mersinde akdeniz ilçesinde bulunur.
Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Arap Ortodoks Kilisesi, Mersin'in ilk sakinlerinden, Dimitri ve Taunus Nadir tarafından bağışlanan arsa üzerine 1878 yılında inşa edilmiştir. ibadete açıktır.
Gülnar ilçesi'ne bağlı Şeyh Ömer Köyündedir. Türbede Bahru'l-Ulum adlı Kur-an tefsirinin yazarı yatmaktadır.Türbe sekizgen planlı olup, düzgün kesme taşlarla örülmüştür. Üzerindeki büyük kubbe betonla tamir edildiğinden eski özelliği hakkında tam olarak bilgi alınamamıştır.
tarsus ilçesi Merkezi, Adana Caddesi üzerinde bulunan Demirkapı Camiinin içerisinde yer almaktadır. Türbe Tarsus'u Ermenilerden alan Halep Saltanat Naibi Harzemli Seyfettin Timur'un şehit düşen kumandanı Felahoğlu Nureddin adına Osmanlı Padişahı II. Abdulhamit tarafından (1903 yılında) yaptırılmıştır.
Tarsus ilçesi Merkezi, Tekke Mahallesinde bulunmaktadır. Nakşibendi Şeyhlerinden Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk tarafından Mencek Baba diye adlandırılan türbeye ait kitabe, güneydeki giriş kapısının üzerinde yer alır.
Osmanlı Devleti arşiv belgelerinde Mencek Zaviyesi (Küçük Tekke) olarak kayıtlara giren yapının, vakfiyesinden anlaşıldığına göre imam Kuseyrizade Şeyh Abdullah Mencek tarafından inşa edilmiştir. Yine aynı zat tarafından H.781 (M.1379)' da vakfiyesi de tanzim edilmiştir. Vakfiyesinden Orta Asya'dan ve Doğu Türkistan'dan Anadolu'ya gelen ve gelecek Türklerin uğramaları ve konaklamaları için kurulmuş olduğu ifade edilmektedir. içeride bir mezar sanduka yer almaktadır. Güney tarafında bir mihrabı bulunan yapının kubbesinde dekoratif anlamda renkli süslemeler görülmektedir.
Tarsus ilçesi Merkezi, Tabakhane Mahallesinde bulunmaktadır. 1970 yılından bu yana Tarsus Müze binası olarak kullanılmaktadır. Yapı Ramazanoğullarından Piri Paşa'nın kardeşi Kubad Paşa tarafından 1553 tarihinde medrese olarak inşa edilmiştir. Medrese dikdörtgen planlı olup, ortada avlunun etrafında 16 oda sıralanmıştır. Orijinalinde iki katlı, tek eyvanlı, açık avlulu medreseler grubundandır. 1970 yılında yapılan onarımlarda orijinal şeklini büyük ölçüde kaybetmiştir. Tamamen kesme taştan yapılan medresenin girişi batıdan görkemli, süslemeli, Selçuklu stilinde orijinal bir kapıdan sağlanmaktadır. Medrese odalarının tavanları tonozlu olup, odalarda birer ocak bulunmaktadır.
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km. uzaklıkta Dedeler Köyündedir. Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır. Mağaraya 15-20 merdivenle inilir.
Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır; "Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar. Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş. Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar. Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir. ilk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama, elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır. Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister. O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler. Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir. Bu nedenle burası Yedi Uyurlar Mağarası diye de anılır."
Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topoğrafik görünümü itibariyle doğal bir özellik arz eder. Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir. Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur. Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdulaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır.
Kim tarafından ne zaman kurulduğu hakkında kesin bigilere henüz ulaşılamamıştır. Kazılarda çıkan en eski seramik örnekleri ancak i.Ö. 8. yüzyıl sonlarına ve 7. yüzyıla tarihlendirilmişlerdir. En son yerleşme katı ise i.Ö. 6. yüzyıl başlarına tarihlenebilen zemin mozaiğidir.Yazılı kaynaklara göre, eski çağlardan beri yerleşim yeri olan Kelenderis kentinin adına ilk kez yazılı olarak i.Ö. 5.yüzyılda sikkeler üzerinde rastlanılmıştır.
Antik yazarlardan Apollodoros, Kelenderisin Suriyeden gelen Sandokos tarafından kurulduğunu belirtir. Bu metinde adı geçen Sandokosun i.Ö. 2. bin Luvi-Hitit tanrılarından Şanta ile özdeş olduğu kabul edilir ki bu kült i.Ö. 1. binyılda da sürmüştür. Sandon /Sandan aynı zamanda Tarsusun da kurucusu ve baş tanrılarından biri olup, bu kentin Hellenistik ve Roma Dönemi sikkelerinin bazılarında tasvir edilmiştir. P. Mela, kentin Samoslular (Sisam) tarafından kolonize edidiğini belirtmektedir.
Akdenizin doğusu ile batısı ve Kıbrıs Adasındaki deniz yolu üzerinde önemli bir konumda bulunması ve bölgenin en elverişli limanına sahip olması, Kelenderisin önemini arttırmıştır. 1986 yılında Konya Selçuk Üniversitesinden Prof.Dr. Levent Zoroğlu başkanlığında sürdürülen arkeolojik kazılarda i.Ö. 6. yüzyıla kadar giden buluntular ele geçmiştir. Bu buluntular Silifke ve Anamur Müzelerinde sergilenmektedir. Yüzyılın sonlarında Batı Anadolu ve yakın adalardan gelen Ionialılar, Nagidos ile birlikte Kelenderiste de ticarete yönelik ilişkileri yönlendirecek ticari iskeleler kurmuşlardır.
Kelenderis ilk parlak dönemini i.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda yaşamıştır. Atinalıların öncülüğünde Perslere karşı kurulan Attik-Delos Deniz Birliğinin en doğudaki üyesi olmuştur. Kazılar sırasında bulunan zengin mezarlar, bir yandan kentin batı dünyası ile ilişkilerini belgelerken, aynı zamanda, doğu kültüründen de kopmadığını ortaya koymuştur. Hellenistik Çağda Mısırda kurulan Ptolamaios Krallığı ile siyasi ittifak içinde olan Kelenderis, i.Ö. 1. yüzyıldaki korsan baskınları yüzünden çok zor duruma düşmüştür. Romalıların korsanlara karşı hazırladıkları askeri harekata da katılan Kelenderisliler, Romalıların Akdeniz ticaret yolunu güvenlik altına almasından sonra ikinci parlak dönemlerini yaşamışlardır.
Mersin Belediye binasının kuzeyinde, Atatürk Caddesi üzerindedir. 1917 yılında isviçreli Krizmon tarafından yaptırılmış, daha sonra Tahinci ailesince satın alınan ev, 1980 yılında kamulaştırılmıştır.
Atatürk 20 Ocak 1925 tarihinde eşi Latife hanımla birlikte Mersin'e geldiğinde bu evde 11 gün misafir edilmişti. Bu yapı günümüzde Atatürk Evi ve Müzesi olarak düzenlenmiştir. 2 katlı müzenin 1. Katında, Atatürk'ün değişik tarihlerde Mersin'i ziyaretleri ve Kurtuluş savaşı ile ilgili fotoğraf ve belgeler yeralır. 2.katında ise çalışma, dinlenme, yatak ve misafir odaları ile şahsi eşyaları bulunur. Ayrıca bir konferans salonu vardır.
Arslan Eyce, Amphora koleksiyonunu 1997de Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfına bağışlamış ve 1800lü yıllarda yapılmış kemerli tarihi niteliği olan binada açılan Müze Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1997 yılında Taşucu Arslan Eyce Özel Amphora Müzesi olarak, onaylanmıştır.
Mersin 'in kültürel yaşamına yeni bir renk ve soluk getiren "Kent Tarihi Müzesi" neredeyse 150 yıllık bir sivil mimarı örneğidir. Mustafa ERiM tarafından restorasyonu ve teşhiri yapılarak Mersin'in kültür ve sanat yaşamına kazandırılmıştır. 20. Yüzyılın ikinci yarısında bütün kentlerimizde görülen hızlı değişimden Mersin'de etkilenmiş ve günümüze bu geleneksel sivil mimari örneklerinden çok azı kalmıştır. Mersin Kent Tarihi Müzesi; geleneksel mimarisi, ihtisas Kitaplığı, Mersin'de Yaşayan, Yetişen ve iz Bırakanların tanıtıldığı, Mersin Eğitim Tarihi, Mersin'in Kurtuluşu, Çanakkale Savaşı'nda Şehit Düşen Mersinliler, Mersin Kronolojisi, Mersin camileri ve Kiliseleri, Atatürkün Mersin Ziyaretleri, Yumuktepe Höyüğü ve Mersin'deki tarihi yapıların tanıtıldığı Müze olarak kent tarihinin araştırılmasına sunacağı katkılarla, Kültür ve Sanata olan ilgisiyle bilinen Mersin'in kültürel yaşamında önemli bir merkez olması amacıyla düzenlenmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Özel Müze" yetki belgesi verilmiş ve 4 Eylül 2010 tarihinde Başbakan Recep Tayyip ERDOGAN tarafından hizmete açılmıştır.
nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça bir durumdur. osuruk size ait değilse bu ikisinden birini seçmesi gerekse insan sigarayı tercih eder bence. başkasının osuruğu neyy lannn?
zengin piçlerinin, call me maybe ve we are young kliplerinden sonra ses getireceği yeni klipleri.
hazırlık aşamsındaymış. sevişmekten fırsat bulabilirlerse yetiştireceklerdir.
ne kadar kötü oyuncu olsa da, potansiyeli olmasa da koskoca fener takımının ilk 11'inde aykut o takımda olduğu sürece forma şansı bulacak oğlandır. çingene tiplidir. kavruk bir şeydir. sarışın sevgilisi vardır.