kindar ve dindar nesil procesinin sözlük ayağını oluşturan bi başlığımsı. şahsımın başlattığı; "donuzladığımız yazarlar ölsün" kampanyasının görsel kısmı.
ablam bisikletten düşüp kolunu bacağını incitti diye anam babam bana köppek gibi ağlamama rağmen hiç bisiklet almadı. kardeşimin de ilk maruz kaldığı yasak buydu. şimdi bisikletli bi çocuk falan gördüğümde direkt aklıma ağladığım ve kendimi yerden yere attığım o günler geliyor. gerçekten çok ağlamıştım. bi arkadaşım vardı patenle geziyordu evim etrafında; "bari ondan alın" dedim onu da almadılar. çocukluğum yürümekle ve okul servislerinde geçti.
23 yaşındayım; eylül'de 24 olacağım haliyle öyle beylik laflar edemem haddim değil, fakat çok erken yaşlarda öğrendiğim ve farkında olmadan uyguladığım bi şey var; bir şov gibi yaşamak. ben gerçekten bi şovmemin. işimi yaparken bile birilerinin beni izlediğini düşünüyorum. daima bakımlı, hazır ve bedenen sabitim.
merasimle yaşıyorum yani. sırf öyle istediğim için parfüm sıkarak uyuyorum bazen. yalnız yemek yiyeceksem bile bir ziyafet hazırlarmış gibi hazırlanıyorum.
çünkü?
çünkü maalesef yalnızca bir defa yaşayacağız.
iki defa davet edilmeden hiçbir yere gitmemek, ısrarı beklemek, sizin için hazırlanmamış yere oturmamak, mesafeyi korumak, ancak seçtiğiniz insanlarla sosyalleşmek bile hayat kalitenizi iyileştiriyor.
her şeyin en güzeli, en ışıltılısı, en sarsıcı olanıyla tecrübe ediyorum ne ediyorsam. tavsiye ediyorum.
bunu deneyin. küçük insanlarla, küçük hayallerle, küçük batışlarla batmayın. rezil olacaksanız milyonlara rezil olun. para kaybedecekseniz milyonlarca lira kaybedin. depresyonu bile şova dönüştürün. ağlarken nasıl göründüğünüzü bilin. aşktan geberin seveceksiniz. saçmalayın. küçük düşün. ama keyif alın.
biliyorum ki ölürken bile gülümseyeceğim.
çünkü onu da şova dönüştüreceğim.
dondurma yalarken bile seksi olabilen insanlara hep özenmişimdir. ben; "ay aman erimesin elime falan bulaşır, çok da soğukmuş ehehe dişlerim şeyoldu, zaten de kalori deposu bu yemesem mi? ımm yalıyım mı bi kere?" falan gibi salakça şeyler düşünüyorum dondurma emcüklerken. zaten pek tüketmiyorum şekerli şeyler.
ilkokulda okuduğumuz okulun eskiden ibadethane olduğunu ve okulun bodrum katında ibadethaneden kalıntılar olabileceği fikrine çok inanmıştık; bi grup geri zekalı bebe, baya baya bodrum katına inip o ibadethaneyi keşfedecektik fakat bazı sorunlar çıktı; bodrum kapısının kilitli olması gibi. haftalar süren; "lan acaba isa'nın cesedi orada mıdır?" ya da; "oğlum bence hazine falan var .s" muhabbetinden sonra hemen vazgeçmiştik. bi kapı kilidi genç dimağları işte böyle engelledi kardeşlerim.
bu arada seneler sonra öğrendik ki sadece piyano ve tiyatro ekipmanları varmış.
ama bence isa orada uyuyor.
hala.
çocukken vardı bizim evde; ablam (aslan burcu olduğu için) üstte yatmak gibi bi ayrıcalığı olması gerektiğini iddia ediyordu. ikimizde çocuktuk tabii. ben yazık ezik gibi; "piki .s" deyip hep altta kalan oluyordum. "aslan burcu" olma bahanesini nasıl kabul ettim bilmiyorum.
"doğduğumuz an"dan itibaren yaşamaya başladığımız fikri hatalıdır; doğum anını oluşların merkezine iten ve onu bizim varlığımızın bir sebebi olarak atayan bu maruz kalışla, doğduğumuz için ölecek olduğumuz gerçeği, yani ölene kadar doğduğumuz için yaşadığımız gerçeği çatışır.
ölüm'ü, ölüm'ün mutlaklığıyla idrak ettiğiniz anın içinde hayatın yalnızca bilinçli anları vardır; insan doğar, ölümü fark ettiği anda ise yaşamaya başlar.
doğum ölene kadar yaşamanın garantisi değildir yani; zira biçok mahluk ne doğduğu ne de öleceği bilgisine erişemeden doğar ve ölür.
insan ise bilmekle lanetli.
allah varsa, bilgide, bilginin içinde var.
gökte değil.
eğer seneler süren bir geceye hiç tanık olmamışsanız tabii ki de hayatın çok çabuk geçtiğini sanabilirsiniz. oysa bir dakika bile bazen bir asır gibi gelir. "bu gece bi bitse" deyip tavanı seyredenlere selam olsun.
hayattan zevk almayı öğrenebilirsiniz; sevdiğiniz işi yaparak, o işte zirveyi hedefleyerek, hayal kurmadan, plan yaparak çalışıp başarır ve amacınıza ulaşırsanız kendini sürekli yenileyen bi motivasyon kaynağınız olur. etrafınızı sizi seven ve değer veren, sizin de sevdiğiniz ve değer verdiğiniz insanlarla doldurup zaten ölecek olma'nın huzurunu tadın işte.
hayat genel olarak zaten sıradandır karanlık işler çevirmiyorsanız; çeviriyorsanız zaten hep bi entrika, heyecan ve hareketlilik vardır ve bu da günü geçirmenizi, eğlenerek geçirmenizi kolaylaştırır.
kaportaya vuruyorsunuz; "ihihih" diye gülüyorsa kalitelidir.
"nabıyosun amına koduğumun yıkığı" derse yere yatıp ağlamaya başlayın ve ona kötü bi çocukluk geçirdiğinizi, anneninizin sizi hep aç bırakıp dilendirdiğini falan söyleyin.
inanmayacak ama tecrübe kazanmış olursunuz.