diyen gençliğin her yattığına aşık olması durumu sözkonusu olamayacağına göre...
dikkat ediyorsanız sürekli "eş" kelimesini kullandım zira sözüm salt kadınlara ve ya salt erkeklere değil her ikisinedir.
şikayetçiyim adı "islamiyet" ile bütünleşmiş bir milletin bu derece yozlaşmasından, şikayetçiyim bu gençliğin çağdaşlık dediği şeyin "evlenmeden seks" yapmak olmasından, hem de bunun özgürlük adı altında yapılıyor olmasından.
hep demiyor muyduk ve demiyor muydu büyüklerimiz "bize batının kültürü değil, ilmi lazım, ilmini örnek almamız lazım batının" diye.
evet kardeşim; evlenmeden seks yapmak bir batı kültürüdür, yoktur kültürünün kaynağının neredeyse tamamına yakını, temeli islamiyet olan türk milletinde böyle bir anlayış!!!
siz eğer buna çağdaşlık diyorsanız; sevişmeye devam edin.
varsın benim adım geri kafalı olsun(tabi sizin anlayışına göre).
sizinle aynı başlık altında olmaktansa "çağdaş" olarak, yeğdir eleştirilerinize mashar olup yobaz kalmak.
kendisi ile zıt görüşe sahip bir yazarın girdiği entry e "entry" ile cevap veremeyen ve büründüğü hırslı tutumuyla eksi oy veren yazardır. yapabilecek pek de bir şeyi yoktur. bu durum cevap verilemeyen yazarın girdiği ilgili entrydeki haklılığını da gösterir.
soruyorum:
herhangi bir maddesi korunan bir anayasa ne kadar demokratik olabilir?
evet maalesef anayasamız 4. maddesi itibari ile 3. maddedeki "...demokratik... hukuk devletidir." ifadesi ile tamamen çelişmektedir.
"huri" arapça bir kelime olup "eş" anlamına gelmektedir herhangi bir cinsten tarafsız olarak. sadece "eş". yani erkek için kullanıldığında "kadın eş", kadın için kullanıldığında "erkek eş".
şimdi bunu bilmeyenlerle paylaşalım ve şu "kadınlara da nuri" şakasını artık yapmayalım.
allah isminin arapça kelime yapısındaki özelliği gereği, harfleri tek tek kaldırılsa bile anlamı bozulmayan "tek" kelime oluşudur. harfleri tek tek kaldırırsak
allah
lillahi
lehu
hu
en son kalan ve "hu" diye okunan h harfini düşünelim şimdi...
"h" harfinin çıkış yeri göğüs kafesi ve ciğerlerdir. öyleyse nefes almakta olan her canlı inansa da inanmasa da, bilse de bilmese de, istese de istemese de her nefes alışında "hu" demekte ve yüce yaradanı zikretmektedir.
islamiyetin indirildiği tarihlerde yani kadınlara zulm edilen, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü yıllarda hak yolunda savaşan efendimiz önderliğindeki müslümanlardan bir çoğu savaşlarda şehit düşmüştür ve eşleri ve çocukları korumasız kalmıştır. onları korumak ve doyurmak amacıyla dinimizde çok eşliliğe izin verilmiştir ve efendimiz dönemindeki hiçbir müslüman ilk eşinden başkasına yanaşmamıştır. ancak günümüzde malesef birçok müslüman olayın aslını bilmeden çok eşlilik yapmış ve bazılarının eline koz vermişlerdir. yazık.
"ekonomi silahtır, politika ise tetiği ne zaman çekeceğini bilmek."
gerçekten de böyledir. bu iki bilim birbiri ile sımsıkıya bağlıdırlar. bir bakarsınız ekonomi için politika yapılır ve bir bakarsınız siyasi arenada sözünüz geçeceği politikalar için ekonomiye yoğunlaşırsınız. ancak günümüzde bu az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için sıkıntı arz eder zira bu ikisini de dengeli bir şekilde yükseltmek zorundalardır. gelişmiş ülkeler sürekli yollarına engeller koyarlar çünkü kendilerine yeni rakip istemezler ve ekonomik güçle destekledikleri politikalarıyla köşeye sıkıştırırlar agü ve goü'leri. en bariz örnek: t.c.
uludagsozluk te bazı yazarlarda olmayan bir özellik. inanıp inanmamak insanın kendisine kalmıştır lakin bunlar insanların inançlarına saygı göstermek zorundadır eğer çağının adamıysa!!! hele söz konusu inanç islamiyetse ve kim ne derse desin nüfusunun %95'ine yakını müslüman olan bi islam ülkesinde yaşıyorsan o halde daha da dikkatli olunmalıdır.
(bkz: hz muhammed vs ajdar) kınıyorum.