benim abi bu. evet kız arkadaşım benden uzun. yaklaşık 2-3 cm kadar. benim boyum 1.81 olmasına karşın gidip onu buldum. ilk başlarda komplekse girmeme sebebiyet vermişti. utanılıcak, ayıpsanacak veya garipsenecek bir şey değil bence. zevk ve renk meselesi.
bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle
içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi
beraber çok güzel içilir yemekle içilir, mezeyle içilir, suyla içilir,
susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir.
ama işte,bir tek salakla içilmez...
14-17 yaş aralığında yapılan dingilliklerin kafaya dank ettiğinin göstergesidir. o garip özgüvenin nereden geldiğini sorarsınız kendinize. nasıl yapmışım lan? diye sorular sordurur. aslında hoştur ileride şöyle böyle yapmıştık deme imkanınız olur. tabii rezillikleri saymazsanız.
(bkz: yaş kaç hacı senin)
''japon 3'' vardı zamanında. 35 ekran televizyonlarda oynanırdı. oyun tümüyle japonca olduğu için oyuncuların moral durumu, performansı vs. gülen yüzler ve imgelerle anlaşılırdı. güzeldi yine de, özellikle brezilya'nın kadrosu.
(bkz: hey gidi günler hey)
şu testere hikayesine bir şey diyemem, fakat mete'nin yaraları geçtiğinde ali kaptaaan'ın evindeki tadilat bitmişti. yani belirli bir süre zarfı var arada. dizinin fanı falan değilim de az biraz dikkat ettim.
bence yoktur böyle bir şey. ne kadar saçma sapan nedeni varsa da hoşlanıyorsa mutlaka arkadaşlığı bir üst noktaya taşıyacaktır. bir başka nedeni de herkese mavi boncuk dağıtmasıdır belki. yani herkese ne evet ne hayır diyordur. zamanı gelince işine yarar diyerek.
(bkz: abi seviyorsan git konuş bence)
fizye karşı bir el alışkanlığım vardı.nasıl desem insan sürekli aynı kahveden içer daha iyisi ve lezzetlisi üretilmiştir ama vazgeçemezsin kahvenden. onun gibi garip bir bağ vardı aramızda. laptopa hiç bir şarkı yüklemeyip götü fizye dayadım. her girişimde de ''ulan kapanacak bir gün kalıcaz ortada'' diye düşünürdüm. beklenen gün geldi. ayrılık her aşkın kaderiymiş dostlar.
(bkz: grooveshark)
çok rahat olursan zaten hoşlanmıyorsun demektir bence. öyle değil midir? ister istemez kasıyor insan kendisini. eğer ''yok hacı ben gayet rahatım yaneii'' diyen varsa kendisine bi siktir git demek istiyorum.
diyetmiş, spormuş, sıçmakmış falan hiçbir işe yaramıyor dostlar. kendimden bildiğim kadarıyla söyleyebilirim ki yemeden(hiçbir şey yemeden yani)zayıflayamazsınız. ama kafaya takmakta kiloyu kaybettirmiyor. rahat olun, az yiyin lan. daha sonra isteseniz de kilo alamıyorsunuz.
(bkz: kendimden biliyorum)
herkes birer altın getirmiyor mu bu iş için? yapılır yapılmasına da herkes bir altın getirir her gün için. onla da bir olmeca alır keyfinize bakarsınız.
(bkz: mantıksızlıktan mantık doğurma)
an itibariyle farkettim ki insanı daha da bir kendine getiren melet. hele ki izmirin yağmurunu izlerken. ayrıca yanında ekler pasta da çok iyi gidiyor.
(bkz: görgüsüz)
tüm dikkat ve cesaret toplanır. hoşlanılan kıza gidip ne var ne yok dökülecektir. her şey kafada kurulur ve yanına gelinir. kızarır bozarır hiç bir şey söylemeden geri dönersiniz. işin rezil kısmı kızın bu durumu görmesidir.
(bkz: senden bi bok olmaz)
egosu, özgüveni, düzeni kısacası her şeyi bir süreliğine darmadağın olur. abi hata nerede diye aranır durur insan. cesaretsizliğin temel nedenidir reddedilmek. yeterince mantıklı yaklaşılırsa olaya kendini bozacak bir şey olmadığını anlarsınız.
kayışları koparılmış casio saat. acaba yeni alıp kayışlarını mı koparıyorlar? neden ki? gibi saçma soruları aklıma getirmiştir. (bkz: müsait bir yerde lütfen)