ıssız adamla gelişen kıskançlık duygumun av mevsimiyle perçinlenmesi beni bu başlığı açmaya dolayısıyla bu satırla yazmaya itti.
şimdi efendim esasen başlığın olması gerektiği versiyonu: az kişi tarafından bilinen çok sevilen şarkının sinemada duyulduğu an.
ama malum karakter sınırlaması falan filan.
hatta bazen şu karakter 70 e filan çekilse diye düşünüyorum da. ulu bitti bitecek bi de 70e çekilse iyice kalite düşer gibi geldi bi an. zall a hak vermedim değil.
neyse geleneksel sallamasyon tanım, 50 karaktere giydirme, başlığın orjinali şu olacaktı olamadıya sığınma ve yönetime yalakalık faslı bittikten sonra ben başlıyım artık mevzuuya.
ıssız adam filmine testere 15648 e gidecekken teknik aksaklıklardan dolayı girmiş insanım ben.
hiç haberim yok filmde neler olup bitiyo. ıssız adam mı? ıssız ada'm mı? olay nedir.
yeni bi fenomen midir? bilmem.
film başladı neyse her şey iyi gidiyodu, gidebilirdi de.
ama semiramis pekkan dan bana yalan söylediler çalmaya başladı bi anda.
az çok salonun doluluğundan ve izleyici profilinden işlenen saçma salak konudan anladığım kadarıyla filmin gideri vardı ve bu çalan şarkılar duyulcaktı kaçarı yok.
ki öyle de oldu.
allahtan semiramis sönük kaldı da. anlamazdın parladı.
seda sayan bile söyledi anlamazdını. seda sayan lan. oturup ağlar mısın?
ağlarsın. düşünsene eskilerden en sevdiğin şarkı idi vakti zamanında.
bi anda popüler oldu herkesin diline dolandı, feysbukta paylaşıldı, msn iletisi oldu,
atar verildi ve yetmezmiş gibi seda sayan söyledi bunu.
şimdi geleli av mevsimi ne.
kazım koyuncu dan hayde çalmaya başladığı an.
şöyle bi durdum. atlas dolu. bildiğin boş koltuk yok. yayılcak şarkı kaçarı yok bunun da.
önce bi durdum, sonra rahvan gitsin bu saatten sonra zaten cem yılmaz söylemiş. herkes filme gidecek duyulacak ki şarkı diye sallmadım, sallamamaış gibi görünmeye çalıştım,
ama hayde başlığını açıp baktığımda hiç haberim yoktu kanks ama cem manyak söylemiş her gün dinliyorum yazılarını gördülkçe bildiğin buruluyorum azizim.
işte o an bu andır.
buruluyorum ben.
duyulmasın istiyorum.
az bilinsin. az insan dinlesin.
ben daa yeni başladım diyince az insan gülümsesin.
çok şey mi istiyorum?
adeletine insanlığına kurban olayım hakim bey,
bu da mı gol değil?
dünkü derbi den sonra insanın aklına gelen ilk şey. ya da futbolcuların rijkaard ı göndermek için oynamadıklarını örtmenin bir başka yolu.
dün akşam ki maç gösterdi ki aslında galatasaray takımı varmış. yani bir takımmış. -mış lı geçmiş zaman eki kullanıyorum çünkü sanki böyle bir takım yokmuş gibi düşünüyorduk gördüklerimiz üzerine. yıllardır kadıköy de yenilen bir takımın yenilmemek için oynadığını izledik. kimse kazanmak için çıktı demesin bana sakat oyunculardan dolayı kazanmak için çıkılmış bir kadro yoktu sahada. işin özü aslında pino nun performansında.
gazetelerde çıkan haberler aslında galatasaray için bir şans. futbolcular şimdi onlar yeteneksiz diyen ( aralarında alternatifsiz milli oyuncularda var ) bir hocaya bak biz şampiyon olduk yeteneksiz sendin demek ve kurdukları düzenin devam etmesi için taşın altına elini sokmaya hazır bir futbolcu topluğu var. bunlar iyi oynayıp suçu rijkaard ın üzerine yıkacak ve sevdikleri hocayı tutup sevmediklerini gönderdikleri bir düzen devam edecek. skibe, feldkamp v.b. hocalara uygulanan milanlı oyuncuların fatih terim e yaptığı gibi örnekler var yakın zamanda futbolda. 24 futbolcuyu göndermek kolay değil hatta imkansız ama tek birini göndermek o kadar kolay ki...
bu düşünceye sahip bir yönetim için söylenecek çok şey var. ama terbiye sınırlarını zorlamadan şöyle anlatmaya çalışalım. tamam rijkaard ile olmaz bunu iki senedir söylüyoruz. sebebi rijkaard ın kalitesi değil onun futbol yapısının bizim futbol yapımıza uymaması. hiç bir şekilde öğrendiği sistemi değiştirmeyen bir hocanın ilerlemesi de pek mümkün değil. kendini yenilemeyen bir insan başarılı olamaz ki.
gelelim onun yerine alınacak isimlere. belki bunlar dedikodu ama o bile feci be arkadaş ! hikmet karaman ın ne başarası var. küçük takım ile büyük takım arasında ki farkı bilmeyen yöneticiler var. küçük takımlar kapanır kontra oynar büyük takımlar açık oynar. alınan bir kaç süpriz sonuç ile bazılarının başarılı olduğunu düşünmek sabun köpüğüne benzer. en büyük örnek ersun yanal dır.
bu takımın başına bir hoca gelecekse illa bir türk olacaksa abdullah avcı olur, olmadır da. o olmazsa da ne yazık ki fatih terim gelir o zaman da işimiz hadi koçuma kalır.
her kötü gidişten sonra tüm dillerden aynı ismin tekrarlanması.
ama büyük bir yanılgıdır. fatih terim türk futbolu için pep guardiola dır. takım oynar o ise övünür. bir geriye gidin hala övündüğümüz üzerinden bir asır geçmiş başırlara bir bakın. takım ne oynadığını biliyor. öyle ki bunu yerleştiren de fatih terim değil. bir programda takım hakan şükür e göre pozisyon alıyordu demişliği bile var.
neyse olay aslında şu adnan polat ta fatih terim de aynı tip adamlar. narsist egoları tavan yapmış kişiler. bir başarı halinde övgüyü almak için kapışıcak tipler. florya nın anahtarını isteyen bir fatih terim diğeri ise o anahtarı vermek yerine başkanlığı kaybetmeye hazır bir insan. galatasaray menfaatlerini düşünen bir insan evladı yok tabi. fatih terim derleri çözer mi ? hiç sanmam daha çok dert getirebilir. ama tam tersi de olabilir bir ikinici 1996-2000 arası yaşayabilir.
gözleri kör zihniyettir. sorun rijkaard değildir aslında. sorun takımın yapısındadır. eğer rijkard gibi sistem takımlarında çalışmış, onun gelmesinden çok önce onun çalışabileceği sistemi yaratmış bir takım değilseniz işin çok zor. ayrıca sadece takımın değil liginde bu sisteme uygun olması gerekir. her anadolu kulübünün istanbul' a geldiğinde kapandığını ve kontra atak oynadığını göz önüne alırsanız bu sistem siz yer bitirir.
en büyük örnek bu sezon evinde puan kaybetmiş canım takımım barcelona. hemde iki kez. johan cruyff zamanından beri hollanda ekolünü ajax ile birlikte dünya futbolunda ayakta tutan bir takımda rijkaard ne yaptı 5 yılda 2 lig şampiyonluğu bir şampiyonlar ligi. bunlar başarı sayılmaz ço0k başaralı diyemezsiniz. özellikle yıldızlar ile arasında ki sorunlar nedeni ile gönderildiğini biliyorsanız hiç o topa girmemek gerekir.
türk futbolunun yapısı gereği frank amca bize uymaz. barcelonam da bile başarıları kısıtlı
birinin galatasaray da süper başarılar elde etmesi bir hayaldi ve artık yönetim bu hayalden uyanmalıdır. şimdi başlığa gelelim. tek sorun rijkaard değildir aslında. takımın kurulmasından tutunda vurdum duymaz futbolculara kadar gider bu işin ucu. ancak her şey dört dörtlük bile olsa rijkard bile dahil bu futbol yapısı ile türkiye ' de rijkard başarılı olamazdı. nitekim olamadı da...
düne kadar hadi bastır diye bağırdığımız milli basketbol takımıza verilen prim yüzünden kötü çocuk muamelesi yapıp küfür etmektir.
başarının ve sadakatın bu ülke de cezalandırılması artık bir gelenek. dünyanın hiç bir yerinde meyve veren ağaç taşlanır diye bir söz yoktur. salağız bu açık. tüm tatilinden fedakarlık edip ailesi ile vakit geçirmek varken orada milli forma için canını dişine takan insanlara yaptığınız muameleye bak. üstüne üstük 2 sene de bir büyük turnava oynamıyor bu adamlar her sene bir turnuva oluyor. insaf edin be zındıklar.
takım da çok süre almamış adamlara onlara neden para veriliyor mantığı yürütenler o takımda olsalar bize neden verilmiyor derlerse gitsinler götlerini parmaklasınlar. cidden başarının ödüllendirilmesi şerefsizliktir.
hiç bir devlet kanalı objektif olamayacağı gibi trt nin de olmaayacağı gerçeği ile yaşamak gerekir. sadece milli maçları izlemek için açılmalıdır. tarkan ' a yılbaşı gecesi için verilen dolarlar unutulmamalı hakan şükür ' e gelene kadar. hakan şükür de zaten rengini belli etmiştir. o bu yaptıklarından sonra o parayı alması da normaldir. açık bir evet kampanyası yürütüyordur.
uzun lafın kısası herkesin rengi bellidir. çok fazla da üzerine konuşmamak gerek...
türkiye den başka bir ülke de olmayacak bir garip olay daha.
anayasaya değişikliği için gidilecek olan oylama da maddelere göre değil de tuttukları partiye göre oy verecek bir toplumun olduğunu görmek içini burkuyor insanın. bu kadar salak olamayız. belki de olabiliriz biraz düşününce. iki anahtar vericem diyerek oy verdiğimiz insanlar var bu ülke de ya da bize oy vermezseniz cennete gidemezsiniz sözleri dökülmüştü bir zamanlar. garip insanlarız biz. bu önemli oylama öncesi de aynı şeyler oluyor. maddeleri incelemek yerine, partim evet diyor bende evet diyecem, partim hayır diyor bende hayır diyecem.
bugünleri de göreceğimizi biliyordum ama bu kadar erken beklemiyordum. yazık !
dün gece ki karşılaşmanın ardından maldanadam ın takındığı tavırdır.
üstün ırk dediği milletin, sömürgelerinden getirdiği iri kıyım oyuncular ile oynayarak ne kadar aciz olduğunu görünce üstün ırkın yalan olduğunu fark etmiş ve hemen yeni bir nick ile ispanyol saflarına geçmiştir. düşünün tek beyaz oyuncusu var koca fransa takımını.* pes yani !
fransızların cermen kavminin frank soyundan gelmeleridir.
cermen kavmi bilindiği gibi almanya, polanya gibi halklara verilen isimdir. franklar da bu kavimlerin içindeki boylardan biridir. roma imparatorluğu sırasında galya yı işgal ederek aslında kırma bir soy olmuşlardır. galyalılar yarı italyan yarı ispanyoldur bir de üzerine alman ırkı da girince iyice kan karışmıştır. ve roma yı sırtından vurarak günümüz fransasına sahip olmuşlardır.
üstün ırk filan değilleridir bildiğiniz kırma bir ırktır fransızlar.
son zamanalar da alınan kötü sonuçların galatasaray ın adını ayaklar altına alıp dillere sakız yapmasıdır.
şimdi bunu bir fenerli yazdı sanıp saldıracaksınız ama bir galatasaray sempatizanı olarak içim acıyor. yahu lviv nedir, kimdir ? sen koskoca galatasaraysın bu mudur ? büyüklüğün. tamam her takımın kötü günü olur. ama ilk maçta da böyle değil miydi ? bu takım. yönetim kötü ama hala muhalif bir ses çıkıp bağırmıyor. sonra transfer deniyor yahu lucescu, gerets nasıl şampiyon oldu bir düşünün.
bu ülke bir arpa boy yol gidemez. bu anlayışlar değişmeli önce. yeterince adımız kirlenmedi mi? nasıl çıkıyorsunuz sokağa yönetim.
galatasaray lisesinin verdiği fransızca eğitimi sebebiyle kulübe takılan küçük fransa isminin aslında kendileri içinde geçerli olduğunu bilmeyen ilginç insanlardır.
Saint-Joseph lisesi beyoğlunda kurulduktan sonra yerinin dar olması sebebiyle moda ya taşınmıştır. işte olay buradan sonra daha da ilginç bir hal alarak fenerbahçe nin kurulmasına kadar geliyordur. işte tam burada lisenin yani Saint-Joseph lisesinin etkin rol oynadığı fb resmi sitesinde de yazar.
--spoiler--
Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını atıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan dönemin zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Bey’e de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.
--spoiler--
--spoiler--
Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver ( Yetiker ) Bey üstleniyordu
--spoiler--
daha kendi tarihlerinden haberi olmayanların başkalarının tarihlerine dil uzatmayı kendilerinde nasıl hak gördüklerini anlamak mümkün değil.
doğru düzgün bir dayanağı olmadan tükr futbolunun lokomotifi bir takıma atılabilecek en çirkin çamurdur.
öncelikle türk futbolunda ki büyük kavramı yanlışta olsa anlayacağınız dilden anlatıcam. türkiye de şampiyon olan takımlara verilen isim budur. 50 yılı aşkın türkiye 1. ligin de toplam 5 takım şampiyon olabilmiştir. bunlar fenerbahçe, galatasaray, beşiktaş, trabzonspor ve bursaspordur. bu lig de bir den fazla şampiyon olmak zor iştir. bu yüzden dört büyük olarak adlandırılan bu takımlar bu ünvanı hak ediyorlardır.
büyüklük şampiyonluk sayıları ile değil, rengin altında toplayabildiğin insan sayısı ile ölçülür. şampiyonluk sayıları sadace birer istatistiktir. alez fergusonun dedidiği gibi istatistikler mini etek gibidir, bir çok şeyi gösterir ama en önemli şeyi göstermez.
pedit : buna en iyi örnek şike skandalına kadar italya da 88-89 sezonundan beri şampiyon olamamış inter in son 5 sezondur şampiyon olamasıdır. inter e juventus ve milan büyük o değil demek salaklıktır.
aslında başlık ; fenerbahçe nin göğsünde ay yıldızın olmasının yanlışılığı olacaktı ama 50 karakter olayı.
türk futboluna bu kadar zarar vermiş bir kulübün göğsünde ay yıldızın olmasının yanlışığını savunmaktır.
son yıllarda bu takım rakiplerinin yaptığı transferleri izler son dakika araya girip fiyat arttırır, al ya da alamazsan bile rakibe aldırma taktiğini uygular. rakip illa alacaksa zarar etsin der. bu mantıkta haraket eden bir kulübün ülke futboluna hizmet ettiğini düşünmek bile mide bulandırıcı. düşünün colin kazım, mehmet topuz, stoch, robinho gökhan ünal, gökhan gönül ve daha niceleri bu yolla geldi.
şimdi merak ettiğim böyle bir kulübün göğsünde ay yıldızın olması ne kadar doğru bana bir söyleyin !
pedit : ay yıldızın kupa ve lig şampiyonuna verildiğini bilmemek ayıp olur ancak entry de anlatılan şey şampiyon olduğunda da o ay ve yıldızı hak etmediğidir.
fenerbahçe nin takım halinde ekonomiye yaptığı iyi katkılardır.
ilk başta iyi katkı gibi gelse de aslında öyle değildir.
güiza örneğin de olduğu gibi euroları boşa savurmasıyla ünlüdür. hatta öyle real madrid başkanına bile benzetilir aziz başkan. benzetilme nedeni bellidir. çok para ver fos transferler yap bir sene başarı kazan sonra her şeyi sil baştan yap.
ey aziz başkan artık kendi değerlerine sahip çıkan türk futboluna katkıda buluna bir alt yapı kursanda biz de güizaları, baronileri izlemesek ve de küfür etmesek.
takım tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşarken hala alınacak oyuncu için hesap kitap yapmak nedir bilemedim. gerekli yerlere acilen transfer yapıp bir an önce takıma kazandırmak gerekirken onlar hala yok 6 vermeyiz 4 veririz yok 8 olmaz 6 verelim biraz garip.
sanırım uefa maçı bitiminde elenirler ise lig için bu takım yeterli diyerek transfer yapmayacaklar. adnan sezgin istifa etmeli ama etmeyecektir. bu yönetim de onun yüzünden olağanüstü genel kurul yapılır ve seçimde gider.
buna beşiktaş ilk adımı attı del bosque ile. ancak belli oldu ki bu futbol için bizim anlayışımız hiç bir zaman uymayacak. del bosque gitti ardından aragones geldi. ispanya yı avrupa şampiyonu yapmış, tic-tac tarzını geliştirmiş hocadır kendisi. kimse sevmedi onu. o sistemi oturtmak yıllar alır. doğru oyuncu kadrosu gerekir. ardından hiddink ile zaten kötü tecrübe yaşamış türkiye ye bir hollandalı daha geldi. hemde gamsız bir hollandalı rijikard. şimdi schuster geldi. almam kökenli olmasına rağmen tic-tac tarzını benimsemiş bir hoca.
şimdi olay işte burada kopuyor. çünkü tic-tac bizim ligimizde oyananabilecek bir tarz değil. değil çünkü zeminler uygun değil en başta. sonra oyuncular değil niang diyor ki fransa da daha az forma çekme var alışmam zaman alıcak. alın size tarzın yanlış olduğunun kanıtlarından biri. bizi fiziki güce dayalı oynamalıyız. milli takımın başında da bir alman olmalı illa yabancı olacaksa. şampiyonlular hep alman, yugoslav, türk teknik adamlardan gelmiş bu bir tesadüf müdür ?
önce hakan şükür gidince korkudan alınan jardel ve herkesin peşinde koştuğu bence beş para etmez bülent akın. jardel e lafım yokta bülent kimdir neden 8 milyon verilir sonra devam eden gariplikler. ancak son üç yıla geldiğimiz de işler daha da garipleşti. ön libere sıkıntısı çeken eric gerets abimizi bile çileden çıkartan inamoto olayından sonra skibbe ye de aynı durumda bıraktı bu yönetim. sonra baros alınmadı ve sonucunda şampiyonlar liginden elenme geldi.
o zamandan bu güne akıllanmayan yönetim yine saçmalıyor. sonucunda transferin kapanmasına sayılı günler kala verilmeyecek paralara oyuncuları almaya çalışıyor. işte türk futbolu böyle iş bilmez insanların elinde kaybolup gidiyor.
mehmet aurelio transferin yüzünden artık kesinleşmiş durum.
yok önce robinho için 60 milyon euro vermeye kalktılar sonra da necip varken mehmet aurelio aldılar ki geçen sene sakat olan tüm sezonu neredeyse kaçırmış 32 yaşında birini. ernst in yerine onu koyacaksanız işte beşiktaş o anda biter. rotasyonda kullanmak için alındıysa yine beşiktaşın vay haline.
aurelio için ise üç kuruş fazla verdi diye takımından ayrılan ve iki senedir ikinci lig de sürenen bir futbolcu için bulunmaz fırsat. her şey bir yana umarım necip arada kaynamaz.
dün kaybettikleri maçtam sonra yaptıkları ilginç davranış.
dün maçı kaybeden bir takım fenerbahçe taraftarının sol frame 6 kasım 2002 de maçı getirmeleridir. bu kadar ezik olmaları su götürmez bir gerçekti ama bunu tescil etmeleri gerekmiyordu. eziklik diz boyu. ağlama melis diyenlere bir ders olmalı. rakip trabzonspor du ve o maç 7-2 bitebilirdi.
yazık diyoruz ve ekliyoruz. bugün gidin yarın gelin.
iyi futbol oynamak için süper isimlere ihtiyacınız yok. takım gibi oynamak yeterli. iyi bir teknik direktör ile her şey mümkündür. bunu anlamak için daha kaç milyon euro harcamak gerek bilmek mümkün değil. rezillik diz boyu. sıradan avrupa takımlarına elenmenin eşiğinde olan büyük takımlarımız var. bunlar büyükmüş kime neye göre.
bir kaç semt takımının bu kadar abartılması zaten garip. hiç bir ideoliji benimsememiş tamamen çıkarcı bir politika yürüten bu zihniyetten kurtulmak gerek. b. dortmund her sene 60 bin den fazla kombine satıyor. stad 80 bn kişil ve her hafta full çekiyor tribünler. peki şmapiyonluğu var mı? senelerdir hayır yok ! neden dolu dortmunda b. münih li çok az. bizde ise tam tersi.
trabzonspor gibi oynamayı ya da bursaspor gibi takım gibi olmayı istemek yerine forma satmak için futbolcu almak nedir, bu bize zarar vermiyor mu ? ben bilemedim...
galatasaray ın artık büyüklüğünün kalmamasından dolayı bir alt lig de oynamayı hak etmesidir.
bize verilenler ile yetinen bir milletiz. hep böyle oldu. sadece futbol da bize verilenler ile yetinmiyoruz. belki de bu yüzden bu kadar seviyoruz futbolu. futbol bizim için bir isyan aracı. şimdi isyan ediyorum. nasıl bir takımdır bu arkadaş. taraftar dediğin takımı iyi günde kötü günde sahip çıkmalıdır klişesinin içine edeyim. yok öyle bir dünya. artık uyanın. eleştirmek gerek. eleştiriyorum.
şu hale bakar mısınız? hala on sene öncesindeyiz. bırakın artık bunları, ilerlemek gerek. bir takım büyük ise öyle oynamalı. dakika 70 olunca götünden solumamalı. kondisyon sıfır nasıl iştir bu. gol atmaya giderken eğer kondisyonun yetersiz ise geri dönemezsin. biraz daha tatil yapayım derken frankciğim kondisyon olarak sıfırız. hala kaleci arıyor galatasaray. her topu kurtaran kaleci yok aramayın boşuna. hocayı değiştirin yeter. ama haftaya eskişehir var hem de deplasman, son senelerde eskişehir de kazanamayan bir galatasaray olduğu düşünülünce üzerine frankciğimin deplasmanda hiç kazanamadığını da hesaba katarsak 3 te 0 yapacak bu takım küme düşmeyi hak ediyordur.
her küme düşeni kurtarma görevi verilen yılmaz vural takımın başına gelirse belki kurtulur. unutun artık geçmiş başarıları. yenileri lazım yenileri. yoksa bsg lütfen
kupa kendi başkanlarının deyimi ile paslanmıştır.
her sene bir takımın oralar da en azında yarı final gibi başarılara kazanması gerekirken, her fırsatta
kazanılmış ve üzerinden on yıl geçmiş bir kupanın hesabı yapılması taraftar olarak ne kadar aciz olunduğunun
kanıtıdır. daha iyi nasıl olurum değil de ben bunu kazandım artık benden büyük yok hesabı ile hareket etmenin
kimse faydasının olmadığını anlayamamışlardır.
görünüyor ki yapılan transferler ile zaten o başarılar hedeflenmiyor. anlık şeyler isteniyor. sonucunda
ise durum ortada. diğerleri farklı mı ? elbette değil, bir kere kazanılan başaralılar tesadüftür diyen bir
başkanın kendi takımının bir çeyrek finali için aynı şeyi söylememesi ilginçtir. artık bizim ilerlememiz lazım
ama aksine geriye gidiyoruz...
türkiye de en nefret edilen futbolcu kim desler ilk sırada adı çıkar.
futbolu her zaman kötüydü. hagi nin arkasın da bir şeyler yapmaya çalışan zavallı bir çocuktu o. sonra büyüdü yine bir şey yapamayan standart bir futbolcu olarak inter, newcastle da süründü, sonra fenerbahçe ye geldi. ne değişti futbolunda hiç bir şey. bildiğin kötü futboluna devam etti. saha da kafanı kesice filan diye tehditler savuran bildiğin tetikçiler gibi haraketler yapan ilgnç biri oldu. zaten futbolu kötüydü onu biraz seviyorsak sebebi sempatikliğiydi. ama artık o da yok.
atatürk 'ün dediği gibi ben sporcunun zeki, çevik aynı zaman da ahlaklısını severim. biz göremedik be !
pedit : galatasaray, inter, newcastle , fenerbahçe gibi takımlar da oynamak değil orada tutunmak gerekir bu yüzden hepsi maldır.
