tabiki alevileri ilgilendirir. ben sadece öyle olduğuna kanaat getirdim. her iki dindede doğuşsal bir kazanım geçerli. sonradan yahudi olunamadığı gibi asla alevide olunmaz. ama her ikisinin mensuplarıda, kendi içlerine insanları davet eder, üstünlüklerini kabul etmek ve onlara uymak şartıyla. dikkat çekici bir diğer benzerlik her iki kesiminde kendinden olanları aşırı kayırması. kişi çoluk çocuk katleden bir diktatörde olsa alevi ya da yahudi ise canhıraş savunulur. yeri gelir bu katliamlara parasal, makamsal, örgütsel (komplo, iftira, cinayet, vs.) her türlü desteği vermekten geri durmazlar. birbirlerini çok sever ayrıca bunlar. iki kesimde bulundukları topraklarda hakim iktidarken çok güzel ilişkiler içerisindeydi. temsilcileri şimdi silivriden eş güdümlü çalışabiliyor mu bilmem?
en küçüğünden en irisine, güya, kendisini insan aşığı, sevgi kelebeği hümanist bir kişilik olarak tanımlayan alevilerin tamamıdır. her işgal ettikleri ortamda alevi kadrolaşmanın allahını yapan bu alevi dini mensupları olası tartışma ortamında "ben önce insan olmaya önem veririm, benim için meshebin ırkın hiç bir önemi yok... vs." diye yalanın ufuklarına çıkarlar. neyse konumuz hümanist aleviydi. bunlar ya hümanist kelimesinin ne demek olduğunu bilmiyor ya da müslümanları aptal sanıyor. yoksa ağız birliği etmişçesine suriye'de çoluk çocuk katledilirken "bu onların iç işleri karışmayalım" derlermi. allah aşkına insan sevdalısı bir hümanist bu katliamlar bizi ilgilendirme dermi.
tatlı su solcularının, mevzu fazıl say olduğunda "ifade özgürlüğü" diye kıvırmalarından sonra gerçek yüzlerini ortaya serecekleri önerme. başlık mı silinir, ceza mı yeriz, heyecanla bekliyoruz.
mustafa keser, ankaralı turgut derken gelecekte, ajdar, ciguli vs. ile karşılaşmamız kaçınılmaz. siz şimdiden sevdiğiniz markaların stoklarını yapın. benden söylemesi.
böyle bir yasa yapımına girişen hükümet şunu bilmelidir ki, bu millete reva görülenleri yok saymak, unutturup üstünü örtmeye çalışmak darbecilerin girişecekleri katliamlardan farksız değildir. ve bir gün o darbeci vatan hainleriyle birlikte hesaba çekilmek kaçınılmazdır.
asla masum olduklarını iddia edemez bu yasayı çıkarma girişimindekiler. yüzlerce faili meçhulü, askeriyeye kayıtlı gömülü bulunan mühimmatın bu cinayetlerle ilişkisi, darbe seminerleri, silinen harddiskler, orduevlerine gömülmüş darbe belgeleri ortadayken, mızrak çuvala sığmazken bu yasayı yapanlar masum olamaz. olsa olsa, anadolu insanına karşı, mason kemalistlerle işbirlikçi olmuş olur. ve ses kayıtlarında "çoluk çocuk demeden intikam alınacak... buradan çıkınca iç savaş çıkartacağız... aç kalacaklar..." gibi itiraflara rağmen.
en büyük şerefsizliği, ayağı takılıp yere düşen masum bedeviyi üç saniye içerisinde yiyerek yapmışlardı. benny denen çıkarcı yahudi pezevenge, sıkışıp kaldığı mahzende üşüşmeleri ise takdire şayandı. her halükarda korkunçlardı, kaç gün kabusum oldular.
samimiyet sorunu yaşayan ve hem zina özgürlüğü hem de kürtaj özgürlüğü isteyen laikçilerin bir türlü idrak edemediği vicdani soru. sorun tecavüzlerken mevzunun hep, kürtaj olsun mu olmasın mı tartışmasında yürütülmesi nedir.
tecavüzlerin önüne geçilecek önlemler alınsın diyorsun "hüseyin üzmez" diyor. sonra ideolojik değilim bik.. bik.. bik..
tacavüz denilen insanlık dışı olayı bu toplumdan nasıl söker atarız diye kafa yoracağına. anne karnından masum bebekleri nasıl söker atarız çabasında olması gayet açıklayıcıdır.
2011-2012 şampiyonlar ligi kupasının neden hala trabzon'a gönderilmediğinin merakı içerisindeki trabzonspor kulübü başkanı sadri şener'in içinde olduğu beklenti. geçtiğimiz günlerde ntvspor'da chelsea takımının kutlamalarını izleyen sadri şener "bizim katıldığımız turnuvada kupa bizim hakkımızdır" diyerek chelse'ye, kupayı trabzona göndermeleri konusunda ihtar çekti. aksi halde tüm trabzon şehri olarak uefa'yı mektup yağmuruna tutacakları tehdidinde bulundu.
Balyoz sanığı Tuğamiral Mehmet Fatih ilgar'a ait internete şok bir ses kaydı daha düştü.
Buna göre Çakmak, "iki sene içinde Balyoz'un rövanşı olacak, çok can yanacak. Kendilerine en güvendikleri anda çoluk çocuk demeden rövanşı alacağız" diyor. işte Çakmak'a ait olduğu iddia edilen inanılmaz ifadeler:
Şimdi ben şuna inanıyorum. Bir insanın en zayıf olduğu zaman ne zamandır biliyor musun? Kendine çok güvendiği zaman. En zayıf olduğu zaman o zamandır. Ben bu kadar söyleyeyim yeter. Biz de çok güvendik ondan zayıftık. Şimdi de aynı hatayı onlar yapıyor.
Biz 80'den sonra çok değişik bir subay tipi yetiştirdik. Menfaatlerine düşkün. Yurtdışı ve görevlere. Efendim paşa olmaya. Memleket meselelerinden uzaklaşmaya, öğrenmemeye. Bak öğrenmek yerine ne bileyim komutanın eşine reçel yapıp götürtmeye. O tip insan yetiştirdik. Çok ciddi söylüyorum bunu da. Ve onlar seçildi. Bugünkü sıkıntının sebebi odur. Bizde Deniz Kuvvetleri'nde biraz daha farklı ama Karacılar'da tamamen böyle. Yani yürekli adamsayısı çok az.
Ben yalvardım onlara "Ne olur bunlara boynunuzu eğmeyin. Yani 'savunmalarınızda eğmeyin' diye. Ben 'sayın başkan' falan demiyorum artık. "10. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri" diye bağırıyorum. Ne sayın başkan ne sayın üyeler. Hiç öyle şey yok bende. Muvazzaf Denizciler'in bir tanesi söylemedi. Hepsi 10. Ağır Ceza Mahkemesi. Ve hepsi siyasi konuşma yaptı. Şunu söyledim. En sonunda dedim ki "Bu şerefsizlere sesleniyorum" onlara bakıyorum ama. "Dış mihraklara uşaklık eden şerefsizlere sesleniyorum" derken onlara böyle bakıyorum tabii. Kafalarını eğiyorlar böyle. "Bu koltuklara oturacaksınız vatana ihanetten yargılanacaksınız" dedim. Hemen salonda başladı şey. Atarım matarım yine hâkim.' Bunlar bizi esir aldı.
Hep onu söylüyorum. Allah rövanşını göstermesin onlar için. Çünkü biz bir daha böyle bir rövanşta böyle bir hata yapmayız yani. Yani Atatürk isyan oldu mu "Çoluğu çocuğu kalmasın götürün, şehri götürün" diyormuş. Adam, görüyor yani. Çocuğuna kadar. Bu iş böyle. Kendilerine en güvendikleri an en zayıf oldukları andır. Umut, "özgürlük savaşçılarının can simidiymiş" Mandela öyle diyor. 29 yıl yatıyor Mandela hücrede. Onun için umudu hiç bırakmayacağız. Umudumuz hep olacak.
Tabii bu daha süreç alacak daha ne kadar çekeriz bilmiyorum. Ama çok uzun süreceğini sanmıyorum. Bakalım kaç kişiyi bırakırlar, bırakırlar mı? Yani olmazsa da iş uzun sürmeyecek artık. Yani aldığımız haberler o yönde bizim. Sağlam kaynaklar. Bunun hesabı sorulacak. Tarihin yargısından kaçmaları mümkün değil. Kimse kaçamaz. Kimse. Yani bunların yatacak yerleri yok. Bunları toprak reddeder, naaşlarını toprak reddeder şerefsizim. Bir iki sene içerisinde bu manzara tam tersine dönecek. Bak söylüyorum bunu. Dersin ki "Bunu bir paşam söylemişti" dersin. Adamlar kaçacaklar. Bu ülkeden kaçacaklar çoğu. Ve rövanşı çok farklı olacak. Çok kişinin canı yanacak. Yani bunun rövanşında çok can yanacak.
Neler var, neler var, şu anda bizim bildiğimiz neler var. Yani Almanya başka bir şey söylüyor, Amerika başka bir şey söylüyor. Alman istihbaratı var, CIA var. MOSSAD var. Onun için onlar şimdi çok büyük çalkantı içindeler. Çok. Ciddi. Tıkandılar. Bir sürü hesaplaşma olacak. iki sene çok belki bir sene içinde. Eğer biz buradan bir çıkarsak bu dışarıdakilerle çok ciddi bir hesaplaşma olacak, çok ciddi hem de. ilk şeyimiz ne biliyor musun? Aç kalacaklar. Bak söyleyeyim. Aç kalacaklar. Öyle başlayacak zaten. Bu kadar da boş değiliz ya.
Tuğamiral Ilgar'a ait olduğu iddia edilen ses kaydında da benzer ifadeler yer almıştı. iç savaş öngörüsünün bulunulduğu kayıtta şu ifadeler dikkat çekmişti: "Çıktıktan sonra da güzel planlarımız var. Savaşsa savaş yapacağız. Yapacak bir şeyimiz yok yani. Burada bitmemesi lazım bunun. Bir iki aya kadar da ve bilgiler de gelen bilgiler de emareler de o yönde. Bir yasa tasarısı gündemde. O yasayla bizi çıkaracaklar. Bu ülke ya ekonomik krizle ya bir iç savaşla kendine gelecek. Bu iki seçenekten bir tanesi kapımızı çalacak. Ondan sonra dönüş yolu orada başlayacak."
ilk fırsatta yedikleri haltlara yenilerini ekleme arzusundaki aşşağlık mason ve yahudi sevici laikçilerin içinde bulundukları hezeyandır. yeri gelir kinlerini kuran öğrenmek isteyen çocuklardan, gün gelir kuran-ı kerim'i yasaklayarak kuran'ın kendisinden gün gelir başörtüsü takan gencecik kızlardan çıkartırlar. kendi arkadaşlarını öldürüp müslümanları daha fazla yıpratmanın planlarını yaparlar. ve bir gün birileri bu rezilliklerin hesabını sorunca utanmadan geleceğin intikam hayallerini kurarlar.
tam da tüm dünyada barış içerisinde yaşamak adına, insanlık erdemini korumak adına bu edepsizliğe dur denmeli. o gün tüm vahşiliği ile evinden kalkıp başka bir ülkeye saldıran insanlar ayıplanmalı ki bugün aynı şeyler yaşanmasın. ama bugün bu topraklarda yaşanan anma adı altında tören adı altında bu ülkeye nefretle, kinle saldıran insanların onure edilmek istenmesi.
eğer birilerinin dediği gibi bu vatana saldıranlar kahraman ise neden tüm dünyada hitler ve ordusu her fırsatta lanetleniyorda kahraman denmiyor... yine kalbim sıkıştı, bu millet gerçekten öksüz.
en yakın rakiplerine sırasıyla 9 - 20 - 21 puan fark atan takımmış. iyide geçmişte evire çevire içeride dışarıda fenerbahçe sizi yenip şampiyonluğa giderken her türlü çirkefliği yapıyordunuz. yok penaltı penaltı değildi, yok anelka'nın eliydi, yok top çizgiyi geçdiydi. yok golden önce tacı yanlış takıma kullandırttı. biz bunları dinledik sizden yıllarca şampiyonluğa giderken. rakibinize karşı 10 senede bir galibiyetiniz belki vardı, yinede "şampiyonluk bizim hakkımızdı hakemler, federasyon elimizden aldı" diye ağlayıp şampiyon olmayı istiyordunuz. rezil herifler.
siyonist kemalist iktidar döneminde idamla yargılanan 14 yaşındaki hanife gökdemir'dir efendim. sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, söyleyincede troll suçlamasına maruz kalıyorsun. fırsat bulsalar benide asarlar.
karadenizin yamaçlarında kraliçe arı eşliğinde tam olarak bir senede üretilmiş bal. bir senelik ürünün tamamı. karlı bir alışveriş vesselam. bir şişe arı poleni de hediye. oha, bir şişe ne lan. almıyorum amk.
"ülkemizi ingilizden kurtardı ühüüü..." diye ağlayan takipçileri bugün ingiliz gibi yaşamayı muasır medeniyet seviyesi olarak kabul ediyor. iyi geçirmişler bu millete zamanında helal olsun.
neymiş mehmet topuz'da melo'ya sert girmiş. ulan aynı şeymi, çok çok faul verirsin. ama adam arka arkaya iki tane yumruk atıyor, bir tanede değil. bunun cezası dünyanın her yerinde kırmızı karttır, utanmaz herifler zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor. galatasaraylılara göre futbolcunun kırmızı kart görebilmesi için hiç bir pozisyon yokken rakibe arkadan kafa atmak gerekiyor her halde. ama dur bir dakika, melo denen cani bunuda yapmıştı geçmiş haftalarda ama yinede kırmızı kart verilmedi.
sivas olayları için mahkemelerin varolması bile gereksiz bu çağdaş medeni alevi insanlar için. suçlu belli zaten, sünni inanca sahip herkes. tüm delilleriyle her şey ispatlansa, bu işin provakasyon olduğu, çetelerin, derin yapılanmaların işlediği onlarca katliamdan birisi olduğu ortaya çıksa bunlar için kar etmez. çünkü ruhen kendisini en rahat hissettirecek şeydir bunu sünni dindar müslümanların yapmış olması. o gün yaşanan tuhaflıkları, askerin müdahale etmemesini sorgulama endişesi yoktur asla.
şimdi zamanaşımından bahsediliyor sivas davasında. suçluların yıllardır bulunup mahkum edilememesi bu ülkenin ayıbı. yalnız bu zamanaşımından tahliyeye itiraz edenlere bakıyorumda, suçu kesinleşmemiş kişilerin on yıl hapiste kalması bile onları ilgilendirmiyor. mevzu hizbullah sanıkları ve sivas sanıkları olunca suç kesinleşmemesine rağmen on yıl tutukluluk az. sanıklar ergenekon örgütünden olunca iki-üç yıl fazla. bu da onların adaleti işte.
bir ismin ya da ünvanın insanın bedensel karakterini yansıtması açısından faydalı olabilecek bir açılım. hem, kızlık soyadı gibi sorular karşısında daha bir çözümcül. birleşilsin işte arkadaş. bir fayda görüyoruz ki öneriyoruz.
kemalistlerin fırsat bulduklarında ne kadar da canavarlaşacaklarının canlı kanlı bir ispatı. her türlü ahlaksızlığın, rezilliğin hakim olduğu 28 şubat döneminde henüz 14 yaşında bir çocuk olmasına rağmen emine ülker tarhan'ın bugün özlemle andığı militan hakim ve savcılarca idama mahkum edilmiş. olası bir kemalist ideoloji iktidarında yaşancaklar çokta farklı olmayacak.