bezgin ordek
122 (çevresinde sevilen sayılan)
altıncı nesil yazar 3 takipçi 9.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kişi başına milli gelir hesabındaki hata

    1.
  1. ortalamalar, bir veri kümesini en iyi temsil edecek değeri bulmak için hesaplanırlar ama birçok farklı ortalama hesaplama metodu vardır. sözkonusu milli gelir olunca ise, en iyi hesaplama yolu basit aritmetik ortalama olamaz. şöyle anlatalım meseleyi:

    diyelim ki bir sınıftaki 5 kişinin sınav notları; 45, 50, 57, 59, 95.
    basit ortalama ile bakacak olursak, eğer 60 ve üstü değerler başarılı kabul ediliyorsa bu sınıf gerçekten de başarılı sayılabilir çünkü sınıfın ortalaması 60 puanın üzerindedir. oysa sınıftaki 5 kişiden 4'ünün notu 60'ın altındadır. peki notların medyanını aldığımızda...

    bu durumda sınıfın başarısını temsil eden puan 57 olacaktır ve 5 kişiden 4'ünün 60 puanın altında kalarak başarısız olduğu bu sınıfı başarılı ilan etme mantıksızlığına düşülmeyecektir.

    nüfusu düz hesap 75 milyon alıp, son açıklanan 12 aylık milli gelir toplamı olan 1 trilyon 369 milyar 441 milyon 136 bin tl'yi buna böldüğümüzde kişi başına milli gelir yıllık 18 bin 259 tl çıkıyor. peki ya medyan? medyanı da pratik olarak şöyle tahmin edebiliriz. tüik geçenlerde nüfusun yüzde 20'lik dilimler halinde milli gelirden aldıkları payları açıkladı. bu istatistike göre en zengin yüzde 20'lik nüfusun geliri, en fakir yüzde 20'lik nüfusun gelirinin 8 katına eşitti. bu oran çok uzun zamandır da çok çok az değişti. işte bu gelir paylaşımını görmek için hesaplanan istatistikte, 5 bölüme ayrılmış nüfusun üçüncü yüzde 20'lik diliminin gelirden aldığı pay yüzde 15.2 olarak ilan edildi. 75 milyonun yüzde 20'si 15 milyon olduğuna göre, kişi başına düşen medyan gelirin 13 bin 877 liraya yakın olmasını bekleyebiliriz. tabi bir açıklama yapalım, bu medyan milli gelir miktarına kişilerin eline doğrudan nakit olarak geçmeyen ama eğitiminden, sağlığına, çevre temizliğinden yoluna, sokak aydınlatmasına vs... varıncaya kadar yararlandığı ayni kamusal mal ve hizmetlerin değerleri de dahildir.

    şimdi sormak gerekiyor hangi rakam kişi başına düşen milli geliri daha iyi temsil ediyor? 18 bin 256 lira ya da son bir yıllık dolar fiyatı ortalamasıyla hesaplarsak 10 bin 119 lira mı; 13 bin 877 lira veya da 7 bin 690 dolar mı?
    1 ...
  2. beyaz peynir gibiydin şimdi kaşar olmuşsun

    1.
  3. ankara'da dolmuşlarda sıklıkla denk gelinen bir şarkının anolojik sözleri.
    0 ...
  4. bakmadan schopenhauer yazsın yeter

    1.
  5. bir hallenme kriteri. tıpkı nefes alsın yeter veya kalbi atsın yeter gibi ama bunlardan daha hallice...
    0 ...
  6. insanı öldürmeyen şey onu tuhaflaştırır

    1.
  7. batman darkknight'ta joker'in sözüdür, bir yeniden yorumlamadır. geçtiği diyalog da şöyledir:

    "Banka Müdürü - Kendini zeki sanıyorsun ha? Sizi kiralayan adam aynı şeyleri sana da yapacaktır. Bu şehirde suçlular bazı şeylere değer verir, onur ve saygı gibi... Şu haline bak, sen neye inanıyorsun? Sen neye inanıyorsun!?
    Joker - Benim inandığım şeye göre, insanı öldürmeyen şey, onu tuhaflaştırır."

    filmde geçen diğer ilginç sözlerin de yer aldığı alınıtı kaynağı: http://tr.wikiquote.org/w...%9E%C3%B6valye_%28film%29
    1 ...
  8. devletin kendi parasını bankalardan borçlanması

    6.
  9. (bkz: devletin kendi parasını bankalardan borçlanması/#16931420) ve (bkz: devletin kendi parasını bankalardan borçlanması/#16931461) entrylerinin sahipleri gibi saçma sapan itirazları olanlara cevaplar zaten yazının içinde verilmiştir. emisyonun olması gerekenden daha fazla arttırılması önerilmemektedir ki fazla enflasyon olsun. ayrıca suistimal olur diyenler, bugün devletin olması gerekenden fazla borçlanarak harcama yapmasının önündeki engel nedir? o zaman devletin borçlanmasını da engelleyelim... hatta devlet fazla vergi de toplayamasın, bunun için de maliye bakanlığını özerkleştirelim. ne saçma bir mantıktır bu yahu? bir güç suistimal edilebilir diye onun halk için de iyi olacak şekilde kullanılması engellenebilir mi? neyse zaten yazıyı okuyan ve normal zeka seviyesi ve üzerindeki herkes bu itirazlara cevapları bulabilir. normal edep seviyesinin altındaki okuyani siksinler bakınızı için veriyorum şu bakınızı da: (bkz: okuyanı siksinler diyeni siksinler)

    not: adam hala ne zırvalıyor. ben emisyonun ekstra arttırılmasından bahsetmediğimi yüz defa da söylesem anlamayacak gibi görünüyor. neyse yazıyı okuyan diğer normal ve üstü için zaten bu konuda bir açıklama daha yapmak yersiz.

    küçük bir tashih: şunu da ekliyeyim ki para arzı aslında bankalar tarafından kısmi rezerv sistemiyle mb'nin yaptığından daha büyük boyutlarda arttırılıyor. (bkz: kaydi para) benim önerdiğim ise para arzının küçük bir kısmı olan dolaşımdaki paranın arz artışından devletin yararlanması. bunun için de emisyonun ekstra arttırılması gerekmediğini de söyledim. gece vakti, yüklenen dizileri beklerken hızlıca yazdığım için olsa gerek, en baştaki yazıda para arzının iki şekilde arttırıldığını söyleyen cümlemde tahsis edilmesi gereken bir yer olmuş o da para arzının değil, dolaşımdaki para'nın bahsedilen iki şekilde arttırıldığıdır -ki bizim ilgilendiğimiz bu-, yoksa para arzı bankalar tarafından kısmi rezerv bankacılığıyla da arttırılmaktadır, para arzı artışının büyük kısmını bu oluşturmaktadır. nedense kimsenin bankaların para yaratmasının meydana getirdiği enflasyonla sorunu yok ama devlet mb'nin bastığı parayı kullansın denilince enflasyon olur deniyor. yahu tekrar ediyorum, dolaşımdaki para miktarı daha önce olandan daha fazla arttırılmadığı sürece devletin bunu kullanması ekstra enflasyona neden olmaz. tashihi yazıyı editlemek yerine burada yaptım ki başlık altındaki saçma ve alakasız itirazlara onlar yazılmadan da cevap verildiği görülebilsin.
    0 ...
  10. türkiye nin mısır a 2 milyar dolar borç vermesi

    1.
  11. ekonomisini dış finansman ile döndüren türkiye'nin mısır'a 2 milyar dolar borç verecek olmasıdır. cari açığı olan hiçbir ülke nette dışarıya borç veremez, bu borç verilen para kendi parası değil, dışarıdan borçlandığı paradır. o halde birçok soru geliyor akla. mesela türkiye'nin bu 2 milyar dolara gerçekte ihtiyacı yok mudur? ihtiyacımız olmadığımız halde dolar borçlanıp buna faiz mi ödüyoruz? madem fazladan borçlanmış olduğumuz paramız var, bunu ülkemiz içinde değerlendirebileceğimiz verimli, ithalat harcamalarımızı azaltıcı hiç mi alan bulamıyoruz da bunu başka bir ülkeye borç veriyoruz? biz enerji açığı olan bir ülke değil miyiz? bu bize fazla gelen iki milyar dolarımızla biyoyakıt üretimi yapan tesisler yapamaz mıyız, rüzgar tribünleri üretip rüzgar santralleri kuramaz mıyız? biz insanlarımızın işsizlik ve kredi kartı borcu içinde, haciz kıskacında kıvrandıkları bir ülke değil miyiz? sonra bu parayı mısır'a yüzde kaç faizle veriyoruz? bu faiz aldığımız riske değiyor mu? değiyorsa niye mısır piyasadan borçlanmak yerine bizden borçlanıyor? yoksa piyasa mısır'ın daha yüksek riske sahip olduğunu düşünüp bizim borç verdiğimiz faiz oranlarından daha mı yüksek faiz talep ediyor? dışarıdan borçlanıp duran bir ülke olarak mısır'a borç vermek, fazladan belli bir miktar faiz yükünü de sırtlanıp mısır'a kefil olmak anlamına gelmiyor mu? bizim uluslararası rezervlerimiz kısa vadeli borçlarımızın ne kadarını karşılıyor ki, yani net döviz varlığımızın yeterliliği ne kadar ki biz başka bir ülkenin borcuna kefil oluyoruz?

    haber: http://haber.stargazete.c...n-2-milyar-s/haber-689203

    ayrıca (bkz: milli gelir artışı borç artışını karşılıyor mu)
    3 ...
  12. son anın sonsuzluğu

    ?.
  13. bilinç ve benlik; eşzamanlı olarak, birbirini takip eden her iki anın sonunda süreklilik (continuum) hissinin türevi olarak ortaya çıkan olgular. süreklilik hissi kendini kaçınılmaz olarak zaman ve mekan içinde ortaya koyarken, bilincin bu hissi zaman ve makanda konumladığı noktada da benlik var olur.

    bilincin olmadığı yerde benlik ve süreklilik de sözkonusu olamaz. bu yüzden bilinç için, bilincin var olduğu en son andaki benlik algısı ve süreklilik hissi sonsuza kadar var olacaktır. zira "mutlak yokluk" sürekliliğin bir parçası olamayacağı gibi, bilincin ve dolayısıyla benliğin içine düşebileceği bir durum değildir. son an, sonsuzdur.
    2 ...
  14. milli gelir artışı borç artışını karşılıyor mu

    1.
  15. 182 milyar dolar borç ile 463 milyar tl gelir

    4.
  16. guy fawkes vs patrona halil

    1.
  17. patrona halil'in hikayesinin film senaryosu değeri bakımından guy fawkes'inkini top yapıp dizinde sektireceği karşılaştırma.

    malum v for vendetta'da yad edilen tarihi şahsın adıdır guy fawkes. bu guy fawkes denilen adam 5 kasım 1605 yılında ingiliz parlamantosu'nu havaya uçurmak istiyor ama başarılı olamıyor. bütün icraatı da bundan ibaret. bu komployu düzenleme amacına gelirsek, adam dinci bir katolik ve protestan yönetimden hoşlanmıyor. olay bu özet olarak. yani guy fawkes yobazın teki tırt bir adam. v for vendetta güzel filmdi, başka adam bulamamış olacaklar ki bunu seçmişler. tek numarası da bu yoksa yüzüne bakan olmazdı.

    bizim tarihimizde de malum isyancı patrona halil var. 28 eylül 1730'da başlayıp günlerce süren bir isyan başlatıyor. bu isyanın sonunda kockoca Sadrazam Nevşehirli Damat ibrahim Paşa idam ediliyor; Sultan III. Ahmed tahttan indiriliyor ve yerine yeğeni I. Mahmud tahta geçiriliyor ve Lale Devri sona eriyor. adamın isyan amacı ne peki? lale devrinde halk ekonomik sıkıntı içindeyken saray tarafından yapılan lüks harcamaları, zevk ve sefahat dönemini ve israfı protesto etmek.

    "Zamanın tarihin yazan Mehmed Raşid Efendi ve ismail Asım Efendi, tepkilerin ve öfkelerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde, halkın ekonomik sıkıntısına ve yüksek enflasyona rağmen geceli gündüzlü ziyafetlerin, çırağan eğlencelerinin, sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının Davutpaşa Sarayı bahçelerine gidip bülbül dinlemelerinin baş rolü olduğunu yazarlar" alıntı: http://tr.wikipedia.org/w...#Ayaklanman.C4.B1n_nedeni

    Patrona halil'in isyanı başarıya ulaşıyor, hatta adama 10 bin altın maaş ve istanbul valiliği teklif ediliyor da adam mal-mülk veya ünvan peşinde olmadığı, amacının sadece bozuk ekonomik düzeni değiştirmek olduğunu gerekçesiyle kabul etmiyor. Neyse sonra olaylar gelişiyor, patrona Halil ve adamları bir baskınla öldürülüp kelleleri arabalarla saraydan çıkarılıp halka gösteriliyor. 2000 kadar isyancı idam ediliyor veya anadolu'ya sürgüne gönderiliyor.

    hatırla, hatırlar! 25 kasım'ı hatırla! film çıkar bundan.
    0 ...
  18. bütün cisimlerin yere eşit hızda düşmesi

    ?.
  19. kütleleri ne olursa olsun, aynı seviyeden bırakılan bütün cisimlerin yere aynı anda varmaları olgusudur. Doğanın kütlesi az olan cisimlere uyguladığı pozitif ayrımcılığın sonucudur. hadi kapitalistler bunu da açıklayın!
    3 ...
  20. neil armstrong un denize gömülmesi

    1.
  21. neil armstrong'un ayda havasız ortamda ezan sesi duyup müslüman olduğunu iddia edenleri pek bir şaşırtmış olması gereken haber. http://www.hurriyet.com.tr/planet/21399870.asp
    0 ...
  22. ölüm huşuya giden yoldur

    1.
  23. türkiye nin 2012 de büyüdüğünü düşünmek

    1.
  24. iki nedenden dolayı hatalıdır. Birincisi 2012 daha bitmemiştir ki bitmeyen bir yılda büyümenin gerçekleşmesi mümkün olamaz. gerçekleşmeler geçmişe, tahminler geleceğe aittir. evet çok basit ama bunu söylemek gerekiyor bazılarına. ikincisi, belki 2012'de şimdiye kadar açıklanan gsyh rakamlarının yılbaşından açıklanan tarihe kadar türkiye'nin 2012'de büyüdüğünü gösterdiği düşünülüyor olabilir ama gerçek öyle değil. tcmb'nin sitesinde yayınlanıyor gsyh rakamları, isteyen gidip kontrol eder. yine malum gsyh enflasyon etkisinden arındırılmak yani "reel" büyüme hızı takip edilmek amacıyla ayrı bir seri olarak sabit rakamlarla da hesaplanır. 2003 1. çeyrekten itibaren "reel gsyh" büyüme oranlarının hesaplanmasında kullanılabilecek rakamlar aşağıdadır:

    2003Q1 16716746.00000
    2003Q2 17898517.00000
    2003Q3 21774718.00000
    2003Q4 19948211.00000
    2004Q1 18380247.00000
    2004Q2 20035372.00000
    2004Q3 23528095.00000
    2004Q4 21541877.00000
    2005Q1 19947283.00000
    2005Q2 21577563.00000
    2005Q3 25323570.00000
    2005Q4 23651315.00000
    2006Q1 21133291.00000
    2006Q2 23678188.00000
    2006Q3 26916390.00000
    2006Q4 25010451.00000
    2007Q1 22844200.00000
    2007Q2 24581028.00000
    2007Q3 27772167.00000
    2007Q4 26057230.00000
    2008Q1 24445513.00000
    2008Q2 25226375.00000
    2008Q3 28009692.00000
    2008Q4 24240150.00000
    2009Q1 20842791.96000
    2009Q2 23267231.28000
    2009Q3 27233059.80000
    2009Q4 25660031.36000
    2010Q1 23467330.00000
    2010Q2 25692252.00000
    2010Q3 28669613.00000
    2010Q4 28056450.00000
    2011Q1 26250955.00000
    2011Q2 28020930.00000
    2011Q3 31086781.00000
    2011Q4 29515314.00000
    2012Q1 27088519.00000
    SEÇiLEN SERiLERiN AÇIKLAMALARI
    ==============================
    TP.UR.GG01.S: Gayri Safi Yurtici Hasila(Sabit)

    Basit bir hesap yapıp yazıyı bitireceğim ki, bundan sonra Türkiye'nin 2012'de büyüdüğünü iddia edilen sürekli hortlatılan başlıklara bu link verilerek bu sinir bozucu eylemin önüne geçilebilsin. (verileri 2003'ten beri vermemin bir sebebi de bu dönemde türkiye'nin 3 kat büyüdüğü gibi iddiaların da asılsızlığını göstermek ama tabi bu yazının doğrudan konusu değil)

    Türkiye 2012 gsyh verilerinden sadece 1. çeyrek (ocak-şubat-mart) sonuçları açıklanmış bulunmaktadır bu yazının yazıldığı tarihte.

    Türkiye 1. çeyrekte 2011'in son çeyreğine göre (27088519-29515314)/29515314=-0.0822 büyümüştür yani yaklaşık yüzde 8 küçülmüştür. Tabi bunun içinde mevsimsellik de vardır yani normalde her yılın ilk çeyreği önceki yılın son çeyreğinden daha düşük gsyh gerçekleşir. Bu veri mevsimsellikten arındırılarak da hesaplanabiliyor. mevsimsellikten arındırılmış çeyreklik gsyh değişim oranı yüzde -0,4, yani yüzde 0,4 küçülmeye işaret ediyor.

    Görüldüğü gibi 2012'de ekonomik büyümeden konuşabilmek henüz mümkün olmadığı gibi 2012 sonu büyüme tahminini büyük bir doğruluk payıyla yapmak için bile çok erkendir. zira son bir yılda ekonomi (27088519-26250955)/26250955=0.0319 yani yüzde 3,19 büyümüştür ki bu ciddi bir soğumaya işaret ediyor. Kaldı ki milli gelir artışından daha önemli husus, bundan kimlerin pay aldığı ve ne pahasına gerçekleştirildiğidir. bunlar başka yazının konusu.

    zorunlu ekleme:2012'de büyümeden bahseden sensin. 2012'nin birinci çeyreği 2011'inkiyle karşılaştırılsaydı bunun içine 2011'in büyümesi de girecekti. bu hesabı da yaptım ama sadece soğumayı göstermek için. bu bir yana verdiğim mevsimsellikten arındırılmış veri 2012'de 1. çeyrekte büyümenin olmadığını gösteriyor zaten. Bu veri tüik'in hesapladığı veridir. son olarak verilerin cinsi ile ilgili sorun, sabit fiyatlarla gsyh hesabının ne olduğunu bilmediğin anlamına geliyor. bunun amacı zaten bir ülkenin gelir artışını o ülkenin kullandığı para biriminin enflasyonundan kurtarmak. biz de dolar kullanmadığımıza göre...
    3 ...
  25. kuran ın yerel ve tarihsel bir kitap olması

    1.
  26. aslında kuran'ın kendisinin birçok ayetiyle işaret ettiği bir olgu. fakat bu anlaşılamayıp da sanki ayetler her çağda ve her coğrafyada yaşayan insanları doğrudan muhatap alıyor gibi okunursa, elbette birçok yanlış anlama ve yanlış çıkarımlar sözkonusu olabilir. birkaç örnek ayetle meseleyi tartışmaya çalışalım.

    şûrâ 7 şehirlerin anası (olan mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle arapça bir kur'an vahyettik. (insanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

    burada açıkça kuran'ın vahyediliş amacı için bir coğrafya ve dil belirleniyor.

    secde 3 "onu uydurdu" mu diyorlar? halbuki bu, senden önce kendilerine bir uyarıcı ulaşmamış bir toplumu, belki yola gelirler diye uyarman için rabbinden gelen bir gerçektir.

    "senden önce hiçbir uyarıcı ulaşmamış bir toplum" dediği toplum, o anki ve yerdeki arap toplumu.

    yûsuf 2 onu arapça bir kuran olarak indirdik ki anlayasınız.

    zuhruf 3 biz, düşünüp anlamanız için onu arapça bir kur'an yaptık.

    ahkâf 12 halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak mûsa'nın kitabı var! bu kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye arap dilindedir.

    bu ayetlerden çıkaracağımız sonuç, kuran'ın anlaşılması için arapça indirildiğinin söylenmesi asıl muhatabın 1400 yıl öncesinin arapçasıyla konuşan araplar olduğunu ortaya çıkarıyor. anlaşılması için arapça indirildiği söyleniyor ama arapça olması bizim için tam olarak anlaşılır olmamasının önemli bir nedeni. arapça bilmek de yetmiyor, o çağın kültürüne ve günlük dildeki kullanımlara da hakim olmak gerekiyor.

    bakara 187 ...şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. sonra geceye kadar orucu tamamlayın....

    bunu kutuplara yakın yerdekiler yapmaya kalkarsa oruç ölüm orucuna döner. bu ayet asıl muhatabın yine belli bir coğrafyada yaşayanlar olduğunu ortaya koyuyor.

    gâşiye 17 (insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?

    bu ayet hayatları boyunca hiç deve görmemiş milyarlarca insanı asıl muhatap olarak almıyor.

    ahzâb 53 ey iman edenler! size bir yemek için izin verilmedikçe peygamber'in evlerine girmeyin. vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. söze dalıp lafı koyulaştırmayın. çünkü böyle davranmanız peygamber'i rahatsız eder. fakat o size bir şey söylemekten utanır. allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. böyle bir şey allah katında büyük bir vebaldir.

    "ey iman edenler" diye başlayan ve dolayısıyla iman eden herkesi ilgilendirecek hükümlerin yer alması beklenen bu ayetteki emir ve hükümler bizleri doğrudan ilgilendirmiyor. peygamber hayatta değil, dolayısıyla da evine gidemiyoruz. peygamberin eşleri de hayatta değil ve iman eden hiç kimsenin bugün eşleriyle evlenebilmesi mümkün değil. açıkça yerel ve tarihsel bir ayet ve "iman edenler" diye hitap edilenlerin bölge halkı olduğunu gösteriyor.

    yani sonuç olarak, kuran'ın o an yaşayan bölge halkına hitap ettiği göz önünde tutularak okunması gerekiyor. bu şekilde okunursa yerel ve tarihsel cümlelerden evrensel anlamlar çıkarmak mümkün olabilir. aksi ise o yerelliğe mahkum olmak anlamına gelir.

    aynı deneyler aynı şartlar altında aynı sonucu verir. bunun mantıksal olarak götürdüğü nokta, aynı şartlar sözkonusu değilse aynı deneylerden aynı sonuçların elde edilmesinin beklenmemesi gerektiğidir. bu tanrı'nın fizikteki ve toplumdaki yasasıdır; öyleyse dinindeki yasa da bu olmalıdır. o çağ için ilerici ve toplumsal fayda taşıyan bir uygulama, şu çağda öyle olmayabilir.
    5 ...
  27. petrikor

    1.
  28. eski yunanca, yağmurdan sonra duyulan toprak kokusuna verilen isim. petra(taş) ve ichor(mitolojide tanrıların damarlarında akan sıvı) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşmuş.
    2 ...
  29. dervişlik baştadır

    1.
  30. dervişliğin şekilde değil de beyinde olduğunu söyleyen yunus emre şiiridir.

    Dervişlik baştadır, tacda değildir
    Kızdırmak oddadır, sacda değildir
    Eğer bir müminin kalbin yıkarsan
    Hakka eylediğin secde değildir

    Ararsan Allah'ı kalbinde ara
    Kudüs'te Mekke'de Hac'da değildir
    Kabul et Yunus'un ergen sözünü
    Tezcek gelir başa, geçte değildir.

    od: ateş, alev.
    sac:tava gibi bir şeyleri pişirmekte kullanılan yassı metal levha.
    0 ...
  31. doctor who izleyerek hıdırellez kutlamak

    1.
  32. malum bugün 6 mayıs ve bulunduğunuz saçma sapan yerde, memleketinizdeki gibi dağa tepeye çıkıp piknik yapmak şeklinde hıdırellez bilincini gösteren bir adet sözkonusu değilse, bu işi eski usul yapmak pek de mümkün olamayabiliyor. mümkün olsa eğlenceli olmuyor, kimse hıdırellezi, neden özellikle o gün dağa tepeye çıkma ihtiyacı duyduğunu anlamıyor. bu yüzden hıdırellez için yeni ve bireysel olarak da icra edilebilecek bir adet lazım idi. 6 mayıs'ta izlenebildiği kadar doctor who izlemek, yeni hıdırellez geleneği ihtiyacının tüm şartlarını taşıyor diye düşünmekteyim. 5. sezon ve sonrasını tavsiye ederim.

    not: doctor who ile hıdırellezin bağlantısını kuramayanlar yorum yazmasın. hıdırellez bilincine sahip olmayanlar hiç mi hiç yazmasın rica edeceğim.
    1 ...
  33. maddenin canı sıkıldığı için devinmesi

    1.
  34. maddenin canı sıkıldığı için, zaman geçsin diye hareket etmesi olayı. nitekim madde hareket ettiği için de zaman geçer.
    0 ...
  35. poşet çayı ağza koyup kıtlama yapmak

    1.
  36. Poşet çayın çıkış tarihi daha yeni olduğunundan böyle bir gelenek ortaya çıkamamıştır henüz ama çıkması beklenmektedir.
    1 ...
  37. zone of good luck

    ?.
  38. iyi şans bölgesi. zonguldak'ın önceki adı belki.
    0 ...
  39. ebu alus

    1.
  40. ebu kalel olur da ebu alus eksik kalır mı demişler, yazarlık için gereken ilk adımı atmışlar, kayıt olmuşlar. haydi bakalım, çaylaklığı kısa sürede sonlansın da özlediğimiz adam uludağ sularında yazıları ile ortalığı şenlendirsin.
    bilmem kaçıncı nesil çaylak.*
    3 ...
  41. © 2025 uludağ sözlük