biber
445 (süper mario)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 23.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    karbonhidrat kadınları

    ?.
  1. 4 çeşitten kadınlardır.
    a- monosakkaritler
    yalnızlığına habire kılıf bulan kadın tipidir. her yerde dışlandığını iddia eder, kimse onu sevmez, "allahım bu ne ızdırap"tır. ezilen kadın rolünü oynar. bait şekerler olarakta adlandırılırlar.
    b- dissakkaritler
    insanların sadece çift olabileceklerini düşünen kadın tipidir. arkadaşları çiftler halinde, bir sevgilisi olunca arkadaşlarından ayrılır. sevgilisi yokken 3lü arkadaşlıklarda zorlanırlar. en çok lise çağında gözlenir.
    c-olisakkaritler
    bunlar kızlar grubudur. muhabbetleri sadece bu çevrede döner. günlerde genelde bu kadınların ilerleyen yaşlarında gözlemlenir. yüksek sesle kıkırdamak genel hakimiyettir.
    d- polisakkaritler
    her yerde söyleyecek laf bulan kadınlardır bunlar. kadın olmaya fazla anlam yüklediklerinden farketmeden erkek olmayada fazla anlam yüklerler. eleştirdikleri tabiri caizse ayar verdiklerinin en başında kendileri yer alır. en az olduklarını söyleyip en çok olanlardır. diğer tüm grupları eleştrir ben onlardan değilim der dururlar.

    en iyisi vitamin kadını olmaktır.
    0 ...
  2. ilk buluşmada sevgilisine türkü söyleyen bayan

    1.
  3. hakkını vererek söylemişse duyguludur derhal evlenilmeli, gözlerini kapatıp sadece kafasını salladıysa "sorun sende değil bende" denmelidir.
    5 ...
  4. yanlışlıkla verdiği eksi için helallik alan yazar

    ?.
  5. -eksim helal olsun mu?
    +olsun
    -olsun mu?
    +olsun
    -olsun mu?
    +olsun

    pm kalabalığıdır.
    3 ...
  6. turk filmi izleyerek büyümek

    1.
  7. bir neslin insanlarının büyüme şeklidir. yeşilçamın sinemalardan çıkıp, eski populeritesini kaybedip, özel televizyonlarda gündüz kuşağında konulmasıyla ortaya çıkmış çocukluktur. bu çocuk yaşlı bir büyükle beraber elinde mendille büyümüştür. araba çarpınca kör olunur, parayla saadet olmaz, insanlar bayılınca tek kol kafasınını yukarısında kalır gibi hayat koşullarını erken öğrenmişlerdir. ayrıca bilirler ki eğer yeteri kadar safsan biri mutlaka sana güzel kıyafetler alıcaktır ve verem de sadece almanya'da tedavi edilir.
    2 ...
  8. bir şehri özlemek

    1.
  9. bir aşkı özlemektir genelde.

    "kalır bi sokakta bir genel telefonda
    bir soru yanıtında bir komşu suratında
    kalır bir pazarda, bir kahve kokusunda"
    4 ...
  10. bir gün tek başına

    18.
  11. vedat türkali'nin benim en beğendiğim kitabıdır. her şeyin ortasında arasında kalmış bir insanın, siyasetten bakışıdır. pişmanlıkla..
    ve muhteşem, insanı titreten bir finali vardır.
    2 ...
  12. bilimi din ile ters düşürmeye çalışmak

    ?.
  13. hem kendini çok bilgili ve aydın sananların hem de dininin çok bütün olduğunu zannedenlerin düştüğü gaflettir.
    en klişe tabir ile elma ile armudu karıştırmaktır.
    iki farklı, varoluşu, varlığı, hayatı anlamlandırma çabasının ters düştüğünü sanmak, biri varken öteki olamayacağını düşünmektir. hem bilimle hem de dinle çelişmektetir bu yapılan.
    bu konuda en sıradan zeminse evrim teorisi ve bing bang tartışmasız.
    çeliştiği yerler var mı? tabi ki. hatta evrim de belirgin bir zıtlık söz konusu.
    ama olay, bilimin gelişim temelli olduğunu göz ardı etmek.
    yani her teorinin oluşturulurken, önceliğin "değiştirilebilir hipotez"den çıktığını bilmemek.. genel geçer kabulleri, olmaz o iş diyerek red etmek. herkesin aradığı doğruyu, yanlışlar kısmından göstererek haklı çıkmaya çalışmak. evet sadece bu haklı çıkmaya çalışmak.. bu konuda ötesi yok.
    çünkü her hangi bir üstünlük olamaz.
    dinler, ilahi dinler diyelim, kendi eskenlerinde varoluşu açıklarlar, ve bütün dini kitaplar mecazi anlatımlara sahiptir. bundan yüz yıl önce yorumlanan biçimle imkanı yok yorumlanamaz. ve bugünün bilimsel verileri ile yazılanı değerlendir ise kesinlikle daha mantıklı sonuçlara ulaşır gün be gün. belki daha büyüleyici bir hal alır. daha inandırıcı belki de..
    bilim zaten sebepleri bulmaya gider. bunu dinler açısından değerlendirmek, olayı gene temel ilkelerden biri olan "objektiflikten" çıkartır.
    böylesi bir çaba, sadece ikna etmeye yönelik, dini yozlaştırır, bilimin önünü tıkar..
    dünya bundan daha büyük bir cehalet görmedi.
    4 ...
  14. bakmakla görmek arasındaki fark

    18.
  15. atatürk olsaydı

    5.
  16. atatürk olsaydı diye diye dilinde tüy biten insanlar genel olarak ikiye ayrılır. *
    büyük kısım, ajitasyonla siyaset yapan insanlardır muhtemelen. yani denildiği gibi kahve de, rakı sofrasında, "ne olacak abi bu memleketin hali" muhabbetidir.
    ama bu iki şeyi çok iyi ayırt etmek gerekir, kimi zaman bu cümleler cevaptır. "iyi hoş atatürk diyorsunda o olsaydı zaten...." diye gider. o vakit burdaki sığlık, olayda kıyas yapan zihindedir.
    yani bu cümle, 1920-40 arası dönem türkiyesi ile bugünü kıyaslamadan, atatürk'ün yapısını, bildiği kadarı ile örnekleyen bir cümleyse, bunu sağlıksız sanrılar ile titreyerek, "onlar iştee o insaaanlar, tüy yooook" demek ne kadar derinden bakıştır bende çözemedim.
    kısaca, "siyaset yazısı karşıdakinin anladığı kadardır" diyebiliriz.
    2 ...
  17. arkadaş ekibine yemek yapmak

    ?.
  18. ortaokulda anneye yapıp masayı kurmak, lise yıllarında evde kek yapıp okula götürmek, üniversite yıllarında kıçınızı yırtsanız beğendirememek, iş hayatında ise en kıyak arkadaş olmaktır
    3 ...
  19. ankara atatürk anadolu lisesi

    21.
  20. kendi sözlükleri, bulutsuzluk özlemi, erkin koray, kargo, yeni türkü, demir demirkan, ogün şanlısoy gibi insanların geldiği şenliği bulunan, turgut kibar gibi efsane bir müdürü olan, öğrencilerin kerpetenle gezdiği, (kaçmak için telleri keserdik), öğrentmen evi binasına tünel gibi bir ara geçişi olan, 100 metre kadar ötesinde muhteşem manzaralı içmek için ideal bir tepesi olan, "otlak"ında geçirilebilecek en komik muhabettlerin yapılıdığı, "basılmış" yemek için hala gittiğim ömrümün en güzel üç senesini kazandıran okul.
    5 ...
  21. ağaca dalmak

    1.
  22. meyve toplamanın en güzel adıdır. sokakta, köyde bir anda yayılır, bütün yaş gruplarından insanlar toplanır. bir kaç iyi adam çıkar agacın dallarını sallar, kalanlar aşağıda bir muşamba açar ve meyvelerin ona düşmesini sağlarlar.
    2 ...
  23. affetmek büyüklüktür

    7.
  24. pek doğru olmayan önerme.
    affetmek değil yutkunmak büyüklüktür.
    affedipte yaşananı her gün yüze vurmak çocukluktur.
    1 ...
  25. bayanların becerikli olduklarını duyurma hevesi

    ?.
  26. hepimizde olan gizli bir hevestir.
    evde su almak için kıçını kaldırmayan hatun, toplum içinde birden bire değişir.
    pasta servisi yapar, istekleri sorar, samimiyetsiz değildir kesinlikle.
    aksine çok içtendir. ama bir heves vardır içine..
    pastaların en güzelini o yapmaz, böyle bişi iddia etmez, ama mutlaka bildiğini belirtir, hani yıllardır yapıyorum edasında..
    konusu açılınca göze batar, iğreti durmaz ama aksine şirin bir hevesdir.
    toplumun kadına verdiği görevlerin bilinçaltına işlemesidir.
    evde kalmayalım diye.
    1 ...
  27. on beş yaşında gerdeğe girmek

    1.
  28. başlamadan söyleyelim; 15 yaşında bekaret kaybetmekten çok başka birşeydir.
    lise'ye başlaman gereken yıllarda, bir adamın, büyük bir adamın, terli koynunda olmaktır.
    zorla diyemezsin, çünkü muhtemelen karşı koyamamış hatta koymamış belki, evlenmek gereklilik, kadının görevi belki de onun gözünde.
    annesi böyle söylemiş, kocana karşı görevini yap demiş, yemeğini, arzusunu gerçekleştir ve sus.
    koca evinden döndüğünde bir daha dayak yiyebilir çünkü..
    çocuk ama ya ergenliğe girmek üzere. siz, biz naptık o yaşlarda?
    ben hatırlıyorum, salak salak bağırıp habire ağladım.
    şimdi yaşıtım insanlara teyze diyorum, öyle gözküyorlar, çoluk çocuk içinde..
    ses çıkarsalar, diyecek sözleri olsa halleri yok.
    böyle derin düşünmeye sanırım vakitleri de yok.
    koşturmak, gerçek hayat koşuşturmacasında yer almak zorundalar..
    15 yaşında gerdeğe girdiyse, girebileceği çok az yer var artık.
    aynı coğrafyada nasıl da farklı akıyor hayat..
    42 ...
  29. maskeler ardinda yasamak

    1.
  30. yalan hayatlar sürmektir. kim olduğunu nerde olduğunu karıştırmaktır.
    başlangıç bir karar anıydı oysa. kimsenin bilmesi gerekmez, kimse anlamaz diye düşündük.
    bir maskem olduğunu farketmezler bile. öyle yaşarım, içimden geldiği gibi olmasada kafama estiği gibi.
    rahat olurum dedik. beklentiler, ben olmadığım için benden olmaz, onları karşılamak daha kolay olur sandık.
    elimizde bir kuklaydı aşk. zorunluluk ya da acımasızlık değildi.
    tercih anıydı bu. "eğer maske olursa, görününen ben, bildiğim benden farklı olursa, yaptıklarımdan sorunlu, hissettiklerimden muaf olurdum" diye düşündük. yanıldık.
    ben olmayı, biri olmayı bir amaç sandık. güçsüz ve çocuktuk.
    bizi biz yapan herşeyin biz olduğunu göremedik, zaten böyle aptal karmaşık bir cümlenin altından kalkamazdık..
    olmaya çalıştığım herkes, taktığım her maske sendin, bendim.
    seçtiğimiz gibi yaşamak isteyen maskenin altındaydı. olmadığını sandığın insandı işte.
    karıştı benlik, kim olduğumuz karıştı.
    sevmediklerimiz sevdiklerimiz oldu, düşüncelerimiz ve heyecanlarımz köreldi.
    "eğer ta başta seçimden önceki insan olsaydım yapamazdım acır ve kanardım" inancı yok etti içinde var olan insanı. sen değil masken yendi seni.
    yazdığın kitabı kahramanı ele geçirdi kurguyu.
    hani hep içinden diyorduk ya "böyle gerekti" kandırıyorduk maskemizi. yüze yapıştı artık.
    zaman denen boşlukta kaybolduk. en iyisi kim olduğumuzu yeniden tanımlamak şimdi.
    ya yeni bir seçim yapmak ve anmak var diye gizli saklı bildiğimiz tüm gerçekleri.
    yeri geldiğinde haykırmak, en sonunda içinde kopan biteni kusmak.
    nerden geldiğini kim olduğunu unutana kadar kusmak, durup nerden geldiğini kim olduğunu bulana kadar ağlamak. bir kırıntı peşinde yozlaşmaya karşı durmak.
    1 ...
  31. © 2025 uludağ sözlük