libya'nın doğusunda, 1970 öncesi bir vilayet. zamanında Trablusgarp'ın fethi ile osmanlı'ya katılmış. osmanlı'dan sonda sırasıyla sansuni hanedanlığı ve italya yönetimi devralmıştır daha sonra çıkan Sirenayka Savaşı ile bölgede sireneyka emirliğini kurulmuştur. 1951 ise libya'nın kuruluşuna katılmıştır.
özellikle muhafazakar kesimde rastlanılan durum. gençliklerinde cinselliklerini yaşayamamaları dolayısıyla pisuvar da çok tedirgin olurlar, kendilerini çok kasarlar kastıkları içinde işeyemezler tıkanıp kalırlar. bundan dolayı ki siyasette de bir yere kadar gelip tıkanıp kalıyorlar.en sonda bu tıkanma sağcısında solcusunda hepsinde ortaya çıkıp, sıçıyorlar işiyorlar meydanlarda.
mahsun kırmızı gül'ün güneşi gördümle başlayan, marsı gördüm ile devam eden üçlemesinin son filmi olucakmış.
konusu: marsı gördüm'de köyden ahaya nah yaparak kaçan kahramanımızın başına türlü türlü şeyler gelir.sonra bu ulan nasıl oldu nasıl yaptıysa nasa'Da eğitim almaya hak kazanır, bu arada ağanın adamları onu amerika'da her yerde aramaktadırlar.uzun yorucu bi eğitim den sonra jüpiter gidecek olan uzay mekiğine katılmayı başarır, ulan hala anlamış değilim nasıl yapıyor bu çocuk bunları neyse, yanında iki astronotla birlikte jüpitere konarlar. artık çok istediği uzaydadır kahramanımız, amına koyim her taraf taş çıkıntı ne bok varsa.dünyaya doğru nah işareti yapmaya çalışırken, aslında ağanın adamları olan diğer iki astronot yanlarında getirdikleri glock marka tabancalarıyla tam bunu vurucakken "kimse uzaya çıkamaz" derler ve ahanda vururlar.
söylentilere göre mahsun kırmızıgül'ün çekeceği filmin ismiymiş. güneşi gördüm ile birlikte bir üçleme yapmak isteyen mahsun; marsı gördüm ile yola devam edicekmiş.
konusu: güneydoğu'da yaşayan bir genç, çok merak eder uzayı, akşamları tavanda falan uyur bakar bakar bakar... neyse çok baktı, ondan sonra bunun eline, ulan nerden geçtiyse bi dürbün ha böyle kol kadar, büyük bişey yani, bi bakar ki ahanda mars gördüm lan gördüm şeklinde köyde arşimet misin be mübarek tarzında koşarken, köyün ahası gelir, kimse uzayı göremez lan der.kırar dürbününü, çocuğa da sille tokat girişir. kahramanımız ahaya nah işareti yaparak kaçar köyden ve macera başlar...
bizim james bond emekli olmuştur artık.o kadar yer görmüşlüğü var bu adamın ama kendisi sonunda emeklilik günlerini istanbul'da geçirmek istemiş, gelmiş yerleşmiştir.kod adını da istanbul'un alan kodu ile değiştirmiştir hayır adam salak mı değiştirecek tabi, kimsecikler bulamaz şimdi onu ama 11811'den ararsanız bulursunuz.
her şey sıradan bir günde ortaokula giderken başladı ancak simdi biraz daha geriye gitmemiz lazım. bir sonbahar akşamı gece saat 9 da yok lan 10 da dünya ya geldim, hemen şen şakrak bi şekilde yabancı mürebbiyelerin elinde büyüdüm, elimden fransız, alman, ingiliz, rus gibi mürebbiyeler geçti, harbi lan gördüm hepsini bak. akranlarım çamurlar içinde batıp çıkıp annelerinden dayak yerken ben bi çok dile aşina olma fırsatı buldum.evet ulan baktım isimler hangi dilde olursa olsun aynı yazılıyor bi sorun yok.ta ki ortaokulda kitabımda uvertürü'ne hayran olduğum Peter Ilich Tchaikovsky'yi sen çaykovski diye yazmışlar.anam dedim, oha dedim, siktir lan dedim, guiza gol kaçırmış gibi sinirlenmiştim o zaman.ulan nasıl olur tamam rus alfabesi falan ee genel kullanılan şeklini yazsana, david'e deyvid, beyonce'a biyons, micheal'a maykıl mı yazıyosunuz?
anladım ki bunu, "efendim kelimeler çok karışık, karıştıyoruz, yanlış yazıyoruz" sebebiyle yapıyorlarmış.gerizekalı mısın?
iyi anlamda kullansaydım eğer; şimdi yazarların beynindeki korteks tabakasının, çok okuyup acayip bilgili insan olmaya çalışmaları nedeniyle gelişmesi sonucu bunlara entellektüel falan diyebilirdim ama yok hayır öyle demiyorum, şöyle diyorum neydi lan! he; bildiğin odun, kalas lan işte.
aranızda debelenip eee göt sen de yazarsın falan diyenler olucak biliyorum, ulan bu durumunuzu farkeden insanın da bi farklılığı olması gerekir, bi düşünün ya dicem de başlığa ters olucak.
Mahalle yardimi diyerek dogum kontrol hapı verilen yasli kadincagiz; kocasının bunu ogrenmesı üzerine, kocası tarafindan feci şekilde dovulerek hayatini kaybetti. Yetkililer kendilerinin olayla ilgili bir baglantilarinin olmadigini, hapi kadina nasil ve hangi yollardan ulastirildigini arastirdiklarini belirtti, ancak valilikte yapilan arastirmada cok sayida dogum konrol hapı ele gecirildi, bunlarin parti propagandasi olarak kullanilmasi dolayisiyla valilik ile ilgili sorusturma acildi. Vali ise bu haplarin gecen sene rusya`dan ulkemize gelen, kadin iscilere kullandırma amacli bulundugunu belirterek, bunun herhangi bir siyasi partinin propagandasi olmadigini belirtti.
belirli iktisadi, sosyo-kulturel ve dinsel bir cevre icinde feodalizmin can cekismesi ile baslayan, ronesanstan ve 17-18. yuzyillarda tam bicimini alan, mutlakiyetci devletten gecen bir sureci sonunda dogmustur.
modern devlet kapitalist dunya ekonomisinin esas siyasal kurumudur.
harun istanbul üniversitesinde okuyan, cıbır cıbır, neşe mi neşe dolu bir gençtir. toplumsal ilişkilerde de iyidir, konuşabilmekte ve karı kız muhabbetide yapabilmektedir. antimilitarist kişiliği, o karşıtlığı, insan sevgisiyle dolup taşmakta, geceleri de genelev de soluğu almaktadır, geneleve giden harun'u arkadaşları eleştirir, oralara para yedirme derler, daha temiz yerler var derler, güzel kız var mı, yaşları kaç diye sorarak rahatsız etmektedirler. harun bu durumdan bunalır ve düzgün bi sevgili bulmaya karar verir. antimilitarist gösterilerde ön saflarda yerini alır bi gün, sonra yorulur biraz geriye düşer, etrafta henüz poliste yoktur, biraz soluk alıp polisler gelince de depar atmaya hazırlanmaktadır. slogan atarken ön saflardan bir kızın yere kapaklandığını görüp, hemen koşar yardım eder, kaldırır kızı iyi misin falan derken kız da bi teşekkür bi teşekkür, sonra aralarında bi yakınlaşma olur, birlikte slogan atmaya, "savaşa hayır, kan dökülmesin" diyerek pankartları taşımaktadırlar. ikisi de birbirlerinde hoşlanır. muhabbeti gösteri dışına da taşırlar, siktir ederler gösteriyi, yavaş yavaş çaktırmadan yandan sıyrılıp gülüm çay bahçesine otururlar. ismi nuray olan bu kızdan hoşlanan harun muhabbeti ileriki günlerde daha da koyulaştırp çıkmaya başlarlar. istiklal caddesi altında köhne barlarda bol bol biralarını içerler, kızı kafaya almaya çalışır, kız çekingen, istemez, nedense bugün olmaz der, harun arkadaşlarıyla muhabbeti hatılaryıp kızı zorla pankart koleksiyonumu göstericem diye götürür eve. uzatmadan oraya buraya takılmadan yatağa kızı atan harun'dan artık pornocu böğürme sesleri çıkmaya başlamıştır, kızın yalvarmasına rağmen tarlayı sürmeye başlayan harun, kızın kendisine kan buşaltırması sonucu afallar, başı döner, kızdan hızla uzaklaşmaya çalışırken yataktan sendeleyerek düşüp köşede duran ne sike orada olduğu belli olmayan tabureye kafasını çarparak siki sikine geberir gider. nuray'a ne mi olur, bu olay üzerine kimseyle sikişmemeye yemin eden nuray; rahibe yüksekokuluna yazılır, tıpa kullanmaya başlar. sonra ünü tüm dünyaya tıpalı rahibe olarak yayılır.
star ana haber bülteninde ekranı ikiye böldüklerinde ve iyice zoom yaptıklarında keanu reeves gibi kafasını hafif sağa yatırıp, sikiş ritmine benzer şekilde kafasını ileri geri oynatması.
tabii ki bu işin hoş, zevkli tarafı, bazen de sinirli sinirli dırdır edercesine bize bağırıyor, kızıyor.
edit: canı çekti ahanda, bak bak hoşuna da gitti, hehe gibi yapıp da hissiyatını üzerinden atmaya çalışanlar; sizi yaptınız ben yazdım.
anarşist diye, pis, pasaklı, çevreyi kirleten, kimseye hayrı olmayan biri sananların sözü. yere çöp atabilir ama bunun anarşistle ne ilgisi vardır, tabiki atanı kınıyoruz da kınarken de alakası olmayanlara da laf sokmaktan geri kalmıyoruz. çevreci anarşist de olabilir, evinde çicek bakan da, suratınıza tüküren de*.
emolarla bi sorunum yok, olmadı da, ama şu konuşmuşluğu da duymuştum vakti zamanında:
+ ben emoyum ya.
- emo ne lan?
+ emotional dan geliyo bebeğim, duygusal hisli falanız biz.
- ee göt biz neyiz, odun mu, bizim de duygularımız var.
+ !!!
pkk'ya yardım etmektir, çünkü siz; kürtçe yayın yapan bir kanal açacaksınız, sonra da bu dil konuşulduğunda da konuşturmamak için elinizden geleni yapıp, canlı yayını da kapattıracaksınız. pkk: "bakın işte sizinle böyle oynuyorlar, gözünü boyuyorlar" demez mi, sizin attığınız adımların ne samimiyeti kalır diye sorarlar size ve bu yaptığınız; sadece olanları keskinleştirmekten başka bir şeye yaramaz, bunu yıllarca gördük ve görüyoruz.
meslicte ve grup toplantılarında türkçe'den başka dil konuşulmayacak diye bir yasa da yoktur, reformlarla olan yasalar çoktan kaldırılmış ama sizin pkk'ya yardım etme çabanız hala kaldırılamamıştır.
insanı değişik duygulara sürükleyen durum. bir kız üzerinden birden fazla kıza ulaşmanızı sağlayabilitesi vardır. ıssız adamlıktır, hunharlıktır, bel ağrısıdır.
+ aşkım hiç görüşemiyoruz ama biz!
- bak bebek babanı tanımaya çalışıyorum, iyi bi ilşkimiz olsun istiyorum, iyi de parçalar buluyor, mis.
+ !!!
götümü tedirgin eden durum. bu yüzden babalardan mümkün olduğunca uzak durma taraftarıyım, kızını yem yapıp sizi avlayabilitesi olabilmektedir*.
- ee aşkım baba napıyor ya?
+ adı çıktı aşkım ya götçü kendisi.
- aman!
+ boxerını giydindi mi canım.
- ben de ona baktım giymişim, kaçanto ben.
+ hüüaaa!
beni tedirgin eden durum, kız güzeldir muhabbet edilir sonra ne bok varsa kızın babasınını ne iş yaptığı sorulur;
- ne iş yapıyor senin baba?
+ gardiyan.
- nerde?
+ bayrampaşa'da.
- o da zor tabi ama iyiymiş ya iyiymiş!
+ hıhı.
- görüşürüz o zaman.
tedirgin bir şekilde uzaklaşırken zihin de alır, uzaklara gider...
yeni ortaya attığım önermem. kendi ülkesi için savaşan bir insan düşünelim. bu kişi aldığı emir sonucu bir düşmana saldıracaktır ve saldırdığı kişide kendi vatanı diye bellediği yeri koruyacaktır. şimdi bu iki cengaver yiğidin şavaşta birbirlerini öldürerek şehit olduğunu düşünelim, hakkın rahmetine kavuşmuş ve ikiside şehit ilan edilmiştir, yani ikiside cennetliktir, ikisininde savaşı cennetle ödüllenmiştir diye söylenir. ee bu savaşta bir haksız taraf olması gerekmez mi, yani birinin vatanını korumak için saldırırken diğeri başka duygularla saldırmaz mı, işte burada ee hangisi cennetlik olmalı sorusunu soruyoruz ama saçma oluyor tabi; sonuçta ne olursa olsun ikiside vatanının bekası için savaşmaktadır, yani bildiğin şehit. demek ki savaş iyidir, çünkü ödülü taraf ne olursa olsun aynı değişmemekte, cennet olmakta, diğer bir yanıyla dinler savaşı desteklemekteymiş önermesine karşı siz de; saldırdan kişiler istese bir haksız savaşta şavaşmaktan vazgeçebilir, bunu yaptığı zaman da vatan haini ilan edilmekte ve dinde de dahil çok ağır cezalara tabi tutulmaktadır. bildiğin savaş, bildiğin şehit, sonu da ödül.
bi oy telaşı kime versem falan diye düşünmüşler çocuklar, ben kasmıyorum tabi, toplaştırdım çocukları yanıma, kafaları karışık bana yakınıyorlar; abi şu şöyle yaptı daha iyi, ama o da yapacakmış falan diyorlar, lan dedim bi susun. sizin en zor zamanınızda hep yanınızda olan, her boka ondan girdiğiniz, onsuz yapamadığınız, size en çok emeği geçene... oylar google'a dedim, bi sevindiler ki sormayın.
hep boş beleş bi iş diyerek baktim bunca zamandir ama anladim ulan gerizekali miyim, gerizekalilar icin var bunlar. spikerin yaninda; lan bi konusuyim der gibi baktiginizi biliyorum, birbirinize el kol hareketi cektiginizi de biliyorum, ee işte bide arada; burda ataği kestiği cok iyi oldu, guzel şut gibi laflar, dedim ya gerizekali işi.
çocukluğumun nefret ettigim kelimesi. şimdi söyle bi bakiyorum geriye onca zaman bi ekmek almak yüzünden tartismisim durmusum aileyle, bir sürü eglenirken arkadaslarla disarida bilememko kos ekmek al bakkaldan kelimesi bitirirdi herseyi, ya tamam bi dur demeler, of ya diye sonuclanan hayal kiriklari. hayatta bi dönüm noktasidir arkadas kim nederse desin, sirf bu yuzden metal muzige basladim, asi oldum ama gel gör ki yine de bi kosu bakkala ekmek almaya giderdim. bildigin sacmalik. simdi kazik kadar oldum evde 2 gundur ekmek yok ev arkadasiyla inatlasiyoruz, bana ne almam lan.
rte'nin davos'ta moderatöre One minutes serzenişinden sonra hemen duyumu alan akp'li vekiller rte istanbula dönmeden one minutes peçeteleri bastırmış hatta emine erdoğan'ın da havaalanında ağlarken bu peçeteleri kullandığı doğrulanmıştı, ancak çeşitli çevreler bu peçetelerle rte'nin tahret ihtiyacını karşıladığını öne sürdü, bir başka grupta buna karşın bir ironi içinde peçetelere boşalmakla yetindi, neymiş efendim ha arkadan ha önden bu bir boşalma sorunuymuş.
başmüftü olduğu sırada çeçenistan'da aşırı dinci bir grubun komutanlığını çeçenistan şavaşı sırasında yapıyordu. o zamanın çeçen lideri Şamil Basavey ile tartışmış ve onlardan ayrılmıştı, kendi görüşünü değiştirmiş rus askerlere karşı savaşılmamasını öğütlemekteydi. tutunduğu bu tutum ruslar tarafından olumlu karşılandı ve rusya tarafından moskova yanlısı çeçen yönetimin lideri olarak atandı, bu nedenle çok tehdit almış olmasına karşın kendisi ilerleyen zamanlarda rusya'ya yönelik eleştirilerde de bulunmaya başladı.