alıntılamaya doyamadığım profesör..
(evet kopi pest, evet hem de her satırı her virgülü kopi pest)
***Türkiye'de demokrasi adeta parakrasiye dönüşüyor. O zaman parası olanlar siyaset yapıyor. Parası olanlar konuşuyor. Ben buna üç kağıt ekonomisi diyorum. Bu üç kağıt ekonomisi üç şeyden oluşuyor:borsa, faiz ve dolar. Pekiyi üretim nerede. Yok.
***Efendim, herkesten vergi alacaksınız. Ama herkesten az vergi alacaksınız. Küçük esnafta büyük esnafta nefes alır. Biraz öncede belirtim; en küçük esnaf defter tutar; ama siyasi partilerin sadece genel merkezlerinde -sözüm ona- bir hesap vardır, il, ilçe, belde yönetimleri katiyen hesaba, kitaba, makbuza falan tabi değildir.
***Türkiye'de yepyeni bir hak var. Oda götürme hakkı. Götürücüler arasında adaletsizlik var. Kimisi az götürüyor, kimisi çok. Türkiye'de vergi kaçırmayan adam yok. Vergi kaçırmak bir hoşgörü ve centinmenlik suçu haline gelmiş. Vergi kaçırmak büyük bir maharetmiş gibi anlaşılır hale gelmiş. Adeta suç olmaktan çıkartılmış. Af üstünü af gelince vergi kaçırmak özendirilir hale getirilmiş. Herkesin suç işlediği bir ülkede suç, suç olmaktan çıkar.
***Ekonomiyi hamiline yazılılıktan nama yazılı hale getirmedik. Müteşebbisin önünde en büyük engellerden birisi olan enflasyon muhasebesi sistemine geçmedik. Bütün serbest pazar anlayışını allak bullak eden bir uygulama içerisine girdik. Serbest pazar ekonomisi iki ayaklıdır: Birinci ayak, serbest bırak. ikinci ayak, kontrol ayağıdır. Türkiye birinci ayağı çalıştırdı; ama ikinci ayağı reddetti, ne kadar kontrol tedbiri varsa kaldırdı. Bunun anlamı, vergi almayacağım, isteyen versin, istemeyen vermesin.
***Türkiye'de tek bir parti var; o da Menfaat Partisi. Halka hizmet değil, parası olanlara hizmet... Nisa Suresi'nde Yüce Rabbim diyor ki, ''işi ehline ver.'' Bunun bir anlamı da, ey işe talip olan kişi, o işin ehli değilsen sakın ola o işe talip olma demektir. Şimdi, bizim siyasetçi bu işin ehli mi? Bir adam mesleğinde başarı kazanamıyorsa, ya o meslekte iş yoktur, ya o adamda iş yoktur. Şarkılarla, türkülerle, şiirlerle memleket yönetilmez. Siyaset bir meslek değildir. Türkiye'de seçilen de gırgır, seçmen de gırgır.
Türkiye'de milletvekilliğini fahri hale getirmek gerekir. Kanada'da milletvekilleri milletin menfaati doğrultusun da bu işe fahri olarak yapıyorlar. Biz Kanadadan daha çok mu zenginiz ki, Milletvekillerimiz en yüksek maaşı alıyor. Milletvekillerine maaş vermeyeceksiniz. işini bilen, mesleğinde başarılı olanları milletvekili yaparsanız, ülke kalkınır. Hiç meziyet olmayan adamı milletvekili yapıyorsunuz, sonra da para vererek ödüllendiriyorsunuz
***iki Almanya birleşti. 5 milyon işsiz vardı. Almanya işsizliği önlemek için; az vergi, az bürokrasi uyguladı. Başarılı da oldu. Almanya ekonomisi kayıtiçi ekonomide kalmak şartıyla başardı. Ne bavul ticaretine izin verdi ne de Nataşa ithal etti. Bizde 10 milyon işsiz, çok bürokrasi ve çok vergi ve kayıtdışı ekonomiyle kalkınma olur mu?
kolayci sozluk yazarinin yapacagi osuruktan arti oy toplama girisimidir. yapma cocugum, yapma evladim. tarak-yarak bu espriler yapildi zamaninda. kucuk emrah buyudu, kucuk ceylan torun torba sahibi oldu. 80lerin esprileri ile 2000 li yillarda arti alamazsin genc adam.
bir zamanlarin hippilerinin mottosu. ayni isimli bir de kitap vardir. anlami biraz yorarak tercume edecek olursak, okulu falan siktir et, tak ipod u siki kaldir sevismene bak mealinde birseyler soylemektedir.
bir ingiliz gazetesidir. the sun a ozenmekte. dedikodu, ciplak kari ve futbola bol yer ayirmakla cok gazete satmaya calismaktadir. netekim taklitler aslini yasatir. sun in yeri ayridir daily starin yeri ayri.
ilk olarak ing`de sahit oldugum, (dogustan, sonradan) bedensel engelli olan kisilerin de topluma katilmasi, (mesela) siradan insanlar gibi alisveris yapabilmesini ongoren bir toplumsal dayanisma calismasi.
devletle alakasi olmayan ozel vakiflar, gonullu olaraktan bir fon olusturuyorlar. ve fonda biriken paralarla, tespit ettikleri engelli kisilere bu araclari tahsis ediyorlar. engellilerin yasamini kolaylastiran bu araclarin hepsi bir plakaya sahip.
bu calisma aslinda gonullulugun topluma nasil guzel bir sekilde geri donusleri oldugunun en guzel kaniti. darisi basimiza.
engelliler icin ozel hazirlanan, girisi olup cikisi olmayan altgecidi icat edip dunya literaturune kazandiran bir ulkenin vatandasi olarak pek umudum yok ama yinede darisi bacimiza diyelim.
greggs te satilan olaganustu bir sandovictir. adindan da anlasilacagi uzere, icinde tavuk bulunmakta. bir de plakasini alamadigim bir yigin lezzetli salata ve elemanlari bulunmaktadir. sandovic ekmegi de klasik tatsiz ekmeklerden degil, kalin hamurlu, turk usulu ekmege benzemektedir.
Ingiliz basinin geneline hakim olan, birbirine benzer laflardan farkli anlamlar tureterek manset atma ekoludur.
milyonlarca ornek verilebilir lakin biz birkacini siralayalim.
manset: wessex girl
wessex i acalim simdi biraz. oncelikle ingiltere de essex girl diye bir kavram vardir. essex bolgesinde yasayan bu kizlara essex girls denir ve ozetle hafif kiz anlamina gelir. ilk bulusmada verdikleri, eglenceye duskun olduklarina falan inanilir ki oyledirler zaten.
ing de yapilan bir arastirma ( anket diyelim) ortaya koymus ki. west side ta yasayan kizlarin yuzde 65 i ilk bulusmada yatiyormus partneriyle. ingilterede bunu yaptigi kesin olan tek bir grup var essex girls. buradan yolla cikarak essex kizlari degil ayni zamanda west country kizlari da bunlar gibi, hatta daha beter anlaminda, kelime icindeki sex laffindan da yararlanaarak wessex girl kavramini turetmisler.
bunu da west countryde yasayan hatunlarin hemen verdigini ortaya koyan haberin manseti yapmislar.
anlatmasi uzun surdu ama olay basit aslinda.
gelelim bir diger ornege.
manset "the sex factor"
ilk bakista da anlasilabilecegi gibi x factor yarismasina atifta bulunulmus. x factor yarismasi finalisti laura white biriyle basilmis. (yasak ask). belli ki ya sevgilisi ya kocasi biseyi var.