Ötekileştirilenlerden misiniz?
Şubat ayının içinde asıl 22’si var ama çoğunluk hala 14’ün derdinde. Zaten o çoğunluk değil mi birilerini ÖTEKilerden ayıran?
Ne oldu 22 Şubat’ta? Ne olmuştu?
Bir can hunharca öldürüldü, katledildi. 27 bıçak darbesi ile açıklanamayacak bir nefret duygusundan güç alarak.
Yazardı, gazeteciydi, kitapları vardı, güzel yazardı, sevilirdi severdi.
Ama çoğunluk gibi değildi yaşadığı sevgi. Çünkü o diğer bütün özelliklerinin bir yana atılıp sadece eşcinsel oluşu ile değerlendirileceği bir genelin içine doğmuştu.
Bu bir suç muydu yoksa kader mi? Yalnızca ÖTEKi’ miydi Baki Koşar?
Onu katleden adam “Haksız Tahrik indirimi’nden yararlandı. Sonra ne oldu? Unutuldu. Mu?
Hayır. Diğer ötekiler unutmadı onu. Bu yüzden artık 18-26 Şubat arası “Nefret suçları ile mücadele haftası”.
14’ünden çok daha sevgi dolu bir gün artık bu ölüm günü.
Çünkü ötekiler birbirlerine sahip çıkıyor. Sizin ne şekilde olduğu ile ilgilendiğiniz sevgiyi sadece yaşıyorlar. Bayrakları bile gökkuşağı renklerini barındıran insanların kime ne zararı olabilir ki?
Öte yandan onları savunanlar var sanki sokakta kalmış bir kedi yavrusuna merhamet gösterir gibi onlardan bahsedenler. Oysa tek yapılması gereken ötekilik kavramını ortadan kaldırmak değil mi sanki?
Ya normal değil zannettikleriniz değil de sizin yaptığınız ise o çok korktuğunuz anormallikler?
Yoksa onlar mı kendilerini ötekileştiriyor biraz da. Her şeyi normal karşılasak sadece iNSAN olarak? Daha yaşanılası olmaz mıydı dünya? Bir şekilde SEVEBiLEN insanları rahat bıraksak.
O haftayı en azından bari içinizden severek geçirin olur mu? Merak etmeyin kimse sizi ÖTEKi zannetmez. Kimse duyamaz düşündüklerinizi anlayamaz hissettiklerinizi.
Ben mi? Ben sadece içinden canı olan herkesin yaşama hakkından yana bir canım o kadar…
Bir can hunharca öldürüldü, katledildi. 27 bıçak darbesi ile açıklanamayacak bir nefret duygusundan güç alarak.
Yazardı, gazeteciydi, kitapları vardı, güzel yazardı, sevilirdi severdi.
Ama çoğunluk gibi değildi yaşadığı sevgi. Çünkü o diğer bütün özelliklerinin bir yana atılıp sadece eşcinsel oluşu ile değerlendirileceği bir genelin içine doğmuştu.
Bu bir suç muydu yoksa kader mi? Yalnızca ÖTEKi’ miydi Baki Koşar?
Onu katleden adam “Haksız Tahrik indirimi’nden yararlandı. Sonra ne oldu? Unutuldu. Mu?
Hayır. Diğer ötekiler unutmadı onu. Bu yüzden artık 18-26 Şubat arası “Nefret suçları ile mücadele haftası”.
14’ünden çok daha sevgi dolu bir gün artık bu ölüm günü.
Çünkü ötekiler birbirlerine sahip çıkıyor. Sizin ne şekilde olduğu ile ilgilendiğiniz sevgiyi sadece yaşıyorlar. Bayrakları bile gökkuşağı renklerini barındıran insanların kime ne zararı olabilir ki?
Öte yandan onları savunanlar var sanki sokakta kalmış bir kedi yavrusuna merhamet gösterir gibi onlardan bahsedenler. Oysa tek yapılması gereken ötekilik kavramını ortadan kaldırmak değil mi sanki?
Ya normal değil zannettikleriniz değil de sizin yaptığınız ise o çok korktuğunuz anormallikler?
Yoksa onlar mı kendilerini ötekileştiriyor biraz da. Her şeyi normal karşılasak sadece iNSAN olarak? Daha yaşanılası olmaz mıydı dünya? Bir şekilde SEVEBiLEN insanları rahat bıraksak.
O haftayı en azından bari içinizden severek geçirin olur mu? Merak etmeyin kimse sizi ÖTEKi zannetmez. Kimse duyamaz düşündüklerinizi anlayamaz hissettiklerinizi.
Ben mi? Ben sadece içinden canı olan herkesin yaşama hakkından yana bir canım o kadar…
aynı zamanda köşem sultan da der kendine onu da ekleyeyim. internete adı yazıldığın da her yerden çıkıyor sayfalarca ama öyle büyük bir üne de kavuşmuş değil. Kendinden hallice bir tür yazar.
yazanın da oynayanın da yönetenin de bin türlü cezasının verilmesi gerektiği izleyiciye sadece zaman kaybettirip asıl Ağır romanı bilenler için geçmişe küfür niteliğinde bir dizi bozması. ayıptır ayıp.gli gli salihin adını anmasalardı bari.
şu kadarını diyeyim:
PARÇALA BiZi HALiL SEZAi
Yazar:
Ferhan Petek
Yazar Hakkında:
Yaşı olmayan kadın. Kendi yaşar, kendi yazar, kendi oynar kendi bozar. Bu kadar.. tabi ki değil. Bir o kadar da yazdıklarında. Yaşarken yazar, yazarken yaşar.... Kalbi 17, aklı 25, ruhu 8 ,beden yaşı :kullanmıyor.. Kısaca: iyilikten, doğrudan, sevgiden, dostluktan, saygıdan, insandan, hayvandan yanadeğilse akıl; YAŞASIN DELiLiK!! "Köşem Sultan ®" hayal@olsun.com
Ben bir keresinde bir film izledim tamamen yanlışlıkla. Öyle vakit geçsin diye. Adını sevdim adamı tanımıyorum ama bu kızı pek severim dedim açtım izledim. Yahu ne bileyim ben bu işin böyle biteceğini. Bir reçelin iki insanın hayatında böyle bir yer edeceğini. Film bitti ağladım zırladım sildim yaşımı ertesi gün oldu hayatıma kaldığı yerden devam ettim.
Ama baktım ki ben çok gecikmişim. Sanki daha önce böyle biri yokmuş hiç olmamış gibi filmin içinden esas oğlan fırladı filmi de kızı da geride bırakıp ağlatmaya kaldığı yerden devam etti. Ediyormuş yani. Aslında Kermit’i bilenler bilir bana onun sesini hatırlatan bir ses duyuyordum gittiğim cafelerde hatta mağazalarda. Hani şöyle genizden genizden.
Meğer benim kermit ile filmdeki asi âşık iki farklı kişi değil Halil Sızai Parçalabeniciklioğlugil’in ta kendiymiş.
Bugüne kadar hakkında yorum yapmayan bir ben vardım belki de. Ama dün mailime gelen bir haberden sonra dayanamadım. Benim tanıdığım “En Kadın” diye bildiğim Zuhal Olcay ile konseri varmış da şehrin bir fırsatından ben de yararlanmalı bu konseri kaçırmamalıymışım. Tamam, ben zaten manevi annem dediğim Zuhal Olcay’ın hiçbir konserini, röportajını, filmini, dizisini hatta hayatındaki gelişmeleri bile kaçırmam ama Halil Sezai mi? Dedim ki ben eşeklik etmişim herhalde bugüne kadar. Vardır Zuhal Olcay’ın bir bildiği. O kadar arkadaşım söyledi dinle dedi bak dedi gör dedi git dedi izle dedi dinlemedim.
Ama haksız mıyım yani tamamen? Sonbahara küs, filmde yaşadığı aşkın sanki film gerçekmiş gibi devamında acısını sürdüren bir adamı benim gibi hayatı ciğerlerine kadar dolmuş bir kadın nasıl dinlesin ki? Bir isyan etti adam içindeki çocuğun acısını dindiremedi hala. Nereden buluyormuş bu insanlar o üzgünken gülünecek bu kadar şeyi. Senin bakmadığın yerden bakıyoruzdur belki de hayata. Görmezden geldiklerini görüyoruzdur belki.
Gülmeyelim de ölelim mi Sezai?
Okuduk röportajlarını o kadar da olumsuz bunalım biri değilim demişsin. Anladık tamam sadece üretebilmek için bunaltıyorsun kendini. Yalnız ölmeyeceğim demişsin bir de. Böyle giderse bu inadın pek de geçerliliği kalmayacak haberin olsun Halil’im. Çünkü kadınlar böyle bunalım takılan eli gitarlı adamlar ile ilgilenirler ama onlarla büyük aşklar yaşamazlar. Güven bana. Yaşasalar da ya öleceklerdir aynı filmde ki gibi ya da kendilerine macera arıyorlardır. Zaten sen o filmin adamısın. Bulacağın aşk da ancak o kadarla kalacaktır gibi geliyor bana.
Hem biz senin Foto Ferit’liğini de biliyoruz Halil’im Sezai’m. Kahve makinesi başındaki sevimliliğini, kıymetli aklı kıt şeker oğlanlığını, girdiğin bin bir şeklin en az 998’ini biliyoruz. Farkındayız yani aslında öyle bunalım adamı olmadığını. Belki farklı bir tarz denesen yakışmayacağından da korkuyorsundur mümkündür.
Aslında o kadar çok cümle haline gelememiş kelime var ki aklımda senin için, isyan şarkısını bizim muzur her şeye karşı çarşı ekibine uyarlaması neden olmuyordan tut, Ömür Güdük ile yaptığın gereksiz düete kadar yolu var ama. Sahi ne lüzum vardı ki öyle bir çalışmaya? Güzelim şarkıyı al sen en olmasa daha iyi olurdu dedirtecek insanla oku. Zaten o kızceğizin de her attığı adım hayvanlar için olmasa onlar için bu kadar hırpalamasa kendini çekilecek kahrı yok ama ne diyelim: Vardır bir bildiğin.
Neyse sen kafana göre gitarının teline göre takılmaya devam et madem. Nasıl olsa her taklide her öneriye her uyarıya her haddini aşan tepkiye rağmen değiştirmedin filmden fırladıktan sonraki tavrını. Eh bu da bir istikrar.
Ama en azından şu saçını iki milim geriye atsan belki filmini tekrar izlesen de oradaki halini özlesen de dönsen belki diyorum bir umut. Ama neyse sen kumsallarda gitarınla dolaşıp gelmeni umut eden gruplarla şarkılar söylemeye devam et. Böyle de şekersin. Yine de lütfen birazcık daha az parçala bizi Halil Sezai…